Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 30 November 2009

"Adım Zeyneb Celalyan, 27 yaşında Kürt kadınıyım; siyasi tutuklu olarak İran hapishanesinde yatıyorum.
Hakkımda verilen ölüm cezası İran Yüksek Mahkemesi tarafından onaylandı.

Şu anda çok kötü koşullar altında yaşıyorum. Sürekli bir işkence ve kötü muamele altındayım; beni savunmak için bir avukatım bile yok. Yargılandığım mahkeme ise sadece birkaç dakika sürdü.

Mahkeme bana, "Sen Allah'ın düşmanısın. Çok yakında tüm Allah düşmanları gibi idam edileceksin,“ dedi. Hakimlerin tümü mahkeme sürecinde idam edilmem lehinde oy kullandılar.

Ben, annem ve ailemden hatır istemek için hakimden izin istedim. Hakim ise, bana “kapa çeneni" diyerek isteğimi reddetti.
Tüm insan hakları savunucularından,kadınlardan bana yapılan haksızlığa karşı çıkmalarını ve yardımcı olmalarını istiyorum.

Zeyneb Celalyan
26/11/2009 "

Zeynab Jalalıyan 27 yaşında Bir Avukat . Bir insan hakları savunucusu , bir Kadın hakları aktivisti ve bir Kürd.Jalalıyan bu özelliklerinden dolayı bu gün sömürgeci ilkel iran rejimi tarafından verilen idam cezasının infazını bekler durumda. Jalalyan`in zor koşullarda ailesi aracılığıyla dünya insanlığına gönderdiği kısa mektup iran`daki sömürgeci /gerici barbar rejimin muhalif olana ve hatta insan olana nasıl düsman olduğunun somut bir kanıtıdır.
Geçtiğimiz günlerde yine bir kürd aktivisti olan İhsan Fatahyan`i idam eden sömürgeci molla rejimi insanlık suçu işlemeye devam ediyor. İnsanlık tarihine Hitlerden sonraki en büyük utanç rejimi olarak geçen İran. Kürd [1] Kadın ve muhalif çevrelere yönelik bu azgınca saldırılarını sürdürüyor.Jalayan `nın yargılandığı ve idam cezasına çarptırıldığı ceza yasasının 318. maddesinin kaldırılması ve Başta Zeynab Jalalyan olmak üzere rejimin idamla yargıladığı . cezalandırdığı Kürd`ler ve muhaliflere destek ve dayanışma için ciddi bir kamuoyu yaratmaya ihtiyaç vardır.
İlkel sömürgeci iran rejiminin Kürd`lere ve rejim muhaliflerine yönelik bu azgın saldırılarının karşısında yer almak bir insanlık görevi ve sorumluluğudur.
"İran'da gencecik hayatların, özgürlük ve adalet yürekli yaşamların tek tek öldürüldüğünü Oradaki insanlık ayıbı için şimdiye kadar bir şey yapmayan, insan hayatına karşı geliştirilen bu adaletsiz ve vahşi uygulamalara karşı sesimizi yükseltmemiş olmak vicdanlarımızı yaralıyor.
Susmaya artık mecalimiz kalmadı"Iran'da Zeynab Jalaliyan adlı Kürd kadın aktivist idam cezasına carptırıldı. 27 yasındakı Jalaliyah Kürd Direniş organizasyonu uyesi, Maku'da ( guney batı Iran'da, Azerbaijan bolgesinde) yaşayan bir avukattı.

Jalaliyan'in ailesi, kızlarının sekiz ay once Kermanşhah'ta (Dogu Kurdistan) tutklandığını ve daha sonra Istihbarat Bakanlığı ( orjinali Intelligence Ministry) tevkif merkezine nakledildi. Aile daha sonra kızlarını hiç gorememiş. Jalaliyah, kapalı yapılan ve bir kaç dakika suren duruşmada "mohareb" ( "Allah Duşmanı" olarak tercume edilebilir) ilan edildi ve idam cezasına çarptırıldı.
*** *** ***

İran'da İdam Cezasına Çarptırılan Kürd Direnişçilerden bir kaçı:
1. Ramezan Ahmad
2. Farhad Chalesh
3. Shirkuh Marefi
4. Rostam Arkiya
5. Farzad Kamangar(idam edildi)
6. Ali Heydariyan
7. Farhad Vakili
8. Hiwa Boutimar
9. Anwar Hosseing Panahi
10. Arsalan Evliyayi
11. Habibollah Latifi
12. Fasih Yasamini
13. Zeynab Jalaliyan
14. İhsan Fetahiyan(idam edildi)

Kaynak: Iranian Workers' Solidarity Network ve Student Council of Defence of Human Rights in Kurdistan.
Sömürgeci İran rejiminin ıdam ettiği Farzad Kamangar;33 yaşında bir öğretmen, insan hakları aktivisti ve gazeteci. Ağustos 2006'da tutuklandı , Doğu Kürdistan'da Kamyaran'da öğretmendi. Tutuklanmasından sonra en vahşi fiziksel ve ruhsal işkencelere maruz bırakıldı. Farzad Kamangar, İran'da rejimin bütün insan hakları aktivistlerine karşı yüklediği uydurma bir suç olan “ulusal güvenliği tehlikeye atmak“ ile suçlanıyor. Şimdiye kadar, Kamangar'ın ailesinden on altı kişi siyasal faaliyetlerinden dolayı İran İslam rejimi tarafından idam edilmiştir. Farzad Kamangar, göstermelik bir mahkemeden sonra Şubat 2008'de asılarak idam cezasına çarptırıldı.

Aşağıda, onun idam hücresinden, İran İstihbaharat Bakanı Qolaam-Hosyn Ezhei'ye yazdığı mektup.

Kalbimin atmasına izin verin:

Aylardır hapishanedeyim. Hapishanenin benim irademi, sevgimi ve insanlığımı ezeceği sanıldı. Beni ehlileştireceği sanıldı. Tarih kadar uzun, sonsuzluğa uzanan duvarlarla çevrili bir koğuşta tutuldum.
Beni, sevdiklerimden, ülkemin çoçuklarından ayıracağı sanıldı. Fakat, her gün hücremin ufak penceresinden uzak yerlere doğru yolculuğa çıktım ve kendimi onlar arasında ve onlar gibi hissettim. Buna karşılık, onlar bende hapsedilmiş kendi kederlerinin yansımasını göreceklerdi; böylece hapishane birbirimizle olan bağlarımızı derinleştirdi. Hapishane karanlığının güneşin ve ışığın anlamını zihnimden sileceği sanıldı, fakat karanlık ve sessizlikte alaca menekşelerin büyüdüğüne tanık oldum. Hapishanenin, zihnimin zamanı ve onun değerini unutmaya terk etmeye zorlayacağı sanıldı.
Ancak hapishane dışındaki anları yeniden yaşadım ve yeni bir yol seçmek için yeni bir “ben“ doğurdum.

Aynı zamanda, benden önceki tutuklular gibi, yeni bir şafağı görme umuduyla hapishanenin karanlığına dayanmak zorunda kalan işkence görmüş bir neslin son kişisi olacağımı umarak, yoluma çıkan bütün aşağılama, hakaret ve zulmü tüm kalbimle kucakladım.

Bir gün, onların “Allahı“na karşı savaş yürütmekten dolayı “kafir“ olarak damgalandım. Böylece, adaletin ilmiği yaşamımı almak üzere dokundu. Ve bu günden beri istemeyerek idamımı bekliyorum.
Ancak, bütün sevgili insanlarıma olan sevgimle, eğer yaşamımı kaybedeceksem, bütün organlarımın onları alınca yaşam bulacaklara gitmesine izin vermeye karar verdim. Ve kalbimin, ondaki bütün sevgi ve tutkuyla birlikte bir çocuğa bağışlanmasına izin verin. Nereden olacağı hiç farketmez; Kaaron banklarında, Sabalaan Dağı yamaçlarında, Doğu Sahara kenarlarında veya Zağros Dağları'ndan güneşin doğuşunu seyreden bir çocuk. Tek istediğim isyankar, kıpır kıpır kalbimin, benden daha isyankarca kendi çocukluk arzularını aya ve yıldızlara ifşa edecek ve onlara sonradan bir yetişkin olarak ihanet etmeyeceğine dair onları tanık tutacak bir çocuğun göğsünde atmaya devam etmesidir.
Tek istediğim, kalbimin yatağa aç giden çoçuklar üzerine sabrını kaybeden birinin göğsünde; “bu yaşamda en küçük arzum bile gerçekleşmeyecek“ diye yazan ve kendisini asan Haamed'in – benim on altı yaşındaki öğrencim - hatırasını kalbimde canlı tutacak birisinde atmaya devam edebilmesidir.

Hangi dili konuşuyor olursa olsun, kalbimin bir başkasının göğsünde atmasına izin verin.
Tek istediğim, onun, nasırlı ellerinin kalınlığı eşitsizliklere karşı öfke kıvılcımlarını canlı tutacak bir işçinin çocuğu olmasıdır. Kalbimin, çok uzak olmayacak bir gelecekte, çoçuklarının onu her sabah güzel gülümsemeleriyle selamlayacağı ve birlikte bütün neşe ve oyunları paylaşacakları bir köy öğretmeni olacak bir çocuğun göğsünde atmasına izin verin.
O zaman, çocuklar yoksulluk ve açlık gibi kelimelerin anlamını bilmeyecektir; “hapishane“, “işkence“, “baskı“ ve “eşitsizlik“ terimleri, onların dünyasında bütün anlamlarından yoksun olabilecektir. Uçsuz bucaksız dünyanızın ufak bir köşesinde kalbimin atmasına izin verin. Sadece ona özenli olun, çünkü o, tarihi acı ve eziyet ile dolu ülkesinin insanlarının anlatılmamış hikayeleriyle dolu bir kişinin kalbidir.
Kalbimin bir çocuğun göğsünde atmasına izin verin ki bir sabah yapabildiğim kadar yüksek sesle ve anadilimde [Kürtçe] haykırabileyim: Bu uçsuz bucaksız dünyanın bütün köşelerine bütün insanlığı sevme mesajını taşıyan bir rüzgar olmak istiyorum.

Farzad Kamangar
Bulaşıcı Hastalıklar Koğuşunda Hasta
Rajaa'i Shahr Hapishanesi, Karaj
28 Aralık 2008

Aslı, 22 Aralık 2008'de yazılmıştır.
Güvenlikli Koğuş
Evin Hapishanesi
İran

*** *** ***

Demir kapıların büyük gürültülerle açıldığı, hapishane koridorlarının idam sehpalarına çıktığı şafaklar... Koridorlarda yankılanan “zulüm bir gün sahibini vuracak, ölen biz değil asıl sizsiniz, . Kahrolsun Sömürgecilik, yaşasın özgürlük“ haykırışları... Darağacına giden idamlıklar, ölümsüzlüğe yine sloganlarla uğurlanırlar. Onlara, ölüme bir düğüne, bir eyleme gider gibi gitmesini öğreten bir gelenektir Leyla Qasım'lardan devalınan..

Özgürlük şafaklarından doğan güneş bin yıldır batmadı. Katliamlar, işkenceler, Sürgünler kayıplar ve idamlar... Yarattığı tüm tahribata rağmen, devrilen idam sehpalarının sahipleri oldu. Mücadele , bu onurlu mirası devam ettiren yeni çocuklar doğurdu.
Birbirlerini ölüme uğurlayan özgürlük savaşçılarının onurlu bakışları çakıldı darağaçlarına. Başlar hep dik, gözlerde direncin ve inancın ışıltısı. “Biz şimdi gidiyoruz, yarın yeniden döneceğiz“ diyen veda sözcükleridir son mektuplar. “Kendi adlarımızla değil, çocuklarımızın yüzleriyle yeniden doğacağız, yeniden geleceğiz.“ Sevgiliye, anneye, babaya, kardeşe, halka yapılan veda, kavgayı büyütme çağrısıdır. Onurlu bir hayatın gururla hatırlanacak son anı darağacında yaşanır. Ölüm hiç böyle çaresiz kalmış mıdır? Sonra mektuplar kalır geriye, esir ama tutsak edilemeyen,

Halis Açar

29-11-2009

[email protected]

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.