Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 27 September 2008

26.09.2008 | Cengiz Çandar

Abdullah Gül, New York'a ayak basalı iki saat bile olmamıştı ki kıyafet değiştirmiş haliyle yürüyüşe çıkmak üzereyken otel lobisinde karşılaşmıştık. Dışarıda kendisi için bekleyen gazeteci ve foto muhabirlerine görünmeden kendisini New York sokaklarına vurmak istiyordu. Otelin arka kapısından çıkabileceği kendisine bildirilince, ters yöne hareketlendi. O sırada kendisine "IV. Murat'ın tebdil-i kıyafetle İstanbul'da dolaşmasını andırıyorsunuz" diye takılmıştım.

Bir başka açıdan, tarihimizdeki iki Osmanlı padişahı ile benzer özellikler taşıyacağa benziyor Türkiye'nin Cumhurbaşkanı. 600 yıla yakın Osmanlı tarihinde hem Revan (Erivan) ve hem de Bağdat seferine çıkmış olan iki padişah Kanuni Sultan Süleyman ile IV. Murat'tır.

Kısa süre içinde hem Erivan'a gitmiş hem de Bağdat'a gidecek olan ilk Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olacağa benziyor.

Abdullah Gül'e Bağdat'ta beklendiği bugün kendisiyle görüşecek olan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani tarafından resmi davet yapılacak. Abdullah Gül, bugün bizzat Celal Talabani'nin ağzından "resmi davet" almış olacak.

BM Genel Kurulu'nun açıldığı gün, 20 dolayında ülke yetkilileriyle birlikte George W. Bush ve Celal Talabani ile BM Genel Sekreter Yardımcısı'nın verdiği "Irak Brifingi"nde Abdullah Gül, Bağdat ziyareti niyetini Talabani'ye ifade etmiş; bugün sıra Talabani'nin bu niyeti "resmileştirmesi"nde. Kendisinin mart ayında "Irak Cumhurbaşkanı" sıfatıyla ilk kez yaptığı Ankara ziyaretine bir "iade-i ziyaret" olacak Gül'ün "Revan seferi" sonrasında çıkacağı Bağdat seferi...

xxx

New York'un en nefes kesen manzaralarından birinin karşısında Celal Talabani ile oturuyoruz. "Hürriyet Heykeli" tam karşımızda. Elimizi uzatsak sanki hürriyet meşalesinin sapını yakalayacağız. Heykelin üzerine oturduğu küçük Ellis Adası'nın ardında okyanus görüntüsü alabildiğine, parlak güneşli havanın altında ufka uzanıyor. Camdan New York'u New York yapan gökdelenlerin hiçbiri görünmüyor. Hürriyet Heykeli ile çaprazda uzaktan gözüken Verrazano Köprüsü dışında hiçbir insan yapımı görüntü yok göz ufkumuzda.

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e "Ortadoğu barışına yaptığı katkılar"dan ötürü Foreign Policy Association'da (Dış Politika Derneği) düzenlenen tören sırasında, ben, Manhattan'ın güneyindeki en uç noktasında, Manhattan'ın denize dayandığı noktada, Battery Park'ın yanındaki otelinde Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile sohbet ediyorum.

"Acaba" diye soruyor, "Abdullah Gül, Bağdat'a geldiği vakit Erbil'e de uğrar mı? Oraya uğrasa yer yerinden oynar; çok iyi karşılanır."

Erivan'a gitmeden önce, hiç yapacağını sanmadığım -ve de yapmadığı- "Soykırım Anıtı'na gidip çiçek bırakma" önerisinde bulunduğum bir yazı yazdığımı söylüyorum. "Bu, soykırımı resmen kabul anlamına değil, ortak tarihimizdeki çekilen acılara bir duyarlılık ve saygı göstergesi" olarak Ermeni sorununun en büyük bölümünü oluşturan "psikolojik sorunu" yerle bir etmiş olurdu. Bunun yapılacağını sanmıyordum ve yapılmadı ama bunun yapılmamış olması, Abdullah Gül'ün Erivan ziyaretinin "tarihi önemi"ni ve ziyaretin bizzat kendisinin bir "dev adım" olduğu gerçeğini ortadan kaldırmadı diye de ekliyorum.

Abdullah Gül'ün muhtemel Bağdat ziyaretinin Erbil halkası farklı bir olay. Abdullah Gül, Erivan'a tarihte ayak basan "ilk Türk cumhurbaşkanı" olarak ismini tarihe kaydettirdi. Bağdat'a ayak basan ilk Türk cumhurbaşkanı olmayacak. "Bağdat seferi"nde bir "ilk" olarak tarih kaydını düşürmek, "ezber bozan" bir devlet adamı konumuna yerleşmek, belki o ziyaret esnasında Erbil'e de uğraması olabilir.
Bunu söylüyorum.

Celal Talabani, Bağdat ziyaretinin Erbil boyutunu bugün yapacakları ikili görüşmede Abdullah Gül'e aktaracak mı?
Bilmiyorum.

xxx

Bildiğim, Talabani'nin Abdullah Gül'e beslediği özel sempati. Abdullah Gül'ün Türkler ve Kürtlerden "bir millet" olarak söz etmesini zihnine kaydetmiş. Bunun yanı sıra iki ay önce geçirdiği by-pass ameliyatı üzerine Gül'ün kendisine gönderdiği mesajı kelime kelime hatırlıyor. Çok duygulanmış.

Irak Cumhurbaşkanı, iki aydır Irak dışında. Amerika'nın Rochester kentinde tek damarının değiştirildiği bir kalp ameliyatı geçirmiş ve aksayan dizi de tedavi görmüş. Gerçekten, yılın ilk aylarında Ankara'ya Abdullah Gül'ün davetlisi olarak geldiğinde ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile temmuzda Bağdat'a gittiğimizde onu bastonlu görmüştüm. Şimdi bastonu atmış. Olağandışı kilolu halinde de fark edilir bir azalma göze çarpıyor.

"Kerkük pürüzü"nü konuşuyoruz. Kendisi de Kerküklü olan Talabani, pek kaygılı gözükmüyor. "Üç seçenekten ikincisinin geçerli olacağına zaman geçtikçe daha fazla insan ikna oluyor" diyor.

"Birinci seçenek ne?"diye soruyorum. "Irak Anayasası'nın geçici 140. maddesine göre referandum yapılması ve referandum sonucunda Kerkük'ün Kürt bölgesine bağlanması" karşılığını veriyor.

"Peki üçüncü seçenek?" Gülüyor, "Bugünkü karmaşık durumun devamı..."
Onun da yatkın olduğu "ikinci seçenek" ise Talabani'nin kendi tanımıyla "Kerkük'ün özel bir bölge olarak ilan edilmesi; bu statüsü ile birkaç yıl yaşatılması ve ondan sonra öyle kalıp kalmayacağına karar verilmesi"...

Türkiye ile Irak arasında temmuz ayında imzalanan "stratejik anlaşma"ya gönderme yapıyor; ayrıca Tayyip Erdoğan, Bağdat'tan ayrılmadan önce Petrol Bakanı Şehristani'ye TPAO'ya Irak petrol sahalarında alan açan "belge"yi imzalattırdığını hatırlatıyor.

Türkiye'nin Irak ve kendisi nezdinde "öncelikli" ülke olmasından ötürü, Kerkük'ü iki ülke arasındaki "pürüzler" içinde görmediğini, görmeyeceğini ima ediyor.

Amerikan başkanlık seçimi sonuçlarından Irak'a ilişkin bir kaygı duyuyor mu?

"Her iki tarafla da gayet yakın ilişkilerimiz var. Beni etkilemez" diyor. "Joe Biden ile yıllardır ne kadar yakın olduğumuzu herkes biliyor." Ardından, oturduğum koltuğu işaret ediyor, "Bu koltukta sen gelmeden önce Sarah Palin oturuyordu. O çıktı, sen geldin" diyor gülerek...

Sarah Palin'in BM Genel Kurulu'nun açılışı vesilesiyle New York'a gelerek Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai, Kolombiya Devlet Başkanı Uribe ve Henry Kissinger ile dış politika bilgisi edinmek amacıyla görüştüğünü Amerikan basınında okumuştum. Demek ertesi günkü turuna Celal Talabani'yi de dahil etmiş.

"Kursiyer olarak mı geldi?" diye soruyorum.

Yine gülüyor, "Ona benzer bir şeyler söyledi. Sizden öğrenmeye geldim falan..."

Celal Talabani, önümüzdeki hafta, iki aylık bir aradan ve önemli bir kalp ameliyatının ardından ülkesine dönecek. Erbil'de kendisine büyük karşılama törenleri hazırlandığını New York'ta öğreniyorum.

Erbil'den Bağdat'a geçecek. Abdullah Gül'ü de Bağdat'ta bekleyecek.

Öyle görülüyor ki, Abdullah Gül Erivan ziyaretiyle kendisine açılan yolda Türkiye'nin bölge siyasetini de taşıyan en göze çarpıcı siyasi aktör olacak...

[url=http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=107040&YZR_KOD=151]h…]

Anonymous (not verified)

Sat, 09/27/2008 - 09:03

[b]Kurdistan TV 2008-09-26[/b] Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Merkez Komite Üyeleri, Başkan Mesut Barzani başkanlığında toplandı. Toplantıda ilk olarak ülke genelinde yaşanan gelişmelere değinilerek, var olan sorunların anayasa çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerektiği belirtildi. Komşu ülkelerle olan ilişkilerin de değerlendirildiği toplantıda, komşu ülkeler ve Arap devletleriyle olan ilişkilerin geliştirilmesinin önemine değinildi. Komşuluk ilişkilerinin uluslararası yasalara ve karşılıklı saygı temelinde olması gerektiğine vurgu yapılan toplantının sonuç bildirgesinde, “Karşılıklı ilişkilerde ülkelerin egemenliği ve bağımsızlığı göz ardı edilmemeli ve birbirlerinin içişlerine müdahalede bulunulmamalı“ denildi. Başkan Mesut Barzani başkanlığında gerçekleşen toplantıda ayrıca Kerkük kenti ile ilgili anayasanın 140. maddesinin gündeme geldiği ve bu maddenin mutlak suretle uygulanması gerektiğinin kaydedildiği açıklandı. [url=http://www.kurdistantv.net/nivisek.asp?ser=130&cep=1&nnimre=8085]http://www.kurdistantv.net/nivisek.asp?ser=130&cep=1&nnimre=8085[/url]

Kerkuk sorununun niçin tıkandığını merak edenler YNK-KDP ayrılığı kadar Celal Talabani'nin sultasını sürdürmek için büründüğü gözü kara sinsiliğe bakmak zorundadırlar. Yaşamı boyunca kürtlerin gücüne dayanmak yerine (fırıldak kişiliğinin yarattığı güvensizlikten dolayı dayanabileceği bir kürt gücü yoktur) ülkesinde sömürgecilerin gücüne dayanarak onların uzantısı olmayı yeğlemekle Öcalan'lara bile ufuk açmış Talabani basına sızan haberlere göre türklerle flörtünü artık açıktan sürdürmeye başladı. Kerkuk'la ilgili olarak Kak Mesud kürt milletinin duyarlılığını arkasına almaya çalışırken, Talabani, 140. madde diretmesine karşılık "ikinci seçenek" adı altında Kerkuk'un statüsünün dalgalanmaya bırakılması istemini öne sürüyor. Türk ordusu ise aynı andan itibaren ortada hiçbir sebep olmaksızın Türkiye ile sınırdaş olan KDP üzerine hava saldırıları gerçekleştirerek baskısını artırıyor. Böylece Güney'e mütemadiyen saldırmanın yegane sebebinin Kerkuk olduğu ve "içerden" birilerinin Kerkuk baskısını aynı zamanda Irak'ta hatta Kurdistan'da iktidar savaşımının objesi haline getirmek gibi bir düşkünlüğü izlemekte sakınca görmediği gerçeği günışığına çıkıyor. Öcalan, PKK varlığı ile Güney'e saldırmanın gerekçelerini TC'ye sunmuşken Talabani Kerkuk konusunda TC ile hemfikir olduğunu Cengiz Çandar'a fısıldamak suretiyle TC'nin kurduğu askeri baskının devamını istiyor, ilaveten siyasi baskı beklentisini TC cumhurbaşkanını Hewler'e davet ederek açıklıyor. Talabani, bütün bunları yaparken araplara ve türklere yaranıyor. Yaranamadığı ve yaranmak istemediği bir tek kürtler kalıyor geriye. Kürtler arasında bir gücü ve dayanağı olmayanı Irak'a cumhurbaşkanı yapanlar Hızır Paşa'nın Sevaz'a vali olmasına onay verenlerin haline düşmüş görünüyor. Hızır gider vali olursun, sonra gelir beni bulursun diyen Pir Sultan Abdal'ın tarihi sitemi kürtlerin bugünkü Celal intizarı ile özdeşlik arzediyor. Sonuçta Pir Sultan başını kaybetti, kürtler ise düşmanına endeksli bu kürt ucubesinin siyasi ihtirası uğruna Kerkuk'u keybetmeye ramak kalmış durumda. Lanet olsun!

Guney Kurt siyasal önderligi iki basli olmakla baraber biri digerinden daha iyidir gibi bir yaklasim icine girmek dogru bir tespit olamaz,cunku gelismeler bunun böyle olmadigi acikca gösterir durumdadir. Cengiz Candar la yapilan mulakatta ikinci yoldan bahs edilirken yanilmiyorsam 24 eylul tarihli Irak parlementosu oturumunda Kurdistan listesi söz konusu ikinci yolu zaten kabul etti. Peki kimdir bu Kurdistan listesi diye tabir edilen parlementerler YNK,KDP islami kesimden olusan ortak grup degilmi??? Sevgili Kenan Fani Talabani Turkleri Kerkuk ve KDP nin uzerine suruyor gibi tesbit yaparken aslinda yanilgi icinde Talabani ve Barzani kesinlikle ortak hereket icindeler Guneyi biraz taniyan bu ikilinin anlasma saglamadan böyle hayati konularda yanliz baslarina adim atamayacaklarini iyi bilir. Kaldiki Bagdad taki Kurt parlementerlerin olur verdigi sey bunu aciklamaya yeter sanirim. Talanami ve Barzani arasinda taraf veya tercih ehveni serdir. Gerek Talabani gerekse Barzani Iraq ta statukonun devamindan yanadirlar her ikiside gelinen surec itibariyla Kurdistan Ulusal Kurtuluscusu degil egemen devlet statukucusudurlar. Kurdistanin diger parcalarina yaklasimlari bu konuda her seyi aciklamaya yeter sanirim. Sevgi ve Selamlar

Merhaba, Barzani ile Talabani'nin birçok konuda ortak hareket ettikleri doğru olmakla birlikte birçok konuda farklı düşündükleri hatta yekdiğerinin tam zıddı konumda mevzilenmeye hazır vaziyette oldukları da doğru. Arada mutabak olduğu sanısı veren birliktelik kısmen de iktidar sürdürebilmenin zorladığı yapay birliktelik olmak durumunda. İplerin kopması da ihtimal dahilindedir. Diğer bir yandan mutabakat yeni olmakla birlikte Irak'ın dizaynı ve Kürdistan'ın yapılanması konusundaki ayrılıklar çok daha eski ve köklü. Mevcut mutabakatın her an tersine dönmesi ihtimalini içinde barındırmakta. Tabii bizlerin işimiz olasılıklar üzerine faraziye üretmek değil. Verili durum esas alındığında Kak Mesud'un aksi istikamette bir beyanı henüz ortaya çıkmadı. Son söz söylenmiş ve son tavır konulmuş değil. Bu nedenle gelecekte bizleri bağlayacak ifadeleri kullanmak konusunda temkinli olmanın doğruluğuna inanmaktayım. Rojgar Merdoxi ve bugün de Aso Zagrosi seninle aynı doğrultuda yazdılar. Daha önce Goran Koçgiri'nin konuyla ilgili oldukça detaylı bilgilendirmeleri vardı. Kurdistan listesinin Irak Parlamentosunda aldığı tavırdan haberdarım. Bu karar önünde gerekirse Irak'ı tümünden tanımayız şeklinde karşı şerzenişler var. Talabani ile Kak Mesud'u aynı terazide tartmak için henüz vakit erken. Talabani kartlarını açtığı için tavrını rahatlıkla görebiliyoruz. KDP peşmergeleri bugün Irak polisine silahla karşı koydu. Bu bir ilk. 2001 senesinden beridir ilke defa gerçekleşiyor. Talabani, Öcalan, Irak, Suriye, Türkiye ve İran topyekun KDP'yi etkisizleştirme savaşına yöneldiklerinin işretlerini çoktan verdiler. Olaya teorik yaklaşmanın dışında gelişmelerin seyrine göre değerlendirme yapmak ve kürt karşıtı cephenin yöneldiği kürt gücüne karşıt pozisyonda yer tutmamak gerekiyor. Kürtlerin yeri Kürdistan'ın bir zerre toprağını bile savunanaların yanı olmalıdır. KDP ve Kak Mesud bu basireti göseterecekmidir hep birlikte bekleyelim ve görelim. Tabii izleyci sıfatıyla değil. Kürdistan'ın bir ferdi olmanın sorumluluğuyla ve taraf olduğumuzun bilinciyle davranarak tavır geliştirmede hepimizin yararımız var. Kürdistan hepimizindir. Selam ve sevgiler.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.