Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 22 April 2008

aslinda gundem de KERKUK vardi ama
kurdlerin en zayif yani
en curuk yani olan KARDINALERINIn zirvalarini okumak
bana alelacele bu yaziyi yazdirti
I guclu hakli
gundem o kadar hiza degisiyor ki
bu sanki ilahi bicimde
surkli her gelismeye hazirliksizliga mahkum kurdlere
zamanin komplosu gibi

kurd kardinalleri
(irili ufakli unlu kurdler
apocusu anti apocusu dtp lisi hak parlisi kadek lisi kudeklisi)
butun- bir kere unlenince donupte arkasina bakmayi unutan bu cemaat)
anlasilan
bogazda oturup rahat raki icmek ister!
veya neydi o dicle yatagindaki baglarin adi?
leylasi erap esliginde surlardan bu manzaraya karsi bira yudumlamak ister
BUNLAR herkesin hakkidir.
ben de isterim
sizler de isteyin

zevkli bir yasam
ysamdan keyf almak herkesin hakkdir

hangi fiata?
bu soruyu
sadece dagbaslarinda telef olmus nice genc yasamin
sahipleri degil (sadece aile degil yakin dostlarimiz
sadece dostlarimiz degil, yasamini ulkesinde
normal bir hayat surdurebilemk icin feda etms kislere SAHICI yakinlik duyan
her kurdistan cocugu bu gencleri sahiplenir)
hayatini bugune kadar en iyic bicimde HB nin tarifledigi
paris kaldirimlarinda kimliklere plastik kaplayarak geciren
bu daha iyi
hayatlarini diasporada telef eden
binler binlerce kurdun
yerinden yurdundan edilmis
sokaklara dusup
kizi hayat kadini
oglu hirsiz kapkacci tinerci olmus
binler binler le ifade eedilen kurdlrin yasami

bu kardinallerin kursagindan cikan
bu anlasmanin fiatidir.

bu fiata bu curuk mal deger mi?

kendi izdirapli gecmislerini de unutarak
bogazda bir raki
diyarbekirde tutuklanma tehlikesi olmadan katilinmis
konferanslar, kitap gunleri, senlikler
celebritiye donusmus bir yasam
bu fiata?

kurdler sadece bas belasi apo yu degil
irili ufakli tum lider musvedelerine
buyuk bir kuskuyla bakip
kendi manifestolarini
illa bir araya gelerek degil
parca parca
birey birey
bu kardinallaere ulastiramazlarsa
henuz ULUS olamamislar demektir.

web adminleri demo nun dipten gelen bu itirazina
platform olamayacaklarsa ne ise yarayacaklar?
serbest giris cikisi olan her kurd bireyi
bu kurd kardinallerinin diz cokus belgesine
ayak takimi ITIRAZINI her girip ciktiklari web sitesine
ana sayfa makalesi veya tartisma yazisi olarak sokmazlarsa
GELECEKLERINE sahip cikma yetenegi edinmemisler demektir.

bu saatten sonra
TEDRICI gelisme olmaz
Kurdler sittin milyonluk bir guruh olarak ULUS olduklari iddasindaysalar
kedi payi tarzinda taleplerle onlara temsilcilik yapanlari
hizaya sokmak durumundalar
liderlik oyle kolay is degil
soyunan ölumu goze almis olmali
bizim baskilarimizi da

bu dunyada en fazla tren kacirmis halk olan kurdlere
ucuncu mevki bile sayilmayacak imkanlarla cikmasinlar artik
bicak kemige dayanacaksa dayansin
bese sadece tork vahsilere degil
kurdlerin basina musallat olmus
irili ufakli bir suru lider musvedesine!

dunya aleme yayinlayacaklari bu teksti iyice gozden gecirmeleri gerekir.
dilin imkani gercekci taleplerle ahlaki hukuki haklari usturuplu bicimde
formule etmeye yeter de artar bile.
niyet varsa tabii

HeK
ayak takimindan
bilgiyi ayak takimina sacanlar ekibinden

Kenan Fani Doğan (not verified)

Tue, 04/22/2008 - 15:24

Yekdiğeriyle bağlantılı iki girişime tanıklık ediyoruz. Bunlardan ilkini, Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu'nun kabul ettiği rapora istinaden aldığı Türkiye'den Kürt sorununun çözümü için siyasi insiyatif başlatması kararı oluşturuyor. İkincisi ise Avrupalıların beklentisine (talepte diyebilirsiniz) tam da karşılık veren, özünde Türkiye çıkışlı olan ama görünürde kürtlerin "anayasa" hazırlaması diye sunulan işgüzarlık örneğinden oluşuyor. Komisyon'da karara dönüşen rapor, Kürdistan'ı parçalara ayırarak kürtleri tiranlıkların cenderesine hapsetmekle zenginliklerini kontrol edebileceğini hesaplayan, bu amaçla kürtlere siyasal özerkliği bile çok gören Avrupa devletlerinin bugün Avrupa Topluluğu olarak çok daha geri ve ağırlaştırılmış bir statüyü kürtlere dayatma talebini ivedilikle yaşama geçirme isteğini içermekte. Avrupa'nın acelesi olduğu görülüyor. İkincisi yada kürtlerin girişimi ise, bu isteğe uygun karşılık vermeye programlanmış İmralı teslimiyeti temsilcilerinin, Avrupa'ya göbek bağıyla bağlı, kimden temsil yetkisi aldığı belirsiz tek kişilik Paris "Kürt" Enstitüsünü de aralarına katarak Mustafa Kemal'in yarım bıraktığı ve günümüzde aciliyet kazanmış bir işi tamamlamak "görevini" işaret ediyor. Mustafa Kemal, işgal-tehcir-soykırımlar aracılığıyla Kürdistan'ın fiilen parçalanmasına hizmet etmekle kalmadı, Kürdistan'ın en büyük parçasını ilhak etti ve ilhak olayı günümüzde hala yürürlükte. Ancak, kürtler işgal ve ilhaka ülkelerinin her alanında ölümüne direndiler ve direniyorlar. Kürdistan'ı işgalinde bulunduran ülkelerden hiçbirinin milletin özgür iradesiyle oluşturduğu ve onayladığı ulusal-toplumsal sözleşmesi (anayasası) olmadı. Kürtlerin nüfus olarak azımsanmayacak oranda oluşturdukları bu devletlerin kürtlerin varlığı önünde serbest irade ile oluşturulmuş sivil bir anayasaları eşyanın tabiatı gereği zaten olamazdı. Kürtlerin mutabakata katılmaları demek kürtlerin ulusal taleplerinin ve haklarının oluşturulmak istenen sözleşmede yer bulması demekti. Bu nedenle Kürdistan'ı işgalinde bulunduran devletlerin anayasaları tepeden inme, baskıcı ve baskı elitleri tarafından oluşturulmuş Kürdistan'ın ilhakını kanıksatmaya yönelik anti-demokratik metinlerdi. TC'nin ve Avrupalı müttefiklerinin kürt işbirlikçilerini katarak teslimiyeti kürtlerin onayladığı görüntüsüne sahip bir metinle ilhakı "meşru" temellere dayandırma imkanı hiç olmadı. O dönemlerde kürtleri temsile yeterli örgütler ve organlar olmayışı, var olan zayıf örgütlenmelerin de işgal ve ilhak karşıtı tutum ve direnişleri teslimiyet belgesinin kürtlere onaylatılmasına imkan vermiyordu. Bugün için bir teslimiyet belgesini "kürtler" adına imazalayacak nicelikte "kürt" organizasyonları var. Göstermelik temsil yetkileri de var. Sadece ideolojik anlamda değil, organik olarakta Türkiye'ye yada kimi Avrupalı devletlere bağlı örgütler aracılığıyla "kürtlerin türklerle birlikte yaşamak istediği" sözleşme altına alınacak. Bu yolla elde edilmiş belge ve altındaki imzalar insanca bir yaşamdan ve insan olmanın haklarından yararlanmak isteyen geleceğin kürtlerinin suratına şamar gibi çarpılacak. Avrupa Birliği'ne katılım ile kürtlerin bir ulus olarak statülerinin Lozan'dan daha geriye itilmesi isteği bu "kürt anayasası" denen metin ve girişimcileri aracılığıyla ete kemiğe büründürülmek isteniyor. Kürtlere siyasal özerkliğin bile çok görüldüğü sınırlı bazı talepleri içeren metnin kürt anayasası olmaktan çok parçalanmışlığı, esareti ve sömürgeci devletlerin Kürdistan'daki hükümranlığını sınırlara tek kelime söylemeksizin onaylayan bir teslimiyet ve inkar metni olduğu hem metnin formülasyonundan hem de imzacılarının sıklıkla müşahade olunan siyasi demeçlerinden yeterince anlaşılmaktadır. Anayasalar, kurulması düşünülen siyasi organın, diğer bir deyişle devletin oluşmasında toplumsal-ulusal mutabakatın muhatabı bireylerin sahip oldukları haklarından hangilerini kullanacakları, hangilerinin kullanımını iradeyi temsil organı ortak aygıta yani devlete bırakacaklarını kurallara bağladıkları sözleşmedir. Önce, ortada devlet teşkil etmeye yönelik bir girişim yok. Devletleşme hakkına değinmekten kaçınan, olası devlete yurtluk edecek bir ülkenin zorunlu varlığını dışlayan bir anayasa önce anayasa değildir. Bu yanıyla bahse konu "anayasanın" neden Kürdistan Anayasası olamayıp "kürt anayasası" şeklinde formüle edildiğinin sorgulanması hukuk ucubesinin parmak basılacak bam telini oluşturuyor. Hukukçuların bu hususu irdelemeleri kaçınılmazdır. Anayasalar, yönetim aygıtları ile aygıtı oluşturan bireyler toplamının karşılıklı haklarının sınırlarını ve kullanımını düzenler. Ortada kürt aygıtı olmadığı olmadığına, anayasa denilen metin kürtlerin siyasi-idari kurumlaşmasına atıftan kaçındığına göre kimler arasındaki haklar ve kullanımını esaslara bağlıyor sorusu konunun canalıcı noktasıdır. Açıklaması hukukçulara düşüyor. Kürtlerin siyasi taleplerine, siyasi kurumlaşmalarına, kendi yönetim aygıtlarının nasıl ve hangi düzeyde olması gerektiğine, ulusal kendi kaderini tayin hakkının nasıl algılandığına dair bir tek ifade yok. Devletin denetiminde birkaç televizyon ve valilerin himmetine bırakılmış ne getireceği şüpheli dil kurslarının ötesinde "kazanımlara" geçit vermeyen bir girişim başlatılmış durumda. Bahse konu metne bu haliyle "kürt anayasası" demek yerine, Erdoğan'ın Avrupa gezisinde kürtlere öngördüğü "hakların" içini doldurmaya ve arkasında durmaya yönelik bir girişim olduğunu söylemek hiçte abartı değildir. Kenan Fani Doğan

irili ufakli itiraz haklari var. benim itirazim bu tur bir mevzunun Ibrahim guclu nun sadece siyasi liderler cercevesinde yeterince TARTISILMAdan pisirlilmis olmasi. bu pis bir aliskanlik olarak koca kurd kitlesini hice sayiyor. tamam sokaktaki herkese bu hususta fikir soracak kivam yok ancak kurdlerin bu tur mevzulari tartismakta olduklari bizim su anda yazdigimiz siteler veya bu sitelere ulasabilecek kaynaklara bu mevzu nasil olur da dusmze ve nasil olur da bu konuda biz bi haber oluruz ve aniden bir gun her hangi bir gazetede bir suru ivir zivir isimle bizler adina (kurd ulusu kurd halki kimdir? ben sen o degilse) imzalanmis metin dunyaya duyrulur hangi hakla? burda pkk ve dtp ekolu nun hic olmazsa kndi icinde tutarligi var onlarin adina tek dusunen apo onay verince hepsi onay vermis oluyor. tartisma ihtiyaci bile duymuyorlar. peki ala otekilerin de bize bictigi don bu mu? hele su pariste neyin nesi oldugunu bir turlu anayamadigim kendal nezan kultur koruyucusu olarak iyi isler yapiyor olabilir bana bir faydasi olmadigi asikar olsa dahi benim bilmedigim faydalari mutlaka vardir ancak aklina estiginde bu tur metinleri hazirlayp zaten bu ur imza kendini one cikartma saplantisi olan kurd zevatinin onune koymalar hangi berbat kultrun urunudur? demokrasi ise biz buna layikiz tartisma ise bu bizim hakkimiz yerden ve gokten en guzel seylere layikiz bize en basit hakki layik gormeyen kurd aydini oncusu lideri istemiyoruz benim itirazim oncelikle USUL uzerinedir. USUL uzerine hata yapan her boku yer apo en kotu ornegi kendal da ordusuz muritsiz ornegi. kendimize kiymet veririz bize kiymet vermeyene de kiymet vermeyiz bunlar bu bildirileri ile kiymetsiz oluverdiler onun otesinde talep edilenlerin pratik askgari musterek olarak sunulmasi yerine kurdlerin diger dunya uluslari kadar haklara sahip olmasi gerektigine vurgu oyle gecistirilerek yapilmamali. bu bildiri nin Tc gibi azgin ve dunya onunde bir hayli caydirici vahsileri yola getirmsi zaten imkansiz bunu gormeyecek kadar aptal da olmadiklarina gore bildiri hazirlayanlar dunya onunde kurd halkinin taleplerinin mesruiyetini anlatma durumunda olmak zorundadir. bunun ardindan kisa vadede gerceklesebilecek talepleri ilkelsel uluslarrasi hukuk cercevsindeki uzun vadeli taleplerden ayirip sunabilir bu bicimde TC yi uluslarrasi planda bir parca zora sokmus olabilirler. bildirinin aktarildigi haliyle tek olumlu yani var o da cok acik degil: kurd sorununu TC sinirlari icinde egemen bir devletin sorunu lmaktan cikartip uluslarrasi bir sorun halinde sunulmaya cabalanmasi. bu basli basina onemli bir istir kese talep malep isini katmayip sadece bu konuyu one cikartmis olsalardi. ve uluslarrasi platformlarda bu mevzunun hakketigi dikkati yaratmaya cabalasalardi. isin icine baglayci talepler girince bu katekulisi bol dunya adamin onune imzaladigi kagadi habire koyar ee napolyon gibi dassakli kurd ufukta gorunmedigine gore olan biten ordularimizin da henuz teyyaresi olmadigina gore -bu nedir sade bir kagit parcasi yirtinca imzam da gorunmez diyecek bir baska caydiriciligimiz da olmadigina gore (ne pkk nin amator ve apo ya kodlu gerillasi ne de guney deki modernize olmasi normal kosullarda epey vakit alacak-o koylu kulturunde ise iki kat uzun vakit alacak pesmergesi yeterli caydiriciliga ulasmis degil- sakin isin sadece teknolji boyutu ldugunu dusunmeyin-aslinda sin daha onemli boyutu ZIHINSEL kivamdir. pesmerge de ve onu yonlendirenlerde bu kimav yok. pkk gerillasinda olabilirdi ancak orda da apo ve onun koy-kasaba kirmasi guruhu bu kapasiteyi battal etti.hulasa uc vakte kadar ortada caydiricilgi urkuten bir kurd olusumu olmadigina gore hangi evrakin altina imza basiyorsun ona dikkat etmek zorundasin!-kekrkuk de umarim bu tur bir katakuli guneye pahaliya mal olmaz) bu tur kapali kapilar ardinda hazirlanan deklerasyonlara bakinca bu sebeple tuylerim diken diken olur. yoksa kurdlerin ortaya biz bagimsizlik istiyoruz diye cikacak ekibi beklentim filan yok-boyle bir isin de manasi yok- boyle bir ekip dunya onunde timur un onundeki nasredin hoca gibi kalir. ardinda disini sikipda duracak kalitede kitleyi bulamaz! HeK

Paris'e giderken Bedirxanilerin mirasına kondu.. Dr. Qasimlo'da o dönemler Paris'te öğretim görevlisiydi... Şehid Dr. Qasimlo ona bir çok ilişkiyi aktardı.. PS'lilerle tanıştırdı. Bir ara Siyabend Otman adlı Saddam'ın bursuçularından biri üzerine Bağdat ile ilişkileri pişirmeye çalıştı. Paris Kürd Enstitüsü oluşturuldukdan sona elinde çıkar korkusuyla "Kendal Nezan Vakfına" dönüştürdü... Karşı çıkanlarıda teker teker tekmeledi.. yani sonuç'ta orası ona ve ailesinden bir kaç kişi kaldı.. Zaten hep akrabaları... Şimdi ise 10 milyon doları bir yerlerden temin etti, yakında bir televizyonu devreye sokacak.. O, işini bilir... Biraz dışarıya açılmak istediği zaman böyle imza mimza işleri yapar... Şimdi televizzyon için ilişkiler arıyor. Kıskandınmı Hek Selam

adami yazdiklarive kamuya acik yaptiklari disida tanimam. kanitsiz lakirdiya dayanarak uzerine dusunce uretilecek kadar butun kurd toplumunu etkileyen-belirleyen biri olmadigi icin de senin verdigin informasyonun uzerine kanda hakkinda bir fikir olusturmak dogru degil. bir konferans icin taze gencligimde ilk ziyaretimi yaptigim Paris te buyuk heyecan ve cocuksu bir sevincle ziyaret ettigim paris kurd enistusunde feci bir hatiram vardir-kurdler KOVMUS olmayi severler- ben ordan kovulmaktan beter oldum-(simdi allah bilir kolumdan tutulup atildigimi dusuneceksiniz oyle degildi-berbat bir tavrin icine giren bir kac dandigin eline verilmis bir kutuphane gordum. uzun etmeyeyim orasi bir kultur kurumunda olmazsa olmaz alcak gonululukte ve sevecenlikte bir kurum degildi-bana faydasi olmadi-her gittigim kent ve kasabada once kutuphanesine ugrarim-dunyanin ziyaret ettigim her kosesindeki her irili ufakli kentin kutuphanelerini ziyaret ederim.artik luzumsuz olan bu ziyaretler bende bir aliskanliga donusmus durumdadir-ancak defalarca paris e gittim, paris kurd enstitusune artik gitmek ihtiyaci duymuyorum. o derecede itici izlenim yaratilar bende vs vs vs). bir kere de Kenda le kurdlerle ilgili bir konferans ta karsilastim. edindigim izlenimi sadece yakin dostlarima saklarim. kendali kiskaniyor muyum? BB nin kargalaru guluyor ben kiskandigim adamin isimini acik secik yazarim kiskandigim kisiler kendini bilir benim kendime ait olan hayatim, meslegim vs beni tatmin etmeye fazlasiyla yeter kurdler kurdistan ile alakali isler icin yapilmasi gerekenleri dusununce elinde imkan para kaynak cekim gucu yaratma imkani olanlara yutkunarak bakmayan kurdler icin (kendimiz icin) bir seyler yapma derdi olmayanlardir. kendal in kurdler icin elinde ne kadar imkan var bunu bilmiyorum sade paris kurd ensitisu onemli ama cok ciliz bir kaynak benim gozum Kerkuk veya guney kurdistan petrol yataklarindan gelecek milyarlraca dolarda o dolarlari kontrol edenlerin bu parayi kudistanin habire tren kacirmaktan telef olmus cocuklari icin o kontrolden pay almak isterim. bu duruma kiskanmak denir mi bilmem tarifi benden isim koymasi senden olsun! HeK

Herkes kendi karşıtlığının farklı gerekçelerini açıklar, metnin niçin olumlanmadığına dair farklı düşünce eğilimlerinin her birinin kendi açısından yükselteceği itirazlar nedenleriyle birlikte kitlenin bilgilenmesine sunulursa, bir yandan bu tırkoyasanın okkası altına girecek insanların duyarlılığı geliştirilir diğer yandan dah güçlü ve tutarlı (hatta örgütlü de olabilir) bir karşı çıkışa zemin hazırlanmış olur. Herkes aynı nedenlerle karçı çıkmak, aynı formülün ebadına göre boyunun ölçüsünü uzatmak yada kısaltmak zorunda değil. Olaya farklı sosyal tabakaların ve zümrelerin hasılı herkesin çıkarı ve beklentisi açısından bakılır. Herkes kendi penceresinden bakar. Farklı çıkarların ve beklentilerin toplumda mevcudiyeti olgusu olaya farklı açılardan bakılmasını bu nedenle kaçınılmaz kılar. Dikkat edilmesi gereken, bir millet olarak kürtlerin çıkarlarının nerede olduğunu, şayet millet kavramından geri adım atılırsa, ulus-hakim sınıflar-kardinaller=ezici çoğunluktaki yoksul halk tabakaları..nın çıkarlarının nerede durduğunu göstermektir. Aydının görevi budur. Konuyu sonu gelmez tartışmaların girdabında boğarak siyasi refleks geliştirilmesinin önünü tıkama hatasına düşmemekte hepimizin dikkat etmemiz gereken ayrı bir husustur. Özellikle bu tür konuları tartışan ve tavır koyanların ismiyle cismiyle gerçek şahsiyetler olması ise ayrı bir zorunluluktur. 'Kediler kendini göstermezse farelerin cirit atacağı' olgusu bir kez daha bilincimizde şaklıyor. Size göre kardinaller bana göre yutucuların birer kişilik olmanın avantajına göstermelikte olsa temsil ve tüzel kişilik avantajını ekleyerek ülkemizi bal gibi işportaya koyduklarında birçoğunun çaresizliği umarım şapkalarını önlerine koyup düşünmelerine neden olur. Kürtler çaresiz değil. Aydınları yetersiz ve tecrübesiz. İyi niyetli ve istekli olmalarına rağmen ne yapacaklarını doğru kestirecek bilince henüz ulaşamadılar.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.