Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 6 November 2011
tarumar gönlünü tadilata alan ve bu aralar damardan giden H. Bildirici
gözden irak olmayan kendi kösesinde gözleri nemli uzaklara dalip giderken,
gönlünden irak düsenlere hiddetine bir anlam veremedim .
ici bosaltilmis,bir cok ilkeden ve rüyadan vazgecilmis ve bunun sonucu
"Biz olmasak Kürdistandan Türk bayragi dalgalanmaz"diye anirani,tepiseni ,koklasani,seviseni her neysede
onlari bu kivama getiren essekogluesegi es gecsede, bilincleri o olanlarin damarlarinda dalasan kan tc degilmi.
tarumar gönlünü tadilata alan bildirici,
"PKK, bu iki yüzlü aydın ve siyaset dünyasını ikna etmek ve onların gönlünü hoş tutmak için kitabındaki bir çok ilkeden vazgeçti, ancak onların yalan ve dolandan ibaret dünyalarını ikna edemedi. Bunun sonuçlarını Kürt halkı şimdi kanlı şerbet olarak içiyor. Peki Kürt mücadelesi bu muydu? İçi boşaltılmış bir intikam savaşı mıydı?"derken
evet PKK Kürd milliyetçisi değildir, başından beri Türkiyelidir.
nasilmi,oku bak yasar abi nasilda acikliyor.
Cengiz Çandar ve resmi jargon

YAŞAR KARADOĞAN


.oku.Cengiz Çandar'ı Türkiye Araştırmaları ve Kalkınma Merkezi’nin Britanya Parlamentosu’nda (26 Ekim 2011,saat 19.00) düzenlediği ‘Türkiye ve demokrasi’konulu bir toplantıda dinledim. Toplantıya yarım saat kadar geç yetiştim.

Çandar ‘PKK’yi ‘insurgent’ olarak tanımladı. ‘Insurgent’in Türkçe karşılığı ‘asi, direnişçi, ayaklanmacı’kavramlarına denk düşüyor.

Baygın sesiyle özellikle ‘There is difference between insurgency and terrorism’e vurgu yaptı bir kaç kere.

Kuşkusuz hiç bir Kürd ‘PKK’ye terörist’ deme rahatlığını kendisinde bulamaz.

‘PKK teröristtir’ demek de sorunu çözmüyor sonuçta.

Zira bu sorunun kaynağında devlet var.

Kürdlerin bölünmesinde McMahon anlaşmasından Sykes-Picot anlaşmasına giden Fransız-İngiliz bölüşümü var.

Ama Çandar’ın deyişiyle ‘PKK’nin başvurduğu terör taktikleri’ Kürdlerin statüsünde ne gibi bir değişikliğie yol açıyor menfi anlamda?

‘Liberal’ olma iddiasında olan birisinin ağzından çıkanları kulaklarının duyması lazım.

Çandar’ın söylediklerinden bazı satırbaşlarını kendi notlarımdan aktarıyorum.

‘Kürd sorununda askeri çözüm yok. PKK taktiklerinde terörizme başvuruyor ama terörist değil.

Terörizm taktiktir.

‘Kürd sorunu ele alınırken PKK’ye de değinilmeli. PKK ve Kürd sorunu hakkında ayrım yapılamaz. Kürd sorunu PKK’den önce de vardı. PKK sebep değil, sonuçtur.

‘Her partide Kürd var fakat onlar Kürdleri temsil etmiyorlar. PKK Kürdleri temsil ediyor, çünkü Kürd meselesinin bir parçası. Diğer Kürdler Kürdler adına bir şey istemiyor.

‘Öcalan 40 bin kişinin ölümğünden sorumlu tutuluyor, ‘bebek katili’ diye nitelendiriliyor.

Milyonlarca Kürd tarafından ise Allah olarak kabul ediliyor. Öcalan liderlik kapasitesi olduğu için çözümün parçası olmalı. İki taraf da bu sorunu askeri yoldan çözemez. Diyalogdan pazarlığa geçmeli, çözüm pazarlığıyapılmalı. %10 barajı Kürdlerin temsilini zorlaştırıyor. Sistemi demokratikleştirmek gerekir. TCK ve anti-terör kanunu değiştirilmeli.’

Söylediklerinde katıldığım ve katılmadığım noktalar var.

Birincisi, PKK tüm Kürdleri temsil etmiyor.

En azından beni temsil etmiyor.

İkincisi, Kürd ulusal sorunu ile PKK aynı kategoride değerlendirilemez. PKK kendisi çözülmesi gereken bir sorun olmuştur Kürd sorunun çözümünde.

Üçüncüsü PKK dışındaki Kürdlerin bir şey istemediği kocaman bir yalandır.

Dördüncüsü PKK başlangıçtan itibaren bir Türk sol hareketi olarak kurgulanan, Kürdlerin geniş toplumsal kesimlerini dışlayan ve hedef yapan bir yapılanmadır.

Sembolleri Mustafa Kemal,Mustafa Suphi, Nazi ajanı Şefik Hüsnü,Deniz Gezmiş, Mahir Çayan’dır.
PKK’nin sembolleri arasında Şeyh Said, Cıbranlı Xalid bey, Bave Tujo, Dr. Fuad, Seyid Rıza, Alişer,Qazi Mıhamed, Barzani, Dr. Qasımlo yoktur.

PKK Kürd milliyetçisi değildir, başından beri Türkiyelidir.

PKK gerekçesiyle Kürdler Türkleştirilmeye çalışılmakta, ulusal hak arama taleplerinin altı budanmaktadır.

Beşincisi PKK gerekçesiyle Kürdlerin en temel haklarının inkarı kabul edilemez.

Çandar bende sorgulayan liberal bir gazeteci-yazardan çok, popülizme oynayan biri izlenimi bıraktı.
1994’te sabahta yazdığı bir makalesinde Kürd sorunun ‘bir devlet kurma’sorunu olduğunu yazmış birisinin Kürd sorununda geldiği noktanın ‘Kürdçe ana dilde eğitimi’ aşırı bulması çok ilginç.

Benim için yeni şeyler söylemedi.

PKK’nin sözünü ettiği ‘terör taktikleri’nin PKK’de genel bir refleks haline gelmesi herhalde bir gazeteci-yazar için üstünden atlanılmaması gereken bir durumdur.

PKK’nin kendi içinde ve dışında uyguladığı terör, belli ki Cengiz Çandar gibi bir dönem PKK’nin hedef tahtasına oturutulan (eski yoldaşı Perinçek’in dergisi tarafından) ,ama şimdilerde PKK tarafından ‘akil adamlar’ listesinde gösterilen birisi için çok önemli değil.Diyarbakır’da dersane önüne bomba konması, Reşadiye olayı, Bingöl’de silahsız askerlerin öldürülmesi, Batman’daki Özdemir kardeşler ve Sedat Özevin’in katledilmesi,Siirt’te Kürd kızlarının öldürülmesi, Silvan, Dağlıca, Aktütün vs. provakasyonları, Taksim, Anafartalar, son Ankara bombalaması,Bingöl’deki canlı bomba eylemi, veya geçen yıl Hatay Dörtyol’da JİTEM’le ortak harekat filan önemli değil.
PKK’nin başvurduğu bu ‘terör taktikleri’ kime alan yaratıyor ve kime oksijen veriyor?

Çandar gibi ‘uzman bir gazeteci’ için bunlar hayati önemde olmalı.

PKK’nin ‘terör taktikleri’ ile ‘derin devlet’ arasındaki koordinatlar da O’nu çok enterese etmiyor.
Bu ara anlaşılan Tayyip Erdoğan’ın dolmuşunda fazla yer bulamıyor Çandar.

Çok ‘aykırı şeyler’ söylediğine inanıyor belki, ama kanımca öyle değil.

PKK’nin ‘silahlı mücadelesinin ve başvurduğu terör taktiklerinin Kürdlere maliyeti’ nedir acaba?
Cengiz Çandar ve diğer ‘akil arkadaşları’ bunun üzerinde biraz düşünse-ler iyi olur.

Mesela ‘Terör taktikleri’ ile derin devletin Kürd ulusal sorununu terörize etme, kriminalleşitrme stratejisi arasında bir ilişki var mı acaba?

Çandar’ın çok sevdiği bir subject üzerinden sormaya devam edelim.

FKÖ ‘İsrail’in toprak bütünlüğü için silahlı mücadele yürütse’ Çandar ne der?

Ya da Filistinli örgütlerin herhangi bir lideri şimdiye dek ‘İsrail devletine hizmet etmeye hazırım’ dedi mi?

Çandar serap mı görüyor, popülüzm mi yapıyor?

Anlamak mümkün değil.

Ama ‘PKK’nin silahlı mücadelesinin Kürdistan’ı üretimden koparması’ gibi sosyal süreçler, ‘Kürdistan’da devlet eliyle geliştirilen fuhuş,’ ‘PKK gerekçesiyle demokrasinin Türkiye’de askıya alınması, militarizmin Kürdistan’da kalıcı bir kurumsallığa kavuşturulması’ gibi militer süreçler’, ‘PKK’nin sık sık baivurduğu terör taktiklerinin Türk uluslaşmasını hızlandırırken, Kürdleri demoralize etmesi gibi zıt olgular Çandar için zor konular galiba.

Çandar gibi Diyarbakır’a sık sık gidenler her dakika başı havalanan savaş uçaklarının ne anlama geldiğini filan yazmıyor ve söylemiyorlar.

‘Insurgency’i bilen birinin‘occupation’ (işgal) kavramını bilmesi de beklenir Avrupa’da.

**

Uzun uzun daha önce TESEV için hazırladığı ‘dağdan iniş-PKK nasıl silah bırakır?Kürd sorununun şiddetten arındırılması’ konulu rapordan ve bunu seçimler sonrası yayınlama zorunluluğundan sözetti:

‘PKK görmezden gelinerek Kürd sorunu çözülemez. Kürd sorununa asıl çözüm üretecek yer TBMM’dir. PKK Kürd sorununun bir sonucu. Kürd sorunu PKK’den çok önceleri vardı. Kürd sorunun çözümünde siyasi irade üstüne düşeni yapmalı.Terörizm ve Kürd sorunu farklıdır. Sorunun çözümü için diyalog ortamı var. Fakat bu diyalog artık bir uzlaşma noktasına taşınmalı. Kürd sorununun çözülmesi için öncelikle Kürd kimliği kabul edilmeli, Kürdlerin kültürel hakları tanınmalı ve verilmeli. Mecliste gerçek bir demokrasi ortamı olmalı.Tutuklular sebest bırakılmalı. Abdullah Öcalan çözümün bir parçası olmalıdır.’

Bir yanlış anlamaya yol açmamak için Cengiz Çandar’ın 1 kasım 2011 tarihli Telgraf gazetesinde Çilem Dalgıç ve Hasan Uşak’ın sorularına verdiği cevaplardan bazı bölümleri de aşağıya alıyorum.
‘PKK ile Kürd sorunu birbirinden ayrılamaz. Kürd sorunu PKK olmadan da vardı. Kürd sorunu çözülürse PKK kendiliğinden yok olur.Kürdler ve PKK birbirinden ayrılamaz,artık çok geç. 10 yıl önce kültürel haklar noktasında gerekenler yapılsaydı, olabilirdi. Devlet yarın sabahtan itibaren Kürdçeyi okullarda serbest bıraksa, hatta aşırıya gidelim Türkçenin yanında resmi dildir dese ve demokratik özerklikten kast ettiğinizi anladık, il genel meclislerinii kurun hatta bayrağınızı da koyun diye eklese, gene bu sorunu çözemezsiniz. Çünkü aradan geçen zaman içinde 40 bin insan öldü diyoruz. Bu 40 bin kişinin 30 bini PKK’li. Binlerce kişi hapis, binlerce kişi Avrupada diaspora yaratmışdurumda. Bütün kültürel hakları versen bile bu insanlar kabul etmez.’ Benim bir liderim var, Abdullah Öcalan o hapis. Sen bana bunları veriyorsun ancak o ne olacak? Bana vermek istediğin bu hakları elde etmek için başkaldırdı ve o şimdi hapiste. Bana bu hakları verdiğini anlamam için onu dışarıda göreyim’diyecektir.

‘..Ben daha önce de yazdım. Dile çok dikkat etmek gerekiyor. Muhatabınıza saygılı olmak zorundasınız. ‘Bebek katili’ diyerek aynı masaya oturamazsınız, saygılı davranmak zorundasın. Nefret etse bile sorunu çözmek istiyorsan saygılıdavranmak zorundasın. Ve medyanın da dilini değiştirmeye başlaması şart.

‘Dağdaki liderler akıllı davranıp hemen Van depremi üzerine silahları şartsız olarak susturmalılar. Liderler zaaf gösteririz diye düşünüyor. Oysaki zaaf değil. Sen Türk devletini ofsayta bırakıyorsun ve tabii ki ‘eşkiya ininde sıkıştı’ diyenler de çıkacaktır.

‘Pkk’nin gücü şu an Çukurca baskınından veya falanca yere mayın koymaktan gelmiyor. Siyasi alandan geliyor. Ben raporda da açıkça yazdım. PKK silahlarıteslim etsin olmaz. PKK elinde silahları olduğundan siyasi anlamda da güçlü. Ben PKK olsam ben de silahlarımı teslim etmem. Ben vazgeçtim alın silahlarıdemek teslim olmaktır. PKK bunu yapmaz. PKK’nin silahlarını teslim etmesinin gerçekçi olmadığını, şu an ki siyasi gücünün kaynağının da silahlarının elinde olmasından ötürü olduğunun farkındayım. Fakat silahları bırakmakla ateşlememek arasında fark var. Silahı bırakmak sorun çözüldüğünde olacaktır.

‘Şu an MİT müsteşarı olan o zaman ki başbakan müsteşar yardımcısı ‘sayın Öcalan’ diyor. O zaman, sayın Öcalan diyenler neden cezaevinde yatıyor?’

ÇANDAR’IN SORUNLU JARGONLARI

Çandar’ın ‘Devlet ve PKK’yi iki taraf olarak’ lanse etmesi devlet menşeli resmi bir jargondur. Devletin ‘Kürdleri potansiyel düşman’ gören, ‘En iyi Kürd ölü Kürddür’ politikası da işte Çandar’ın hafife aldığı PKK’nin başvurduğu‘terör taktikleri’ üzerinde hayat bulmaktadır.

Çandar da devlet gibi Kürdleri PKK ile özdeşleştirirken, PKK’nin ‘terör taktiklerini’ de ‘Es ‘ geçerken hangi hinliğin peşindedir acaba?

PKK ve onun sözümona siyasi enstrümanları Kürdlerin en iyimser tahminle yüzde yirmibeşini temsil etmektedir. Kürdlerin yüzde yetmişbeşi PKK’yi benimseyemiyor. Benimseyemeyişin en önemli nedenlerinden birisi de Çandar’ın sözünü ettiği ‘terör taktikleri’ ve hegemonyacılığıdır. Dolayısıyla Kürdler eşittir PKK diye bir durum sözkonusu değildir.

Çandar’ın başvurduğu bu jargon, Çandar gibi yazarların 1990’lı yılların başına kadar Kıbrıs’ın kuzeyinde de devlet ricalinin, Denktaş’ın, askeri zevatın hep başvurudğu bir jargondu.

Denktaş’a ve ‘o’nun politikasına uymayan herkes Rumcuydu! CTP Rumcu bir partiydi, haindi vs.
Dolayısıyla Toplumcu Kurtuluş Partisi ve CTP’li olmayan sendikalar sözkonusu değildi.
Çandar’ın Denktaş’a danışman olduğu dönemde de başvurduğu jargon buydu.

Bu jargon devletin, denktaş’ın resmi jargonuydu.

Denktaş ve Rum kesimi.

Denktaş ve CTP.

Denktaş ve devletin ‘Ya benden yanasın ya ondan’ jargonu.

Dolayısıyla Çandar Kıbrıs’a geliş gidişlerinde Denktaş ve partisi UBP ile onların çanağına su taşıyan CTP’den başka kimseyi duymaz ve bilmezdiler!

Ta ki Özal, Denktaş’ın altındaki minderi çekene kadar.

Çandar’ın liberalliği de zaten o döneme denk düşüyor.

Denktaş danışmanlığı ve Asil Nadir’in yazarlığından Özal’ın etkisiyle‘liberalliğie’ geçişi sayesinde Çandar’ın Kıbrıs’ta gözü açıldı.

‘Denktaş hamamda şarkı söylüyor’ deme noktasına geldi.

Çandar PKK’yi Kürdlerin yegane temsilcisi görme, başvurduğu ‘terör taktikleri’nin kime ve neye hizmet ettiğini sorgulamaması, devletin jargonlarını tekrarlaması bir talihsizliktir.

Çandar’ın Kürd sorunun çözümünde samimi duygulara sahip olduğuna inanmakla birlikte, popülizme yelken açmasını da anlayamıyorum.

Çandar’ın eski ‘yoldaş’ı Perinçek devlet içi güçlerin mücadelesinde hep döneme göre, güçlüden yana tavır aldı.

Bilmiyorum, Çandar da belki makas değiştirmeye çalışıyor.

Ya da ‘tesir ajanlığı’ yapıyor.

‘Andıç’ gibi planların hedefi olmuş, sürekli bir şekilde ‘muhalif’ olmuşCengiz Çandar’ın başvurduğu jargonlarda daha dikkatli olması gerekiyor.

PKK’nin kullanmaktan kaçınmadığı ‘terör taktikleri’nin Kürdlerin de, Türkiye’nin de, insanlığın da çıkarlarına hizmet etmediğini görmek için müneccim olmak gerekmiyor.

Cengiz Çandar’ın yazılarında sözünü ettiği PKK’nin ‘İran-Suriye eksenli pistte dans etmesi’nin, Suriye’de BAAS rejiminin, Güney Kürdistan’da İran’ın ‘bekçiliğini’yapmasının, sıklıkla da Türkiye’deki militarizmin emellerinin gerçekleşmesine yardımcı olan sözkonusu ‘terör taktikleri’nin devlet ve medya tarafından Kürdlerin en temel haklarına karşı bir koz olarak kullanıldığı çok açık.

Çandar gibi yazarlardan beklenen Türk devletinin Kürdlere karşı yürüttüğü topyekün savaşın maliyetini, PKK’nin başvurduğu yöntemlerin Kürdlere maliyetini sorgulamak ve ‘düşmanlar’ arasındaki benzeşmeye vurgu yapmaktır.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.