Mafya filmlerinde, alan paylaşımı içinde olanların çok sık kullandıkları bir cümle var:
“Aileme dokundurtmam, aileme söz söyletmem!”
Bu söz eşliğinde Mafya Babası’nın ailesi gelir görüntüye. Baba, bahçede oğlunu veya kızını sevmektedir. Eğer çok yaşlıysa, dizinde torunu vardır. Aile içinde babaya saygı en üst düzeydedir. Memleketi suç cennetine çevirmiş olan Baba, sadece çocuklarının anası olarak gördüğü karısına karşı, diğer kadınlarıyla olan ilişkisini hatırladıkça şefkat doludur. Ailenin büyüklüğünü tamamlamak için eşsiz bir müzik devrededir. Bu sırada Baba’nın silah ve bomba yüklü adamları başkalarının kutsal ailelerini dağıtmakta, kurşunlamakta, dağıtılan uyuşturucularla binlerce ailenin binlerce çocuğu uyuşturucu krizinde can çekişmektedir…
Bu, Baba’nın yarattığı bir sonuçtur ve biz bu filimde yine de Baba’ya ve onun ailesiyle olan ilişkilerine gıptayla bakarız.
“Aileme laf söyletmem!”
Ama ailesi bütün kötülüklerin, yanlışlıkların, yamuk ilişki ve ahlaksızlıkların merkezidir.
Bizim Babamız devlettir, bu devlete doğru koşanlar ise alan tutma yarışı içinde olan Baba’nın çakallarıdır.
Çakallık, Türk-Kürt ilişkisinin ruhuna işlemiştir. Bu ilişkiden dolayıdır ki, Kürt ve Türk kimliği kirlidir. Kürt kimliği kendine gelmeden, birbirini soyup soğana çeviren ve bebekten katil yetiştiren Türk kimliği kendini bulamayacaktır. Kimliksiz ve kişiliksiz Kürt kimliği, kişiliksiz ve baskıcı faşist Türk iktidarlarına eşsiz yaşam olanakları sunmaktadır.
Şu anda Kürtler arası gerilim, tehdit, iftira ve iktidar yarışındaki ölçüsüzlüğün kaynağında; Baba’nın elinin altında alan edinme telaşı yatmaktadır. Koşuş onadır. Viyana’da, Almanya’da, Ankara veya İstanbul’da Baba’nın elamanlarıyla çekilen fotoğraflar bunu anlatmaktadır. Baba’nın basın adamları seçkin Kürtleri korumakta, alan kapma yarışına yönelik Kürt yetimlerinin attığı çığlıklar “Basının Babaları” tarafından karanlık dehlizlerde boğulmaktadır.
Kürtler bunu hep yapmaktadır; İran’da Tahran’a, Suriye’de Şam’a, Irak’ta Bağdat’a, Türkiye’de ise birbirini çiğneyerek Ankara’ya doğru koşarken arkalarında bir açlar, umutsuzlar ve çaresizler ordusu bırakmayı umursamamaktadırlar. Ve bunun adı “Kürt davasının çözümü” olmaktadır.
Çünkü En Büyük Baba böyle uygun görmüştür. Seçtiklerinin kutsal ailelerini korumak için milyonların ailesi daha da dağıtılacaktır. Çünkü bu filmin adı “Baba”dır. Her şey, tüm güvenlik, tüm ilişkiler Baba’nın bahtiyarlığını sağlamaya dönüktür. Kürt yetimlerinin ölümcül direnişi, En Büyük Baba’ya doğru olan vahşi iktidar koşucularının yolunu açmaya yaramaktadır. Ya da öyle umulmaktadır.
Baba’nın Basın Babaları rollerini üçüncü sınıf mafya filimlerindeki ucuz sahnelerinden daha berbat oynamaktadırlar. Kürtler de bunu yutmaktadır. Baba’nın Basın Babaları, Cumhurbaşkanının en uzun uçak yolculuğundan indikten hemen sonra bir yol Brüksel’e uğramakta, orada Kongra Gel yöneticileriyle ortak bir görüntü aldıktan sonra geçtikleri Viyana’dan ajanslara Şıvan’lı bir ortak resim geçmektedirler.
Vuruşturarak izledikleri Kürtlük alanındaki kıstırılmışların havada uçuşan tek cümlelik ölçüsüzlüğü, Baba’nın Basın Babaları tarafından kaçırılmaması gereken önemli bir ayrıntıdır. Baba’nın olanaklarına göz dikmişler olanlar için ise Basın Babaları’nın yazdıkları çok, ama çok önemlidir. Onlar demişse, doğrudur. Onların kötü dediği her şey kötü, iyi dedikleri her şey iyidir. Onlar Kürtlerin ve Türklerin ortak Tanrı’sıdır.
Çünkü Baba öyle istemektedir. Baba şefkatlidir, sevecendir, işin içinde aileye ihanet yoksa Baba’ya yönelik ufak tefek eleştiriler hoş karşılanacak, hatta Kutsal Aile’nin demokrat olduğunun kanıtlanması için Baba’nın suratını gülümseten bu tür eleştiriler de gerekecektir.
Baba, zamanlamaların babasıdır. Vakti gelen Kürdün davasını hasıraltı edecek, diz çökmeye hazırlananların davranışlarını hoş görecek, gerektiğinde ona destek sunacaktır.
Baba’nın hakimiyet alanında PKK’ye hakaret serbesttir. Hakaret etmek isteyen herkes Babaların televizyonuna çıkabilir, gazetelerine röportajlar verebilir.
Fakat bu Baba’nın yarattığı bir de yetimler ordusu vardır. Onlar Baba’nın yetimlerdir. Dağdadır, tinercidir, sürgündedir, barikatlar arkasındadır, zindadndadır, varoşlardadır, çocuk yaşta fahişedir. Bir lokma ekmek mücadelesi içinde çıldırmışlardır. Bunlar her yerdedir. Biraz da hayatlarını boşvermiş bir atılganlıkla yaşamaktadırlar. İnsani bütün olanaklardan uzak, baskı ve şiddet altında yaşadıkları için sözleri kabadır…
Bütün hikaye bundan ibarettir. İyice yaşlanmış ve iktidar zaafına kapılmış olan Baba, yarattığı yetimler ordusuna karşı iktidarını güçlü tutmak için yeni ilişki ve olanaklara ihtiyaç duymaktadır. Koşuş bu çağrıyadır. Tek cümle üzeri süren tedirginlikler, imza kampanyaları, öfke ve gerilimler, içine girilen suçlu durumun telaş halidir.
Zalim Baba’nın vefatı, yetim bıraktığı milyonluk çocuk ordusunun Kürdistan taşı dolu kucaklarında gerçekleşecektir…
Bundan emin olun ve bu inancınız hiç sarsılmasın…
yetim hasanin kac babasi var?