Kürt katliamları
Haydar IŞIK
Neşe Düzel'in Prof. Cemil Koçak ile röportajını okurken, geriye, sanırım 1953'tü, yılına gittim. Yatılı okul öğrencisiydim. O gün Atatürk'ün cenazesi Anıtkabir'e naklediliyordu. Radyodan yayın yapılıyor, öğretmeler; Atatürk öldü, Türklük bitti, kıyamet koptu havası verdiklerinden, bin öğrenci, hüngür hüngür ağlıyordu. Oysa öleli 15 sene olmuştu. “Atam sen kalk ben yatam“ hamasi şiirleri okunuyor, öyle atmosfer veriliyordu ki, kutup fareleri benzeri kitlesel intihara hazır konuma getirilmişti öğrenciler. Hani biri kalkıp, siz ölürseniz Atatürk dirilecek, deseydi, başta öğretmenler olmak üzere kitlesel intihar başlardı. Oysa devletin bunca kutsadığı şahsiyetin bir diktatör olduğu, Hitler ve Mussolini'nin ’hocamız' dedikleri, Yazar Fritz Sitte'nin; ’geçen yüzyılın en kan dökücü generali' dediğine; yeni yeni Türk yazar ve bilimadamı tarafından gerçek çehresi yazılıp konuşuluyor.
Ortadaki tüm verilere göre Atatürk, Kürtlere karşı hiçbir sözünde durmayan biridir. Mücadeleye başlarken Kürtlerin yardımını alan, Lausanne'dan (Lozan) sonra bir gecede Kürt ve Kürdistanı yok sayan; Şeyh Said hareketini en kanlı bastıran, Zilan Deresini insan cesediyle doldurtan ve Dersim Soykırımını yapan baş mimardır. Eğer yaşasaydı, belki Kürt diye bir halk bile bırakmayabilirdi. Çünkü devlet, sadece General Kemal Paşa idi. Bu tavrını devlet politikası olarak ardılı generallere vasiyet olarak bırakınca, günümüzdeki Genelkurmay başkanı Başbuğ'a kadar gelindi. Artık devlet; generallerin çiftliği, arka bahçesi işlevini gördü. Başbuğ'u düşünün, 1993 te Diyarbekir ve bölge güvenliğinden sorumluydu. Ne oldu zamanında? Binlerce insanımız asit kuyularına ve derelere atıldı.
Bugün işbaşında olan generaller, Atatürk'ün Zilan Deresi, Laç Deresi, Kutu Deresi'ne; Cehennem Deresi, Kasaplar Deresi ve daha çok dereler eklediler. Sadece Kürt özgür kimliği taşımak, bu derelere, kör kuyulara atılmak demekti. Atatürk'ün ektiği şiddet bugüne kadar süregeldi. AKP'nin parlamentoya getirdiği, olumlu gördüğümüz Kürt açılımı; onun demokratikliğinden değil, Türk devletinin ezberini bozan Kürt Hareketinin çabasına bağlıdır. Dersim katliamından sonra yakın tarihe kadar Kürt olmak yasak ve suçtu. Eğer şimdi on binlerce Kürt gencinin uğruna hayatını verdiği Kürt sorunu konuşulabilecek aşamaya getirilmişse, başta bunu onlara borçluyuz. AKP açılımının ne olduğu henüz bilinmiyor. Bilinmesi gereken; Kürtlerin anadilinin devlet okullarında eğitim ve öğretim dili olmasından vazgeçmeyecekleridir. Federal Almanya Şanşölyesi Merkel, Salı günü global dünyaya uyum için ulusal devletlerin yetkilerini merkezden çevreye vermesinin, savaşları önleyeceğini söylerken, Türkiye hala merkezde ısrar ederse, Atatürk'ten kurtulmuş denemez. Atatürk ile başlayan Kürt katliamı, önce Koçgiri Alevi Kürdü ile, sonra Kürt Şafii halkımızla Piran ve Zilan'da sürdü ve sonunda Dersim'in Kürt Alevilerine döndü. Demek ki, devlet; Kürtleri dinsel kimliklerinden değil, etnik kimliği nedeniyle katlediyor. CHP'li Onur Öymen'in iki gün önce yaptığı konuşmada, Kürtlere Dersim örneği soykırım öngörürken, Dersimli partidaşı Kemal Kılıçdaroğlu; “Atam izindeyiz“ plakatı açıp, kurdunun peşine takılan deli keçi rolüne büründü. CHP'li olmak, Kürde Dersim katliamını bir daha yapmak demektir.
http://www.karakocan.info/tr/index.php?option=com_content&task=view&id=2239&Itemid=168
Kürt katliamları (Haydar IŞIK)