Skip to main content

Alan Lezan: [b]"Bildigim Kürdler halen görücü usuluyla bir kac kadin ile evlenen feodal agali erkeklerdir. Feodalizm iliklerimize kadar islemis, Kürd erkegini adeta prangaya vurmustur."[/b] diyor. Kürdlerin hepsini bir çırpıda feodalleştirmiş. Kürtlerde birden fazla evlilik yapan yok değil. Ancak oranlanırsa yüzde bir bile tutmaz. Alan'ın yazısını okuduktan sonra istisnasız tüm köylerini gezdiğim Cebaxçor mıntıkasını 20 yıl önceki haliyle gözümün önünden geçirdim. Cebaxçor oldukça geri yörelerden biridir. İki evli olanların 200-300 nüfuslu köylerde köy başına iki yada üç kişi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ülke genelinde de durum fazlaca farklı değil. Ortalama 100 haneye bir adet çok evlilik düştüğünü varsayabiliriz. Olmaması en iyisi. Kadın haklarında pek ileri sayılmayız. Fakat diğer sömürgelerle ve hele aynı zamanda komşumuz olan sömürgeci milletlerle kıyaslandığımızda kadın hakları konusunda onlara oranla ileri olduğumuz kuşku götürmez. Bu yeterlimidir? Elbetteki değildir. Övünçmüdür? Hayır övünç de değildir. Kadınlarımızın çok geri haklara sahip olduklarını ve bazı yörelerimizde son derece zor koşullarla karşı-karşıya olduklarını biliyorum. Buna rağmen durum basın yayında abartıldığı ölçülerde değil. Dünyanın en ileri demokrasilerinden sayılan İsveç'te haftada bir kadın eşi yada aile fertlerinden bir erkek tarafından öldürülmektedir. İsveç'in nüfusu yaklaşık 10 milyondur. Nüfusu 40 milyon olan Kürdistan'da her hafta bir kadının öldürülmesi vaki değildir. Hal böyleyken İsveç basını herhangi bir yörede öldürülen bir kürt kadınının öldürülme haberini töre cinayeti olarak propagandif amaçlarla günlerce abartmaktadır. Gilmo arkadaşın konuya ilişkin yükselttiği itirazdaki haklılık payı büyüktür. Kürdistan'da töre cinayetleri işlenmemektemidir? Elbette işlenmektedir. Kadınlarımızın sahip oldukları hak ve özgürlükler son derece kısıtlıdır. Ekonomik ve siyasal yaşamla ilgili kararlara katılımları oldukça geri düzeydedir. Bunun nedeni Kürdistan'ın bir sömürge olarak sosyo ekonomik geriliğidir. Biz ne kadar endüstri toplumu olduk yada olabildik sorusuna cevaplar aramamız gerekir. Türklerin haline bakın, kadına seçme ve seçilme hakkı tanımış olması, kadın-erkek eşitliğini anayasal güvencelere kavuşturmuş olması, kısacası yazılı haklar bağlamında hiç bir ülkeden geri değildirler. Ya uygulama? Uygulamaya bakıldığında kırsal alan itibarıyla orta asyadan geldikleri günden daha geridirler, kentsoylularında, aydın zümrelerinde kadın hak ve hürriyetlerinin diğer ülkelere kıyasla iptidai denecek düzeyde oluşunun nedenlerinden biri de türklerin hürriyetleri tepeden inmeci anlayışla tanzime kalkışmış olmalarıdırki bu ya hürriyetin anlamını bilmemektir yada hürriyetlere yapılacak en büyük saldırıdır. Biz yine kürtlere dönelim. Düşünün kadını ekonomik yaşama katacak, ekonomiyle ilgili kararlara ortak edeceksiniz.. Ekonomi hangi oranda kürtlerin elindedir, kürt halkının bizatihi kendisi ekonomiyle ilgili kararlar alıp uygulamaya koyma gücüne ve yetkisine sahipmidir? Sosyal düzenlemeler ve iyileştirmeler yapacaksınız.. Kürtlerin sosyal yaşamını ıslah etmeye yönelik tedbirleri uygulamaya koyma karar ve yetkisi kürtlerin elindemidir? Olsa-olsa toprak tarımı ve hayvancılıkla ilgili alanlarda sınırlı bir karar verilebilir. Sınırlı iyileştirmeler yapılabilir. Oysa toprak tarımını belli bölgeler dışında orta çağ anlayışıyla ve hayvancılığı hala pastoral ekonominin ilk dönemlerine özgü tekniklerle götüren kürtlerde bu yaşam tarzının gerekli kıldığı ekonomik işbölümü ve yine bu işbölümü üzerine oturan sosyal örgütlenme, ekonomik altyapı geliştirilmeden tasfiye edilirse sosyal yapıyla beraber ekonomi de çöker. Sonrasında hangi ekonomik ilişkinin üzerine hangi sosyal yapıyı inşa edeceksiniz? Toplumun hukuku, dini, gelenek görenekleri, hasılı kültürü bu ekonomik altyapının ihtiyaçlarına göre binlerce ylın imbiğinden geçerek şekillenmişlerdir. Dahası hepsinin toplumsal yaşamda işlevleri vardır. Belli ihtiyaçlara karşılık vermek durumundadırlar. Siz daha yenisini, daha işlevsel olanını bulup kullanıma sunmadan, toplumun ihtiyaçlarına karşılık verecek nitelikte olduğunu sınamadan eski kurumları tasfiyeye kalkışırsanız, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap veren avadanlıklarını misyonlarıyla birlikte toplumun altından çekmiş olursunuz. Toplumdan birşeyleri alıyor ve esirgiyorsanız yerine daha gelişkin ve daha fonksiyonel olanını koymak zorundasınız. Ancak bir şeyi unutmayınız. Topluma öngördüğünüz üstyapı toplumda yürürlükte olan ekonomik ilişkilerle uyumlu olmak zorundadır. Uyumsuzluk halinde ekonomik altyapının bizzat kendisi ihtiyaçlarıyla uyum sağlamayan üst yapıyı tasfiye eder yada işlevsizleştirir. Yerine yenisini koymadan tasfiye etmek düşüncesi felsefi anarşizmin konusudur. Uygulaması kaos yaratır, boşluk yaratır. Kadının hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak hukuki düzenlemeler yapacaksınız.. Kürtlerin yasama hak ve yetkileri varmı ve kullanabiliyorlarmı? Gelenek ve göreneklerde iyileştirmeler yapılması, kadına ilişkin eski mentalitenin tasfiyesi ve yerine çağdaş değerlerin ikame edilmesi gerekliliğiyle karşıkarşıyayız. Sosyal ilerlemeden bahsediyoruz, belli fertleri yada zümreleri değil toplumun tümünü kapsayacak iyileştirmelerin bahse konu edilmesi gerektiği açıktır. Sosyal iyileştirmeler sadece ekonomik-sosyal-kültürel alanda gerçekleştirilecek düzenlemelerle değil, bütün bunlarla birlikte ilerlemenin sacayaklarından biri olan eğitim aracılığıyla sağlanabilir. Kürtler konuya ilişkin eğitimi yaygınlaştırabilecekleri kurumlara sahipmidirler? Kürtlerin 4 milyonluk Güney hariç geriye kalan 36 milyonunun kendine ait kaç tane eğitim kurumu vardır? Kürtlerin serbestçe yayın faaliyeti sürdüren kaç tane televizyonu, dergisi, gazetesi vardır? Kürtler adına hiçbir karşı kayda maruz kalmaksızın faaliyet gösterebilen kaç tane kadın hakları kuruluşu vardır? Kadınların mesleki, sosyal kurumlarının adedi nedir, varsa dayanışma kurumları kaç tanedir? Aynı soruları egemen uluslara yöneltin ve sonuçlarını gözlemleyin. Kürtlerden daha geri ve zavallı olduklarını göreceksiniz. Kürtleri bu zavallılar yönetiyor, eğitiyor ve zaptu-rapt altında tutuyorlar. Hareket serbestinizin sınırları cevaplanması gereken bu sorularda yatıyor. Bütün bunlar kadın haklarına, kadın erkek eşitsizliğine duyarsız kalmanın yada sorunları geleceğe ertelemenin gerekçesi yapılabilirimi? Elbetteki hayır. Bugünden başlayarak yapabileceğimiz çok şey var. Bu işin motoru, bilicisi, karar vericisi, öncüsü, önceliklisi kadınlardır. Bunu da belirtmekte yarar var. Hiç kimse kadınların haklarının ve özgürlüklerinin sınırı nerede durmalıdır diye onlar adına karar vermeye kalkışmamalıdır. Neler yapabiliriz yada yapmalıyız, imkanlarımız neleri yapmaya elverir soruları önümüzde durmaktadır. Bunlara cevap aramak ilerisi için bir nevi hazırlıktır. Çağdaş anlayışların ve imkan nisbetinde prototip kurumların geleceğe temel teşkil edecek şekilde inşaına ve kitleye yönelik bu yönlü bilgilendirmeye çaba sarfetmek gerekir. Birbirimizi kırmakla neler yapacağımızı görüşmenin, konu hakkında yekdiğerimizi bilgilendirmenin önünü kaptamış oluruz. Samimiyetle bir şeyin altını çiziyorum. Erkek egemen toplumda yaşamanın erkek nesli olarak bizlere yüklediği suçu değirmen taşı gibi boynumuzda taşırken bir de bu toplumun güya aydınları olarak bu konuda bayrağı yükseltemezsek geleceğimize güven vermeyi bir yana bırakın, toplumun yarısı olan kadınlara insan olduğumuz duygusunu bile veremeyiz. Gerisini siz düşünün, yazın, bizler de öğrenelim.. Forumda kadın katılımcılar (hele bir de feministleri) olmadığı için bildiğiniz bütün duaları okuyup neye inanıyorsanız ona şükredin. İnanmıyorsanız şansınıza sayın. Kırıcı olmayın, izleniyorsunuz.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.