Merhaba HeK,
öncelikle hemen sunu acikliga kavusturayim: Ulusal ihtiyaclarin tanimlanmasi ve giderilmesi tabiki ulasal felaketlere yol acmiyor. Tam aksine bir ulusu felaketlerden kurtamak ve korumak icin zorunludur. Ama eger bir kavram bir kez dahi istismar edilmis ve manupulativ kullanilmis ise, o kavrami kullanirken buna dikkat cekmeyi politik bir sorumluluk olarak görüyorum. "Ulusal Cikarlar" adina yürütülen savaslari, isgal politikalarini, soykirimlari, Pol Pot rejiminin uyguladigi oto-jenosidi...vs. hatirlatmam gerekmiyor. Ulusal Cikar /Ihtiyaclari kim tanimliyor, hangi kesimler / gücler tanimlama yetkisini elinde tutuyor... herzaman yeniden sorgulanmasi gereken bir mevzu. Selah Kemaloglugillerin kafa karistirdiklari bu günlerde dahi bu özveriden sakinmamak gerek .
Temel ulusal ihtiyaclar cok net ve bu ihtiyaclar ayni zamanda temel bireysel ihtiyaclar olarak da biliniyorlar: Özgürlük , Güvence ve Refah. Bu kavramlar senin de belirttigin gibi toplumsal gelismeler ile bilikte yeni icerikler kazaniyorlar. Güvence kavrami günümüzde en popüler ve dinamik olani. Bu kavrami, feminist pencereden de ele almana ayrica sevindim ;-). Feminist Güvence Konseptine ilgisi olanlara ayrica Ann J. Tickner’i (Feminist Perspectives on Achieving Global Security) öneririm.
Ancak kendi kaderini tayin etme hakkini elde edememis, isgal, saldiri ve tehdit altinda yasayan kürd ulusunun maddi ve manevi ihtiyaclarini gelistirebilmesi (ihtiyaclar kendi toplumsal gercekligimizin disindaki gelismelerin etkisi ile gelisse bile, bunlari ulusal ihtiyaclar olarak adlandirmak ne kadar dogru olur?) mümkün mü? Kürd cocuklari ailelerinin gecimlerini „kacakcilik“ ile saglama mecburiyetinde kaliyor, üstelik bu cocuklar bombalar ile katlediliyorsa, Van’da bir deprem sonrasi ac ve evsiz kalan insanlara ancak Ankara’nin izni ile „yardim“ ulasiyorsa, Avrupa ülkeleri, uygulamaya koyduklari yeni „Ulusal“-Anti-Terör“ yasalarini gerekce göstererek bir cok Kürdün siginma hakkini geri alabiliyor ve apar topar sinirdisi ediyorlarsa…. Bir kesimin veya bazi kisilerin „daha özgür, güvenceli ve refah icinde” yasiyor olmalarini ancak „sans eseri“ - senin deyimin ile beyaz atli prens misali - ve gecici bir durum olarak tanimlayabiliriz. Bu „gecicilik“ duygusu kürd toplumunun sosyo-kültürel yapisini etkiledigi gibi, modern politik örgütlerimizi de büyük bir ölcüde sekillendirdigini düsünüyorum. Hizmet yerine iktidar politikasi yerlesmis durumda. Köylerin yakildigi, insanlarin sürgün edildigi kollektifv tecrübemiz, yerel ve yasamsal projelerin hayal bile edilmesini engelledi. Ziyonist Kongre, Isa’dan sonra 70 yilina dayanan köklü Kahal (dini ve sosyal hizmetle yükümlü kurum / cemaat?) kültürünün bir ürünü olarak da degerlendirilmeli.
Bu durumda siyasi örgütlerimizin temel aktör olarak yer alacaklari bir „Ulusal Kongre“ ancak siyasi örgütler arasinda gücler dengesi saglanmis ve ortak siyasi iktidar hedefi söz konusu ise mümkün olacaktir.
Diger Kürdi Aktörler kimler, Kürd Sivil Toplum Örgütleri var mi? Zihinsel bicimlenisi kim etkileyecek? "Gecicilik" duygusundan nasil kurtulmali?
Hep beraber tartisalim…..Iyi geceler!
kurd svil toplum kurumlari-gecicilik duygusu-evrensel ihtiyaclar