Celladın Mağdur Gömleği
Celladın Mağdur Gömleği
İslami faşizm karşısında bugün dünya iki cepheye bölünmüş durumda. İslami terörden yana ve karşı olanlar. Özgürlüğün sembolüne dönüşen Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırıyla beraber bu saflaşma giderek derinleşiyor. Kendi aralarındaki çelişkilerden dolayı ortak bir tavırda biraraya gelemeyen, bu duruma faydacı bir bakış açısıyla şimdilik müdahaleci olmak istemeyen, dünya güçleri de seyirci durumunda kalabilecekler mi ileride göreceğiz.
Yapılan açıklamalarla beraber herkes kendine bu cephelerden bir yer belirliyor. Dünya çapında İslami faşist terörüne karşı güvenlik önlemleri alınıyor. Toplantılar, operasyonlar bir arada gidiyor. Türk, Arap ve Fars iktidarları terörden yana tavır geliştirirken, İslami terörün bir numaralı mağduru Kürdler ise çoktandır kendini bir savaş içinde bulmuş bile..
Burada dikkat çeken TC devlet yetkililerinin ve Islamcı kesimin tutumudur. Öncelikle bütün İslamcı teröristler TC üzerinden savaş bölgelerine girip çıkıyorlar. Orada barınıyor, orada eğitiliyorlar. Menşei Arap da olsa “arının kovanı” TC’dir. Türkiye’den Irak ve Suriye’ye geçen cihadist sayısı on binlerle ifade ediliyor. TC İD(İslam Devleti), El Nusra, Al Ansari, El Kaide ve türevlerine silah, lojistik destek, eğitim vs. tarzında destek veriyor.
Charlie Hebdo dergisinin bazı çizimlerini sayfalarına alan basın, İslamcılarca protesto ve tehdit ediliyor. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “İslama karşı olan tahrik içeren bu tür yayınlar, dünya barışına hiçbir katkı sağlamaz,aksine dünyadaki çatışmayı hızlandırır” diyebiliyor akl-i selim pozlarıyla. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise daha sert: “İslama hakaret ve Peygamber Efendimize karikatür üzerinden saldırılar düşünce özgürlüğü olamaz...Bu işin sonu hayırla bitmez.”
Devletin ileri gelenlerinden Erdoğan, “İslam dünyası üzerine bir operasyon yapılıyor. Bunu da Türkiye üzerinden yapmaya çalışıyorlar.”, Davutoğlu, “Bu ülkede, Hz.Peygambere hakarete izin vermeyiz.”,yeni diyanet işlerinden sorumlu zat , “Hz. Peygambere karşı yapılan saygısız ve seviyesiz düşünceler” ve İslamofobi diyerek saldırıya gerekçeleri arıyorlar.
Bütün bunları topladığımızda mağdur olanlar, İslamcı terörün kurbanları değil, İslamcılardır zannediliyor. TC İslami faşist terörün arkasındadır. Açıkça terörü devam ettireceğiz demektedirler. 2010 yılında “radikal İslam’ ı kırmızı kitaplarından çıkaran TC, yeni cumhurbaşkanı sembolleriyle pantürkizm ve panislamizm politikasına odaklanmış, Osmanlı hayaliyle islam liderliğine soyunmuş durumda.
İslamiyet bugün Arap, Türk ve Fars devletlerinin iç ve dış politikalarında ideolojik motivasyon rolünü oynamakta. Tarihsel gelişimleri aynı; Araplar, İslamiyetle (bugün İD’nin yaptığı gibi) iktidar olmuş bütün bölgeye tahakküm kurmuşlardı. Türkler, İslamiyetin gazıyla gazaya çıkmış Osmanlı İmparatorluğu’nu kurmuştu. Farslar, Islamın Şii koluyla Önasya’da hegemonya peşindedir. Ortaçağ’dan gelen bugün bütün insanlık alemini tehdit eden bu düşünce sistemiyle eskiyi diriltme hevesleri traji –komik bir hal almış durumda. Ancak bu gidişatla İslamın kendisi de yeniden sorgulanma aşamasına gelmiş ideolojik çöküşünü hızlandırmıştır.
Bugünün modern dünyasında İslamcılar dışında din adına terör eylemi yapan başka bir dinin temsilcisi var mı? Kuşkusuz buna hayır cevabı verebiliriz. Bir din cihat ve savaş dini ise, kendisinden olmayan herkesi düşman görüyorsa, hatta İslam olup da yorumda farklılaşarak farklı bir mezhebi hak değildir diyerek savaş ilan ediyorsa, bunun insanlığa vereceği hiç bir şey yoktur.
Dinler halklar üzerinde halklar da dinler üzerine etkide bulunur. Bu etkileşim, bütün doktrinler için geçerlidir. Sözkonusu toplum gelişip değiştikçe beraberinde din, inanç ya da düşünce sistemi de değişir. Müslümanlık da Araplar içinde doğduktan sonra ülkeden ülkeye, dönemden döneme farklılıklar gösterdi.
Bugünkü İslamcı hareketlerinin esin kaynağı sadece İslam tarihinin değil, aynı zamanda çağımızın çarpıklıkları, gerginlikleri uygulamaları ve umutsuzluklarının da ürünüdür. Fakat buradaki İslamcı görüşler sadece haksız, yanlış değil, aynı zamanda topluma hiç bir umut vermeyen, çare olmayan anlamsız ve anlaşılmaz aynı zamanda.. İslamiyet, egemen olduğu toplumda değişime değil durgunluğa, hatta geriliğe neden olmaktadır.
Bugün Araplar, Farslar ve Türkler ya da diğer İslamiyeti kabul eden toplumların değişip modernleşmeleri kendilerinden bazı parçaların terkedilmesi demektir. Bu topraktan kültürel öğelere, siyasi iktidarların değişmesi, sınıf çıkarlarının yer değiştirmesine varan bir dizi değişimdir. Bölgedeki devletler bu değişimi kolayca göze alamaz.
Unutulmaması gereken bir gerçek batmakta olan bir gemiye binenler, birlikte batarlar.
Toplumumuz içinde kök salmış düşünce ve ifade alışkanlıkları üzerine o dar, sığ, yobaz İslami fanatizmi inşa etmeye çalışanların hevesleri kursağında kalacak. Bütün kimliklerin üzerine İslami kimliği çıkarmak bir ulus olan Kürdlerin ulusal birliğini sağlamaz. Dolayısıyla Kürdistan halkını sömürgeciliğin kölelik boyunduruğundan kurtaramaz.
Bugün dini devletten ayırmak yetmiyor, dini bir inancı kimlik olmaktan çıkarmak gerekiyor.
İslamcı faşistlerin Kürdlere saldırısı kısa vadede büyük bir bedele mal oldu. En fedakar gençlerimizin bir kısmını savaş cephesinde şehit verdik. Aileler dağıldı, evler yakıldı, yıkıldı. Yüzbinlerce insanımız yerlerini terkederek sığınma durumuna düştü. Yezidi Kürdler özelinde bir soykırım yaşandı, kapanmayan toplumsal yaralar açıldı.
Bu süreç Kürdistan halkı için ulusal kurtuluş sürecidir. Varolma veya yokolma sürecidir. Ama uzun vadede Kürdistan halkı kazanacaktır. Çünkü düşmanlarımız dünya medeniyeti karşısında gerici barbarlığı temsil etmektedir. Tüm insani değerleri ve vatanını savunan Kürdler ile dünya güçleri bir cephede, İslami faşizm akıl babaları ve piyonları ile karşı cephede. Savaşın sonu baştan bellidir. Kahin olmaya gerek yok.
Bawer Zirek