Sayin Yaşar Karadoğan ile Irak ve Güney Kürdistan Gelişmeleri Üzerine,
Değerli Okuyucular,
Sayin Yaşar Karadoğan gönderdiğim sorulara çeşitli başlıklar altında toplu bir cevap vermiş. Önce sorduğum soruları ve ardından toplu verilen cevapları yayınlıyorum.
Saygılarımla
Aso Zagrosi
• 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u elegeçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.
• Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?
• İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?
• Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
• Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?
• Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?
• Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşaltığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?
• Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?
• İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?
• Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
• Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAĞDAT -KÜRDİSTAN İLİŞKİLERİ
Bağdat ve Kürd Bölgesel Hükümeti arasındaki ilişkiler tıkanmıştır. Bu nedenle Kürdlerle diğerlerinin arasındaki ilişkinin yeni bir tanıma ve düzenlemeye ihtiyacı vardır. Bunun bir yolu gerçek bir federalizmin hayata geçirilip 'sorunlu bölge' olarak adlandırılan tarihsel olarak Kürd coğrafyasına ait yerler Kürdistan'a daihil edilmelidir.Maliki iktidarı 140.maddenin uygulanmasını engellemektedir. Başlangıçta Türkiye'de bu konuda Bağdat ile beraber davrandı. Türkmenleri gerekçe göstererek Kürdlerin önünü tıkadı. Yapılan açıklamalara bakılırsa Türkiye, 'ilan edilecek bir Kürd devletini tanıyacağını' öne sürüyor. Bu konuda ihtiyatlı olmak gerekiyor. Kürdlerin Kürdistan'ın güneyinde bir statü sahibi olmaları daha önce Türkiye tarafından 'savaş gerekçesi' olarak sayılıyordu. Şimdi ne oldu da Türkiye'nin bu tavrı değişti? Türkiye'nin tavrı mı değişti yoksa 'Türkiye'ye bağımlı bir 'bağımsızlık' hesabı ve planı mı yapılmaktadır?
Bir diğer yol ise Kürdlerin Irak'tan ayrılması, Irak'ın Sünniler, Şiiler ve Kürdler arasında üçe bölünmesi; Şii ve Kürd bölgesinin petrol gelirlerinin bir kısmını Sünnilere verecek bir anlaşma yapılmalıdır.
HAŞİMİ; İŞİD VE TÜRKİYE
Irak eski cumhurbaşkanı yardımcısı ve Hizb-i İslami adlı sünni partinin başkanı olan Tarık El-Haşimi hakkında idam kararı verilmesinden sonra Türkiye'ye sığındı. Haşimi bir avukatla bir generalin öldürülmesinden ve Şiilere karşı ölüm timleri tarafından düzenlenen saldırılardan sorumlu tutuluyordu. Haşimi 2013 başından itibaren Türkiye'de bulunuyor.Tarık El-Haşimi'ye Türkiye'nin sahip çıkması herhalde basit bir 'insan hakları' sevdalısı olmasından ötürü değil.
Basına yansıyan haberlerden aklımda kaldığı kadarıyla Irak'taki Sünni licerler daha geçen yılın sonlarına dek İŞİD'den çok rahatsızdılar ve Maliki hükümetinin İŞİD'e karşı düzenlediği operasyonları destekliyorlardı. Bu durum Maliki'nin Sünni aşiretlerle ilişkisinin gelişmesi için bir fırsattı.
Fakat Maliki bu fırsatı kullanmadı ve Anbar'da yürüttüğü operasyonlar başarısız olunca cihadistler güçlendiler. Maliki'nin Sünni milletvekili Ahmed Al-Alwani'yi tutuklatması, bu milletvekilinin kardeşinin öldürmesi Sünni bölgesinde Cihadistlerin daha da güçlenmesini sağladı. İŞİD, Maliki'ye karşı savaşan tek örgüt değildir. İŞİD ve Ansar Al-İslam gibi örgütlerin yanısıta 80 Sünni Arap aşiretinin oluşturduğu Irak Aşiretleri Askeri Konseyi de Maliki diktasına karşı savaşmaktadır. Maliki karşıtı Sünni ittifak içinde 40'ı aşkın silahlı örgüt olduğu öne sürülmektedir. Ayrıca Saddam'ın eski yardımcısı İzzet İbrahim El Duri'nin liderliğini yaptığı öne sürülen Nakşibendi Düzeni Ordusu da bu ittifak içindedir ve Musul'da güçlü oldukları iddia edilmektedir. İslam Ordusu'nun ise İŞİD'den sonra en güçlü örgüt olduğu ve İŞİD'in Duluiyya'ya girmesini önlediği iddiasının yanısıra, Baas'ın çeşitli formlarda bu gruplar içinde örgütlü olduğu da söylenmektedir.İŞİD'in Ürdün'ü de içine alacak bir Sünni devleti savunmaları da hafife alınabilecek bir amaç değildir kanımca.
Abubakr Al-Bağdadi İSIS'ın lideri. Al Qaide bu yılın başında ilişkisini kesti. Bu örgüt bir yıl içinde nasıl güçlendi? 18.yy'da Fransa'da giyotinle yapılan infazları hatırlatan kelle kesme vahşeti Al Qaide'nin bile midesini bulandırmış! İŞİD Musul'a girdikten sonra Saddam Hüseyin posterlerinin indirilmesi ültümatomu verdi.
Türkiye gerçekten Amberi Zaman'ın iddia ettiği gibi 'beslediği canavarın kurbanı mı ' oldu? Yoksa böyle görünmesini mi istemektedir?
SUUDİ ARABİSTAN VE İŞİD
Ortadoğu'da İslami kaynaklı bir gelişme olunca akla ister istemez Suudi Arabistan geliyor. 1980'lerdeki Afganistan savaşını finanse eden Suudi Arabistan'ın onay vermediği bir sünni devleti Ortadoğu'da tutunabilir mi?Fakat İŞİD'in Ortadoğu'da Ürdün, Suriye ve Irak'ın bir bölümünü içine alacağı Sünni bir devlet kruma isteğinin Suudi'lerce desteklenmediği iddia ediliyor. Geçtiğimiz günler içerisinde Suudi Arabistan İstihbarat Örgütünün başına getirilen Prens Khaled bin Bandar bin Abdul Aziz'in İŞİD'in Sünni bir devlet kurma isteğine karşı olduğu bildiriliyor.İngiltere'de Sandhurst Askeri Akademisi'nde eğitim alan ve Riyad valiliği de yapmış olan Abdül Aziz'in bu görüşünde samimi olup olmadığını zaman gösterecek.
İŞİD, AL QAİDE VS.:MÜSLÜMANLARIN DECCALEŞTİRİLMESİ
İŞİD'in Al Qaide'nin aksine bir gerilla savaşı örgütlemiş olması Avrupa ve ABD'de dikkatle izlenmektedir. ABD görünürde İŞİD'i bölge için bir tehdit olarak görmektedir. Bu açıklamalarla, ABD'nin İŞİD'e Ürdün'de askeri eğitim verdiği, Ürdün'ü de içine alacak Sünni bir devlet amacı taşıyan İŞİD'in Ürdün'deki varlığı gibi veriler alt alta toplandığında ortaya çok karmaşık bir durum çıkıyor.
Al Qaide İŞİD'in yöntemlerini 'barbarlık' olarak nitelemektedir. Musul'un İŞİD tarafından işgali bazı gözlemciler tarafından Ortadoğu'da son yüzyıl içinde meydana gelen en önemli gelişme olarak nitelendiriliyor. Kürdler arasında da, sizin sorunuzda belirttiğiniz üzre Sykes -Picot adlı İngiliz ve Fransız iki kişi tarafından çizilen ve adlarıyla anılan sözkonusu anlaşma ile belirlenen Ortadoğu sınırlarının ortadan kaldırıldığı şeklinde çok iyimser bir algı oluşmuş durumda. Sykes-Picot anlaşmasıyla belirlenen sınırların kalkmasından ziyade Irak'ın sınırlarının yeniden belirlenmesine yol açabilir bu durum. Irak'ın 2003'te işgalinden sonra Irak'ın Şiiler, Kürdler ve Sünniler arasında üçe bölünmesi gerektiği yolunda önermeler yapıldı. Şu anda ortaya çıkan durum budur. Kürdlerin bu durumu nasıl değerlendireceklerini kestirmek zor. Bu defa da bu tarihi fırsat ıskalanacak mı? Yoksa tarihi bu andan faydalanılacak mı? Güney Kürdistan'ın nasıl bir strateji izleyeceği, nasıl bir sonuç alacağı merak ediliyor. 2003'te Kürdlerin bir kriz politikası olmadığı, KDP ve YNK arasındaki rekabetten ötürü Kerkük Kürdistan'a katılamamıştı. Umut ediyorum ki Kerkük Iraq ve İran'a bırakılmaz.
Nijerya'daki Boko Haram,Somali'deli Al Şabab, Irak ve Suriye'deki Al Qaide,Al Nusra, Afganistan'daki Taliban ve Mali'deki Ansar Dine gibi örgütlerin adına eklenen İŞİD, İslam ve Müslümanlığın 'terörle' anılmasına sebep olmaktadır ve bu yönüyle de 'Müslümanların deccaleştirilmesi, Avrupa'daki Müslümanlara ve yabancılara karşı izlenen sert politikaların oluşturulması, ayrıca Müslüman dünyasının bir kısmındaki iç savaşların körüklenmesi gibi bir sonuca da yol açmaktadır.
SuudiArabistan ve diğer Arab ülkelerin finansmanı ile 1980'lerde Dicle nehri üzerinde acele ile ve gelişigüzel yapılan Musul barajının tamiratı ve servisinin İŞİD tarafından yapılıp yapılamayacağını sorgulayan Daniel Pipes gibi yabancı uzmanlara göre 'bu tamirat ve servisin yapılmaması halinde Musul ve tüm Irak'ı sel tehlikesinin beklediğine' dikkat çekiyorlar. Sözkonusu uzmanın İŞİD'in Musul'u ele geçirmesiyle başlayan yeni dönem hakkında 'ABD ve Batı'nın bölgede kendi çıkarlarını korumasını' önerip, 'İŞİD'in Ortadoğu'nun sorunu olduğunu' iddia etmesi ABD ve Batı'nın 'politikasızlığı!' hakkında bir fikir veriyor. Afrika'da ve Müslüman coğrfayasında bir soykırımlar ve iç savaşlar dönemi yaşanmakta, bu durumun uzun yıllar süreceği ve büyük bir yoksullaşmaya yol açacağı görülmektedir.
Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz “Ad-Davla Al Islāmiyya fi al-’Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanıngündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşikolduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu aniçıkışı ile ilgili birhayli komplo teorileri ortaya atıldı…Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.
İŞİD, NUSRA, AL QAİDE VE TÜRKİYE
Türkiye Suriye'de Kürd kimliğinin güçlenmesinden ve siyasi bir statüye sahip olmasından korkuyor. Bu nedenle Kürd muhalefetini de kontrol etmeye, o da olmazsa manipüle etmeye çalışıyor. PYD de dahil olmak üzere Kürd muhalefetinin ileri kadroları İstanbul'da. Halihazırda PYD, PKK'nin Türkiye'de dile getirdiği siyasi asimilasyonu bayraklaştıran çizgiyi Suriye'ye adapte etmeye çalışıyor.Kürdlerin Esad rejimi ve Türkiye tarafından manipüle edilmesinde bir başarı sözkonusu diyebiliriz. Esad'ın iktidarda kalması da Türkiye'yi, Arabistan'ı ve Katar'ın yaratmaya çalıştkları Sünni bölge için bir tehlike olarak görülüyor. Her ne kadar Türkiye-Arabistan ve Katar arasındaki işbirliğinin Mısır'da Müslüman Kardeşler'in Suudi Arabistan vasıtasıyla bir darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasından sonra sona ermiş görünüyorsa da AKP iktidarının niyetlerinden vazgeçtiğini söylemek zor.
İŞİD'in , Nusra'nın ve hatta Al Qaide'nin Türkiye tarafından desteklendiği, sevk ve idare edildiğine dair Türk medyasında yığınla haber çıktı. Türk konsolsoluğu işgali ve rehine edilen Türk görevliler konusunda Türkiye'nin çizdiği düşük profil sanki İŞİD-Türkiye ilişkisini perdeleme amaçlıdır. Türkiye, AKP'nin Yeni Osmanlıcı politikalarıyla bir süredir yayılmacı niyetlerini gizlememekte, Musul meselesi sık sık tartışılmakta, Özal'ın 'Bir koyup üç alma' politikası hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. İŞİD komutanı Abu Muhammed'in Hatay'da hastahanede tedavi altında olduğu da basında yer aldı. Türkiye'nin petrol sevkiyatının güvenliğini sağlamak için İŞİD'e 800 milyon Dolar verdiği de iddia ediliyor.İŞİD ile yakın ilişkisi olan Yasin Al-Qadı tam üç kez Türk başbakanı tarafından ağırlandı.Sırf bu haberler bile dikkate alındığında İŞİD ile Türkiye arasında organik bir bağ olduğunu sonucuna varmak mümkün. Türkiye'nin siyasi sınırlarının İŞİD için yol geçen hanı gibi kullanılması, İŞİD militanlarının Türk hastahanelerinde tedavi ve rehabilitasyonları da bu kanıya varmamızı güçlendiriyor. Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi 'nin tehdit altında olduğu gösterilerek bir ara Suriye'ye Türk müdahelesi konuşulmaya başladı. Bu tartışmalar ve Türk askerinin geçişi sırasında İŞİD,Nusra ve Al Qaide'nin Türk askerinin geçişinin güvenliğini sağladığını Türk medyasında okuduk, izledik. Sonuç olarak Türkiye'nin İŞİD'i eğittiği, lojistik ve maddi destek verdiği verilerle ortada. İŞİD'e katılan yaklaşık 3 bin 'savaşçı'nın Türkiye üzerinden Suriye'ye geçtiği, birçok Kürd gencinin de zorla veya kandırılarak Suriye'ye götürüldüğü biliniyor.
TÜRKİYE'NİN KORKULARI BİTMİYOR
Türkiye'nin Kürdlerin Güneybatı Kürdistan'da siyasi statü sahibi olma korkusu ve Suudilerle birlikte bir Sünni Coğrafya yaratma amacı nedeniyle, Esad rejimine karşı savaşan her gücü gözü kapalı desteklediği ve sempatiyle yaklaştığı bir sır değil. 17 Haziran 2014 tarihli Washington Post gazetesinde Daniel Pipes imzasıyla yayınlanan bir makalede 'türkiye İŞİD teröristlerini destekliyor' deniyordu. İzlediği poliitkalar Türkiye'yi uluslararası alanda zor duruma soktu. İŞİD ve Nusra'nın PYD nezdinde Kürdlere saldırısını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Tabii burada PYD'nin Güneybatı Kürdistan'ı hedef haline getiren akıldan yoksun politikalarına, PKK'nin 'nerde hareket orada bereket' gibi sorumsuz ve son tahlilde Kürdleri egemenlikleri altında tutan güçlerin ekmeğine yağ süren politikalarına da vurgu yapmak gerekiyor. PKK ve PYD'nin Esad paralelinde yürüttüğü politikalar ve Esad rejimini koruma güdüsü Güneybatı Kürdistan'dan kitlesel göçe sebep oldu.Aynen Kuzey Kürdistan'dakine benzer yıkıcı bir süreç yaşanıyor Güneybatı Kürdistan'da şimdi. Orda da muhacir olmuş ve üretimden koparılmış en az bie milyonluk Kürd nüfus sözkonusu şimdi. 'Rojava' edebiyatı yapan PKK, Kuzey Kürdistan'a sığınmış Kürdlere hiç sahip çıkmıyor, bunun aksine 'açlık grevine yatma' gibi suyu çıkmış popülist eylemlere başvuruyor.Nusaybin'deki onbinlerce Kürde maddi ve sosyal açıdan sahip çıkmaktansa, belediye başkanı 'açlık grevine 'yatarak propaganda yapıyor.
Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusundaIrak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerinidinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkelgibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da IŞID’in girişimlerinden habersiz oluyor?
İŞİD'den ABD'nin vs. habersiz olması imkansızdır. İŞİD'in Irak'taki reel siyasi durumu açığa çıkarması açısından olumlu bir rol oynadığı, Irak'taki İran etkisine darbe vurup Türkiye'nin elini güçlendirdiği bir olgudur. ABD'nin İŞİD'den habersiz olmaıs imkansızdır. Kürdler nasıl PKK vasıtasıyla 'deccaleştirildi' ise Müslümanlar ve İslam dünyası da İŞİD, Al Qaide ve Boko Haram vs. örgütler vasıtasıyla böyle bir süreç yaşamaktadır. Tamamıyle olmasa bile İŞİD'in güçlendirilmesininm altında Türkiye'nin yardımı ve Maliki iktidarının Sünnilere karşı anlayışsızlığının rolü vardır. Ama İŞİD'in üzerine yükseleceği bir zemin de Irak'ta mevcuttur.
İRAN-TÜRKİYE REKABETİ
Türkiye-İŞİD ve diğer benzeri Cihadist örgütlerin ilişkisini görünmez bir şekilde yükselen İran-Türkiye rekabeti altında da değerlendirmek zorundayız. Türkiye'nin desteklediği İŞİD,BAAS artıkları, Haşimi vs. ile İran'ın silah, savaş uçağı yardımı ettiği Maliki ve Şii koalisyonu savaşıyor. Bağdat'taki merkezi hükümetle sorunlardan dolayı Kürd federe devletinin Şiilerle ilişkisi eski düzeyinde değil. Çünkü Maliki anayasaya saygı göstermiyor. Petrol gelirlerinden Kürdlere vermesi gereken %17.5 pay yerine, %3.4 veriyor. Yanısıra 140. maddenin uygulanmasına karşı çıkıyor. İran, Suriye,Çin ve Rusya ittifakının karşısında enerji kaynakları açısından İran ve Rusya'ya bağımlı Türkiye ne kadar etkili olabilir. Bu da ayrı bir sorudur. Türkiye Kürdler vasıtasıyla Kürdistan'a ait ham petrolü Ceyhan üzerinen kelepir fiyatına pazarlıyor. Enerji bağımlılığını Kürdler üzerinden ve Suriye'de de İŞİD üzerinden azaltmaya çalışıyor. Günümüzde bölgede İran-Türkiye rekabeti yaşanıyor ve iki devlet de bir proxy savaş yürütüyorlar. Ateşi maşayla tutuyorlar. Nitekim Irak'taki son gelişmeler de bunu gösteriyor zaten. İran,PKK,PJAK,YNK ve Goran vasıtasıyla Güney Kürdistan'da etkili olmaya çalışıyor. Eğer haberler doğruysa YNK'nin Kerkük'e İran silahlı güçlerini taşıdığı gibi vahim gelişmeler var. Eğer doğruysa, bu demektir ki İŞİD ,BAAS vs. vasıtasıyla Türkiye'nin Musul'da kaydettiği ilerlemeye İran YNK vasıtasıyla Kerkük'te cevap veriyor. Burekabet tabii ki hem siyasi nüfuz sağlama hem de Güney Kürdistan'ın petrol kaynaklarıyla yakından ilgili. İran ve Türkiye arasında yapılan en üst düzeydeki görüşme tam da bu konjönktürde gerçekleşiyor.
İŞİD'in aniden yükselmesinde Maliki'nin Iraklı Sünnileri görmezden gelen politikalarının da rolünün olduğunu tekrar söylemek durumundayım. Bu nedenledir ki başlangıçta İŞİD'e karşı mesafeli davranan Sünni aşiretler İŞİD'e destek vermeye başladılar.
İŞİD'in 10 Haziran'da Musul'u işgal etmesi O'nu bölgede bir güç haline getirdi. Musul'un işgali sırasında Merkez Bankasından elde eilen 400 milyon Dolar İşid için önemli bir finansal kaynak oluşturdu. Yanısıra Musul'un ele geçirilmesiyle Musul ile Suriye'nin Şadadai ve Haseke arasındaki sınır kontrolünü de ortadan kaldırdı ve İŞİD'e askeri yardımların akışı güvenceye alındı, İŞİD'in Suriye kolu ile Irak kolu arasında birleşme sağlandı. Tabii İŞİD ve onunla ittifak içinde olan örgütler, çevreler ve aşiretlerin arkasında, yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi birden fazla devlet var. İŞİD'in arkasındaki Suudi, Türk desteğinin dışında da bence İŞİD'i destekleyen güçler var. Örneğin, İŞİD'e Ürdün'de ABD tarafından da askeri eğitim verildiği iddiaları var. Musul başarısından sonra Suriye'deki Deyr El Zor şehri İŞİD'in hedefi haline geldi. Bunun sebebi de Rakka'da bulunan petrol kaynak ve tesisleri üzerinde kontrolü sağlamaktır.
İŞİD'in yükselmesiyle ilgili olarak öne çıkan sorulardan birisi İŞİD'in silahlanmasının ve finansmanının arkasındaki gücün kim olduğudur. İŞİD'e Hırvatistan üzerinden hangi devlet veya devletler silah sevkiyatı yapmaktadır?
Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarargören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenositlere uğrayanKürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı veSykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100. yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?
Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yılalanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve birçok Sünni ordu vedevlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, (Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç biriniuygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
Kürdlerin herşeyden önce Bağdat ile ilişkilerde, İran ve Türkiye ile ilişkilerde ortak bir startejiye ve politikaya sahip olmaları gerekiyor. Goran-YNK rekabeti, YNK-PDK rekabeti hizmet alanında yaşanmıyor ama siyasal bir körlük üzerinde daha da körükleniyor. Rekabet PKK ile ilişkiler, Güney Batı Kürdistan konusunda da kendisini göstermektedir. Kürd bölgesel hükümetinin İŞİD ve Maliki konusunu uluslararası alanda iyi işlemesi gerekiyor. Türkiye ile ilişkilerde dikkatli olması gerekiyor ve İran'ın Kürdler üzerinden Irak'ta nüfuzunu artırmasına alet olmaması gerekiyor. Kürdlerin bağımsızlık ilan etme konusunda düşünmesi, hazırlık yapması gerekiyor. Kürdler Kürd bölgesini korumalı ama Maliki diktatörlüğünün de askeri durumuna gelmemelidir.
Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünnimezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dâhil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir? Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek ”teröre karşı ortak mücadele“ ve ”Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler? Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından sözediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşalttığı Kerkük vb. yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistan’i bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler? Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler? İŞİD de-facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkân sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına ”Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da ”Kanton” ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz? Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse ya da Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
Bu sorunuza yukarıda yaptığım açıklamalarla bir nebze de olsa cevap verdim. Irak'ın yeniden yapılandırılması ve bunun da konfederal bir zemin üzerinde yükselmesi en gerçekçi ve en makul olanıdır. Amerika bunu öneriyorsa Kürdlere de diğer taraflara da bunun garantisi verilmelidir. Eğer NATO, İsrail ve ABD'nin Kürdlerin garantörü olması talep edilmelidir.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Büyük Britanya Dışişleri Bakanı Hague geçtiğimiz günler içerisinde Kürdistan başkanı sayın Barzani ile görüştüler. Kürdler sanıyorum ABD'nin tutumunu şimdi daha iyi biliyordurlar. ABD ve Batı ile koordineli politikaların bırakılıp, Türk ve Acem yayılmacılığına açık kapı bırakan politikaları doğru bulmuyorum.
İngilizlerin dünyaca ünlü The Economist dergisi geçenlerde Güney Kürdistan ile ilgili bir değerlendirme yayınladı. The Economist dergisinin İstihbarat Servisi tarafından yapılan bu değerlendirme bile Kürdler için başlı başına bir kazanımdır. Bunun propagandası yapılmalıdır.
Economist dergisi Kürdistan bölgesini 6 başlık altında değerlendirdi Mayıs ayı sayısında. 6 Başlık altında incelenen Kürdistan Irak'ın genelinden daha başarılı olarak değerlendirildi. Örneğin politik istikrar ve güvenlik açısından Kürdistan dünya genelinde 83. sırada yer alırken, Irak 177. sırada sınıflandırılıyor. Kürdistan'daki yaşam kalitesi dünya genelinde 55. sırada gösterilirken Irak ise 134. sırada yer alıyor. Bu değerlendirme ve karşılaştırmalar 159 ülke baz alınarak yapılmış.
Kendi siyasi sorunlarını çözmüş, petrol gelirlerine bağımlılığını azaltan ve üretimi esas alan bir Kürdistan dış dünya tarafından daha fazla dikkate alınacaktır.
KDP bir süredir ABD'ye ters politikalar izlemektedir. Örneğin ABD'nin terör listesinde yer alan ve ABD çıkarları için bir tehdit oluşturan PKK ve Suriye'deki kolu PYD meşrulaştırılmıştır. Kürdlerin Suriye üzerinden bir deniz limanına sahip olma imkanının yaratılması için politikalar üretileceğine, suyu çıkmış 'birlik' gibi sloganların cazibesine kapılmış, PKK'nin Türk,Acem ve Araplar tarafından Kürdlere karşı kullanılan operasyonel bir güç olduğu olgusu unutulmuştur.