Pülümür’de  Şah Hüseyinzade  Mustafa Bey’in   konağına girip  kadınlara  tecavüz  olayı gibi(Çakmak,   Büyük Harpte  Şark Cephesi,    sayfa  261) gelişmeler    daha  sürecin başından  itibaren    bir  dizi  Kürd çevrelerini  Ruslara  karşı tavır almaya götürmüştü.
Hatta  Kürdlerle   Rusların  ilişkileri   o kadar  kötü  duruma geliyor ki,   Ruslar    1917  yılının  ortalarında    Çakmak’ın   söylemiyle “Rus  tayyareleri   Dersim’de    Ovacık’ı   bombalamışlardı”( age, sayfa   264)
Burada  fazla  detaylara  girmeksizin   1917  yılın  ortalarına  doğru     Kürdlerle  Ruslar arasında  bir dizi  alanda   kanlı çatışmalar  oluyor.
Böyle  bir “Palu bölgesinde bulunan 9.  kolordu komundanı Ali İhsan paşa ,Hasan
Lütfi  adındaki   bir  binbaşıyı Doğu, Halit adında  diger bir
subayı da Batı Dersim bölgelerine göndermişti”....(Dr. Nuri Dersimi, KTD,  s 117)
Davut  yukarıda  verdiğim  alıntıyı ve ardındaki   yorumuda  aktararak   şöyle  yazıyor: “Buradaki Halid’in Deli Halit
olması mümkün değil.  Deli Halit sözkonusu olan zaman diliminde doğu  kardeniz
bölgesinde Gürcülerlere , Ermenilere,ve Potnusculara karşı türk silahlı
güçlerini  ve yerel siyasi otoriteler
yaratmakla uğraşmaktadır. Cibranlı Halid Bey ise Paludaki
9.kolordusundadır.  Nuri Dersimi nin bahs
ettigi Halit adındaki  sabay,mutlaka
kürtçe bilen ve “dersimlilerin ruhi durumundan faydalanmayı” bilecek kadar
Dersimlileri tanıyan biri olması gerekir. Ya da 9. kolordusu bünyesinde   kürtçe
bilen ikinci bir Kürt  Halit mi  var.?
Davut arkadaşın burada  yaptığı   sadece bir  yorumdur.    Dr. Nuri Dersimi  “Bunlar Dersimlilerin ruhi
durumlarından faydalanarak ve para vererek savaşa katılmak üzere yerinde
teşkilat yapmışlardı”  diyor..  Dil ve benzeri şeyler yok.
Kaldıki  Dr. Nuri Dersimi  hemen  aynı  kitabının   yukarıda  verilen alıntının   bir  sayfa  sonrasında   Seyid  Riza  ile birlikte olan  “Halıt”ın   “Deli Halit”  olduğunu  söylüyor.(s 118)
Hatta  Dr.Nuri  Dersimi “Deli   Halit  şöhretiyle   maruf olan  kumandanı, Seit  Rizaya:  ‘Aman Seidim,   Kara Kazımden  evvel   Erzuruma  biz girelim” demiş..
Zaten   hem  Erzincan’a  ve   hemde  Erzurum’a       Seyid Riza ile   Deli Halit   Kazım Karabekir’den   çok  önce  giriyorlar.
Davut   arkadaş  ana makalesinde    Seyid  Riza ile birlikte   Erzurum’a      giden  komutanında    Xalid Cibrî  olduğunu  yazıyor ve  şöyle  bir  olayı aktarıyor: “ Seyit Rıza ve birkaç Dersim ileri gelenleri Cibranlı Halit Beyin önerilerini kabul etti, hatta yazılı bir kayıt olmamasına rağmen, bazı söylentilere göre, Seyit rıza Müfrezesiyle birlikte Halit Beyin yanında osmanlı ordusuna katılarak Erzurum’a kadar gitmiş ve burada ermenilere yapılan katliamları görmüş ve suçsuz insanların, kadınların çocukların öldürülmesine isyan ederek Binbaşı Halit bey ve Nuri Paşa nezdinde bazı çıkışlar yapmış, ancak onlardan azar işitince Erzurumu terk ederek Dersime dönmüştür.”
Seyid  Riza’nın  Erzincan ve Erzurum’a  gittiği    artık  biliniyor.  Fakat,    birlikte  gittiği  askeri  komutan konusunda  sorun var. Burada   Davut    yeniden    Xalid Cibrî     Deli Halit’a  ikame  ediyor.
Burada    Dr.  Nuri  Dersimi’nin   “Hatıratım”  adlı eserinde  bir  alıntı vermek  istiyorum.  Dr. Nuri Dersimi  hem  “Halitlar”   konusunda  ve “Ermenilerin katliamı”  konusunda    Davut’un  tam tersini   söylüyor.
Dr. Nuri Dersimi “  Seyid  Riza bana  aynen  şu  olayı anlatmıştı:  ‘Erzincan’dan  itibaren felakete  maruz kalmakta  olan  Kürdleri  Ermeni zulümünden kurtarmaya başlıyarak  ve Ermenileri  kovalayarak  Deli Halit  Beyle  birlikte   Kara Kazım Paşa’dan  önce   Erzurum merkezine 27 Şubat 19’8'de  varmıştık.  Oldukca   büyük ve tamamen  ahşaptan  yapılmış  olan binanın içerisindeki erkek, kadın,çocuğun bu  binada   ve canhıraş bir tarzda   ateş  dumanları içerisinde  yanmakta    olduğunu ve binanın dış kapısı altından     yanmakta olan  zavalıların kanlarının ve bedenlerindeki  suların  akarak adeta  bir  dere  oluşturduğunu  gözlerimle gördüm.  Hayatımda   bu gibi  felakete   ve  acı  verici sahneye asla   raslamadım. Binlerce   felaketzede  insanın  Kürt olduklarını ve hiç olmazsa insan  olduklarını görerek ve  bilerek   hüngür hüngür  ağlamaktan kendimi alamadım”(Dr. Nuri Dersimi,  Hatıratım,  Doz Yayınları,  1997, İstabul,  sayfa  45-46)
Dr. Nuri  Dersimi  burada   Seyid Riza’ya  dayandırarak   Erzurum’a  birlikte  gittikleri    komutanın    Deli Halit olduğu,  orada  Ermenilere  değil  Kürdlere  yönellik  katliamların  yapıldığını  yazıyor.
Batı Dersim komutanlığına atılanın Deli Halit olduğunu sadece Dr. Nuri Dersimi değil, bir çok kaynak sözediyor.
Ali Kemali  bu konuya  ilişkin olarak “9. Kolordu kumandanı  Ali İhsan Paşa,  istilaya uğrayan  yerleri kurtarmak  için  önlemler almaktaydı.  Hasan  Lütfi  bey  adında bir  binbaşıyı  doğuya  ve  Halit Bey(merhum Halit Paşa) adında   bir  binbaşıya   Batı Dersim’e  kumandan  atamış” (Ali Kemali, age, s, 108)
Ali Kemali’nin  sözünü  ettiği    “Merhum  Halit”,   1925  yılında  “TBMM”de   öldürülen   Deli Halit’ır.  Ayrıca    Ali  Kemali    o süreçte  “Binbaşı  halit”tan  sözediyor.  Cibranlı  Halit Bey   Birinci  Dünya  Savaşı’nın  başında    Pasinler  savaşında   Miralaya  yükselmişti..  Deli  Halit  o süreçte  yani  1917-1918    yıllarında   hâlâ   yarbaydır.
Daha  önce    makalemde   Kazım Karabekir ile   Batı Dersim    güçlerinin  komutanı   Halit Bey arasında  geçen   diyalogu  Karabekir’e  dayanarak  aktarmıştım.  Davut   bu belirlememe   bir  dizi  itirazdan  bulunduktan  sonra  sözkonusu  Halit Bey’in    Xalid Begê  Cibrî   olduğuna  dair    şeyler  söyler.
Kazım Karabekir  “Doğunun Kurtuluşu”  adlı eserinde   Erzincan’da    Sansa   Boğazında      Doğu  Dersim  “Komutanı”  Hasan Lütfi’yi     Batı Dersim  “Komutanı”  Halit beyin  denetimine  veriyor.   Hasan  Lütfi  bu konuda  bir  dizi  sorun  çıkarıyor.    Kazım  Karabekir,  Hasan  Lütfi  Bey  ile  uzun bir   diyaloga  giriyor ve  yer yer azarlıyor.      Bu yapmış  olduğu görevlendirme   meselesini  tartışırken  “aynı  rütbede  iki zattan   kumanda  mutlaka  kıdemlisine  değil, daha değerlisine verilir” (age, sayfa,  79)
Hasan  Lütfi,  Kazım Karabekir’in   söylemiyle  “Şamlıdır”...    Halit  Bey ise   Teşkilatı  Mahsüsa’nın  aktif  bir  elemanı olarak     daha  savaşın  ilk  dönemlerinde    Türk ırkçılarına   bir  dizi  hizmetten  bulunmuş  biridir.  Neden  değerli  olmasın  ki.....  
Kazım Karabekir’in kıtabına düşürülen dipnotta Halıt Bey’in kim olduğunu da açıklıyor: “Halit Bey(K.K). (1883-1925) Doğu Harekatında komutan. İstanbul’da doğdu. Ahmet beyin oğludur. 1903’de harbiyeyi bitirdi. 1915’de binbaşı, 1916’da yarbay ve 1920’de Albaylığa terfi ediyor. Erzurum hareketinde sağ kol müfreze komutanıydı. 6 Aralık 1919’da Kars’ın alınmasından rol aldı. 1925’de BMM’de öldürüldü” (Karabekir, age, s 440)
Ayrıca bugün Erzincan’da Belediye önünde geçen ve şehri boydan boya kesen caddenin ismi “Halit Paşa Caddesi” dir.
Deli  Halit’ın     Batı Dersim  güçlerine  komutanlık  yaptığı ve   K. Karabekir’den  önce   Erzincan’a  girdiği  biliniyor.   Aynı   Deli  Halit   yine aynı  güçlerle   Erzurum savaşına     giriyor.
Kazım  Karabekir  Erzurum’un alınması  sürecini anlatırken  “  Sağ cenahtaki   Halit Bey müfrezesi  de  saat  7 evvelde   Harput kapısından  girerek  Erzurum’un   şarkındaki  Kars  kapısında   9.  Fırka   kıtaatına  iltihak etmiştir”(K. Karabekir, age, s, 149)
Yine  Karabekir,   Erzurum’daki bazı çatışmalardan söz ederken  “İşlerimiz  bitirdikten sonra   telgrafhanenin bulunduğu  9.Fırka   Karargahına   gittim.  Taşhanlar   buraya daha  yakındı.  Taşnakların  çoğu  da   burada   idi.  Halıt  Bey  Dersim    milisleriyle  bunları temizlemeye   çalışıyordu. Fakat,  az  zayiatla  bu işin  başarılabilmesi  kolay  olmuyordu.”  (K.K, age, s 149)
Yani  kısacası   Deli Halit,  Erzincan, Erzurum,    Kars, Ardahan vb  şehirlerin  alınmasına katılıyor.  Davut’un  makalesinde  sözünü ettiği,   Deli  Halit’ın  Artvin,  Şafşat,  Ardahan vb  alanlarda    yaptığı katliamlar ve  bundan  dolayı  aranması doğrudur. Ama  bunların hepsi  Erzurum  savaşından   sonra   gelişiyor. Deli  Halit’ın  İslam Ordusu’nun 3. Fırka Komutanlığı’na  atanmasından  sonra  bir  dizi gelişme  yaşanıyor.  Bu konuya   girmek  istemiyorum.  Çünkü,   o kadar belge var  ki    merak eden  herkes   bir dizi belge   bulabilir.
Benim  ilgilendiğim      Deli  Halit’ın    Batı  Dersim  Güçlerinin “komutanı “  olarak    Erzincan ve Erzurum    savaşlarına  katılması  olayıydı.
Birinci   Dünya  Savaşı    sırasında  ve  özellikle   savaşın   orta ve  sonlarına  doğru  Kürdlerin    niçin   tüm alanlarda   intiharvari   savaşa  katıldıkları   hâlâ  incelenmiş   değildir.
Birinci  Dünya  Savaşı   esnasında   Kürdlere  yönelik  yapılan  kıyımlar konusunda Kürdler tarafından  yapılan  tek bir araştırma  yok.
Ya  genel  savaş bazında,  ya  Ermeni Meselesi bazında  yada  Türklerin “tetikçileri”  bazında  bazı  Kürd çevreleri  gündeme  getirilmiş ve  eserlere  kaynaklık etmiştir.
Birinci Dünya  Savaşı sırasında,  Sivastan   Revandiz’a    ve Mahabad’a  kadar   savaşla  ilgili  yazan yada  anılarını   yayınlayan,  Rus, Ermeni,  Türk,  Kürd,  Arap,   İngiliz ve Fransızlar    her  tarafta  Kürdlerden sözediyorlar.
Kürdlerin  olmadığı alan   yok gibidir. Ölen  Kürd ve  öldüren  Kürd   her tarafta var.
Ama, ne yazık ki bugüne kadar    Kürdler tarafından bu  süreç tüm  boyutlarıyla     incelenmiş değildir.
O  süreç  ciddi bir şekilde   irdelenmeden    yaşanan gelişmeleri  kavramak     çok zordur.
Davut arkadaşın   “Erzincan Hükümeti”  adlı makalesinde   çizdiği  “Erzincan Şûrası”  tablosu  o dönemin  gerçeklerine  tekkabül etmemesine  rağman,   kendi  tarihi hakkında  zaten   çok az  bilgiye  sahip  olan   Kürdlerin  var olan  bilinçlerinide   handikapa  uğratabilir.
Zaten   Kemalistlerin  yüzyıl boyunca   Kürdistan’da  giriştikleri  Kürdsüzleştirme  politikaları sonucu,  Kürdlük dışında   tüm  limanlara   gemilerini  kırmaya  hazır  çevreler, bu sefer     hayali ve olmayan  “Kürd-Ermeni Erzincan Şûrasını”    Seyid  Riza  yıktı!!!  Diye  Hawar edebilirler.
Aslında   elimizde  bulunan  bazı  Kürd  kaynakları o dönem  yaşanan  gelişmelere  ilişkin olarak  tek taraflı da bulunsa,   abartılmış da  bulunsada    bazı   olaylara  dikkat çekiyorlar.    Aziz Yamulki’nin   Anılarında    Birinci Dünya  Savaşı sırasında   700 000  Kürd’ün yaşamını   yitirdiğini söylemesi  yabana atılacak bir  olay değildir.(Kitap sorancadır, çevirmek lazım)
Yine  Dr. Nuri  Dersimi’nin   o sürece ilişkin yaptığı  şu  tespit var.
“ Gerek bizzat gördüḡüm ve gerekse bazı Kürt subayları aracılığıyla temin ettiğim ve gerekse bazı Türk harbiyesiyle ilgili dairelerdeki dosyalardan öğrendiğim ve aldıḡım bilgiler üzerine ve özellikle Cemal Paṣa´nın anılarında açıklanan yazı ve istatistiklerden savaşın baṣlangıcı olan 1914 yılından 1919 yılı sonuna kadar Kürdistan´da yapılan zararın büyük çoğunluğu Kürdler olmak üzere, 1,5 milyon insan mağdur olmuştur.Bu zararın çoğunluğu Ermeniler tarafından bilfil işlenmiş olan cinayetlerden ve katliamlardan ileri geldiḡi kesin olarak anlaşılmıştır.“ (Dr. Nuri Dersimi, Hatıratım, s 47)
Bu bilgileri hemen “bilimsel” ve “akademik” yada “ o süreci yaşıyan insanların ağzından” diyerek hemen bire bir sahip çıkmak doğru değildir. Fakat, bu bilgiler bize o dönemler çok ciddi katliamların yaşandığını gösteriyor. Kürd tarihçilerinin önünde duran en büyük görevlerden biri de o süreci incelemektir.
Son
        
    
      
      
      
Ek Bilgi