Skip to main content
Submitted by Hasan H. YILDIRIM on 21 November 2010

Güzel insan Ferit Uzun'un katledilişinin üzerinde 32 yıl geçti.

Ne unutuldu, ne unuturabildiler.

Sebebine gelince ne sıradan, ne de tesadüfi bir ölümdü.

Bu ölümün şifrelerini milletçe çözemedik. Çözemediğimiz için de sistem ve tetikçilerinin danışıklı kirli savaşından onbinleri aşan Kürd evladını yitirildik. Kürdistan'ın harabeye dönüştürülmesini engeleyemedik.

Ferit'in katledilişi Türk egemenlik sistemin yüzyılların biriken Kürd milletinin düşmanlarına duyduğu kin ve öfkesinin dipten uğuldayarak Kürd milli potasında örgütlenmeye yüz tuttuğu bir süreçte bir plan dahilinde tasviyeyi devreye koymanın stardıydı.

Türk egemenlik sistem sahiplerinin; “bu ülkeye komünizm gelecekse, onu da biz getiririz” anlayışı gereği “Kürt Kemalist Hareketi”ni kurdu.

Önceli Kürd hareketleri gerici, işbirlikçi ve ihanet olarak tanımlandı.

Varolanlar da, sistemin kurdukları örgütler olduğu iddia edildi.

Sistemin kucağında beslenen, palazlanan, “paraysa para, kadınsa kadın, entekletüel birikimse o” sunularak yaratılan Apocu kontra örgüt Kürd halkının üzerine saldırtıldı.

Önlerine keskin bir söylem ve tetikçi bir pratik konuldu.

Buradan hareketle “ajanlaşmış birey ve yapılara karşı silahlı yönelim” mantığı ile ortadan kaldırma planı adım adım uygulandı.

Allattin Kapan, Mustafa Çamlıbel, Ferit Uzun, Alirıza Koşar, Hakı Karer, Çetin Güngör, Enver Ata, Saime Aşkın, Lamia Baksı, Mehmet Şener... ile süren cinayetler peşpeşe geldi.

Bu zincir uzadıkça uzadı.

Nerede bir Ferit varsa vuruldu.

Kendi iddialarına göre iç infazlar yoluyla 15 bin Kürd genci katledildi. Bir o kadarını devlete öldürttü.

Bir taraftan Kürd önder ve militanları birer birer ortadan kaldırılırken, diğer yandan bir aşiretin tetikçiliği yapılarak bir diğer Kürd aşiretine karşı yok etme devreye konuldu.

Bir taraftan Kürdler birbirine düşman ettirildi, diğer yandan da işlediği cinayetlerle bir korku imparatorluğunu kurdu.

Kimi Apocu askeri ve siyasi tetikçi, kimi koltuk deyneği oldu.

Bıjı serok” sloganları eşliğinde “halk PKK'dir, PKK Apo'dur” çığırtkanlığıyla kontra A. Öcalan'ı Kürd halkının başına bela edildi.

Bugünlere gelindi.

Daha önce “kurşuna adres sorulmaz” ile perekende kadledilen Kürdler şimdi de, “barış görüşmeleri” dedikleri rezaletle millet olarak toptan katledilmeye çalışılmaktadır.

Kontra örgütün bu güce ulaşmasında çabası olanların bir kısmı herkesten önce kendileri de, onun hışmına uğradılar.

Kimi canıyla, kimi onuruyla bunun bedelini ağır ödedi.

Kimi de arazi oldu.

Geri de tabiat ve insanıyla tarumar edilen Kürdistan kaldı.

Bu bir insanlık suçudur. Eski-yeni askeri ve siyasi Apocu komiserler ve bunu önlelemeyen diğer Kürd aktörlerin boynunda asılıdır.

Apo vandalistini Kürd milletinin başına bela eden eski-yeni askeri ve siyasi Apocu komiserler, yazdıklarıyla, konuştuklarıyla şu bu korumda “görevliydim” deyip hava atacaklarına ortak oldukları suçu itiraf etmelidirler.

Bu yapılmadığı sürece Apocu çete tarafından önce ve bundan sonra işlenecek her suçun ortakları olduklarını bilmelidirler.

Bu insanlar bunu yapacakları yerde bizi “kurtarmaya” çalışıyorlar(!)

Kurtarıcı” mı olmak istiyorlar? Bunu yolu da var.

Ağızlarını açtıklarında “geçmiş hareketim”, “özgürlük hareketi” deyip toplumda çaka satacaklarına ortak oldukları Apocu teori-pratiği sorgulayıp teşhir etmelidirler.

Ki bunun icraatcıları, tanıkları ve mağdurlarıdırlar. Tüm olayları biliyorlar. Bildikleri için de kontra tarafından “çete” olarak adlandırılıyorlar. Buna yol açanlarda kendileridir. Bildiklerini açıklamadıkları müddetçe Apocu ihanet çetesinin ortaya çıkan her olumsuzluğunun adresi kendileri olacaktır. Bundan kurtulmanın yolu kendi kişisel suçlarıda dahil işlenmiş tüm suçları açıklamalarından geçer. Kendilerine yönelik suçlamalarından ancak o zaman kurtulabilirler.

Bunu yapmaya çalışanlar yok değil. Fakat tamamını değil. Bir yer de kırılma yaşıyorlar. İşin ucunun kendilerine dokunulacağından korkuyorlar. Mesele bu olunca samimiyetleri sorgulanan duruma düşüyor.

Apocu çeteden sayısız askeri ve siyasi komiser ayrıldı.

Tut yemiş bülbülleri oynuyorlar. Oysa yaşanan korkunç sürecin icraatcıları, tanıkları ve mağdurlarıdırlar.

Niye konuşmazlar?

Ne zaman konuşacaklar?

Konuşacaklar mı?

Konuşmalıdırlar!

Askeri komiserler binkevir edilen 15 bin Kürd gencinin trajedisini, siyasi komiserler başında bulundukları kurumların kimlerle ne tür alışveriş edilişlerini açıklamalıdırlar.

Yurtsever olmanın ötesinde insan olmanın erdemliğidir bu.

Bir ayağı çukurda olanların buna pek bir zamanları da olmayacak.

Açıklanılacaksa bugün, yoksa yarın bu şansa da sahip olmayabilirler.

Bu insanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi bize masal anlatacaklarına şahit oldukları ihaneti deşifre etmelidirler.

Kürd milletine ancak bunu yapmakla vefa borcunu ödemiş olurlar.

Feritlere sahip olmak buradan geçer.

Mesele bu çevre ile de sınırlı değildir. Bir başka anormalik daha yaşanıyor. Kimi çevrelerin yaptığı gibi bir taraftan Ferit'in resminin arkasına saklanmak, diğer taraftan Apocu çete karşısında sinmekle de Ferit'e sahip çıkılamaz.

Apocu çeteyi Kürd tarafı adederek ona koltuk değnekçiliği yapmakla da Ferit'e sahip çıkılamaz.

Sorun sadece Ferit'e sahip çıkma meselesi de değildir. Apocu çetenin iç ve dış infazlarla katleditikleri onbinlerin hangi anlayışın sonucu olduğunu bilmek, deşifre etmektir.

Efendileri sistem sahipleriyle danışıklı bir savaşla Kürd millet haklarının katledilişine karşı durmaktır.

Bu da Apocu çeteye Kürd tarafı payesi biçmekle de olmaz.

Bu tavır kontra tetikçiler tarafından katledilen suçu sadece bir karış özgür vatan için yolla çıkan Kürd cıvanlarının anısına saygısızlıktır.

Korkunun ecele faydası yok.

Feritlere ve mezarı bile olmayan onbinleri bulan kaybedilenlere sahip çıkılacaksa yaşanan korkunç süreçte Kürd milletine karşı işlenmiş suçları ortaya koymayı gerektirir.

Ezop dili kullanmaktan vazgeçip suçluları kimlikleriyle işaret etmek gerekir.

Kimin dediğini bilmiyorum ama “mağdurlar suçlular kadar cesaretli konuşmadığı müddetçe daha çok mağduriyetlere yol açar” misali özelimize aynadır.

Kürdlerin ayna olacak yüzlere ihtiyacı var.

Temeni edelim ki, sürecin icraatcıları, tanıkları, mağdurları üstlerindeki korkuyu aşıp konuşurlar.

Bekliyoruz...

Dahası var!

Apocu çete varediliş ve varoluş misyonun gereğini yaptı.

Yaptıkları tüm bulgu, kanıt, şahit ve belgeleriyle ortada. Mesele bunu görebilmektir. Gerçi bu ta başından beri görülmeliydi. Önlem alınmalıydı. Diğer Kürd örgütlerin öngörüsüzlüğü ve kaçak oynaması korkunç sürecin yaşamasına yol açtı.

Kimse sağa sola kıvırmasın.

Taşlar yerli yerine oturmuştur.

Apocu çete varoluş misyonu gereği ihanetiyle Kürd milleti karşısında ne kader suçlu ise bunu önlemeye çalışmayan, ülke zemininde kopup Avrupa'yu mekan seçip kendilerini iradesizleştiren Kürd siyasal kadrolarıda bir o kadar suçludur.

Hiç kimse Kürd milletine karşı işlenen bu suçun dışında tutamaz.

Bu öylesine sıradan bir suç değildir.

Kürd-Kürdistan yurtseverliğinin suç sayıldığı, Türk'e ait ne kadar kirli sembol varsa Kürd'e empoze edilmeye çalışıldığı ve birilerinin daha hala bu uğursuz misyonu üslenenlere yurtseverlik payesi biçtiği ve bunu kanıksayan bir siyasal ortamda “tarih bizi haklı çıkardı”, “tarihimiz temizdir”, “silaha baş vurmadık” diyebiliniyorsa korkunç bir yanılsama yaşanıyor demektir.

Bu görülmeden, yaşanan süreçte Kürd milletine karşı işlenmiş insanlık suçunda pay sahipliği kabullenilmeden, bunu samimi olarak itiraf etmeden, bundan ders çıkarıp doğru yol budur denmeden Kürd milletinin kurtuluş yolu andınlanamaz.

Teryüz edilen KUKM ayakları üzerine oturtulamaz.

Bu yapılmadan şu an yaşanan rezaletin önü alınamaz.

Sahi bunu yapacak babayiğit var mı?

Ben göremiyorum.

Demek ki, işimiz zor.

Bu zoru başarmakla Kürd-Kürdistan davasında şehit düşenlerin anısına layık olunur. Fakat yaşananlar bunun tersi yönde gelişiyor. Kürd siyasal güçlerine bakıldığında kurtuluş, Türk egemenlik sistem içi çatışan kliklerden hangisini efendi seçmeye kadar götürülmeye çalışılıyor.

Buraya durduk yerde gelinmedi.

Türk egemenlik sistemin kucağında besleyip büyütüğü, Kürd milli potansiyelini onun eliyle teslim alınanların dışındakilerinde bir başka Türk kliğin yedeğine düşmesine yol açmıştır.

Bu yapılanlar öyle kanıksanır hale gelmiş ki, bir yerde okyanusta dev dalgalarla boğuşan adamın yılana sarılmayı kurtuluş saymasına benziyor.

Kürd milletine karşı devreye konulan planlı program Kürdleri öyle bir hale getirdi ki, dayatılan cami mi, kışla mı tercihlerinden birini seçmek kanıksanır duruma gelmesi acınacak bir durum.

Bunu teorileştirmek, halka dayatmak çaresizlik değilse siyasal literatördeki tanımın çerçevesi net olarak çizilmiştir. Düşmanımın bile bu duruma düşmesini istemem. Çünkü tutulan yol melanetle yüklüdür.

Sahi Kürdler niye kendisi ola miyor?

Düşman kiliklerinin birinin gölgesine sığınmak biz Kürdlerin kaderi mi?

Değil!

Bana sorarsanız Kürd milletinin çıkmazı siyasetci ve aydınının çapsızlığından aramak lazım.

Resim orta da.

Bu resim Kürd milli mücadelesinde şehit düşen o güzel insanlara layık değildir.

O güzel insanların bu manzara karşısında mezarlarında rahat olmadığa eminim.

Rahat uyuyun demeyi çok isterdim.

Temenim o günlerin gelmesidir.


21 Kasım 2010

not.balyoz (not verified)

Mon, 11/22/2010 - 00:47

mezarı başında saygi ile  saygisaanilan saygideger büyügüm Ferit Uzun hakkinda, dostlar alisveriste görsün misali bulunan ve bunlari niye yaziyorum "Geçen sene Ferit’in bazı arkadaşları Taraf gazetesine verdikleri anma ve kınama ilanında “hesabı sorulacak” veya “hesabı sorulmalıdır diye yazmışlardı.  Cinayetle ilişkilerinin olmadığını söyleyen ve cinayeti kınayan bir çok PKK yandaşı ilandan rahatsızlıklarını bildirdiler. Bu insanlar kendilerine göre haklı olabilirler. Ama ortada henüz bu cinayet üstlenilmemiş olarak ortada duruyor. Hiç bağlantıları olmasa bile bugünkü PKK yöneticilerinin de bir özür boyutunda sorumluluğu vardır. ”  diyen saygi deger büyügümün bu  utangac hallerini görünce, mezar taslari bile olmayan 12 Aralik sehitlerini, yigitlerini andim. Ferit Uzun'un Katledilişinin Şifreleri Çözülmeden...! ne bilince cikarilirki.hak edene hak ettigini esirgemeyen  hocam,eline saglik. hürmetler ne bilince cikarilabiliirki 

HASAN HÜSEYİN … (not verified)

Mon, 11/22/2010 - 01:03

Türk egemenlik sistemi Kürd milletini tarihte silmek icin 82 yildir her yol ve yönteme bas vurmus ve vuruyor. Devreye koymadigi plan ve program, kullanmadigi kirli arac ve gerec birakmadi ve birakmiyor. Kullandigi bu kirli araclarin biri de A. Öcalan ve örgütüdür. Kürd yurtsever hareketi, bu konuyu bir bütün olarak bir türlü aciga cikarabilmis degildir. Bu sorun cözülmeyince dogal olarak gündeme damgasini vuran olaylar dogru kavranilmamakta ve dogru sonuclara ulasilamamaktadir. A. Öcalan ve örgüt gercekligi kavranilmaksizin Semdinli´de oynanan olay kavranilamaz. Hikmet Fidan olayi aciklanamaz. Yüzbinlik köy korucu sistemi, onbinlerle ifade edilen itirafci ordusu, bosalan binlerce köy, yerinden yurdundan edilen milyonlar vs. saymama bile gerek yok. Tüm bu olaylari yorumlamak icin biraz geriye gitmek gerekiyor. 1970´lerde dünya´da ve ülkemizde gelisen devrimci dalgaya bakmak gerekiyor. Derinden uguldayan Kürd milli uyanisinin yükselisine bakmak gerekiyor. Bu yükselisi durdurmak icin Türk egemenlik sistemin Kürd milletine karsi „Kürtcü“sünü nasil palazlandirip yol verdigine ve Kürd yurtsever dinamiklere nasil saldirtigina bakmak gerekiyor. Kuskusuz bu uzun bir inceleme konusu. Ben yaziyi kisa tutmak icin isi biraz ileriye tasimak istiyorum. 22 Kasim 1978 gününe gitmek istiyorum. Ne olmustu 22 Kasim 1978 tarihinde? Eger ne oldugunu bilmiyor ve buna bir anlam verememissek bugünüde anlamli kilamiyacagimiz düsüncesindeyim. Bu baglamda 22 Kasim 1978 tarihinde olup bitteni iyi okumak ve oradan bugünü yorumlamak daha isabetli olacagini düsünüyorum. Bugün 22 Kasim 2005. Bundan tam 27 sene evel, yani 22 Kasim 1978 tarihinde Siverek´te siyasal bir cinayet islendi. Islenen cinayet siradan bir olay degildi. Kürd millet „kökünü kazima“ misyonunu üslenen, dahasi kendilerine bu misyon üslendirilen „Apocu“ ihanet cetesi tarafindan bilincli secilmis hedeflerden sadece bir tanesiydi. Ama isabetli bir hedefti. Kürd milletini terörize etmek, yüzyillardan beri süzüle gelen Kürd millet dinamiklerini ortaya cikarmak, su veya bu sekilde tasviye etme misyonun sadece bir duragiydi. Ben burada yoldasim Ferit uzun´u anlatacak degilim. Onu ne methedip, ne de yererek utandiracak degilim. Ferit´in sagliginda en cok sevmedigi bir seyin kendisini methedilmesi oldugunu bilenlerdenim. Dahasi Ferit´in methedilmesine ihtiyacida yok. Sadece sunu demekle yetinmek istiyorum. O, bir neferdi. O, bir önderdi. Ferit Uzun´un katledilmesi siradan bir cinayet degildir. Bir konseptin uygulanisinin önemli bir halkasidir. Ferit Uzun´un katledilmesi, Türk egemenlik sistemin olusturdugu, destekledigi, sokaga salarak Kürd millet dinamiklerine karsi savastirdigi kontra “Apocu” ceteye üslendirilen misyonu bir kez daha mercek altina almanin mihenk tasidir. „PKK’nin her zaman övgüyle bahsettiği Siverek olaylarının çok ilginç bir başlangıcı ve gelişmesi vardır. 1970′li yıllarında gelişen Kürt siyasi hareketliliği halkın içinde büyük bir sempatiyle izleniyordu.Değişik bölgelerde farklı siyasi yapılar halkla bağlarını geliştirdikçe devletin kaygısı da artıyordu.Böyle bir dönemde Apo:”önce örgütlenmemizin önündeki siyasi gurupları ve kişileri ortadan kaldırmak gerekir” lafını tüm kadrolarına empoze etmeye başlar.Çok geçmeden Apo aldığı bir kararla infaz ekibini Siverek’e gönderir.Bölgede çok sevilen, etkin olan KAWA siyasi hareketinin lideri FERIT UZUN 22 Kasım 1978 günü saat 16.00 ya doğru kucağında 1.5 yaşında kızı Yekbun olduğu halde vurulur.Arkasından Ferit’i Bölgenin en etkin feodallerden Bucak ailesinin vurduğu propagandası yapılarak kitleyi Bucaklara karşı gelişecek kavgaya hazırlamanın senaryosu uygulanır.PKK itirafçısı Hasan Hüseyin Karakuş mahkemedeki açıklamasında Ferit Uzun dışında başka siyasi liderlerinin de öldürülme kararının olduğunu ama Siverek’te bunu başaramadıklarını belirtmiştir.Ferit Uzun’un hesabının sorulamamış olması sonraki katliamlara davetiye çıkarmıştır. Siverek’te başlayan çatışmanın daha uzun devam etmesi ve yıkımın daha kalıcı olması için bilinmeyen (aslında bilinen) bir gücün sürekli taraf değiştirdiği,çatışan güçleri dengelediği, olayları izleyenler ve Bucak ailesinin o dönemde reisi olan Hakkı Bucak tarafından ve ayrıca orada görev yapan subaylar tarafından birkaç yerde itiraf edilmiştir. Siverek çatışması senaryo gereği PKK’yi geliştirmiş ama Siverek ve çevresini her bakımdan on yıllarca geriye çekmiştir. PKK dışındaki diğer siyasi yapılar birbirlerine rakip olmalarına rağmen günlük anlaşmazlıkların dışında birbirlerini fiziki imha planları olmamıştır.Ancak PKK’nin diğer tüm siyasi yapıları ortadan kaldırmak için planları olmuştur.Bu da PKK’nin tüm diğer siyasi yapılardan farklı olduğunun göstergesidir.“ (Ibrahim Küreken) Yurtsever Kürd hareketi, bir bütün olarak bu „farkli“ gizi bugün bile cözmüs degildir. Bu „fark“ cözülemeyince, tedbiri alinmayinca, dahasi „Ferit Uzun’un hesabının sorulamamış olması sonraki katliamlara davetiye çıkarmıştır“. Ferit Uzun´un katledilmesinden bu yana „Apocu“ kontra cetesi, planli-programli olarak Kürd siyasal önderlerine karsi fiziki yoketme politikasini izlemistir. PWD olusumuyla süren cinayetlerde bu politikanin devamidir. PWD olusumuna öncülük eden Osman Öcalan, abisi tarafindan „mayinli sahaya sürülen esek“ olarak tanimladi. Cogu cevre bunu A. Öcalan´in kücük kardesini kücümsedigine yorumladi. Oysa mesele hicte öyle degildi. A. Öcalan, o sözü bosuna etmemisti. Ne söyledigini biliyordu. Sonuctada ne demek istedigi aciga cikti. „Özellikle Cuma ve Abbas’a söyleyin benim gündemime Ferhat’ı getirip koydular. 93’te de Ferhat’ı o yola soktular. Sahip çıkmasan, ya davulcuya ya zurnacıya kaçar. Zavallının teki üstüne fazla gitmek istemiyorum. Mayınlı sahaya sürülen eşekler gibi, bazıları da yol açmak için onu öne sürdüler. Bunu bilinçli yaptılar demiyorum ama objektif olarak böyledir. Aslında arkadaşlar bazı yanlarıyla benden çok daha güçlüler. Yıllardır o dağlarda savaşıyorlar. Ama bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Sözde evli, senin avradına on tane koca çıkar yarın.“(Avukat Görüsmelerinde) Söylenen gayet acik ve net. „Mayinli saha“ya birileri sürülmeli, ama „bizim esek degil“ demek istiyordu. „Mayinli sahaya sürülen esek“in numarasi ergec aciga cikacagini biliyordu. Bu da Öcalan kardesleri zora düsürürdü. A. Öcalan´in kizginligi bunun icindi. Sonucta da korktugu basina geldi. Cinayetleri isleyen edres Öcalan kardesleri gösterdi. Özelikle Hikmet Fidan olayinda Öcalan kardeslerin ipligi pazara tasindi. Kürd yurtsever hareketi, „mayınlı sahaya sürülen eşek“ meselesini dogru okuyamadi. Gercektende, „esek“ „mayinli saha“ya sürüldü. Sahpur Bahtiyar, Kemal Sahin, Hikmet Fidan, Hüseyin Morsünbül, Hasan Özen vede bilmedigimiz sayisiz yurtsever, A. Öcalan icin potansiyel tehlike arzeden insanlardi. Patlatilmasi gereken mayinlardi. Ve birer birer patlatildilar. Bu insanlarin katledilmesinde PWD yönetiminin özel bir rolü oldugu da süpheye yer birakmaksizin asikardir. Tekrarliyorum! PKK, basindan beri Türk egemenlik sistemi tarafindan olusturulan, Kürd milletine karsi savastirilan bir kontra örgütür. Bu gercek inkara gelmez. Ellerindeki ölcü aletinin Made In´ini bilmedigim „bilimsel“ takilan „yetkili“ ve „yetkisiz“ PKK avukatlarinin kontra artigi A. Öcalan ve örgütünü temize cikarma gayretleride bunu yok saymaya yetmez. Bu zevatin niyetleri sonucta aciga ciksada, dün ve bugün yaptiklariyla Kürd milletine büyük zararlar verdikleri bilinmelidir. Karsi karsiya oldugunuz gerceklik „bilimselikle uyusmuyor“ demekle isin icinde siyrilacak bir mesele degildir. Bu cevreler, eger samimi iseler A. Öcalan´nin ortaliga salinmasiyla Kürd millet dinamiklerini planli programli yoketme teori ve pratigini sorgulamak zorundadirlar. Ama birileri bunu yapamazlar. Bu ugursuz teori ve pratigin bir dislisi olanlar veya yasamlari boyunca bunun propagandasini yapanlar bunu yapamazlar. Onlar, „bilimsel“ takilip orta da yemlenip, ama isin kenarinda dolasip kendilerini yasatmaya calisacaklar. Kimdir bunlar demek bile acayip. Kimdir diyeyim? Sürüce! „Yetkili“ ve „yetkisiz“ avukatlara sunu söylüyoruz. „Ajanlasmis yapi“ dedikleri Kürd birey ve politik güclerine karsi ortaya cikisindan bu yana PKK tarafindan sürdürülen kirli savas ne ifade ediyor? Apocular-Besparcacilar, Apocular-KUK´cular, Apocular-Tekosinciler ve Apocular-Diger Kürd örgütleri, dahasi Apocular-Kürd milleti arasindaki savasa bir isim koymalari gerekir. Fakat bu isi yaparlarken A. Öcalan´in „diktatörlügü“ ile aciklamaktan kendilerini alikoymalidirlar. Niye öyle derlerse, kendi deyimleriyle „bilimsel“ olmazda ondan. Kimse saga sola kivirmasin. Taslar yerli yerine oturmustur. PKK´nin varedilis nedeni tüm boyutlariyla inkara yer birakmayacak sekilde aciga cikmistir. Mesele bunu sindirebilmektir. Bunun icinde tas gibi bir mideye sahip olmayi gerektirir. Birilerinde olmayanda budur. Iddiam sudur. Her kim ki, Apocu ceteye bulasmis, niyeti ne olursa olsun yaptigi isler A. Öclan hanesine ve oradanda TC devleti hanesine yazilmistir. Bu nedenle hic kimse ben bu kurumun basindaydim, su veya bu isleri yaptim vs. kendine pay cikarmasin. Cünkü cok komik oluyorlar. Sebebine gelince basinda olduklari kurumlarin patronu kimdi, oraya nasil geldiler ve nasil gönderildiler, herkesten öte bu kurum calisanlari daha iyi bilirler. Bu kurumlarin patronu A. Öcalan oldugu, kurumlarda calisanlar, onun tarafindan atandigi ve tekme ile sutlandigi bilinmeyenler degildir. Ve o kurumlarin basinda kaldiklari müddetce A. Öcalan´in birer hizmet memurlari olduklari bir baska gercekleri. Bu nedenle birileri, bize A. Öcalan´a hizmet memurlugunu Kürd halkina hizmet olarak satmasin. Hem ayip, hem de komik oluyorlar. A. Öcalan´nin TC devleti tarafindan sokaga salindigindan bugüne kadar olan bittenler bu meyanda seyr etmistir. Bu konu da istisna yoktur. Bugün birilerinin DTH icinde calismasinin gerekcesi neyse dünde HEP, DEP, HADEP, Özgür Gündem vs. kurumlarda calisanlarin gerekceside oydu. Kimileri bugün neye ve kime hizmet ediyorsa, dünde o dönemin kurumlarinda calisanlarda ayni kisi ve mekanizmaya hizmet ettiler. Bu kisi ve mekanizmada bilinmeyen degildir. A. Öcalan ve TC devletidir. Bu ister bilincli, ister bilincsiz, ister isteyerek, ister intenmeyerek yapilsin, sonucta hizmet edilen adres Türk egemenlik sistemidir. Türk egemenlik sistemin Kürd potansiyelini bittirme misyonu ile görevlendirdigi A. Öcalan ve ekibinin olusturdugu kurum ve yapilanmalarin ismini bile unuttuk. Hergün biri olusturulur, tasviye edilir. Ama hepsinin misyonu aynidir. Bu da Kürd millet dinamiklerini yoketmektir. Güncel olmasi hesabiyla PWD´yide bu baglamda degerlendirmek gerekir. PWD, A. Öcalan ve ekibine üslendirilen misyonu yerine getirmenin disinda degildir. Bu isin tam da ortasindadir. Biz daha isin basinda A. Öcalan´in PWD´ye üslendirdigi role dikkat cekmis, Kürd yurtseverlerini uyarmistik. PWD´nin bir hülle odak oldugunun altini kalin cizgilerle cizmistik. Ama ne yazik ki, bugün dogrulanan bu yaklasimimiz o dönem kimi cevrelerce „komplo teorileri“ ile degerlendirilmisti. Heyhat yasam acimasizdir. Gercekler kendini herkese kabul edecek kadar inatcidir. Fakat bu realiteye ragmen kimi cevreler, yasanan, dahasi Kürd milletine dayatilan bu kirli teori ve paratigin ortaya koydugu ihaneti görmemezlikten gelmeyi inatla sürdürmektedir. Dahasi „Apocu“ kontra cetesini temize cikarmak icin „ehliyetli“ ve „ehliyetsiz“ avukatligina soyunmuslardir. Kürd millet katilleri, „özür delemek“le kendi suclarindan arinmayi gecer yol sectiler. Kimi de buna paye bictiler. Fakat „özürcüler“ cok gec kalmadan hani alismis kudurmustan beterdir hesabiyla mesleklerini icra etmeyi ihmal etmede kusur birakmadilar. Sahpur Bahtiyar, Kemal Sahin ve Hikmet Fidan gibi insanlari katletmekle bagli olduklari merkeze karsi görevlerini yerine getirdiler. Bilindigi gibi bir dönem özür dileme seanslari sürece damgasini vurdu. Fakat özürcülerin ellerinde sopalarida eksik olmadi. Bir taraftan niye özür diliyorlar aciklanmazken, diger yanda da Kürt yurtseverlerine karsi eski de oldugu gibi karalama ve tehditlerinden de geri kalmadilar. Bu adamlar kendilerini ne saniyorlar. Bir dönemler PKK disinda baska bir kurtulus adresi yok derlerdi. Hele yavas olun baska adresler var diyenleri bildik sifatlarla nitelerlerdi. Bu yetmezdi „ajanlasmis yapi“ adi altinda kendilerine fiziki olarak yönelinirdi. „Ajanlasmis Yapi“ mantigi hem PKK ici, hem de dis infazlarin iddianamesi oldu. Bu mantik sonucu binlerle ifade edilecek bir kiyim yasandi. A.Öcalan, yasanan sürecte birinci elden sorumlu olsada tek basina sorumlu degildir. Suc ortaklari vardir. Kimdir bunlar? PKK yönetiminde yer alan unsurlardir. „Apocu“ kirli teori ve pratigin uygulayicilaridir. Ve bir kontra artigi olan A. Öcalan´i halkimiza „önder“ olarak dayatan ve bu meslegi icra ederken A. Öcalan kapisinda kemik kovalayan sözde aydinlardi. Bu kirli teori ve pratik sonucu Kürdistan ve halki bir yangin yerine dönüstürüldü. Bunlari burada tek tek sayip dökmenin geregi yok. Simdi bu unsurlar bu olup bittenden sonra kalkip “Kürdistan halkindan özür diliyoruz” deyip sil bastan eski oynanmis Kürt ulus kökünü kazima oyununu yeniden oynamak istiyorlar. Kurtulus adresini A.Öcalan´in hülle partisi PWD´yi gösteriyorlar. Kendilerini Kürdistan halkinin kurtaricilari ilan ediyorlar. Kürdistan yurtseverleri, hakli olarak buna itiraz ediyorlar. PKK´nin kirli teori ve pratigi kendilerine hatirlatiliyor. Yasanan sürecte olup bittenlerin sorumlusu sizsiniz deniliyor. Bunun bir hesabi kitabi olmali deniliyor. “Apocu” unsurlarin buna tepkisi sert oldu. Eski mantik yeniden seslendirildi. Osman Öcalan, “ehliyetli yargic isterim” deyip Kürdistan halkina restini cekti. Osman ERDAL(Sadun) , „Kötülük tellalları bilmelidir ki, büyük kazanımlar yaratan geçmişimize dil uzatanların karşısında sessiz kalamayız.“ dedi. Yabancisi olmadigimiz eskinin bu bildik tehditlerin sözde „degisimciler“in agzinda yeniden dökülmesi neyin nesidir? En makul bir elestiri karsisinda “TC´ye karsi silah kullanmamak üzere gömen”ler, Kürd yurtseverlerine karsi silahlarini yeniden bilemesi iyiye alamet oldugunu kim iddia edebilir? Bu insanlarin degistigini kim iddia edebilir? Halk arasinda bir deyim vardir. “Dinime küfreden bari dinimden olsa”. Yukaridaki söyleyenlere bakin. Yüzlerce insanin katledilmesinin mimarlari. Kirli bir teori ve pratigin icraatcilari. TC devletinin “Kürtcü” maskeli lejyoner askerleri birdenbire yurtsever, demokrat olabilirler mi? Hangi aklievel bunu iddia edebilir? Bu adamlar hangi “büyük kazanim”dan bahsediyorlar. Elle tutulur bir kazanim mi var? Kürdistan yurtseverligini suc sayan, yurtseverleri katledenlerin kazanimlari ne olabilir? Kuskusuz ortalikta bir kazanim var. Fakat bu kazanim sömürgeci TC devletinin hanesine yazilmistir. Kürdistan halki bu savasin kaybedeni olmustur. Daha dogrusu PKK eliyle bu savas bilincli olarak kaybetirilmiştir.  

İbrahim Küreken (not verified)

Mon, 11/22/2010 - 19:24

  Ferit Uzun’un Katili Abdullah Öcalan’dır 18/11/2009 22 Kasım günü Ferit’in 31. ci ölüm yıldönümü.Her yıl olduğu gibi bu yılda Siverek’te mezarı başında sevenleri tarafından anılacaktır.    Yıllardır Ferit’in öldürülmesi ile ilgili yazılar yazarak katillerini ifşa etmeye çalıştım. Benim dışımda PKK den ayrılan insanlar da Ferit’in Apo’nun emriyle PKK tarafından öldürüldüğünü bir çok defa yazdılar. Bu yazıların katilleri belirlediğini ve artık herkes tarafından bilindiği kanaatindeydim. Bu sene Mart ayında İstanbul’da mobilya bakmak için dolaşırken ismi Kürtçe olan bir mobilya mağazasına girip sahibi ile tanıştıktan sonra Siverekli olduğumu duyunca “Liderimin memleketi” dedi. Kim senin liderin dedim. ”Bucaklar tarafından öldürülen Ferit Uzun” demesin mi?    Aslen Siirtli olan ve Kawa davasından, en kötü döneminde Diyarbakır cezaevinde kalan bu arkadaşımızın Ferit’in katillerinin PKK olduğunu ve talimatı bizzat Abdullah Öcalan olduğunu kabul ettiremedim. Ona bu konuda bir çok yazı yazıldığını, eski PKK lilerin itiraflarının olduğunu anlatmamın da bir faydası olmadı. Anladım ki bu arkadaş sadece PKK yayınlarını takip ediyor ve onlardan etkilendiği gibi başka da bir şeye inanmak istemiyor. Ancak aradan geçen 31 yıla rağmen hala Ferit’in kendi lideri olduğunu söylemesi de bana ilginç geldi. Bu bakımdan Ferit’in öldürülmesi ile ilgili bizzat olayda görevli olan Ali Yaver Kaya’nın nasname sitesindeki itiraflarından olay anını anlatan bölümünü aşağıya alıyorum. Ali Yaver Kaya anlatıyor... -14- "Ferid'i vurdum" 03 Jun, 2008 05:41:00 Nasname : Gülmüş : ...Bir de, başkabir şey daha var: Bana Emin’in bu işi nasıl bitirdiğini daha önce anlatmıştın. Siz onu takip ederken Ferid de durumu sezinlemiş, evini yükleyip gidiyormuş. Yani orayı terkedecekmiş. Ali Yaver Kaya :Ben bir hafta on gün oyaladım. Yaptırmadım... Gülmüş :Yani bir nevi “anlasın, kaçsın, biz bu eylemi yapmış olmayalım.” Ali Yaver Kaya :Tabi tabi, ben on gün oyaladım. Şu veya bu bahaneyle. Her zaman bir gerekçe buldum. “Bu insan vurulmasın” diye düşündüm. Vurulduğu gün zannedersem Siverek’ten gidecekmiş. Gülmüş :Evet, evini yüklemekle meşgulmüş... Ali Yaver Kaya :Biz çarşıdaydık. O sırada Emin beni sıkıştırmaya başladı. “Haydi o tarafa (Ferid’in evine) gidelim.” diye. Ben “Emin hele dur ya, ne acelen var?” dedim. “Yarın gideriz, öbür gün gideriz. Gün mü bitmiş?” Hatta bir ara birbirimizi kaybettik, daha doğrusu kaybetmiş gibi yaptım. Bir şey sebep oldu, kaybettik birbirimizi. Ben şöyle düşündüm: “Eğerben yanında olmazsam herhalde bu işi yapmaz, tek başına oraya gitmez. Beniarayıp bulması lazım.” Ben de çarşıda oyalandım bir süre. Mahsus onu kaybetmiş numarası yaptım ki tek başına gitmesin. Bir süre Emin görünmedi. Görnmeyince aramaya başladım, yarım saat bir saat aradım. Ben de bağlara doğru geldim, oaradan Esmerçay Mahallesine gitmek istedim. Benim bulunduğum yerden Ferid’in evi bir-iki kilometre var. Oraya gidip orada bekleyecektim. Baktım Emin koşa koşa geliyor. “Emin sen neredesin? Sabahtan beri seni arıyorum” dedim. “Ben eylemi yaptım” dedi. “Ne eylemi yaptın?Nasıl Yaptın? Tek başına nereye gittin?” Dedi “Ferid’i vurdum.” Ben bir daha şok oldum. Gülmüş :Bu kadar basit!?... Ali Yaver Kaya :Dedim “Sen manyak mısın, aptal mısın? Tek başına nasıl gittin, nasıl yaptın?” Dedi “Yaptım işte...” Artık yapacak bir şey yok. Gülmüş :‘Baktım elimizden kaçacak... Vurdum geldim.’ Sanki peynir ekmek... Ali Yaver Kaya :“O tarafa gidiyordum O da tam evden çıkıyordu, gittim vurdum” dedi. Ben bir daha kahroldum. Ama yapacak bir şey yok.”    Bu yazıda yer alan anlatımda  Ferit’in evini taşımak için hazırlık yaptığı doğru değildir.Üç arkadaşı ve ailesi ile Diyarbakır’a bir arkadaşın nişanına gitmek üzere olduğu bir sırada olay gerçekleşmiştir. Ali Yaver Kaya ve tetiği çeken Emin Dal’ı bir tarafa bırakıyorum.Nihayet bunlar görevlendirilmiş millitanlar.PKK yi bilen her insan o dönemde ve her dönemde Merkez komitesinin veya bir üst sorumlunun verdikleri görevi ret etmenin mümkün olmadığını biliyor olması gerekir.Bu bakımdan bu öldürme olayında tetikçilere yönlenmenin anlamsızlığını biliyorum.Burada esas olan Ferit’in öldürülmesinin kimin eliyle değil kimin talimatiyla yapıldığıdır.Bu olayı yöneten üst düzey yöneticiler de talimatı veren kişi kadar olmazsa bile suçlular.Ki o dönem de bu olayla ilgili Siverek’te heredeyse tüm üst düzey yöneticiler görev almışlardır. Çünkü devletin yönlendirilmesiyle talimatı veren Abdullah Öcalan bu kararını Merkez komitesinde açıklamış ve karar altına almıştır. Gerek kurdinfo.com, gerek argun.com ve gerekse Kovara BÎR dergisindeki konuyla ilgili yazılarım incelenirse o dönemde devletin planlarının hangi hedefe yönelik olduğu geniş bir şekilde yazılıdır. Bölgeyi karıştırmak ve kendileri için tehlike gördükleri Kürt örgütlerini Abdullah Öcalan aracılığıyla etkisiz kılmak devletin planıydı ve bu plan PKK tarafından hayata geçirilmiştir. Nasnameye gelen bir yorum yazısında Ferit’in ölüm emrinin nasıl alındığı açıkça izah etmektedir.   “ FERİT UZUN’UN ŞAHADETİ İLE İLGİLİ MEHMET ŞENER İLE YAPILAN GÖRÜŞMEDEN BİR ANI Gцnderen: Metin Asmen (IP Kaydedildi) Tarih: 22 November, 200801:22   Nasname   Kawa örgütünün liderlerinden olan büyük devrimci Ferit Uzun’u 22 Kasım 1978 de katledilmesinin yıldönümünde saygıyla anarken, 1991 yılında Mehmet Şener ile bir görüşmemizde konuyla ilgili konuştuklarımızı burada aktarmak istiyorum.   Mehmet Şenere, Semir’in (Çetin Güngör’ün) PKK den ayrıldıktan sonra, Ferit Uzun’un PKK Merkez Komitesinin kararıyla vurulduğunu yazdığını belirttim. Mehmet Şener bu olayın Semir tarafından yazıldığından haberi olmadığını, ama anlattıklarının doğru olduğunu belirtti. Ferit Uzun için ölüm kararı alındığında kendisininde sözkonusu toplantıda bulunduğunu belirterek: „Ferit Uzun’un öldürülmesi gerektiğini bizzat Abdulah Öcalan söyledi ve dayattı. çünkütoplantıda bulunanlardan bazıları, hatırladığım kadarıyla Mazlum Doğan, Ferit Uzun’un bölgede çok sevildigini ve Ferit Uzun’un öldürülmesinin kendilerine zarar verecegini, hatta Ferit’ten önce başkaları varken niye Ferit diye itiraz etti. Bunun üzerine Apo, hem Siverekte örgütlenmenin, hemde Kawa örgütünün tasfiyesinin bu eylemden geçtiğini söylediğini belirtti.“ Ben hem hayretle hemde öfke ile kendisinin bu toplantıda bu duruma karşı çıkıp çıkmadığını sorduğumda, kendisinin sessiz kalıp, daha çok Mazlum Doğan’ın tepkisini beklediğini, toplantıda bazı tepkilerin olduğunu ama cılız kaldığını ve de sonuçta kararlaştırıldığını belirtti.   Ferit Uzun’un katledilmesinden hemen sonra kendilerinin Batman ve Silvan’da olaya sahip çıktıklarını, ama hemen Abdullah Öcalan tarafından tekrar toplantıya cağrıldıklarını, kendi eylemlerine sahip çıkmaları durumunda çok sayıda düşman kazanacaklarını, eyleme sahip çıkmak isteyenlerin politika ve taktikten anlamadıklarını, hatta eyleme sahip çıkmaları durumunda bölgede tutnamayacaklarını belirtip, Ferit Uzun’un katledilmesinin Bucak’ların üzerine yıkılması gerektiğini, hatta Ferit Uzuna sahip çıkarak hedeflerine ulaşacaklarını belirttiğini anlattı. Tabii bunları anlatırken, Ferit Uzun’un katledilme olayının Diyarbakırdaki iddianamelerdede yer aldığını da belirtti. Metin Asmen“ Olay bu kadar açıktır.Olayın üzerinden 31 yıl geçmiştir.Bu aşamadan sonra olayın kimin tarafından yapıldığını tartışmak zaman kaybıdır.Katillerin hesap vermelerini sağlayacak adımların atılması gerekir.Devletin yönlendirmesi ve Abdullah Öcalan’ın talimatıyla yapılan bu katliamın bugüne kadar hesabı sorulamamıştır.Türkiye’nin açılımdan bahsettiği bu süreçte Ferit’ten başlayarak Devlet-Abdullah Öcalan tarafından katledilen tüm yurtseverlerin hesabı sorulmalıdır. Ferit Uzun 22 Kasım Pazar günü Siverek’te mezarı başında sevenleri tarafından anılacaktır. İbrahim Küreken 

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.