Skip to main content

KÜRT LIDERLERI VE ULUSAL DUYARLILIK !

Bizim Kürt liderlerimiz için Bağımsız bir Kürdistan’ın imkansızlığını belirtmek, Türkiye’ye seyehat etmek kadar normal olmuş. Sayın TALABANİ Türkiye ziyaretinde bu bıkınlık veren nakaratı gene tekrarladı.Gustave Flaubert; burjuvalardan nefret etmek bilgeliğin başlangıcı olduğunu belirtmişti. On dokuzuncu yüz yılda yaşayan bir Fransız yazarın bu tip sözleri tipik bir davranış olarak belirtiliyordu. Flaubert için burjuvaya karşı duyulan nefret, bir kadın oyuncuyla gönül macerası yaşamak veya doğuya seyehat etmek kadar normaldi. Flaubert şanslıydı. Cünkü bağımsız bir ülkeye ve o ülkeyi kalkındırmak için zenginlik kaynaklarını kendi eliyle değerlendiren, veya pazarlayan bir burjuvaya sahipti. Kürtler; öz burjuvalarından bile mahrum bırakılmışlar. Zira Türk, Arap ve Pers’lerin sömürge ve işgallerinden halen kurtula bilmiş değiller. Anlayacağınz öz burjuvalarımıza karşı mücadele etmemiz bile bir lüks sayılmış. Flaubert’in canına tak eden neydi bilemiyorum, ama sayılacaklarsa burjuva liderlerimizin demeçlerini her dinlediğimde gerçekten şişmeye başlıyorum. Özellikle iç dinamizmiyle gelişmeyen paraşut burjuvalarımızın yurtseverlikleri gittikçe sulanıyor ve daha’da tehlikeli olurlar diye kaygılanıyorum. Bizim Kürt liderlerimiz için, Bağımsız bir Kürdistan’ın imkansızlığını belirtmek, Türkiye’ye seyehat etmek kadar normal olmuş Sayın TALABANİ, Türkiye ziyaretinde, bu bıkınlık veren nakaratı gene tekrarladı! Son otuz yılda onlarca devlet kuruldu. Dünya’nın hiç bir bölgesinde herhangi bir politik lider ve burjuvaları veya hatırı sayılır bir aydın’ı bağımsız devlet istemediklerini veya bağımsızlığın hayal olduğunu, imkansız olduğunu belirtiklerini duymadım. Ama işgal altında kurtulmayacak kadar akıllı Kürt liderleri,“burjuvaları” ve bazı ayndınlarından bu sözleri her gün dinliyoruz. Burjuvalardan hiç hoşlanmyan bir başka yazar olan Stendhal, “iki burjuvanın sohbeti çirkin ayrıntılarla dolu, belli bir süre dinlemek zorunda kaldığımda öfke duymaya başlıyorum”, demişti. Dolayısıyla burjuvaziyi burnu havada olmakla, maddiyatçılıkla, önemsiz ayrıntılar içinde boğulmakla ve haketmedikleri yüksek statüye kolayca kavuşmalarından dolayı hedeflemek gerekir. On dokuzuncu yüzyılın doğurduğu ekonomik ve meritokratik statü sistemine karşı duruşlarını bu davranışlarla izah eden Fluabert, Stendhal ve benzer yazarların öğreticiliğini uzun ömürlü kılan bu yaklaşımdır.Tabii öfkemize sebep olan Kürt liderlerin,“burjuvaların” bolluk içinde yeme içme veya seyehatleri, değil. Bireysel kariyer ve menfaatleri için Kürtlerin bağımsızlığıda dahil her şeyi ayak altına almalarıdır. Yakalandıktan sonra ine ve ilaçlarla uyuşturulduğu ve halen kendine gelemediği iddia edilen Öcalan, bu işin baş aktörlüğüne soyununca siyasi tüccarlık, riyakârlık kuyruk oldu. Siyasetle, araştırmacılıkla alakalı, günümüzün insanları, özellikle yazarlık vasıflarına sahip olanların önemli bir kısmı, ki çoğu kendilerini devrimci, demokrat olarakta tanımlıyor, dönemin aydınları olarak bilinen söz konusu yazarların aldığı ayndınlanma riskini ne yazık ki alamadılar. Çoğu ticari bir kaygı ile yazmaya devam ediyor. Geriye gerçekleri konuşan yazan bir avuç insan kalıyor, onlarda tez elde hain ilan edilerek yaşamları zindan ediliyor. Vaziyet bu olunca siyasi tüccarlık palazlanıyor. Halk kitleleri aptallaştırılıyor. Toplumsal, ulusal gelişmelerin doğrultusu bulandırılıyor. Kısacası muhalif aklın kendini ifade etme zeminin olmadığı ortamlarda yaranmacılık günün siyaseti oluyor. Iki yüz yıl önceki yazarların duruşunu yirmi birinci yüzyılda işgalcı, sömürgecilere karşı nefret bilinciyle kuşanamayan yazar ve aydınların kaygı ve hedefleri ne olabilir? Sanat veya Sosyal bilimlerin her türü insan için, insan yaşamının daha sağlıklı, daha mutlu ve daha sorgulayıcı bir aklın gelişmesi için yapılır. Zaten eleştiri ve özelleştirinin’de ana hedefi bu değilmidir? Yoksa bir burjuvayı, diğerine yeğleme anlayışın kökleşmesi daha basit bir çelişki mi zanediliyor? Biz Kürtler mevcut argümanları ortak ulusal kurtuluş hedefi doğrultusunda kalıcı bir diyalog ve birbirimizle barışık bir zeminin oluşması için değerlendiremediğimiz için düşmanlarımıza karşı zayıf düşmüşüz çığlığımız bir şey ifade etmiyor. Açik ki söz konusu çelişkinin can damarı bir yanda dünyevi başarılara öte yanda duyarlılığa verilen değerlerin zıtlaşması oluyor.”Burjuva kafalılar doyumsuzlar, şan, şöhret ve ticari başarılar peşinde koşarlar.Toplumsal gelişmeleri yörüngelerine alarak insanları alıklaştırırlar. Böyle olunca, duyarlılık ya sıfırlanıyor yada tekelleştiriliyor. Her iki haldede İnsanın geleceği verimli olmuyor. Siyaset bilimini ve diğer sosyal bilimleri insanlığın hizmeti için yapanlar düşünceyi değerli kılmışlar. İnsanı güzelleştiren demokratik düşüncedir. Demokratik düşünce zıtlarıyla aynı ortamın paylaşımından dolayı arzulanan olmuştur. Bu idealler uğruna riskleri, ölümleri göze alma duyarlılığı olmasaydı dünyamız daha kötü, geleceğimiz daha ümitsiz olabilirdi. Her insanın doğasında erdemliliğe öykünme olduğu kadar zıtına dönüşmeninde bütün emareleri mevcuttur. Birincisi risklidir, ikincisi insanı tanınmaz kılan ve her sandalyede oturtan, önemli bir çoğunluğa sıkıntı, azınlık bir zümreye refah sunan mevcut sistem markajlıdır. Her sistem zıtını içinde barındırır, ekonomik, politik, teknik gelişmelerin seyrine göre biçim alır. Şimdi eski ile yeni çelişkisinin biteceğini kim iddia edebilir ? üretici güçlerle üretim ilişkisinin çelişkisi yok olabilir mi? Yönetenle yönetilen arasındaki uçurumun kapanacağından söz edilemeyeceğine göre, sosyolijik olguların işlevsizleştiği manasına gelen açıklamalar mantık işimidir? İşgalci ile işgal altında olanların durumunda nitel bir değişim olmadı diye bu eşitsizliğe teslim mi olalım !Federal Irak Cumhurbaskanı sayın Celal TALABANİ, “Bağımsız Kürdistan dönemi” bitti demesi akıl işimidir ? “Bağımsızlığı düşünenler hayalcıdırlar” tekrarını yenilemesi yaban bir belirleme değilmidir.? Sayın Talabani, durduk yerde bunları tekrarlamakla ve binlerce insanın anti patisini kazanmaktan başka, ne elde ediyor? Herkes bilmelidir ki; bitmeye yüz tutan Bağımsızlık dönemi değil, işgal ve sömürgecilik dönemidir. Eğer siz milli burjuva sürecinizi doğal yaşasaydınız belki bu sözleri ulu orta sarf etmeyecektiniz. Sayın TALABANİ CHE GUEVARA döneminin de bittiğini söylüyor. Kendilerini bu kavramları kullanmaya iten nedenleri gerçekten merak ediyorum. Dünya’da olduğu gibi, binlerce Kürt genci’de bu siyasal, sosyal mücadelede haklı olarak etkilenerek haksızlığa, Sömürgeciliğe savaş açtı. Bu genel manada yanlış değildir.Yanlış olan bu siyaset bilimini kendi ulusal kurtuluş ve bağımsızlığı için değerlendirememeleridir. Kaldıki mevcut Kürt gençlerinden biride kendileriydi. Şimdi ikide bir neyin karşılığında aynı kavramlar kullanılıyor? Görünen o ki Sayın TALABANİ’ epey yaşlanmış, son yıllarını’da Kürdistan Ulusal Kurtuluşun hizmeti için değerlendirmesi asıl arzumuzdur. Ayrıca bazı Kürt Hükümet yöneticileri Türklere sempati duyabilirler ama bunu Kuzey Kürdistanlılara empoze etmeye kalkışmaları doğru değil. Biz işgalcılarımızı iyi tanırız, bu hamurda neyin çıkacağını biliyoruz. Şayet sömürgecilerimizin niteliğinden bir değişiklik olursa değerlendirececeğimiz açıktır. Particilik oynamaktan kurtulmayan ve halen Kürdistan devlet çıkarlarını kendi parti çıkarlarının üzerinde görmeyen güneyli kardeşlerimiz bize iyi bir örnek oluşturamıyorlar. Asıl çelişkimiz bu olsada, sonuçta hepimizin birlik içinde birbirimizi anlamaya ve bir uzlaşı aklına ihtiyacımız vardır.[email protected]

Anonymous (not verified)

Sat, 03/28/2009 - 13:50

Aslinda Kürt lideri demek kolay, ama bu liederlik sevyesine ulasmak icin neler gereklidir?, size göre celal telabani bir kürtliderimi? talabani kürt sorunu ´bitti demesiylede bitmez ve basladi die dieyede baslamaz. celal talabani daha dogmadan bu Kürtmeselei vardi ve herzaman olacak,, yani Kurdistan Kuruluncaya kadar bu Dava devam edecek bu benim belirtim ve kanitim.. Bana göre Kürt liederi olan her kimse Kurdistanin bir ruya oldugunu söylenemez,, Aksine Kurdistan dan baska hic bir seyin cözum olmadigini ve Kurdistan Kurulacak diye herzaman dile getirmesi vurgulamasi lazim. bunu simdiye kadar tek Serok Barzani her zeman dile getiriyor Kurdistan hakkimizdir diye ve Kurdistanimizi kuracagiz diyor. Kurdistan bir Ruyadir bunu demesiyle Kurtlükle ahlakasi olmaz nasil bir kürtlideri olur onu bende anliyamadim,,, celal talabani güneyde senelerdir ugrasmis olabilir ama sonuc göstriyorki Kürtlükle ahlakasi olman bir mucadele sadece sahsi cikarlar icin verilen bir mücadeleyi göruyoru, Herzaman HHYildirim yazilarinda dile getirmisti Kuzey yi Guneye kurban edecekler ve bunu planliyorlar ama kimsenin fazla dikati cektini sanmiyorum. Tabi bunlar gercekten cok aciverici ve moral kirici aciklamalardir ama bunlar nasil böyle uzun mucelederden sonra böyle anlamsiz düsmanin istekligene Papaganlik yopiyorlar anlamak cok güc. aslinda Celal talabaninde öcelanin ifadesigibi Kürtlerin yüzüne atilan Ikinci büyük TOKATTIr,, bana göre Ama hic kimsenin Süphesi olmasin Kurdistan kuruyor ve Kurulacak yalniz biz Kurdistanin geleceyi gencler, iki yasli ihtiyarin sözune kanip bas egecemizi hic sanmiyorum, cünkü basta dedigim gibi Talabaniler ve Öcelanar olmadanda bu dava vardi, ve olacak.. Bu dava Kurdistan Davasidir ya Kurdistan Kurulacak yada Kurter yok Olacak! Welat

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.