Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 12 August 2009

Bugün´den aktarma

Kürt sorununda hükümetin kırmızı çizgileri
Kürt sorunuyla ilgili muhalefetin farklı tepkileri bulunurken hükümetin de kırmızı çizgileri mevcut.
Adem Yavuz ARSLAN yazdı...

Çözümün kırmızı çizgileri

Kürt sorunu merkezli tüm çalışmalarda onlarca çözüm yolu sıralanırken bir noktaya hep dikkat çekildi. Çözüm sürecinde 'seçilecek kelimelere, üsluba hatta ses tonuna bile dikkat edilmeli' çağrısı yapıldı.

Son birkaç günde yaşananlar endişeleri haklı çıkardı. Özellikle MHP'nin sert eleştirileri, DTP'nin makul çevreleri bile kızdıracak 'talepleri' ve benimsediği dil süreci her an tıkayabilecek türden.

Bahçeli'nin 'Türkiye sahipsiz değildir' ve 'Gerekirse dağa çıkarız' söylemiyle DTP'nin 'Öcalansız çözüm olmaz' ifadeleri aslında aynı noktaya hizmet ediyor: Çözümsüzlük.

MHP'nin Kürt sorununa bakışı ve çözüm yolları doğal olarak hükümetten farklı. Fakat çözüm sürecinde daha mutedil bir dil kullanmaları bekleniyordu. Bahçeli'nin siyaseten cazip ifadeleri daha büyük krizleri doğurmaya gebe. Buna karşın DTP de MHP'den aşağı kalır değil. DTP'li vekiller dönüp dolaşıp her konuyu Öcalan'a ve onun önerilerine getiriyor.

Kürt sorununun çözümü noktasında en kilit parti tartışmasız CHP. Fakat orada da kafalar karışık. Dün Ahmet Türk'le siyaset yapan Baykal bugün 'DTP eşittir PKK diyor.' "Çözüme karşı değilim ama ...' diye başlayıp en radikal eleştirileri yapıyor.

Hükümetin işi ise hiç kolay değil. Sorun büyük. Aktör ve faktör çok. Başbakan çömlekçi ve şemsiyeci iki damadı olan Nasrettin Hoca gibi. Her iki tarafın birden memnun olacağı bir formül neredeyse yok. Başbakan dün duygu yüklü bir konuşma yaptı. Referans noktalarını hatırlattı. Bakanları, milletvekillerini ağlatan konuşmayı sadece duygusal yönüyle almamak lazım. Satır aralarında izlenen yolun ipuçları var.

Aslında gelinen noktada umutlu olmayı sağlayacak çok şey var. Öncelikle kamuoyundaki hava pozitif. Olgunlaşan onlarca adım var. Bugün konuştuklarımızı 5 yıl önce konuşunca yargılanıyorduk.

Beşir Atalay koordinasyonunda çalışmalar sürüyor. Ekim başına kadar da devam edecek. Bu kapsamda toplumun her kesimiyle konuşacak Atalay. Çalışmalar sonunda sihirli formül içeren bir paket beklememek lazım. Kangren haline gelmiş bir sorun birkaç günde bir paketle çözülmez. Ama ortada bir iyi niyet beyanı var ve bunu da önemsemek gerek. Resmen ifade edilmiyor ama hükümetin kafasında bir yol haritası var. Süreçte daha da şekillenecek. Ama kırmızı çizgileri de yok değil.

"Nedir bu kırmızı çizgiler" dersek en başta anayasal birtakım düzenlemeler var. Kürt etkin kökenine Anayasa'da vurgu yapılması, Kürtçe'nin resmi dil olarak Anayasa'ya girmesi kırmızı çizgi olarak görülüyor. Onun yerine Kürtçe okullarda seçmeli dil olabilir, Kürt etnik kimliği yerine çok kültürlülüğü yansıtacak 'Türkiye Halkı' olabilecek.

Kırmızı çizgiler arasında 'Öcalan'a özgürlük ve siyaset hakkı verilmesi' var. Bu hiçbir şekilde kabul edilmeyecek. En fazla cezaevi şartlarının iyileştirilmesi olabilecek. Ayrıca Ankara, İmralı'yı muhatap da kabul etmeyi düşünmüyor. Özerkliği çağrıştıracak düzenlemeler yerine 2004'te Sezer tarafından veto edilen yerel yönetimleri güçlendiren tasarı ele alınacak.

Aslında bu noktada şunu da vurgulamak lazım. Hükümetin atmayı düşündüğü çok sayıda adım PKK'nın uç talepleri yüzünden hayata geçemiyor. Mesela koruculuk sisteminin rehabilitesi masada. Fakat Öcalan, bölgeden jandarmanın ve polisin çekilmesi, eski PKK'lıların da 'halk milisi' adı altında istihdamını önerince adımlar başka bahara kalıyor.

Kürtçe'nin kullanımı ve yaygınlaşması konusunda hükümet esnek denebilir. Öcalan'ın ortaya attığı, DTP'nin ısrarcı olduğu 'hakikatleri araştırma komisyonu' tarzı talepler ise bir başka kırmızı çizgi.

Özetle Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Hükümet bir devlet projesi olarak Kürt Sorunu'nu çözmeye çalışıyor. İyi niyet ve irade beyanı var. Sürecin başarısı için CHP başta olmak üzere MHP ve DTP dahil olmalı. Özellikle de MHP ve DTP'nin siyaseten cazip ama çözüme hiçbir katkı sağlamayan cafcaflı söylemlerden uzak durması şart. Yoksa Erdoğan'ın tabiriyle anneler çalan her telefonda daha çok gözyaşı dökmeye devam edecek.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.