Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 19 December 2008

Hamidiye Alaylari 1

...Seyh Ubeydullah,in Berlin Kongresinden haberi vardir ve ingiliz hükümetine bildirilmesi ricasiyla düsüncelerini belirtir. Kürtlerin kimi zaman iranli ve kimi zaman Osmanli hükümetleri tarafindan sömürülmesini, sikak asiretiyle olan sorununu, anilan hükümetlein Kürdistani islah etmekteki yeteniksizligini belirtiyordu.

Hamidiye Alaylari 1.

Hamidiye Alaylarini irdelerken ilk önce bu Alaylarin Osmanli hükümdari Abdulhamit tarafindan hangi sebeplerle kurulduguna bakmak gerekir.
O nedenle Hamidiye Alaylarinin kurulus yilini 1891 yilinda ilan edilen kurulu$ nizamiyesinden itibaren ele alirsak eger geriye yani 1840,lara kisaca uzanmakta fayda olacagini düsünüyorum.

1840,li yillar özellikle batili (abd) Misyonerlerin Kürdistan,a yogun bir sekilde yerlestikleri ve protestan daha sonrada Avrupali (italyan, Alman, Fransiz, Ingiliz) katolik din yayilmaciligi yaptiklari yillardir. Bu yayilmacilik özellikle 1839 yilinda ilan edilen Tazminat Fermani ile baslamistir. Osmanli devleti Kürdistani „islah“ etme yani dogrudan askeri ve mülki egemenligi altina alarak fransiz örneginden esinlendigi „eyalet“ yönetimi kurma cabasindaydi.Bu nedenle hizla Kürdistandaki beyliklere yönelip hegemonyasini saglamak istiyordu. Misyonerler bu tarihten sonra Osmanli devletinin onlara sundugu dokunulmazliklar sayesinde dogu vilayetleri denilen Kürdistan topraklarinda yogun bir kurumlasma cabasina girdiler. Öyleki ilk baslarda etkin olan ABD Misyonerlerinin yaninda Avrupali (italyan, Alman, Fransiz, Ingiliz.) misyonerlerde hizla bölgede misyon okullari istasyonlari kurarak bölge halki ile temasa gecmeye basladilar. Özellikle Hiristiyan olan Ermenilerle , Alevi, ezidi ve kizilbas Kürdlerle temaslari iliskileri cok daha sicak ve yogun oldu. Öyleki bir iki yillik kisa bir süre icersinde cogu Ermeni mezhep degistirerek katolik oldular. Hatta bazi Alevi –Kizilbas Kürdlerinde gizli katolik oldugu söyleniyor.

Tazminat Fermani Kürdistandaki Ermeni, Süryani ve Rumlari millet statüsünde kabul ettigi icin bu halklar özerk bir statüye kavusmuslardi ve misyonerlerin calismalarina serbestlik getirilmisti. Bir örnekle aciklarsam eger bu misyonerlerin bu tarihlerdeki rolü daha iyi anlasilacaktir saniyorum.

Bir Amerikan Misyonu olan ABCFM (American Boord of Commissionereers for Foreign Misssion) türkiye misyonu 1860 yilina geldiginde örgütlenmesini en üst seviyeye cikarip özerk yan örgütlenmelere sahip dört dala ayiriyor. Dogu- bati- Merkez ve Avrupa türkiyesi Misyonu seklinde örgütleniyor. Dogu Misyonu; musul, diyarbakir, Mardinde subeleriyle eski Asuriian Mission (Asur misyonu) ile Arapkir, Bitlis, Erzurum ve harputta faaliyet göstermis olan kuzey Ermeni misyonu(Northern Armenian Mission ) un bir cok subesini kapsiyordu. Bu bölgenin nüfusu 3 milyonun üzerinde hesaplaniyordu.1860 yilinda bu alana yerli calisanlarca yönetilen 36 istasyon (sube), 10 kilise cemeati, yaklasik 1000 (bin) kadin ve erkek protestan millet üyesi calisan, 869 erkek ve 2727 kiz ögrenciye sahip 48 ilkögretim okulu dahildi.Ana okul dili dogu mission,un kuzey yarisinda Ermenice, güney yarisinda ise Arapca idi (bn.: kuzey yaridan kast arapkir, bitlis, Erzurum ve harput olmali) harput ve Mardin,de birer ilahiyat okulu acmisti. (Isvicreli tarihci Hans Lukas Kieser,in Iskalanmis baris adli kitabi sayfa:91.) Tabiki bu aktardigim sadece Protestan misyonerlerinin durumunu gösteren bir örnekti. Avrupali diger misyonlarin calismalarinida hesaba kattigimizda Kürdistandaki yabanci faaliyetlerin ne kadar muazzam oldugunu okuyucu idrak edecektir.

1875-76 osmanli-sirp savasi, balkan savasi ve 1877-78 (93 harbi) olarakda anilan Rus-türk savasindan yenik cikan ve toprak kaybeden, tahta daha yeni cikmis olan Abdulhamit zora girmisti. Ayrica savasin getirdigi ekonomik sikintilar yüzünden devlet iflas esigindeydi. Bu kadar sikintilardan sonra Abdulhamit müslümanlarin arasinda itibar kazanmak icin Avrupalastirici reformlarin devleti ucurumun esigine getirdigini ileri sürerek yönünü müslümanlara dogudada Kürdlere yöneltti. Tazminat,in gerceklestirmeye calistigi müslüman-hiristiyan birlikteligi yerine farkli müslüman etnik guruplarin birlikteligi ön plana cikmisti.

Yukarida adini andigim savaslardan kisa bir süre önce cikmis olan Osmanli devleti ile Avrupali büyük devletlerin katildigi Berlin Kongresinde alinan kararlar Ermeni ve Hiristiyanlara daha büyük avantajlar sagliyordu. Ermeniler bu antlasma ile bundan böyle dayanabilecekleri bir uluslararasi hukuk temeli olusturuyordu. Berlin kongresindeki özellikle 61. maddesi insan haklarini ve özellikle din özgürlügünü garanti ederek „..Din özgürlügü misyonlar icin Protestanlastirma vizesi olarak hayati bir anlama sahipti.“ (H.L.Kieser, iskalanmis baris, sayfa.165) Misyonerlerin isvicreli tarihci Kieser,inde aktardigi gibi istedikleri sekilde din yayilmaciligi yapmalarini sagliyordu.

1878-79 daki bu gelismelere paralel olarak Seyh Ubeydullah Kürdistanda ayaklanma hazirliklari yapar. Seyh Ubeydullah Eylül 1879,da bir ayaklanma baslatir. Ancak askeri ve politik bir basarisizliga ugrar. Buna sebepde nasturilerin lideri Mar Simon,un ayaklanmayi daha önceden babiali,ye bildirmesi olarak gösterilir.Bu basarisiz ayaklanmadan sonra Ubeydullah osmanli temsilcileriyle anlasir, baska bir ayaklanma yapmayacagina söz verir ve bunun karsiligindada kendisi ve adamlari cezalandirilmayacaktir. Daha sonra Eylül 1880 yilinda iran sinirinda bulunan Mahabata bir saldiri yapar, mahabati istila eder, sonra gelen Iran kuvvetleri karsisinda tutunamaz ve Mahabadi terk eder.

Kürdistanda urmia,da bulunan misyoner Dr. Joseph Cochran a 5 Ekim 1880 tarihinde bir mektup yazarak niyetini bildirir. Seyh Ubeydullah,in Berlin Kongresinden haberi vardir ve ingiliz hükümetine bildirilmesi ricasiyla düsüncelerini belirtir. Kürtlerin kimi zaman iranli ve kimi zaman Osmanli hükümetleri tarafindan sömürülmesini, sikak asiretiyle olan sorununu, anilan hükümetlein Kürdistani islah etmekteki yeteniksizligini belirtiyordu. Bunun sonucu olarakta Avrupali devletlerin-Ermeni sorununa- oldugu gibi Kürtlerin durumuna bir arastirmayla ilgi göstermesini istiyordu. Sonundada Kürdistan liderleri ve sakinleri adina, „diger uluslarin sahip olduklari ayricaliklarla“ birlikte Kürtlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesini istiyordu.*(H.L.Kieser, Iskalanmis Baris, sayfa.184.)

Bir Sunni olan Ubeydullah, Rus carindan destek istemek suretiyle sultan-halifeye din temelinde duyduugu sadakate son vermeye hazir olmasi dikkat cekicidir.§(Kieser, sayfa.187)

Yukaridaki alintilardanda anlasilacagi gibi Seyh Ubeydullah tamamen milli bir dava adami olarak Kürdlerin uluslar arenasina cikmak istemis ve o ugurda mücadele etmistir.

Britanya,nin ve Iran,in baskisi nedeniyle Osmanli devleti onu cezalandirmak icin 1881 yazinda cagirir, ama 1882 dehakkari,ye geri göndermekten baska bir sey yapamaz. Kürdler üzerindeki gücünün farkindadir cünkü. Ama Ingiltere ve iran,in agirligi daha agir basar. Abdulhamit bu iki güclü devletle bir kriz yasamak istemez ve Seyh Ubeydullah,i Mekke,ye sürgüne gönderir. Seyh 1883 yilinda orada ölür.

04,03,2008

Ezdi Ser

Bir sonraki konu:
Hamidiye Alaylarinin kurulusu.

Anonymous (not verified)

Fri, 12/19/2008 - 21:21

Hamidiye Alaylari 2 ...Gemi$gezek 13 kasimda yagmalanacakti ama Dersim,in Kürt agalarinin ücü Mustafa, Diyap, Gaki agalar kasabaya gelip Türklere $unu söylediler: -Köyler Türkler tarafindan yagmalandi, ama biz Kürtlerin adi hep bu i$lerle anildigindan, bizim yaptigimiz söyleniyor. Bu kasaba bizim ticaretimiz acisindan cok önemli, eger kasabayi yagmalarsaniz, biz de sizin malinizi yagmalariz.- 15. kasimda kom$u Türkler kasabaya geldi, ama Kürtler kasabayi korudular. Gemi$gezek 2000 siginmaci icin siginak yeri olmu$tu... Hamidiye Alaylari 2. Kurulu$u: Tazminat,in ilanindan ve 1878 Berlin antla$masiyla hükme baglanan politik ve sosyal e$itligin verdigi avantajlar sayesinde Amerikali ve Avrupali misyonerlerin özellikle Dogu Vilayetleri adi verilen Kürdistanda Hiristiyan Ermeni, Süryani, Ezidi ve Alevi-Kizilba$ Kürtler arasindaki örgütlenme-örgütleme ! cali$malari büyük bir mesafe katetmi$ti. 1890,lara gelindiginde Osmanli devleti artik bir karar a$amasina gelmi$ ve Stratejisini degi$tirmeye ba$lami$ti. Yeni Strateji; Müslüman- Hiristiyan birlikteliginin geli$tirildigi Tazminat döneminin kapatilip, tehlike olmaya ba$ladigi acik görülen Hiristiyan örgütlenmelerinin artik „bagimsizlik sava$i „ icin silahlanmaya ba$layan düzeye gelmesinin verdigi endi$eleri yok etmek. Ermeni Hincak ve Ta$nak örgütleri Tazminat ve Berlin antla$malarinin onlara verdigi serbestlikler ve Misyonerlerin maddi-manevi destekleri sayesinde (Misyonerleri ABD ve Avrupali devletlerin bölgedeki resmi olmayan temsilcileri olarak anlamak lazim) güclenmi$ ve silahlanmi$lardi. Osmanli devleti kendisi icin tehlike olarak gördügü bu durumu bertaraf etmenin yollarini tarti$ti ve Abdulhamitin kayinbiraderi olan Erzincan,daki 4. Ordu,nun ba$indaki Mare$al Zeki Pa$a 1890 yilinda dogrudan pa$a,ya ve Sultana bagli (!) olan , Sultanin adina istinaden „Hamidiye“ adi verilen sünni, agirlikli olarak Kürtlerden* (Kieser, iskalanmi$ baris, sayfa.206-207) olu$an süvari birlikleri kurma cali$malarina ba$ladi. Özellikle * i$areti koydum cünkü Osmanlilar türkmen ve Arap a$iretlerindende bu birlikleri kurmu$lardi fakat türkler Ermeni soykirimi ile ilgili olarak bu alaylarin Kürdlerden olu$turuldugu tezini öne sürerek akillarinca Hamidiye Alaylari döneminde yapilmi$ olan katliamlari Kürdlere mal etmeye cali$irlar. Tarihci Kieser Alaylarin Kürt, türkmen ve arap a$iretlerden kuruldugunu kitabinda acikca yazar. 1891 yilinda kurulu$ nizammiyesi amac maddesinde „ yabanci saldiri ve tacizlerine kar$i muhafazasindan“ söz eder. Tarihci Kieser,in aktarimina göre Deklare edilen bu amacin arkasinda –belirgin ve sessiz- ba$ka hedeflerde bulunmaktadir. A$iretlerin (bn. Kürtlerin) askeri potansiyellerinin di$a, yani Rusya ve Iran,a kar$i kullanilmasi amaclaniyordu... -Kieser, iskl. Baris, sayfa 206- Bu $ekilde Kürtleri silahlandirarak ön cephede vuru$turarak, hem onlarin ulusal uyani$larini kirmak, hem onlari bu $ekilde askeri olarak gücten dü$ürmek, hemde din maskesi adi altinda Sultana bagliliklarini peki$tirmekti amac. Sultanin Kürtlerin diline, ulusal bilincine dü$manligi cok acikti. Cünkü, amerikali misyoner Alpheus N. Andrus,un Kürtceye cevirdigi Incil,i bile yayinlamasi engellenmi$ti. (Kürdistan ve Kürdlerle ilgili olan her$ey, Ermenistan ve Ermenilerle ilgili olanlar gibi, cok kati bir tabuya dönü$mü$tü.- aktr. Kieser, Barton,a mektup, tan) Hamidiye politikasi ilk etapta silahlandirmak, vergi muafiyeti saglamak, egitim ve özel (askeri) hukuk imkanlari tanimak, düzenli askerlik yükümlülügünü kaldirmak gibi ayricaliklar saglayarak, Sünni Kürt, türkmen ve arap asiretlerinin degerini artirdi. Alaylarin büyüklügü 515 ile 1152 ki$i arasinda degi$iyordu. Ba$larinda sultan iradesiyle miralayliga terfi ettirilen askeri ve hukuksal konularda sadece Erzincan,daki ordu komutanligina sorumlu olan a$iret liderleri bulunuyordu. (Kieser,in kitabindan) Genel bir ayaklanmayi amaclayan Ermeni eylemleri dogrudan devleti ve onunla ittifak icinde bulunan her $eyi hedef aliyordu.Genel olarak özerk olan, on yillardan beri devlete vergi vermeyen Kürdler ve Ermeniler tarafindan iskan edilen Sason bölgesindeki kaymakam vergi toplamak amaciyla Sason,a geldiginde o ve jandarmalari hakaretler ve a$agilanmalar e$liginde geri gönderilir. Sason Ermenileri ayrica Kürt göcebelerine yazin mera hakki tanimayi da redediyordu. Abdulhamitin talimatiyla Sason üzerine topcu destekli düzenli birlikler gönderilir ve direni$ kanli bir $ekilde kirilir ve Sason Ermenileri katliamdan gecirilir. Agustos 1894,te kirk köy yerle bir edilmi$ ve onbinden fazla insan öldürülmü$tü. Amerikan diplomasisi halen Amerikan college,leri (kolej) lehine bir irade cikarilmasi icin görü$melerin (Osm. devletiyle)devam ettigi gerekcesiyle onlardan Sason olaylari hakkinda dü$üncelerini kendilerine saklamalarini istemi$ti. Misyonerlerin Amerikan diplomati W. Terrel,e gönderdikleri mektuplar Hincak örgütünün olaylardaki etkisini, olaylarin kesin gidi$atini ve müslüman kurbanlarin (yani Osmanli ordusunun geli$inden önce ölen Kürtlerin) (!!!) sayisini karanlikta birakiyordu.(Kieser, sayfa.213.) Kieser, Sason ve cevresinde Ermeniler tarafindan katledilen Kürtlerin sayisinin karanlikta birakildigina vurgu yaparak orada magdur olanlarin sadece Ermeniler olmadigini, Kürtlerinde Ermenilerin magduru olduklarini söyler. Sason katliamindan sonra 1895,te Ekim ba$larinda Trabzon da katliamlar olur.Misyonerlerin kaynaklari Harput bölgesinde ya$anan katliamlarda kürtlerin yer almadigini ancak yagmalara katildiklarindan bahseder. 1896 da yayinlanan harput misyonu verilerinede dayanan Harput Vilayeti Toplu istatistigi, ate$e verilen 28.562 evden, 5.530 tecavüz vakasindan, 15.179 cebren islamla$tirma vakasindan 39.234 ölüden söz etmektedir.(Kieser,sayfa.287). Harputun güneyinde bulunan Garmuri Köyünde (Nahiyesinde) ya$anan yagma ve sonradan ya$anan katliamlar Köy acik ve bariz sekilde Türk Köyü- Nahiyesi olmasina ragmen sözde türk tarihcileri tarafindan bu yagmalarin Kürtler tarafindan yapildigi savunulmaktadir. Tarihci Kieser,in aktarimina göre Nahiye Türktür. Bu Nahiyenin ileri geleni Mahmut Aga,dir. Mahmut Aga Köyde bulunan Ermenilerden ellerindeki bütün para-altin gibi varliklarini alarak gecici bir nevi dokunulmazlik saglar. Sonrada kilic zoruyla onlari islamla$tirir ve sünnet ederler. 70-80 ya$indaki papazi direge baglayarak zorla sünnet ederler. Bu saldirilarin eleba$i, Garmuri Nahiye Müdürü Vekili Tahsin bey,in karde$i Kel Selo adinda bir Türktür. Harput Vilayeti ile ilgili daha detayli bilgileri vererek katliamlarin kaynagi hakkinda okuyucuyu biraz daha aydinlatmak istiyorum. Kürdistan,in (Dogu Vilayetleri olarak aniliyor) merkezinde bulunan Harput Mezereyle(mamuretülaziz) birlikte 1860,li yillarda yakla$ik 25.000 ki$ilik bir nüfusa sahipti. 8.000 nüfuslu Palu,8.000 nüfuslu Egin, 20.000 nüfuslu Arapkir,10.000 nüfuslu Divrigi, 40.000 nüfuslu Malatya bu vilayete bagliydi. Toplam nüfus 1871 verilerine göre dörtte ücü müslüman olan 100.000 ki$iydi. Halkin yakla$ik ücte birlik kesimini olu$turan Kürtler (yakla$ik 30.000 olmali)daglarda, Ermeniler ve Türkler de bilhassa alcak düzlüklerde (ovada) ya$iyorlardi. Harput,un merkezinde Türkler ve Ermeniler birlikte ikamet ediyorlardi. Harput misyoneri Rosby H. Wheler 1860,li yillarda $öyle diyordu; -kayalik yamactaki evlerde Türkler oturmaktadir. Türkler her zaman en güzel yerleri kendilerine ayirmaya cali$irlar.- (Kieser, safa.129) Kürtlerin bu yagma ve katliamlarla ilgisine cok güzel bir örnek te$kil edecek olan $u aktarma hic bir yoruma yer birakmayacak kadar aciktir.; Gemi$gezek 13 kasimda yagmalanacakti ama Dersim,in Kürt agalarinin ücü Mustafa, Diyap, Gaki agalar kasabaya gelip Türklere $unu söylediler: -Köyler Türkler tarafindan yagmalandi, ama biz Kürtlerin adi hep bu i$lerle anildigindan, bizim yaptigimiz söyleniyor. Bu kasaba bizim ticaretimiz acisindan cok önemli, eger kasabayi yagmalarsaniz, biz de sizin malinizi yagmalariz.- 15. kasimda kom$u Türkler kasabaya geldi, ama Kürtler kasabayi korudular. Gemi$gezek 2000 siginmaci icin siginak yeri olmu$tu. (Kieser, iskl. Baris. Sayfa.288) Bu bilgiler i$iginda olaylara baktigimizda 1890-99 yillari arasindaki katliamlarin kimler tarafindan yapildigi gün gibi ortada. Birde bunun Saray baglantisina baktigimizda bu kaliamlarin nereden, nasil ve hangi gerekcelerle böyle ardarda gercekle$tigini daha iyi görebiliriz. Bu katliamlara resmiyet kazandiran a$agidaki bilgiler her$eyi apacik göstermesi bakimindan dikkatle okunmalidir. 1893 Ocak ayi sonlarinda yildiz sarayinda Abdulhamit ba$kanliginda toplanan özel bir komisyon –insanlara silah saglayan,zararli yayinlar dagitan ve isyana te$vik eden Protestan misyonerlerin zararli faaliyetlerine- kar$i alinacak tedbirleri görü$mü$tü. Bu tedbirlerin neler oldugu sonraki aylarda pe$pe$e ba$layan Ermeni Katliamlariyla belli olmu$tu. Katliamlarin perde arkasindaki ki$i, katliam emirlerini veren , yöneten ki$i Abdulhamitin en güvendigi sadik adami Anadolu Islahati Umum Müdürü Ahmet $akir pa$aydi. Misyonerlerin anlatimlariyla Ahmet $akir pa$anin bazi idari reformlar gercekle$tirdigi $ehirlerde , o $ehirlere gidi$inden hemen sonra katliamlar oluyordu. Ayrica misyonerlerin görü$ birligi icinde oldugu bir dü$ünce daha vardi. O da istanbuldan gelen osmanli saray ajanlarinin $ehirlerde halk arasinda reform kar$iti propagandalar yaparak halki ki$kirtmalariydi, cünkü reformlarin uygulanmaya ba$lamasiyla beraber bu ajanlarda ortaya cikiyordu.(Brockes, sayfa 165vd.). Devam edecek. 07.03.2008 Ézdi $ér

Hamidiye Alaylari 3. Bu ya$anan Katliamlari on yil sonrasinda ya$atilacak olan Soykirim,in (1914-1915) bir provasi olarakda ele alabiliriz. Cünkü Abdulhamit,i tahttan darbe ile indirecek olan ve bu pogromlarin bizzat eleba$iligini yapmi$ olan ve daha sonra ittihak ve Terakki adli Pantürkist- Turanist akimin yaraticilari, yöneticileri olan Ordu komutanlari, bu ya$anan pogromlari daha büyük soykirimlari uygulamak icin bir sicrama tahtasi olarak kullanacaklardi. Hamidiye Alaylari 3. 1895-96 yilinda ya$anan katliamlarin ana sebebinin Rus-türk sava$i (93 harbi), Balkan sava$lari, Sirp-Türk sava$larinda ugradigi büyük toprak kaybi ve sava$tan zararla cikan Osmanli devletinin elinde tuttugu Kürdistan topraklarininda elden gidecegi korkusuyla ve sava$ sonrasi kabul etmi$ oldugu Berlin Antla$masinin Ermeni ve Hiristiyanlara sagladigi olanaklarin katliam di$inda ba$ka türlü önüne gecemeyecegini hesaplamasi nedeniyle ya$anmi$tir diyebiliriz. Zaten 1. ve 2. nolu yazimdada bu konu geni$ $ekilde ele alinarak Osmanli devletinin en üst seviyede bu katliamlari organize ettigi, yönettigi ve hatta bizzat uyguladigi tarihci kaynaklara dayanarak aciklanmi$tir. Nihayetinde Abdulhamit,in savunmaya yönelik, büyük devletlerin müdahalesine kar$i koyan islamciligi,teokratik sisteminde gösterdigi yerde kalmaya artik istekli olmayan bir milleti yok etmegi degil, „yola getirmeyi“ hedefliyordu. Diye aktariyor tarihci Kiesler. 1895-96 olaylari „Ermeni Milletinin topyekün ortadan kaldirilmasini amaclamadigi icin modern anlamda bir soykirim degildir.. 1895 katliamlari, kavramin muhteviyatina tekabül edecek $ekilde, arkasinda destekleyici devlet cikarlarinin bulundugu pogromlardi... Bu katliamlar Abdulhamitin Hanefi misyonerleri (!) ve dogrudan kendisine bir seyhler agi araciligiyla 1890,li yillardan bu yana yogun bir $ekilde te$vik ettigi islamci ruhtan kaynaklanmaktaydilar...“ diyor tarihci Kieser. (Kieser, sayfa 354-355.). Her ne kadar bu katliamlar modern anlamda soykirim tarifine uymuyorsada, buna yakin bir katliam oldugu kesin. Katliam ve yagma olaylarindan sonra sag kalmi$ olan Ermenilere, katliamlara Ermeni saldirilarinin neden oldugunu belirten bir aciklama imzalamak zorunda birakilmalari, Saldirilardan önce genelde Ermeni silahlarinin hile ile bizzat o Vilayetlerin en üst düzeydeki sorumlulari Vali ve Ordu kumandanlari tarafindan toplatilmasi, yine katliamlarin oldugu hemen hemen bütün yerlerde katliamlarin ba$langicinin ve sonunun BORAZANLARLA verilen i$aretlerle haber verilmesi, Bölgelerdeki katliam sorumlusu subay ve kumandanlarin hizla ba$ka yerlere terfi ettirilerek tayin edilmeleri, mesela Urfadaki olaylarda katliamlarin en üst sorumlulari olan; (jandarma subayi Hasan Bey ve Kumandan Nazif pa$a gibi) „Kieser,sayfa.336.“ Bu pogromlarin ba$indan sonuna kadar devlet tarafindan organize edildigini belgeliyor. Burada hemen $unuda kaydetmek gerekirki, Nazif pa$a 1876 yilinda Bulgaristanda yapilan Bulgar katliamlarinda sorumlu bir Pa$a olarak bir halkin nasil katliamdan gecirilecegi konusunda deneyim sahibi olmu$ bir Osmanli Pa$asiydi.! Kieser,inde aktardigi gibi Sason, Harput, Urfa, Istanbul, Egin , Erzurum, Trabzon Vilayetlerinde ve daha bir cok yerde yapilan katliamlar Türk hanefi mezhebinin yayginla$tirilmasinin birer araci yapilmi$tir. Van Vilayetinde Türk Osmanli düzenli birliklerinin yaptigi katliamlar her ne kadar Kürt düzensiz birlikleri Hamidiye Alaylarinin yardimiyla yapilmi$sada diger yerlerdeki gibi Hanefi mezhebinin yayilmasi olu$mami$tir. Sebebide Vanda ya$ayan nüfusun cogunlugunu Ermeni ve Kürtlerin olu$turmasindandir. Vandaki katliamlardan sonra cogunluk Kürtlerde oldugu icin Kürdler orada geli$me saglami$lar ve bölgede yogun bir Kürdle$me ya$anmi$tir. Bu ya$anan Katliamlari on yil sonrasinda ya$atilacak olan Soykirim,in (1914-1915) bir provasi olarakda ele alabiliriz. Cünkü Abdulhamit,i tahttan darbe ile indirecek olan ve bu pogromlarin bizzat eleba$iligini yapmi$ olan ve daha sonra ittihak ve Terakki adli Pantürkist- Turanist akimin yaraticilari, yöneticileri olan Ordu komutanlari, bu ya$anan pogromlari daha büyük soykirimlari uygulamak icin bir sicrama tahtasi olarak kullanacaklardi. (*) Hamidiye Alaylari 2. de sondan ikinci paragrafin ba$indaki; “Bu bilgiler i$iginda olaylara baktigimizda 1890-99 yillari arasindaki katliamlarin kimler tarafindan yapildigi gün gibi ortada.“ $eklindeki cümle yanli$ yazilmi$tir. A$agidaki gibi olacakti, düzeltir, özür dilerim. -“Bu bilgiler i$iginda olaylara baktigimizda 1895-96 yillari arasindaki katliamlarin kimler tarafindan yapildigi gün gibi ortada.“ 12.03.2008 Ézdi $ér

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.