İşkence cevabı
Kenan Evren diyor ki “ 12 Eylül 1980'de ki işkenceler bizim kontrolümüz dışında idi. Şimdi Adalet Bakanı özür diledi, 12 Eylül Bakanı da özür dileseydi.“
Unuttular galiba o zamanlar bunların bir sloganı vardı, işkencelerde ’Allah-Allah' diye feryat edenlere “ Sus ulan o..çocuğu, Allah izne ayrıldı, yerine biz bakıyoruz“ Şimdi buları tüm detayları ile cevaplıyorum.
Göktürk Tunçtürk
Adalet Bakanı M. Ali Şahin bir işkence sonucu ölüme sebebiyet verilmesinden dolayı, devrim yaparak çıkıp bu işkencenin olduğunu ifade edip milletten özür dilemişti.
Aradan kısa bir zaman geçti ki, 12 Eylül 1980 darbesinin baş mimarı Kenan Evren çıkarak, bakanın bu özrünün yerinde olduğunu vurgulayıp,
“ 12 Eylül 1980'de işkenceler bizim kontrolümüz dışında yapılıyordu. 12 Eylülün Adalet Bakanı da çıkıp özür dileseydi“
12 Eylül darbesinde anadan doğma şekilde ağır işkencelere maruz kalan ve diğer tüm işkenceleri, işkencecileri, işkenceci ekiplerin koordinesini bilen biri olarak, bu sözler karşısında şok oldum ve bu sözlere cevap vermekten kendimi alamadım.
İŞTE TARİHİ İŞKENCELER, İŞKENCECİLER GERÇEĞİ
12 Eylül 1980 darbesi olduğunda, öyle bir polis ekipleri koordinesi yapılmıştı ki, hiçbir günahı olmayan ne ülkücüsü ne solcusu bile ne gözaltından nede işkenceden kurulması mümkün değildi.
Çünkü polis ekipleri öyle bir oluşturulmuştu ki, Ülkücülerin hakim olduğu bölgelere militan solcu polisler, solcuların hakim olduğu bölgelere ise militan ülkücü polisler görevlendirilmişti.
Asıl önemlisi de, o zamanlar militan yakalayan ve örgüt çıkaran polis ekiplerine de “Para ödülü“ verilmekte idi.
Yani hayali suçlara, hayali suçluların bulunması ticareti resmen başlamıştı.
Bu ekipleri oluşturan da, Evren'in talimatı ile göreve getiren işkenceci başları Dürüst Oktay ve Zeki Kaman'dı.
ALLAH İZNE AYRILDI YERİNE BİZ BAKIYORUZ
Bu şekilde oluşturulan ekipler elma-armut toplar gibi semtlerde sözde militanlar alıp, işkencelere tabi tutulup, zorla imza attırılıp cezaevlerine konuluyordu.
Nasıl mı?
Evlerimiz den alındığımız saatler den itibaren gözlerimiz bağlanmakta idi, taaki 2 metre kareden az olan hücrelere konulma zamanımıza kadar.
Hücreye konulduktan sonra kapıya tabela asılırdı.
Tabelada ise şu sözler yazılmakta idi..
“ 3gün ekmek-su-tuvalet yasak“
4. gün gecesi ise gelip birisi kapıyı açar
Diğerleri büyük bir bez parçası ile arkadan gözlerimizi bağlarlardı.
“ Haydi, Köroğlu, gidiyoruz sohbete“ diyerek 6 kattan asansöre bindirip defalarca zemin kata indirilip çıkartılırdı.
Sonrası bir katta durulur ve bir odaya götürdüklerinde asker-polis numarası yapılırdı. “ Tamam, memur bey- tamam komutanım“ şaşırtmacaları. Oysaki bunlar hep aynı kişilerdi. Sadece işkence hanede küçük bir tiyatro oyunu sergileniyordu.
Sonra “Anlat bakalım“ numarası..Önüne, hiç aklına bile gelmeyecek suçlamalar konulmakta idi. ’Böyle bir şey yok' dediğinde ilk kelime ’soyun ulan'..Soyunmak zaten anadan doğma, çırılçıplak.
Zaten o andan itibaren işkencelerin ağırlığı başlıyordu.
Ayak parmaklarına elektrik kabloları bağlandıktan sonra, bir kova dolusu su dökülüyordu üzerimize. Amaçları elektrik daha iyi çarpsın diye.
Düğmeye basıldıktan sonra zaten ağır acılarla sadece ’ Allah-Allah' diye bağırabiliyorduk.
Bana ve diğer işkence mağdurlarına bu feryatlarımıza karşı ise tek bir slogan gibi cevapları vardı,
“ Sus ulan O...çocuğu..Allah 15 gün izne ayrıldı, yerine biz bakıyoruz“
Dakikalar sonra işkence durdurulduğunda ise zaten tüm vücut odun gibi olmakta idi. Onlar zaten yazdıklarını yazmışlardı zabıtlarına. Elimizden tutup imza attırmakta idiler.
Neleri imzaladığımızı ise 6 aydan önce öğrenmemiz mümkün değildi.
MAMAK ORAMANLARINDA İŞKENCE HANELERİ
İşkence çeşitleri sadece bunlar değildi. Filistin askısı, kemik kırma, parmak kırma, Nişanlını, eşini getirip karşında soyundurma.. Asit dökmeler. Vs.
Bunların hepsinden Konseyin haberi vardı. Cezaevlerine gönderilenler Askeri mahkemelerde bunları tek tek anlatmakta idiler.
Öte yandan Mamak Askeri Savcılığının ve Mahkemelerinin bulunduğu binanın etrafında koltukları sökülmüş ve adına “ Ameliyat hane“ dedikleri Minibüslerden oluşan işkence haneler oluşturulduğu gibi ,
Etraftaki ağaçların altında “ C5“ diye adlandırılan işkence çadırları kurulmuştu.
Yine Mamak Askeri Cezaevlerinde askeri gardiyanlara her gün el ve ayaklarımıza 20 jop vurma talimatı verilmişti.
Bunlardan Kenan Evren ve ekibinin nasıl haberi olmazdı?
Bakan kim ki çıkıp bunları konuşup özür dileyecek ti o zamanlar.
O Bakanı da, bu işkence hanelere misafir ederlerdi.
Şimdi özür dileme konusu açılmışken bir tek gerçeği aktarmak istiyorum
12 Eylül işkencelerin den dolayı milletten özür dileyecek bir tek kişi var ise o da Kenan Evren'dir. Çıkıp milletten özür dilesin ve bari ahir et'e gitmeden birazda olsa vicdanını rahatlatsın.
2008-11-10 14:14:51
Yorum Sayısı : 4 Yorum Yaz Tüm Yorumları Oku
Diken diğer yorumları 2008-11-10 16:36:14
12 eylul -devam 2
Eskisehir havaikmal askeri ceza evinde koguslarada solcular ve sagcilar birlikteydi. Yataktan cikmak yasakti.Gunde 3 ogun bulasik suyu misali yemekler ama garanti 3 ogun iskencesi caba sopa vardi. Yataktan cikmiyor yuzumuzu battaniye ile ortuyorduk.CUnku askerle gozgoze geldinmi yanina cagirip dipcikle veya kalin sopayla nerene dek gelirse vururdu.Tuvalet her iki saatte birdi.iskenceler genelde 24 saat araliksiz onemli mahkumlara yapilirdi.Sigara ile akletinin uzerinden deri yakma,cinsel organina manyeto baglama,filistin askisinda iskence, falaka,zincirle tavan altina asilma,ve kum torba gibi
--------------------------------------------------------------------------------
Diken diğer yorumları 2008-11-10 16:30:36
12 eylul - devam 3
Kum torbasi gibi dovulmek, sonrais ic kanama gecirmemek neredeyse imkansizdi.iskenceden cikani ranzasina getiren asker, birde donup kufreder -sira sizede gelecek..bilmem ne cocuklari derdi. Turkce disi konusma dua etme ibadet yasakti.Zaten buna yedigin sopalardan aldigin iskencelerden imkanda yoktu.Sadece beyninle dua eder, huzur ve kurtulus isterdin.Ceza evi bahcesine kurulan idam sehpalari ile mahkuma psikoleji baski yaparlardi> Bu yuzen bir cok mahkum aklini yitirdi.Kisaca anlatacak 12 eylulle cok sey var ama ulkemizde halen demokrasi ve adalet sistemi yok.
--------------------------------------------------------------------------------
Diken diğer yorumları 2008-11-10 16:02:11
12 eylul
Sokaktan dugune giderken alinmamiz 11 eylul aksami saat 8:00 civariydi.O gun bir arkadasimizin dugunu vardi evleniyordu. Polisler ekib aracina aldiklarinda bize sorduklari ilk sey bekciyi neden vurdunuz. Hangi bekci kimin bekcisi der demez, sagdan soldan gelen yumruklarla ben ve arkadasim sersemledi.Emiyette o gece falakadan sonra indirildigimiz nezarethenede kimse yoktu.Saatler 5 gosterdiginde ayakta duracak yer kalmamisti.Tek tek alinan bizler sonrasi askeri cez evinin bahcesinde sira sopasi ile baslayan bir olumcul belirsiz yasam.