[b]KUKM Dinamik ve Yedeklerinin Parcalanmasi - TC'nin Dalga (Kürt) Kiran Faaliyetleri[/b]

Kürd halki kadar özgürlügüne ve bagimsizligina düskün bir halk daha dünyaya gelmemistir. Vucudu bes (5) parcaya, insanlari tüm dünya ülkelerine dagitilmak üzere darmadagin edildikleri halde, Kahraman Kürd halki hala bu özgürlük ve bagimsizlik mücadelesini devam ettirmekte ve Kürd düsmanlarinin bütün oyun ve planlarini alt-üst etmektedir. Bu kadar uzun yillar almasina ragmen, sanli ve serefli Kürt milleti, özgürlük azmi ve mücadelesinden kil payi kadar taviz vermemistir.

Bu yazimizda kisaca TC tarihinde KUKM eylemlilikleri ile ilgili 1920-1977 yillari arasindaki dönemin önemli gelismelerine kaba ve anahatlariyla deginecegim. Cünkü su an icine girdigimiz siyasi cikmaza verebilecegimiz cevap bu dönemin iyi anlasilmasina, iyi kavranilmasina baglidir. Tarihimizi, gecmisimizi tam bilmiyorsak, ne su anki nesnel durumumuzu ve nede yakin gelecegimiz hakkinda saglikli bir cevap sahibi olamiyacagimiz bir hakikattir.

Bizden önceki kusaklar, ana, baba ve dedelerimizin cogu, icinde bulunduklari elverissiz ve zor sartlar itibariyle, böylesi bir imkandan yoksun idiler. Ama bizim, tarihimizle ilgili yeni elde ettigimiz, ulastigimiz bilgileri ve yasadiklarimizi ve gördüklerimizi su an mücadele alanlarinda olan genc kusaklara aktarma imkanimiz sonsuzdur ve bu görevi yerine getirmemiz, bizim en asli görevlerimiz arasindadir.

Her Kürd uyanis ve baskaldirisinin karsisinda durabilmek icin sürekli hazirlikli olarak ancak yasayabilecegini bilen TC devleti, kuruldugu günden beri Kürdlere karsi calismalarinda hicbir zaman eli bos durmamistir. Bu Kürd ve Kürdistan kaygisini biraz olsun giderebilmek icin, herzaman cok yogunluklu bir karsi koyma hesaplari ve hazirligi icinde olmustur.

TC devleti kuruldugu 1920'li yillarin basindan ta günümüze kadar hep Kürd ve Kürdistan kaygisi ile yasamistir.

Bu psikolojik sendromun bir sonucu olarak TC devleti hayatin her alaninda Kürtlere yönelik, Kürdistana yönelik gizli ve acik bir eylemlilik icinde olmustur. Bu tür anti-Kürd ve anti-Kürdistanî acik TC faliyetlerini her Kürdistanli yakindan tanimaktadir. Fakat TC devletinin gizli anti-Kürd ve anti-Kürdistan faaliyetlerini ise, hemen hemen hicbirimiz bilmemekte ve tanimamaktayiz. Bu tür gizli anti-Kürd ve anti-Kürdistan gizli devlet calismalarini bilmek icin, ancak devletle birlikte calismak, devletle birlikte bu anti-Kürd ve anti-Kürdistan faaliyetlerine fiilen katilmis olmak gerekir. Böyle bir kürdün de aramizda olmadigina göre, o zaman TC devletinin bütün bu gizli anti-Kürd ve anti-Kürdistan faaliyetleri hakkindaki bilgileriniz ya sifir bir düzeydedir veya sifirin altinda da bir hic düzeyde seyretmektedir.

Ancak, bazi sosyal ve siyasal olaylar bize bilimsel yollarla, bazi ipuclari, birtakim önsezi ve hatta dogruya cok yakin bilgiler verebilmektedir.

Siyasetin bir bilim oldugunu unutmamak gerekir. Bütün müsbet bilimlerin temel yöntemide matematik ve felsefedir.

Siyaset bilimine göre elimizde dogrulugu hicbir sekilde süphe götürmeyen bir veri vardir: TC devletinin anti-Kürd ve anti-Kürdistan faaliyetlerinin sürekli ve yogun uygulayici bir güc oldugu gercegidir.

Bu bize denklemimizin en temel verisinin bir ayagini/tarafini vermektedir. Simdi bize görev denklemin ikinci verisini bularak, bu soruyu matematik temel bilimiyle, denklem yoluyla cözmek kaliyor.

Acaba ikinci denklem verisi ne olabilir? Birincisi cok acik bir sekilde bilinen ve kabuledilen TC devletinin anti-Kürd ve anti-Kürdistani özelligi olmasidir, ikinci denklem verisi de elbetteki Kürtlerin TC devletine karsi yürüttükleri zorlu ve uzun özgürlük ve bagimsizlik mücadelesidir.

Simdi denklemi cözmeye geldi sira.

Eger KUKM cözümü cok rahat bir soru olsaydi, temel verilerini buldugumuz denklemimiz de rahat bir sekilde cözülmüs olurdu. Ne yazikki KUKM problemi ve cözüm yolu öylesine zorlu, ve zorlu oldugu kadarda bugün icinde bulundugumuz sürecte hedefleri TC devletinin tam istedigi gibi zorlu bir sekilde bulandirilip yolundan saptirilmaya götürülmüstür.

Yukarida degindigim 1920-1977 yillari arasindaki gelismelere kisa bir göz attiktan sonra, siyaset bilimi ve matematik ve onun bilimsel soru cözüm yollarindan birisi olan denklem ve denge fenomenine tekrar dönebiliriz.

Cagini doldurmus ve daha önemlisi de Avrupaya karsi savasta kelimenin tam anlamiyla yenilmis Osmanli Imparatorlugu yikilip kül olunca, TC devleti dönemin en önde gelen belli iki Emperyal devletlerin; Ingiltere ve Fransa'nin ekonomik ve siyasi hesaplarina göre yeniden kurdurulmus oldu. Bir bakima TC bu iki devletin yetmesi olarak tarih sahnesine cikti.

Bu yeniden yapilandirmada Kürtlerin ulusal cikarlari tam gözardi edildi bu her iki emperyal güc tarafindan.

Kürtler bu duruma karsi 1925'te cevap verdiler. Ama TC devletinin bir provakasyonu sonucu erken baslatilan Seyh Said Hareketi, yine bu devletlerin aktif yardimlariyla bastirildiktan sonra, Kürtler onyillarca süren büyük bir sindirme ve soykirima ugratilma harekatiyla karsi karsiya kaldilar.

Bundan sonra gelisecek olan en kücük bir Kürd ulsal hareketliligi, Seyh Said Hareketi olumlu veya olumsuz etkisini tasiyacakti. Ve bu ta 1970'li yillara kadar hemen-hemen süresiz bir sekilde devam edecekti.

Bu tarihten sonra 1930'lar ve hatta 1940-1950'lerde yani Dersim, zilan ve Agri Kürd Harekat'larina varana dek, Kürtlerin ulusal bilinci daha bir bilendi. Ne yazikki TC devleti, yine bu kendi dis destekcilerine dayanarak, bu Kürt Ulusal hareketlenmesini de kanla ve katliamla bastirdi.

Yil 1960'lara gelindiginde, bir baska hak-hukuk-adalet adina baskaldiri olan uluslararasi sol dalgalanma yogun döneminde Kürd gencligi daha bir fazla aktiflesmeye hareketlenmeye basladi.

Birdizi Kürd genclik ve aydin hareketlenmeleri gözlemlenmeye baslandi.

Yil 1970'lere gelindigindeyse, Kürt gizli siyasi örgütlenmeleri olusmus, KUKM ve bilinci doruga ulasmisti.

Kürt ulusal bilinclenmesi 1970'lerin basinda tam doruga cikmisti. Iste tam bu yillarda, 1974-1977 gibi üc kisa yilda, TC Abdullah Öcalani ortaya saliverdi ve ona PKK'yi kurdurtu.

Iste tam burada TC devleti yillarin anti-Kürd ve anti-Kürdistan deneyimlerinden cikardigi tecrübeleriyle, bir Kürd (dalga) Kiran programi hazirlamisti.

Bu programin adi Abdullah Öcalan ve PKK'den baska birsey degildi.

Bu dalga (Kürd) kiran hareketin nasil olusturuldugu yillardir Kürd yurtsever basin ve yayininda tartisilmaktadir.

Bunu gizleyemeyecegini anlayan TC devleti, Abdullah Öcalan ve PKK adli basarili programini kurtarmak icin, Ergenekon örgütlenmesi denilen bu tür faaliyetleri yürüttügü örgütlenmelerden birisi olan bu örgütünü, Ergenekonu aciga vurmak, desifre etmek zorunda kaldi. Bundan dolayidirki biz, bu son haftalarda Öcalan'in Ergenekon örgütüyle olan iliskilerini TC basininda okuyabildik.

Durum bu iken, halkimizn özgürlük ve bagimsizlik mücadelesine en büyük darbe, genclerimizin beyni yikanarak, onlari Apocu ihanet hareketi elemanlari haline getirip, KUKM dinamik ve yedeklerinin heba edilmesi felaketiyle karsi karsiya getirilmis bulunmaktayiz. Cünkü Apoculuk Kürt ve Kürdistan özgürlügü,adina (!) Kürt ve Kürdistan özgürlügü ile ilgili herseyi engelleme hareketidir.

Bunu nasil becerdiklerine gelince, en basta yalan ve demagoji yoluyla yaptiklarini gözlemlemekte oldugumuzu üzüntüyle belirtelim.

Bu yalan ve demagojinin basinda da, özellikle Kürd kani ve caniyla ancak kurulabilen bugün TC devletine hizmet eden bir kurum haline getirilen ROJ TV araciligiyla, bu genc kusaklarimizin damagi Apocu ihanet zehiriyle zehirleme olayi her gecen gün daha da yogunlastirilarak yapilmaktadir.

Baslica yalan da Apo'dan PKK'den önce Kürtlerin kendini tanimadigi yalan ve demagojisidir.

Iste bu büyük yalan ve demagojiye biraz olsun cevap verebilmek icin bu yaziyi kaleme aldim.

23-7-2008

Cemsîdê Kurdistanî

[i]DEVAM EDECEK[/i]