Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 14 July 2008

süre önce Öcalan'ın saçlarının zorla kazıttıldığını avukatlardan duyduk. Sanırım ilk kez bu böyle bir uygulamaya maruz kalıyor. Böyle bir uygulama Kürtlerde infial yaratması gerekirken, sadece verilen demeçlerle yetinildi. Orada benim dikkatimi çeken en önemli nokta ise şuydu. Öcalan son bir kaç haftadır 'beni tasfiye etmek istiyorlar, beni tasfiye edecekler' diyor. Peki Öcalan'ı kimler tasfiye etmek istiyor?

Cihan Serhat

Bilindiği gibi Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan 15 şubat 1999 tarihinde ABD ve İsrail gizli sevislerinin ortak düzenledikleri bir operasyonla Türkiye devletine teslim edildi. Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişi konusunda dönemin başbakanı Bülent Ecevit başta olmak üzere herkes şaşkındı. Ne amaçla getirildiği bilinmiyordu. Aradan dokuz yıl geçti. Türkiye'de çok ciddi gelişmeler oldu. Eski hükümetlerin bir çoğu siyaset arenasından silindi. Ve AKP dönemi başladı. AKP her ne kadar siyasette yeni olarak kendisini gösterse de biraz ileriye baktığımızda çok uzun yıllara dayanan bir çalışmayla iktidara geldiğini görebiliyoruz. Bir nevi şu anki AKP iktidarı tamamen Fetullah Gülen ve ABD'nin destekleği bir iktidar olarak algılamak daha doğru olur. Peki ABD neden islamcı bir anlayışı desteklesin ki? Başı islamcılarla beladayken neden islam geleneklerine bağlı bir hareketi destekleyip güçlendirsin ki? Bana göre bunu iki temel nedeni var. Birincisi soğuk savaş döneminde, yani ABD ile Sovyetler arasında sürekli yaşanan çatışmadan kaynaklı Komünizmi zayıflatmak için Fetullah Gülenle işbirliği içine girdi. Gülen cemaati Orta Asya, yani Türki Çumhuriyetlerinde çok sayıda eğitim kurumları açtı. Bir yanda eğitim kurumları oluştururken diğer yanda da yeşil sermaya çevreleri ile iş birliğine girdi. Zamanla Türkiye'de ki başta Emniyet teşkilatı olmak üzere bir çok kilit noktaya kendisine yakın isimleri yerleştirdi. Mit çevresini de çok ciddi bir şekilde denetimine aldı. AKP iktidarı bu çalışmanını ürünü olarak ortaya çıktı. Radikal islamın yerine ılımlı islam anlayışı benimsendi. İslami sermayeyi bir araya getirip adına yeşil sermaya konuldu. Bu gelişmeler ABD'inin de işine geldi. Hem sosyalizim tehlikesi ortadan kalktı. Hemde ABD'nin ortadoğudaki amaçlarına hizmet etti. Gülen cemaati ile AKP bu sebeplerden kaynaklı ABD tarafında kabul görüldüler. Türkiye'deki bu gelişme aynı zamanda Ergenekon çevresi ile MİT çevresini karşı karşıya getirdi. Her iki taraf birbirini bertaraf etmeye çalıştılar. Ta ki çatışmalar su yüzüne çıkana dek. ABD kendisine engel olanları tasfiye ediyor. Öcalın'ı da bu amaçla yakalatıp etkisiz hale getirmek istemişti ABD.

Bilindiği gibi Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan 15 şubat 1999 tarihinde ABD ve İsrail gizli sevislerinin ortak düzenledikleri bir operasyonla Türkiye devletine teslim edildi. Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişi konusunda dönemin başbakanı Bülent Ecevit başta olmak üzere herkes şaşkındı. Ne amaçla getirildiği bilinmiyordu. Aradan dokuz yıl geçti. Türkiye'de çok ciddi gelişmeler oldu. Eski hükümetlerin bir çoğu siyaset arenasından silindi. Ve AKP dönemi başladı. AKP her ne kadar siyasette yeni olarak kendisini gösterse de biraz ileriye baktığımızda çok uzun yıllara dayanan bir çalışmayla iktidara geldiğini görebiliyoruz. Bir nevi şu anki AKP iktidarı tamamen Fetullah Gülen ve ABD'nin destekleği bir iktidar olarak algılamak daha doğru olur. Peki ABD neden islamcı bir anlayışı desteklesin ki? Başı islamcılarla beladayken neden islam geleneklerine bağlı bir hareketi destekleyip güçlendirsin ki? Bana göre bunu iki temel nedeni var. Birincisi soğuk savaş döneminde, yani ABD ile Sovyetler arasında sürekli yaşanan çatışmadan kaynaklı Komünizmi zayıflatmak için Fetullah Gülenle işbirliği içine girdi. Gülen cemaati Orta Asya, yani Türki Çumhuriyetlerinde çok sayıda eğitim kurumları açtı. Bir yanda eğitim kurumları oluştururken diğer yanda da yeşil sermaya çevreleri ile iş birliğine girdi. Zamanla Türkiye'de ki başta Emniyet teşkilatı olmak üzere bir çok kilit noktaya kendisine yakın isimleri yerleştirdi. Mit çevresini de çok ciddi bir şekilde denetimine aldı. AKP iktidarı bu çalışmanını ürünü olarak ortaya çıktı. Radikal islamın yerine ılımlı islam anlayışı benimsendi. İslami sermayeyi bir araya getirip adına yeşil sermaya konuldu. Bu gelişmeler ABD'inin de işine geldi. Hem sosyalizim tehlikesi ortadan kalktı. Hemde ABD'nin ortadoğudaki amaçlarına hizmet etti. Gülen cemaati ile AKP bu sebeplerden kaynaklı ABD tarafında kabul görüldüler. Türkiye'deki bu gelişme aynı zamanda Ergenekon çevresi ile MİT çevresini karşı karşıya getirdi. Her iki taraf birbirini bertaraf etmeye çalıştılar. Ta ki çatışmalar su yüzüne çıkana dek. ABD kendisine engel olanları tasfiye ediyor. Öcalın'ı da bu amaçla yakalatıp etkisiz hale getirmek istemişti ABD.
Erkenekon İmralıyı denetiminde tuttu

ABD Orta Doğu'da daha rahat hareket edebilmesi ve planlarını bir bütün olarak hayat geçirebilmesi için Öcalan'ı Türk devletine teslim etti. Başta dönemin hükümeti olmak üzere herkes şaşkınlık içindeydi. Durumun vehametini daha sonra anlıyorlardı. ÖCalan İmralı'ya getirildikten sonra sözüm ona devletin bekasını savunan Ergenekon çevresi harekete geçti. Ve İmralı'yı kendi kontroluna aldı. Tam da bu süreçte Kürt hareketi açısında yepyeni bir sayfa açıldı. Yeni bir dönem başladı. Öcalan'ın İmarlı savunmalarında dile getirdiği Demokratik Cumhuriyet tezi Kürtleri Mustafa Kemalle barıştırma çabaları, o günden beri devam ede geliyor. Neden böyle oldu? Öcalan ABD'nin ne yapmak istediğini çok iyi gördü. Ergenekoncular ABD'nin ne yapmak istediğini gördükleri için İmralıyı kendi denetimlerinde tutmak istediler. Şu anda Ergenekon törür örgüt üyeliğinde dolayı cezaevine konulan paşalar başını çekiyorlardı. Öcalan da kendileriyle 2002 yılana kadar görüştüklerini belirtiyor. Yani Öcalan'ı sorgulayan ekip Ergenekon çevresiydi. Demokratik Cumhuriyet Mustafa Kemal'i Kürtlere sevdirme, bağımsız Kürdistan'dan vazgeçme, hatta Güneyde oluşacak bağımsız bir Kürdistan'ın oluşumunun da engellenmisi için İmralıda çok ciddi tartışmalar yada pazarlıklar yapıldı. Söz konusu görüşmelerin içeriği hiç bir zaman kamuoyuna yansımadı. İmralı sürecine kadar bağımsız Kürdistan'da ısrar eden PKK hareketi bir anda rotasını değiştirerek Demokratik Cumhurriyet tezini ön plana çıkartmaya başladı. Kemalizim yerden yere vuruluyor, mahkum ediliyordu. Ancak imralı sürecinden sonra bunların hepsi ters yüz edildi. Demokratik Cumhuriyet Kürtlerin temel amacı haline getirildi. Bağımsız Kürdistan'dan tamamen vazgeçildi. Hatta zaman zaman çok iyi bir şekilde teorize edidi. Devlet kurmanın doğru olmadığı belirtilerek mevcut olan devlet yapılanmaları ise anti demokratik olduğu dillendirildi. Oysa Kürt halkı için en kötü devlet devletsizilikten daha iyiydi. Güney oluşumuna her zaman karşı çıkıldı. ABD ve İsrail oluşumu olduğu dile getirildi. Bunlarin hepsi imralı ekseninde formüle edilerek sunuldu. Bunların bir çoğu taktik olarak yorumladı. Bir yere kadar doğru denebilinir. Çünkü Öcalan derin devletin etkisini çok iyi biliyordu. Daha çok Kürt sorununu o çevreyle tartışıp çözmeye çalışıyordu. Onun için çok büyük tavizler verildi. Bunca zaman heba oldu.

İdamın kalkmasını ergenakoncular mı istedi?

İmralı süreciyle birlikte başlayan gelişmelerde PKK güçlerinin sınır dışına çekilmesi, tek taraflı uzun süre eteş kes ilan edilmesi Türkiye'de de olumlu bir havanın esmesine neden oldu. Az da olsa bazı adımlar atıldı. Bunların en önemli olanı ise 2002'de DSP ve MHP koalisyon hükmetleri idamı kaldırmalarıydı. Oysa bu her iki parti de Öcalan'ın idamı üzerine iktidara gelmişlerdi. Peki ne oldu bu kadar idamı savunucusu olan bu iki parti el birliği yapıp idamı kaldırmışlardı? Bu Öcalan'ın yaşaması için bir güvence miydi? Ya da Demokratik Cumhuriyeti savunma, Kürdistan'dan vazgeçme, Mustafa Kemal'ı Kürtlere sevdirme karşılığında yapılan bir pazarlık soncu ymuydu? Öcalan, bir kaç hafta önceki görüşme notlarında dikkatimi çeken bir konuya değinmişti. 'Bana daha önce gelip diyorlardı ki niye konuşmuyorsun, neden kendi fikirlerini belirtmiyorsun' bak işte konuşuyorum konuştuğum zamanda hücre cezası alıyorum' şeklinde bir serzenişte bulunmuştu. Ama kimler Öcalan'ın ne için konuşmasını istiyorlardı, hangi konularda görüş belirtemesini istiyorlardı?

Öcalanın saçlarını kimler kazıttı?

Bir süre önce Öcalan'ın saçlarının zorla kazıttıldığını avukatlardan duyduk. Sanırım ilk kez bu böyle bir uygulamaya maruz kalıyor. Böyle bir uygulama Kürtlerde infial yaratması gerekirken, sadece verilen demeçlerle yetinildi. Orada benim dikkatimi çeken en önemli nokta ise şuydu. Öcalan son bir kaç haftadır 'beni tasfiye etmek istiyorlar, beni tasfiye edecekler' diyor. Peki Öcalan'ı kimler tasfiye etmek istiyor? Şüphesiz Ergenakonu tasfiye etmek isteyen çevreler Öcalan'ı da tasfiye etmeye çalışıcaklardır. Kürt sorununu kendi denetimlerine alıp çizgilerine çekmeye çalışıcaklardır. Tasfiyeciliğin başını da ABD çekiyor. Eğer AKP ya da ABD Ergenakoncuları bir bütün olarak tasfiye edebilirse, İmralı sistemini de mutlaka değiştireceklerdir. Öcalan'ın saçlarının kazıtılması bu gelişmelerle bağlantılı olabilir. Bundan sonra ki sürece bakacağız. Başta Kürt halk önderi Öcalan olmak üzere, PKK'nin stratejisinde bir değişiklik olabilecek mi.? Yoksa Demokratik Cumhuriyette ısrar mı edilecek? İleri ki tarihlerde daha net olarak hep beraber göreceğiz.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.