Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 3 June 2008

Paris Kürd Enstitüsünün hazırlayıp imzaya açtığı ve 1000 kişinin imzaladığı “TÜRKİYE'DE KÜRT SORUNUNA BARIŞÇIL ÇÖZÜM ÇAĞRISI uluslararası bazı yayın organlarında yayınlandıktan sonra ve hatta öncesinde bir çok Kürd aydını ve politikacısı tarafından haklı olarak tartışmaya vesile oldu.Metnin içeriği ve hazırlanış biçimi ile ilgili itiraz noktalarımı 04.05.2008 tarihli makalemde ifade etmiştim.Bu düşüncelerimi halende koruduğum için burada tekrar etme gereği duymuyorum.

İmza kampanyasına ilişkin olarak tekrardan yazmama , Rızgari Online ve daha başka Kürd yayın organlarında yer alan bazı ’duygusal' da diyebileceğim, bazı abartılı değerlendirmeler vesile oldu.

Metnin içeriğini eleştiren politikacılarımızın ağırlıklı bir kesimi bu metnin TC egemenlerini rahatsız etmediği ve hatta böyle bir açıklamanın Türk Genelkurmayı' nı sevindirdiği yönündedir.

Rizgari Online yazarlarından sayın Yaşar Karadoğan ise, bunlara ilaveten kampanya' da Fransa' nın rolü ve Fransa' nın genel olarak Kürdistan politikasını da masaya yatırmış.

Sayın karadoğan' ın iki bölümden oluşan makalesinde kafasının bazı konularda karışık olduğunu düşünüyorum.

Şöyleki: Karadoğan bir yerde demektedir ki: ’Bu ilan büyük ihtimalle Ankara'da hazırlanmış ve Kendal Nezan'a da iletilmiştir.

Bir başka yerde ise bunu tekzip eder bulduğum ’Fransa'nın Türkiye ile ilgili ihtilaflarının çözümünde Kürd sorununu bir yem olarak kullanmak istemesi onun emperyal karakterine, Kürdistan'ın bölünüp paylaşılmasında oynadığı role çok uygun düşmektedir.

Fransa'nın Türkiye'nin AB üyelik sürecinde izlediği karşıt politika da Kürd ve Kürdistan sorununun çözülmesini istediği için değil, Türkiye'nin üyeliğini kendi çıkarlarına aykırı bulmasıyla ilgilidir.' Saptaması yapmaktadır.

Bu iki değerlendirme, mantıken birbirini dışlamaktadır.

Türkiye, AB Üyeliğine karşı çıkan, yada engeller çıkaran Fransa' nın eline neden malzeme versin ki?

Bana kalırsa bu metin, Fransa ve paralelinde düşünen Avrupalı siyasetçilerin Paris Kürd Enstütüsü üzerinden, yürüttükleri bir kampanyanın aktivitelerinden birisidir.

Avrupadaki iktidarların Türkiye ile olan çelişki ve güç çatışmalarında Kürd sorunu başta olmak üzere, hemen her sorunu kendi politikalarına alet etmeye çalışmaları gayet anlaşılır bir siyasi reflekstir. Burada Kürdleri ilgilendiren taraf, 'atla-Katır' ın ’ tepiştiği' bu siyasi arenada, iki tarafın da darbelerinden korunmak ve çatışmalı ortamdan kendi lehine yararlanmasını bilmektir.

Karadoğan makalesinin bir bir başka yerinde de: ’İlanda dile getirilen görüşler Kürd ve Kürdistan sorununu ülke temelinde, ulus temelinde ele almıyor. Bu sorunlara AB'nin bireysel haklar çerçevesinde çözüm bulunmasını öne sürüyor. Yani ’vatandaşlık' ekseninde ele alıyor.
Zaten Türkiye'deki devlet yetkilileri de soruna böyle bakmıyorlar mı?' demektedir.

Metinde Kürdistan kavramının geçmediği doğru olmakla birlikte, metnin bütünlüğü ve ileri sürülen talepler bağlamında düşünüldüğünde büreysel hakların oldukça ötesinde ifadeler söz konusudur. Örneğin “Bizler, komşularımız ve kardeşlerimizle aynı haklara sahip olmak istiyoruz.“ denilerek, her biri bir devlete sahip olan “komşularımız“ a , “biz de kendi devletimize sahip olmak istiyoruz“ şeklinde de yorumlanabilecek mesaj verilmiştir. Yine: “Hazırlanmakta olan yeni Anayasa, Türkiye'de vatandaşlık tanımını bir soy esasına bağlı olarak tanımlamamalı ve Kürt halkının inkârına son vererek varlığını kabul etmelidir. Kürt vatandaşlara kendi dillerinde her düzeyde resmi eğitim-öğretim imkânı sağlanmalı ve kamusal alanda kendi dillerini kullanma, medya kurma ve işletme, dernek, kurum ve parti kurma, kültürlerini geliştirme ve siyasal istemlerini özgürce ifade ve savunma haklarını güvence altına almalıdır“ denmektedir.

Karadoğan, “Bu ilanda dile getirilen talepler bugün legal ve illegal bütün Kürd yapılarının güncel taleplerine tekabül etmektedir.

Ama ’Bu talepler mevcut sınırları sorgulamayan ve tüm demokratik ülkelerin vatandaşlarına tanıdıkları asgari temel insan haklardır. Bunları istemek değil, aksine tanımamak suç sayılmalıdır' demek işgüzarlıktan başka bir şey değildir. Eğer mevcut sınırlar sorgulanmıyorsa, mevcut sınırların Kürdlerin içinde olduğu statükosuzluğuyla ilgisi anlaşılmıyorsa, ’Kürdler hiç bir şey istemiyor'a varan talepler öne sürmenin hiç bir anlamı yoktur.' Demek suretiyle sanırım metninde dile getirilen ve Kürdlerin asgari talebi olarak altı çizilen pek çok ulusal demokratik talebi, ’ya bağımsızlık, ya hiç' mantığıyla değerlendirerek, duygusal ve abartılı bir yorumda bulunmuştur.

Son olarak şunu özellikle belirteyim ki: imza metni KCK/PKK' nin siyasi istemlerinden kat be kat ilerdedir.

PKK' lilerin metne imza atmış olmaları, dile getirilen bu demokratik taleplerin yadsınmasını getirmeyeceği gibi, Avrupa ve ABD' ye yapılan ’arabulucu' çağrısının da PKK' nin bu güne kadar izlediği ’ Kürt sorununun çözüm yeri Ankara' dır', ’Avrupalılar bu işe karışmasınlar' sakat anlayışına da vurulan açık bir darbedir.

Metne bir de ’ bardağın bu dolu tarafından' bakılmalıdır diye düşünüyorum...

Değilmidir ki, programatik ve siyasal olarak mütemadiyen Türkleşme,Türkiyelileşme çabasında olan, Misak-ı milli' yi dilinden düşürmeyen KCK/PKK' nin, “Kürt vatandaşlara kendi dillerinde her düzeyde resmi eğitim-öğretim imkânı sağlanmalı ve kamusal alanda kendi dillerini kullanma, medya kurma ve işletme, dernek, kurum ve parti kurma, kültürlerini geliştirme ve siyasal istemlerini özgürce ifade ve savunma haklarını güvence altına almalıdır. Bizler, komşularımız ve kardeşlerimizle aynı haklara sahip olmak istiyoruz“ diyen bir metni, kağıt üstünde bile olsa kabul etmiş olmalarını hiç de küçümsememeliyiz...

Sedat Günçekti

3 Haziran 2008

Anonymous (not verified)

Tue, 06/03/2008 - 22:00

Yazin iyi niyet, temenilerine dayaniyor.Beli ki namuslu bir Kürt aydinisin. Caban var. Sagda solda okuyorum, önce imza atanlar sonra su oldu bu oldu deyip bin dereden s getiriyor. Böyle politika olmaz, böyle cidiyet olmaz. Ya bari bir ay atiginiz imzanin arkasinda durunuz. Sevgili Solaxi burda bir tanesi hakinda güzel bir yazi yazdi. ingiliz vatandasi olmasina ragmen gidip 5 bin euro verip 3 hafta 1 hafta tatil parali askerlik yapmis. Yani ben ne diyeyim..En iyisi susayim.

Anonymous (not verified)

Wed, 06/04/2008 - 11:57

Sayin Günçekti yazinizin varmak istedigi sonuca tamamen karsiyim. Paris Kürd en. hazirladigi bilidiri her kimin talimat yada istemiyle hazirlanmis olursa olsun. Tamamen bir utanc örnegidir. Kürdlerin gelecegine limon suyu sikmaktir. Daha ne zamana kadar Kürdler en dogal haklarini istemek yerine ne üdügü anlasilmayan kem kümlerle siyaset yürütmege kalkisacaklar. Zaten bu teneke adamlar yüzünden degil miki Kürdler ciddiye alinmiyor. Bu bin kisi TC nin elindeki birer tenekedir. Bu bardaginda dibi delik oldugu icin dolu tarafi yoktur. Bize neyi önerdiginizin farkindamisiniz. saygilar

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.