Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 25 April 2008

[img]http://www.gundemonline.com/resimler/kurt_halk_onderi_abdullah_ocalan.j…]

25.4.2008

[b]Öcalan: AKP çözüme yanaşmıyor[/b]

2002'den beri iktidarda olan AKP'nin Kürt sorununda çözüme yanaşmadığını belirten Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 'AKP ya radikal demokratizme yönelecek ya da kısa zamanda bitecek' dedi. Öcalan, Ilısu barajı projesine de dikkat çekerek tarihi kültürün yok olduğunu kaydetti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 23 Nisan'da avukatlarıyla yaptığı görüşmede Türkiye'nin tarihsel sorunlarına ve Kürt sorununa ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunduğu öğrenildi. Edinilen bilgilere göre Öcalan, Yahudilere ilişkin yapmış olduğu değerlendirmeyi bu hafta da sürdürdü: 'Daha önce Yahudilerle ilgili yaptığım değerlendirmeler nedeniyle antisemitist olduğum iddia ediliyormuş. Bunları tahmin etmiştim. Ben bunu niye söylüyorum; Yahudilerin birçok ülkedeki iktidarlara müdahale etmesini kabullenemiyorum. Yahudilerin iktidarla olan ilişkilerini iyi çözümlemek gerekiyor. Ben bunları görüyorum, elimde bazı veriler var, bunları ifade ediyorum. Tarihe de bakıldığı zaman Yahudilerin iktidarlar üzerindeki etkisi görülecektir. Hürrem Sultan, Kanuni'ye en büyük oğlunu, Şehzade Mustafa'yı, idam ettiriyor, boğdurtuyor. Hürrem'in Mustafa'yı boğdurtması büyük bir olaydır. Bu kadar etkilidir yönetimde. İktidar için babasına oğlunu öldürtüyor. Ester'i biliyorsunuz, o da Yahudi kökenlidir. Sokullu Mehmet Paşa'nın şüpheli bir ölümü var. İyi incelendiğinde Ester'in rolü görülecektir. Cem Sultan olayı da bu açıdan ele alınmalıdır. Bu dönemde iktidarla yakın ilişkileri vardır. 1826 II. Mahmut döneminde de iktidarda etkililer.'

[b]Yahudi devleti Selanik'te kurulacaktı[/b]

Öcalan, Yahudilerin Mustafa Kemal'in doğum yeri olan Selanik'te planını şöyle yorumladı: 'Yine Osmanlı'nın son döneminde Mustafa Kemal'in çevresindeki Yahudiler, Selanik'i alma konusunda ısrarlıydılar. Nedeni de 1500'lerden günümüze Selanik'te ciddi bir Yahudi nüfusunun bulunmasıydı. Hatta bugünkü İsrail Devleti'nin Filistin toprakları yerine Yahudilerin çoğunlukta olduğu Selanik'te kurulması planlanılıyordu. Bunlara Sebataistler de deniliyor. Mustafa Kemal'e Selanik'in de topraklarına dâhil edilmesi için baskılar yapılıyordu. Bunları iyi görüp iyi anlamak gerekiyor. Dr. Nazım onlar Mustafa Kemal'in etrafını sarmışlardı. En yakın arkadaşı Ayıcı Arif'i suikastle öldürerek mesaj vermişlerdi. Mebus Galanti, Mustafa Kemal'in tanrılaşması, İsmet İnönü'nün de peygamberleşmesi düşüncesini yaratan ve yayandır. Şu andaki Baykal aynı anlayıştadır. Bu anlayışı devam ettiriyor. Hürriyet gazetesinde geçen 'Türkiye Türklerindir' anlayışıdır bu. Bazıları kökenlerini Hazar Türklerine dayandırıyor ama Hazar Türklerinin inancı Yahudiliktir. Diğer yandan MHP var. MHP'nin milliyetçiliği, Ziya Gökalp ve Nihal Atsız'ın -ki Nazım kadar hapis yatmış- sosyolojik milliyetçilik kavramı, ırkçılığa dayanıyordu. Bu anlayış Türkeş'le devam etti. Ancak Türkeş'in ölümünden sonra Bahçeli'yle birlikte devlet milliyetçiliğine dönüştü.'

[b]Süleyman Demirel masondur[/b]

'Almanya'da Hitler'i yaratan Yahudilerdi' diyen Öcalan, 'Bunlar tarihteki olaylar. Yine Anadolu'da bu anlayış, İslam dışındaki unsurların, Ermeni, Rum, Süryanilerin Anadolu'dan silinmesinde rol oynamıştır. Celal Bayar ve Adnan Menderes'in durumunu biliyorsunuz. Celal Bayar hakkında da idam kararı verilmişti ancak Menderes'i idam ettiler, Celal Bayar idam edilmedi. Nedenini kaç kişi biliyor? Ben araştırdım, Celal Bayar, ilkokulu Alliance denen okulda okumuştur. Bu okul Edirne'dedir ve bu okula sadece Yahudiler gidebilmektedir. Yani Celal Bayar'ın Yahudi kökenli olduğunu öğrendiler, bu nedenle idam edemediler. Ancak Adnan Menderes'i idam ettiler, kendisi tarih bilgisinden yoksun, sığ düşünen basit bir liberal Türk'tür. Benzetme yapmak gerekirse Karamanoğlu Mehmet Bey gibi saf bir Türk'tür. Adnan Menderes'in o dönem Rusya ile ilişkileri vardı, Rusya'ya kaçmayı planlıyordu, bunu Amerika'ya söyledi. Amerika bunu istemiyordu, bu nedenle kaçamadı. Adnan Menderes, Rusya'ya kaçamayınca üç ay sonra idam edildi. Biliyorsunuz Süleyman Demirel de masondur, aynı zamanda oportünisttir, darbelerle gitti geldi ama hala varlığını devam ettiriyor. Fransa Kralı XVI. Louis, giyotinle öldürüldü. Yine Saddam da XVI. Louis gibi vahşice öldürüldü. ABD, İran'ı Iraklılaştırabilir. Bunlar tarihi olaylar. Tarih bilmenin önemi bu şekilde de ortaya çıkıyor. Günümüzde de benzer şekilde iktidarlar üzerinde etkileri devam ediyor' diye konuştu.

[b]Tarihi kültür yok oluyor[/b]

Öcalan, şöyle devam etti: 'Finans'la ilgili boyutu da önemlidir. Biliyorsunuz Vehbi Koç 1900'lerde iki bakkalla başladı, sonrada bir dev haline getirildi. Kimse iki bakkalla tek başına bu kadar büyüyemez. Yine araştırdım Türkiye'deki büyük holdinglerin çoğunda Yahudi desteği vardır, bu desteği almadan büyüyemezsiniz. Beş adet Kürt holdingini de inceledim, bunlar da Yahudilerden, yani bahsettiğim anlayıştan icazet almıştır. Bunlar Antep, Malatya, Diyarbakır ve diğer Kürt illerinde de kurdurulacaklar ve böylece denetimlerini sağlamış olacaklar. Bu bölgelerde bulunan Kürt işbirlikçiler üzerinden bunu gerçekleştiriyorlar. Ben işbirlikçi Kürt kişiliğini çok iyi tanıyorum, para için yapmayacağı şey, satmayacağı değer yoktur. GAP'ın suyu niye sadece Harran'a veriliyor? Bu politikaların sonucu. Böylece su üzerinde denetimlerini güçlendirecekler. İşte Yahudi şirketler üzerinden barajlar yapıyorlar. İşte Zeugma ve Halfeti gitti, sıra Hasankeyf'te. Bu baraj için trilyonlar harcanıyor. Ancak üç kasaba 99 köy Ilısu barajı altında kalacak. Bu baraj için beş milyar dolar getirisi olacağı söyleniyor. 99 milyar çarpı 99 milyar getirisi olsa ne olacak? Bu kasaba ve köyler benim için paradan çok daha önemlidir. Tarihi kültür yok oluyor.'

[b]Antisemitist değilim[/b]

'İşte ben bunları görüp ifade ediyorum, kabullenemiyorum, kabul etmiyorum, doğru bulmuyorum' diyen Öcalan, 'Daha önce de söylemiştim, Yahudi halkı da Ortadoğu halkıdır ve bu coğrafyada özgür ve demokratik şekilde yaşama hakkına sahiptir. Ben bunları söylerken bütün Yahudileri, bütün Yahudi halkını kastetmiyorum. Yahudiler içerisinde bir klik var, onları kastediyorum. Benim söylediklerim Yahudi halkına değil, egemen olan bu kliğin, bu dar grubun yürüttüğü anlayış, politika ve uygulamalara yöneliktir. Bu antisemitistlik değil, tarihsel ve güncel gerçekleri ifade etmektir. Antisemitist olduğum yönündeki ifadeler tamamen safsatadan ibarettir' şeklinde konuştu.

[b]PKK neyi istiyorsa onu yapsın[/b]

Öcalan, ABD'nin Ortadoğu'daki oyununu şöyle değerlendirdi: 'Birinci Dünya Savaşı'yla dünyanın yarısına, İkinci Dünya Savaşı'yla dünyanın tamamına hâkim oldular. Kürtler, Ortadoğu'da önemlidir. ABD, Ortadoğu'da Kürtleri denetimine alarak, Farsları, Arapları ve Türkleri dizginlemek amacındadır. Kürtleri denetime almak, Ortadoğu'yu dizginlemek, Ortadoğu'yu denetime almak demektir. Ben bu oyunları gördüm, ABD'nin denetimine girmedim, kendimi ve PKK'yi kullandırtmadım. Dürüst olmak tek başına yeterli değildir. İç ve dış siyaseti iyi bilmek gerekiyor. Çünkü orası Ortadoğu'dur, dikkatli olmak gerekiyor. Arap siyasetçilerinin ne mal olduğunu biliyorum. Suriye'deyken yeterince tanıdım onları. Kendi kararlarını kendileri vermeliler, kendi stratejilerini, kendi siyasetlerini belirleyebilmeliler. PKK neyi istiyorsa onu yapsın. Ama bunun için iç ve dış siyaseti iyi bilmesi ve çözmesi gerekiyor. Bana bağlı olmak yeterli değil, önemli olan beni anlamaktır. Dağdaki gerilla için de bu böyledir. Savcılık bana hücre cezası için kâğıt göndermiş, PKK'ye talimat verdiğim iddia ediliyor. Hayır, ben PKK'ye talimat vermiyorum. PKK, kendi bildiği yolda kendi kararlarını kendisi verir. Beni kullanmasınlar ki zaten kullanamazlar ben buna da izin vermem. Kardeşim de kullanmak istedi, başaramadı, sonunda ihanet etti.'

[b]Mossad peşimdeydi...[/b]

ABD'nin PKK üzerindeki oyunlarına da değinen Öcalan, şunlara dikkat çekti: 'Kaçanların durumları biliniyor. KDP ve YNK'ye sığındılar. Onların denetimine girdiler. Güneyli güçlerin milliyetçi bir çizgide bulunmasında Yahudilerin etkisi vardır. KDP ve YNK denetimine girmek Amerika'nın denetimine girmektir, hiçbir fark yoktur. Sonrasında birçok kişiyi de peşlerinden götürdüler, bunların bir kısmı KDP ve YNK içinde üst düzeyde görev de almışlar. İşte KDP, YNK kadınla, kızla, parayla, imkânla onları kendine bağladı. Böylece PKK'yi kendi içlerine aldıklarını ve PKK'yi bu şekilde bitirecekleri yönünde Amerika'ya mesaj verdiler. Tam emin değilim ama kaçanların ABD ile ilişkide olabilecekleri kanaatindeyim. Bazıları da Avrupa'dalar, onların denetimindeler. PKK'yi bu şekilde denetim altına almaya ve bitirmeye çalıştılar. Ama ben bunları gördüm engel oldum. Benim üzerime niye bu kadar geldiler sanıyorsunuz? Ben, bu oyunları gördüm ve oyunlarını boşa çıkardım. Bingöllülere karşı bir mahcubiyetim de var, Tayhan Bingöllüydü. Suriye'den sonra Rusya'ya giderken MOSSAD peşimdeydi, bunun farkındaydım, amaçları beni denetimlerine almaktı, onlardan kaçtım. Sonrasında İtalya'da da etrafım kuşatılmıştı. Bunların Türk ajanı olduğu safsatadır. O dönemde Yunan Hükümeti zaten bir kukla Hükümetti. Yunanistan'dan Nairobi'ye geçtikten sonra Nairobi'de tak tak sesler geliyordu, fotoğraflarımı çekiyorlardı, bunlar da yine MOSSAD elemanlarıydı. Uçakta kafama vurup yere yatırılınca çok da şaşırmadım, ne şoka uğradım ne de tepki verdim, zaten yapılacak bir şey de yoktu. Sonra da kaldırdılar beni, sonrası televizyonda gördüğünüz görüntüler.'

[b]AKP kör dinciliği temsil ediyor[/b]

Öcalan, Türkiye'deki siyasal krizi şöyle yorumladı: 'Türkiye'de darbeler iktidarı devam ediyor. 9 Mart (71) darbesi bir de 12 Mart (71) darbesi var. Türkiye bu iki darbenin denetimindedir. Baykal-CHP, 9 Mart darbesini temsil ediyor, AKP-Erdoğan ise 12 Mart darbesini temsil ediyor, Deniz'leri tasfiye, idam ettiler. Öte yandan da 12 Eylül darbesi var, devam ediyor, buna daha sonra değineceğim. CHP'nin temsil ettiği kör milliyetçiliktir, AKP'nin temsil ettiği ise kör dinciliktir. Her iki anlayışın da Türkiye sorunlarını çözemeyeceği açıktır, ikisi de çıkmaz yoldur. Hasan Cemal'in Darbeler Günlüğü diye bir yazı dizisi vardı, ben bir tanesini okuyabildim. Bu konulara değiniyor, ancak çok yeterli değil. Baykal, AKP kendi derin devletini yaratmaya çalışıyor, diyor. Evet doğrudur ancak diğer yandan da Baykal'ın kendi derin devleti var, bunu korumaya çalışıyor. Bu iktidarlar 2002'de kapalı, zımni olarak anlaşmışlardır hatta bu açık da yapılmış olabilir. Bunların birbirlerine üstünlüğü yok, birbirlerine galip gelemiyorlar, bazen biri bazen de diğeri üstün gelebiliyor. Bir tahterevalli misali bazen biri bazen öbürü iktidara gelerek halk üzerindeki egemenliklerini sürdürmektedirler. Birinin (AKP) küresel sermaye ile ilişkileri var diğerinin (CHP) de statükocu ve devletçi gelenekle ilişkisi var. Bunların savunduğu laisizm aslında Yahudi kökenli bir kavramdır.'

[b]Barış çabalarının önü kesildi[/b]

Öcalan, barış çabalarına ilişkin de şunları kaydetti: '93'ten günümüze barış çabalarını sürdürdüğüm biliniyor. 90'ların başında Turgut Özal'ı çok ciddiye almamıştım, bir kandırmaca olabileceğini düşünüyordum. Ancak sonradan Turgut Özal'ın ciddi yaklaştığını ve önemli bir devlet adamı olduğunu anladım. Daha sonra Erbakan'la mektuplaşmalarımız oldu. Özal'da yaptığım hataya düşmemek için Erbakan'ı ciddiye aldım. Mektuplaşmalarda çözüm talepleri konusunda üzerime düşeni yapacağımı belirttim. Turgut Özal'a yeterince tanımadığım şansı aynı hataya düşmemek için bu sefer Erbakan'a fazlasıyla tanıdım. Ancak bu süreçte 28 Şubat darbesiyle kesildi. Yine '99-2000 yılları arasında askeri kanattan Kıvrıkoğlu-Aytaç Yalman ekibi benimle görüşmeler gerçekleştirdiler. Hatta askerin hassasiyetini de dikkate alacağımı belirtmiştim. Ancak başaramadılar. Bu sürecin de önü kesilmiş oldu. Yalçın Küçük bir yazısında Kıvrıkoğlu-Aytaç Yalman ekibinin Özkök'e karşı oldukları belirtiliyor. Yine Bülent Ecevit'in çözüm ve diyalog yönünde çabaları vardı ama bu da başarılı olamadı.'

[b]AKP'ye son çağrı[/b]

'2002'den günümüze AKP iktidardadır. Ancak AKP iktidarı bir türlü çözüme yanaşmıyor' diyen Öcalan, AKP için şu vurgulara dikkat çekti: 'Gelinen aşamada AKP bir yol ayrımındadır; AKP ya radikal demokratizme yönelecek ya da kısa zamanda bitecek. Zaten AKP hakkında açılmış olan kapatma davası devam ediyor. Demokratik radikalizme yönelmesi biraz zor görünüyor. AKP'den rica ediyorum bu sorunu çözelim. Ben buradayım isterseniz beni öldürebilirsiniz ama söylediklerimi dikkate almak zorundasınız. Yarın da MGK toplantısı yapılacak, umarım diyalog-uzlaşı kararı çıkar. AKP'ye bu benim son çağrımdır; Benim şu anda PKK üzerinde hala gücüm var, söz geçirebilirim ama böyle devam ederse, sorun çözülmezse PKK beni dinlemeyebilir. Gelin ben sağlıklıyken, gücüm de yerindeyken bu sorunu çözelim. Çözüm için bu kadar heyecanlı olmamın nedeni, gençlerin yaşamını yitirmesidir, benim için asker, gerilla fark etmez, insanların ölmemesi önemlidir.'

[b]Sorunu kendi aramızda çözelim[/b]

Öcalan, 23 Nisan vesilesiyle şu mesajı verdi: 'Bugün 23 Nisan. Bu vesileyle ilk Meclis'i anıyorum. O dönemde Mustafa Kemal bağımsızlıkçı ve özgürlükçü bir çizgideydi. Neye karşı bağımsızlık? İngilizlere karşı. Gelin Mustafa Kemal'in 1920'lerdeki ilk Meclis konuşmasını referans alalım. Sonrasında yaptığı çözüme yönelik birçok konuşmasını referans alalım. Bu temelde bu sorunu çok geç olmadan çözelim. Aksi halde bu sorunu başka devletler kullanır; Yunanistan, Ermenistan, ABD, Çin, Rusya ve diğer devletler bu konuda söz sahibi olurlar. Amerika'nın soruna ilişkin çözümü de henüz net değil, bilinmiyor, bekleyip göreceğiz. Aynı zamanda AKP, İslam ülkeleriyle yakın ilişkiler geliştirip, ABD karşısındaki pazarlık gücünü artırmaya çalışıyor. Örnek olarak sana Suriye'yi veririm ancak karşılığında şunları alırım demek istiyor. Şafak gazetesinde okudum; AKP Irak'a girdiği için kapatılma davası açıldığı yönünde iddialar var, bu doğru olabilir. Avrupa da siyasal çözüm diyor. Bunu tek başına değil, Amerika istediği için yapıyor. İki taraftan Türkiye'yi sıkıştıracaklar. Ama ben diyorum ki bunlara gerek yok. Gelin bu sorunu karşılıklı, kendi aramızda çözelim.'

[b]Anti-tekel ve barış ilkeleri[/b]

Öcalan, 'Türkiye için gerekli olan anti tekel, demokrasi ve barış ilkeleri etrafında bir araya gelecek Demokratik Cumhuriyet Kongresi'dir. Türkiye'deki Sol hareketi Küresel Sermaye'nin kuşatmasını çözemiyor, emekçilerin sorunlarını çözemiyor. Küresel sermaye sahipleri, şirketler, tekeller bire beş kazanırken memurun maaşı artmıyor, işçinin emekçinin maaşı artmıyor, azalıyor. DTP de bu konularda halkı eğitip bilinçlendirmelidir. Türk Solu, küresel sermayenin bu oyunlarını görebilmeli Kürtlerle bir araya gelebilmelidir' diye konuştu.

Öcalan, Çatı Partisi çalışmaları için şunları belirtti: 'Türkiye'deki emek örgütleriyle sendikalarla bir araya gelerek işçinin ve emekçilerin sorunlarına çözüm bulmalılar. Sendikalara da sesleniyorum, bu çatının içinde yer almalılar. Böyle bir birliktelik sağlanılıp Alternatif Demokratik Hükümet tarzında çalışırlar. Bunu sağlarlarsa yüzde yirmilik bir oy alabilirler ve bunun sonucunda Kürt sorunuyla beraber Türkiye'de birçok sorunun çözümü dayatılır, sorun çözülür. Bu durumda emekçinin bir olan maaşı üç olur. Anti-tekel, demokrasi ve barış ilkeleri etrafında ortak çalışma başarıya götürür.'

Öcalan, 'DTP kapatılsa dahi, kendi demokratik oluşumları, kurumları etrafında çalışmalarına devam edebilirler. Türkiye'deki Demokratik Toplum Projemiz Güney için de geçerlidir, kendi koşullarına bu projeyi uyarlayabilirler. Yine Akademi'yi Güney için de söylüyorum. Çalışmalarını güçlendirip, derinleştirebilirler, başarılar diliyorum. Aynı şey Suriye için de geçerlidir, İran'da PJAK var. PJAK'ın gelişme koşulları vardır ve diğer parçalara göre daha fazladır' diye belirtti.

[b]Kadınlar bilinçlendirilmeli[/b]

Öcalan, kadınlar için de şunları söyledi: 'Toplantı yapmak önemli ama toplanmak, konuşmak yeterli değil, pratik olmayınca, kadınlar eğitilmedikçe, bilinçlenmedikçe bunlar fazla anlam ifade etmez. Ben bunlar yapılmasın demiyorum ama önemli olan özgürleşmeye yoğunlaşmaları ve özgürleşmeleridir. Ben daha önce de Akademiyi söylemiştim. Akademi de onlarca kadın eğitilmelidir, kadınlar bilinçlendirilmelidir. Cezaevinden çıkan arkadaşlar, kadınların eğitimleriyle ilgilenmelidir. Kayapınar'daki park üzerinden bunu geliştirsinler. Bu parkta yemek şeyleri yaparak, bağış ve dayanışmayla ekonomik sorunlarını da çözebilirler. Cezaevlerinden bana gelen mektuplar vardı. Zeki oldukları anlaşılıyordu, ancak salt seviyorum demeyle olmaz, basit kalır. Öfkeleniyorum, sanırım şimdi çıkmışlar, neden kadınların eğitimleriyle ilgilenmiyorlar. Kadınlar kültür sanat faaliyetlerine önem vermeli, kendilerini geliştirmeli, her alanda spor yapmalı, spor takımları kurmalı, kendilerini bedensel olarak güçlendirmeliler. Fiziksel ve ruhsal gelişmeleri önemlidir.

Öcalan son olarak, 'Cemşit Bender yaşamını yitirmiş, başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Gazeteleri düzenli alamıyorum. Arada bazı gazeteleri vermiyorlar. İdare getirilmediğini iddia ediyor. Cezaevindeki arkadaşlara, kadınlara, halka selamlarımı iletiyorum' dedi.

İSTANBUL-ANF

[i]23 Nisan 2008 tarihli Görüşme Notu'dur[/i]

[url=http://www.ozgurgundem.org/haber.asp?haberid=50706]Gündem Online[/url]

Anonymous (not verified)

Fri, 04/25/2008 - 14:06

[b]Almanya'da iltica incelemede[/b] [i]25/04/2008 Yücel Özdemir[/i] Almanya'da iltica başvurusu kabul edilen yaklaşık 40 bin Türkiye kökenli sığınmacıya, Türkiye'ye dönmeleri için mektup gönderildi Şu günlerde Iraklı Hıristiyanlara özel bir uygulama ile iltica hakkı vermeyi tartışan Almanya, yıllar önce Türkiye'den gelerek sığınma başvurusunda bulunan ve bu başvuruları kabul edilerek süreli ya da süresiz oturum hakkını elde eden sığınmacıları ise sınır dışı etmek istiyor. Bu ayın başından itibaren merkezi Nürnberg'de bulunan Federal Göç ve Sığınma Dairesi tarafından Türkiye kökenli sığınmacılara gönderilen mektupta, Türkiye'de insan hakları yönünde olumlu gelişmelerin yaşandığını belirterek, ilticaya kaynaklık eden nedenlerin ortadan kalktığı, bu nedenle geri dönmeleri için bir engelin bulunmadığı dile getirildi. Daire tarafından gönderilen yazıda, Sığınma Yasası'nın 51. maddesinden oturum alanların durumunun yeniden incelemeye alındığı ifade edilerek, en geç 31.12.2008 tarihine kadar bu kişiler hakkında karar verileceği dile getirildi. Mektupta devamla Türkiye'deki gelişmeler şu şekilde ifade edildi: “Ülkenizden geldiğinizden bu yana hukuk ve insan hakları durumunda önemli pozitif gelişmeler yaşandı. Size karşı o dönem yöneltilen suçlamalar ve aramalar şimdi cezai takip kapsamında bulunmuyor. Bu nedenle ülkenize dönmeniz için göstermiş olduğunuz nedenler bugün geçerli değil“ denildi. Mektupta, bu söz konusu kişilerin bir ay içerisinde yazılı olarak itiraz etme haklarının olduğu belirtilerek, ülkelerine neden geri dönemeyecekleri konusunda yeni deliller sunmaları isteniyor. [b]40 bin kişiye gönderildi[/b] Federal Göç ve Sığınma Dairesi tarafından Türkiye kökenli sığınmacılara gönderilen mektuplar hakkında gazetemizin sorularını yanıtlayan deneyimli sığınma avukatı Hans-Werner Odendahl, Türkiye kökenli 40 bine yakın kişiye benzer mektubun gönderildiği konusunda bilgi edindiklerini söyledi. Bu sürecin tam olarak ne zaman başlatıldığı konusunda net bilgilerinin olmadığını söyleyen Odendahl, şu anda Türkiye'den gelen, süreli ve süresiz oturuma sahip bütün sığınmacılara ilticayı geri alma mektubu gönderildiğini belirterek, “Gerekçe olarak da Türkiye'de her şeyin güzel olduğu gösteriliyor. Edindiğimiz bilgilere göre, Türkiye'ye gelip de iltica başvurusunda bulunan herkesin durumu yeniden gözden geçirilecek. Ancak bunların ne kadarının Türkiye'ye gönderileceği konusunda bugünden bir tahminde bulunmak zor“ dedi. ’Kişilerin durumu belirleyici olacak' Odendahl, sınır dışı konusunda kişilerin durumunun belirleyici olduğunu ifade ederek, “Süresiz oturum hakkı olan, önce süreli sonra süresiz oturumu olanlar ve kendi geçimlerini sağlayanların durumunda bir sorun çıkmasını beklemiyoruz. Bunların önemli bir bölümüne yeniden süresiz oturum verilecek. Süreli oturumları olan ve kendi geçimlerini sağlamayanların durumu ise en zor olan grup. Bunların oturumlarının uzatılmamasının riski çok yüksek. Bu yüzden, bütün müvekkillerimiz en kısa zamanda geçimlerini sağlayacak bir iş bulmalılar. Yani, en az üç yıl kendi geçimlerini sağlayabilecekleri bir iş bulmaları gerekiyor“ dedi. Odendahl ayrıca, süresiz oturumu olanların ilticalarının elinden alınması durumunda Avrupa Adalet Divanı tarafından da olumlu sonuç çıkacağına inandığını sözlerine ekledi. Süresiz oturuma sahip, en az beş yıldan beri burada olan ve çalışanlara Oturum Yasası'nın 9/a maddesine göre oturum almalarını öneren Avukat Odendahl, “Bu AB çapında en güvenli oturumdur. Bu alındığı takdirde sınırdışı mümkün değildir“ dedi. [b]’Türkiye'de işkence sürüyor'[/b] Türkiye'den gelip de Almanya'ya iltica edenlerin durumunun yeniden gözden geçirilmesine Federal Dışişleri ve Içişleri bakanlıklarının Türkiye'de olumlu gelişmelerin yaşandığına dair verdiği raporlar kaynaklık ediyor. Daha önce Türkiye'den gelen sığınmacıların durumunun Nürnberg'deki merkezde 6-7 kişi tarafından incelendiğini belirten Odendahl, şimdi ise memurların eski dosyaları raftan indirerek incelemeye aldığını belirtti. Türkiye'de son zamanlarda politik anlamda bazı değişikliklerin olduğunu ifade eden Odendahl, “Ancak işkence tamamen ortadan kalkmamıştır. Ağır işkence şimdi eskisi gibi yapılmıyor. Ama bu işkencenin kalktığı anlamına gelmiyor. Yine muhaliflere yönelik her türden baskıların, saldırıların devam ettiği hepimiz tarafından biliniyor“ dedi. (HABER MERKEZİ) [url=http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=29624]Evrensel[/url]

[img]http://www.dunyabulteni.net/images/news/27339.jpg[/img] [b]Hicaz Demiryolu ihya ediliyor[/b] Ürdün, Suudi Arabistan ve Suriye, tarihi Hicaz Demiryolu'nun ihya edilmesi konusunda anlaşma imzaladı. [i]Perşembe, 17 Nisan 2008 20:02 Dünya Bülteni / Haber Merkezi[/i] Ürdün, Suudi Arabistan ve Suriye, tarihi Hicaz Demiryolu'nun ihya edilmesi için ortak fizibilite çalışması yapılması konusunda anlaşma yaptı. 3 ülkeyi birbirine bağlayacak asırlık demiryolunun yeniden inşa edilmesi için fizibilite çalışması yapılmasını öngören anlaşma Ürdün Ulaştırma Bakanı Alaa Batayne, Suudi Arabistan Ulaştırma Bakanı Cobara Soraisri ve Suriye Ulaştırma Bakanı Yarob Bedr tarafından imzalandı. 3 ülkeden yetkililer 7 senedir ilk kez konu hakkında görüştü. Hicaz Demiryolu 1908'de Osmanlılar tarafından inşa edildi. Demiryolu, Müslümanları hac ibadeti için Mekke'ye götürmek üzere inşa edilmişti. Batayne, demiryolunun çok eski olduğunu ve modern demiryolu standartlarına çıkarılabilmesi için rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu söyledi. Halen Hicaz Demiryolu'nun çok küçük bir kısmı faal. Demiryolundan Amman ve Şam arasında yolcu ve yük taşınıyor. [url=http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=39853]Dünya Bülteni[/url]

25 Nisan, 2008 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yarın Suriye'ye gidecek. Türkiye'nin İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk yaptığına ilişkin haberler üzerine Erdoğan'ın bu seyahati dikkatle takip ediliyor. Erdoğan günübirlik ziyaret sırasında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Başbakan Naci Otri ile görüşecek, Devlet Başkanı Esad, Erdoğan onuruna öğle yemeği verecek. Görüşmelerin temel konu başlığı Ortadoğu barış süreci olacak, Annapolis Konferansı sonrası yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin İsrail ile Suriye arasında bir görüşme ve çözüm süreci başlatmasına yönelik çabaları gündeme gelecek. Lübnan'daki siyasi kriz ve krizin aşılmasında Suriye'nin atması gereken adımlar ele alınacak. Suriye Devlet Başkanı Esad ile Erdoğan'ın düzenleyeceği ortak basın toplantısında önemli açıklamaların yapılabileceği belirtiliyor. Erdoğan ayrıca Türkiye-Suriye Ekonomi Forumu toplantısına katılacak. [url=http://www.cnnturk.com/DUNYA/haber_detay.asp?PID=319&haberID=452600]CNN[/url]

[b]Irak'ta İran yapımı silahlar[/b] NEW YORK (CİHAN) İran yönetimini devamlı olarak Irak'ın içişlerine karışmak ve şiddeti teşvik etmekle itham eden Amerikan yönetiminin, Irak'ta "İran yapımı yeni silahlar bulduğu" öne sürüldü. Irak'taki Amerikan ordusu yetkilileri, yeni ele geçirilen bir cephanelikte "İran yapımı yeni üretilmiş silahlar bulunduğunu ve bu durumun da üst düzey isimleri İran'ın Irak'a halen silah gönderdiğini düşünmeye ittiğini" açıkladı. Amerika'nı en çok satan gazetesi olan The Wall Street Journal gazetesinde yer alan habere göre ABD yönetimi, bulduğu bu yeni cephaneleri yakın zamanda kamuoyuna göstermeyi planlıyor. Amerikan ordusundan iki üst düzey ismi, gazeteye yaptıkları açıklamada silahların kamuoyuna sunumunun da önümüzdeki Pazartesi günü yapılabileceğini söyledi. Gazeteye konuşan Bağdat ve Washington'daki yetkililer, aralarında havan topu, füze ve patlayıcıların da bulunduğu silahların yeni üretilmiş malzemeler olduğunu belirtti. Habere göre silahların ve patlayıcıların üzerindeki bilgilere bakıldığında bu malzemelerin iki ay önce üretildiği görülüyor. Bazı patlayıcıların üzerinde üretim tarihleri yer alırken, bazılarının ise taşındıkları kutuların üzerinde üretim bilgilerinin yer aldığını belirtiyorlar. Bağımsız kaynaklar tarafından doğrulanmayan bu bilgi, ABD'nin İran üzerindeki tutumunu daha da sertleştirmesine işaret ediyor. Amerikan yönetimi uzun süredir İran'ın, Irak'a yönelik en büyük uzun süreli tehdit diye niteliyordu. Irak'taki Amerikan ordusundan Amiral Michael Mullen bu ay içinde yaptığı açıklamada İran'ın, Irak'taki Şii gruplara desteğinin arttığını söylemişti. ABD Savunma Bakanı Robert Gates ise ilk kez, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın "Irak'a sokulan silahlardan haberi olduğunu" söylemişti. Öte yandan İran ise Irak'a silah gönderdiği ve Şii milisleri eğittiği iddialarını sürekli reddediyor. İran yönetimi, iddiaları "Amerikan propagandası" olarak yorumluyor. Ancak bulunan yeni silahlarla İran'ın bu itirazlarının geçerliliğini yitirebileceği kaydediliyor. Geçtiğimiz sonbaharda Irak'ı ziyaret eden Ahmedinejad, Bağdat yönetimine silah sevkiyatını önleme konusunda taahhüt vermişti. Amerikan ordusu da İran Cumhurbaşkanının ziyaretinin ardından Irak'ta "delici patlayıcı" olarak bilinen EFP türü bombalarla düzenlenen saldırılarda azalma olduğunu açıklamıştı. ABD'ye göre bu İran'ın taahhüdünde durduğunu gösteriyor. Amerikan ordusu, İran'ın Irak'taki Şii milislere "en çok çekindikleri" bombalardan olan EFP sağladığını savunuyordu. 25.04.2008 [url=http://yenisafak.com.tr/Dunya/?i=113457]Yeni Şafak[/url]

kurtlukle alakasi olmayip kurdum deyip oturum alan turkler ozellikle fasistler tespit edilip sinir disi edilsin turkiye almanlara gore guvenli olabilir ama muhalif kurtler icin hala buyuk tehlike

Anonymous (not verified)

Fri, 04/25/2008 - 14:34

Ocalan,PKK (KCK-ergenekon ) 23 nisan Gönderen: Xalêseyid (IP Kaydedildi) Tarih: 25 April, 2008 13:32 deyerli forum katilimcilari,22 nisan da sn,h.bawer e verdigim cevapta kurdce yazarak soyle demistim. -brez h.bawer sibe KCK 23 yê nisanê piroz bike shash nebe- 23 nisan da PKK(kck) ve ergenakon cete onderi.ocalanin 23 nisani deyerlendirmesi, sahiplenmesi bosuna deyil,.Ocalan PKK(kck)den once dawranarak kutlama mesaji niteligindeki asagidaki deyerlendirmesi nekadar turkiyeli ve kemalis bir cete olduklari aciga veriyor Öcalan, 23 Nisan vesilesiyle şu mesajı verdi: 'Bugün 23 Nisan. Bu vesileyle ilk Meclis'i anıyorum. O dönemde Mustafa Kemal bağımsızlıkçı ve özgürlükçü bir çizgideydi. Neye karşı bağımsızlık? İngilizlere karşı. Gelin Mustafa Kemal'in 1920'lerdeki ilk Meclis konuşmasını referans alalım. Sonrasında yaptığı çözüme yönelik birçok konuşmasını referans alalım. Bu temelde bu sorunu çok geç olmadan çözelim. Aksi halde bu sorunu başka devletler kullanır; Yunanistan, Ermenistan, ABD, Çin, Rusya ve diğer devletler bu konuda söz sahibi olurlar. Amerika'nın soruna ilişkin çözümü de henüz net değil, bilinmiyor, bekleyip göreceğiz. Aynı zamanda AKP, İslam ülkeleriyle yakın ilişkiler geliştirip, ABD karşısındaki pazarlık gücünü artırmaya çalışıyor. Örnek olarak sana Suriye'yi veririm ancak karşılığında şunları alırım demek istiyor. Şafak gazetesinde okudum; AKP Irak'a girdiği için kapatılma davası açıldığı yönünde iddialar var, bu doğru olabilir. Avrupa da siyasal çözüm diyor. Bunu tek başına değil, Amerika istediği için yapıyor. İki taraftan Türkiye'yi sıkıştıracaklar. Ama ben diyorum ki bunlara gerek yok. Gelin bu sorunu karşılıklı, kendi aramızda çözelim.'

kemalist rejim kanli bir rejimdir onu halkimiza $irin göstermekle hata ichinde olanlar halk tarafindan gereken cevabi alacaklardir. irkchi rejime akil verip kürt sorununun uluslararasi alanda gündeme gelip cözülmesini istememek kürt halkinin ulusal ve demokratik haklarinin gerchek anlamda kazanilmasini istememek demektir .kemalizm ittihadve terkicilerin devami olan tekler üzerine kurulmu$ bir ideolojidir hich bir olumlu yani yoktur yalnizca vah$et katliam inkar talan yagma soykirim ve sömürgecilik demektir.kemalizm ayni zamanda türklerinde demokratikle$mesi önünde engeldir türklerinde üzgür ve domokratikle$mesi ancak kamalizden kurtulmalariyla mükün olabilir.selamlar saygilar

Anonymous (not verified)

Fri, 04/25/2008 - 16:44

Vah Vah, cok acidim Saddam Vahsice Katledilmis. Ha birde bu Bingöllüler meselesi ne ya, ben saniyordum sadece bir radyosu var, meyer Nevroz com uda okuyormus, hatta bazen welatparezde yazilar bile yaziyormus. ABD Kürdler ile araplari farslari ve Türkleri dizginlemek istiyormus, Aman ha aman PKK, bu oyuna gelmeyin birakin Araplar türkler sizi yüzyillardir dizginledikleri gibi dizginlemeye devam etsin ama siz kukla olmayin aman ha. Dizginlenmek dizginlemekten daha iyidir, siz türkler, araplar ve farslarla ugrasacaginiza birakin onlar bir kac yüzyil daha kürdlerle ugrassinlar. Hem ben talimat vermiyorum, siz PKK olarak bildiginizi yapin ama dikkat edin hosuma gitmesse yaptiklariniz sizi hain ilan ederim, hem Türk Genelkurmayina hemde kürd halkina karsi mahcup olursunuz, cifte hainlik nedir bilirmisiniz siz? Hem sizin gücünüz var ve öz gücünüz cok gelismis, birakin türkiyeyi, Irani ve araplari, onlar size sinek gibi gelir siz yahudiler ve amerika ile mücadele edin sizden baska kimse Amerikayi ve yahudileri dize getiremez. Hadi aslanlarim gazaniz mübarek olsun.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.