Makale yazari: Mahir Tarih, gün ve saat : 13. Nisan 2008 14:52:
http://f28.parsimony.net/forum68217/index.htm
YENÃDEN FELSEFE Giriþ
Özeti: Bu yazý felsefi edebiyat ya da felsefeyi edebiyat üslubiyle ifade etmeye yönelik bir yazý olmayacaktýr. Kuþkusuz edebiyatsýz felsefe felsefesizde edebiyat olmaz. Ãkisi de ayný kumaþýn parçalarýdýr. Birini diðerinden ayýrmak mümkün deðildir. Ancak ben bu yazýda daha çok, felsefeyi tarihsel materyalizm yöntemiyle, çok özet bir þekilde ele almaya çalýþacaðým. Yani materyalist felsefenin kendisini iþlemeyeceðim. Onun tarihsel ve toplumsal oluþum ve geliþim sürecini, toplumsal ilerleme süreçlerindeki rolünü, toplum hayatýndaki yerini kýsa ama anlaþýlýr bir biçimde yazmaya çalýþacaðým.
Yöntem olarak, yazýnýn içinde, bazý tarihsel ve toplumsal süreçlere gereken düzeyde vurgular yapacaðým. Ama yazýyý bir alýntýlar yumaðýna dönüþtürmeyeceðim. Çünkü genel anlamda felsefenin ve özel anlamda da materyalist felsefenin ne olup olmadýðýný deðil, materyalist felsefeye olan toplumsal gereksinim üzerinde duracaðým. Marks öncesi materyalizmin geliþim sürecini, insanlýk tarihinin toplumsal ilerlemesinde oynamýþ olduðu rolu, Marksizm le buluþmasýný net bir þekilde belirtmeye çalýþacaðým. Bununla birlikte, Marks'tan sonra solun ve sosyalistlerin genel olarak materyalizme vermiþ olduklarý zararlarý ve bu zararlarýn telafi edilmesi için yapýlmasý gerekenler üzerinde de durmak istiyorum.
Tabiî ki, biz Türkiyeli sosyalistlerin ve genel olarak solun de yapmasý gerekenleri konusunda belli önerilerde bulunacaðým. Önerilerim kabul ettirilmeye yönelik bir ýsrar ve içerik taþýmayacaktýr. Belli çevrelerce kabul edilip edilmeyeceðini asla düþünmeden, mücadelenin toplumsal ilerleme sürecine, kendi ölçülerimle yaklaþarak, materyalzime duyulan gereksinimlere iþaret etmeye çalýþacaðým.
. Nereden Nereye?
Sovyetler Birliði ve sosyalist sistemin yýkýlmasý, iki kutuplu dünya konjontürünün yerini tek kutuplu bir dünya ya býrakmasý ve ABD'nin tek egemen dünya gücü, kapitalizmin tek global dünya sistemi haline gelmesi sonucu, global kapitalizm, sadece ekonomi-politika ve sömürü yöntemlerinden deðiþiklikler yapmadý. Bunlarla birlikte, 19. yy.'da baþlamýþ, 20.yy.'da doruða ulaþmýþ olan, toplumlar ve sýnýflar arasý ayrýþmayý saðlayan ideolojik ayracý da deðiþtirdi.
19.yy'da geliþmiþ kapitalist ülkelerde netleþerek yaygýnlaþan emek sermaye çeliþkisi kapitalizmin kolonileþtirdiði ve egemenliði altýna aldýðý ülkelere de ezen ve ezilenler arasý çeliþki olarak yansýmasý marksizmin katkýlarýyla ideolojik olarak ete kemiðe bürünerek toplumlar arasý bir çeliþkiye dönüþtü. Dolaysýyla da evrensel boyutlu bir sýnýfsal bakýþ açýsý haline geldi.
17 Ekim Devrimi Marksist ideoloji öncülüðünde gerçekleþti. Süreç içerisinde, Sovyetler Birliðinin öncülüðünde, Sosyalist sistem, dünya iþçi sýnýfý hareketi ve ulusal kurtuluþ hareketleri bileþeni oluþtu. Söz konusu bileþen emperyalizme karþý güçlü ve etkin bir mücadeleye dönüþtü. Marksizmi, o güne kadar hiçbir ideolojinin eriþemediði bir dünya ideolojisi düzeyine çýkarttý. Bu tarihsel geliþmelerin toplamý, marksizmin yaratýp evrensel boyuta çýkardýðý emek sermaye, ezen ve ezilen çeliþkisini de toplumlarýn bir ayracý haline getirmiþti.
Global kapitalizm, dünyanýn tek süper devleti haline gelmiþ olan ABD'nin dünya üzerindeki egemenliðini de kullanarak kapitalizmin, sömürü ve egemenlik yöntemlerini yeniden oluþtururken, marksist ideolojinin dünya üzerindeki etkinliðine de de son verme projeleri geliþtirdi. Bu proje gereði, marksizmin evrensel bir boyut kazandýrmýþ ve toplumsal bir ayraç haline getirmiþ olduðu emek sermaye, ezen ve ezilen arasý çeliþki olan toplumsal ayracý da ortadan kaldýrýp onun yerine baþka bir ayraç koymaya yöneldi. Bugün bütün gücüyle bu ayracý dünya çapýna yaymak ve egemen kýlmak için makyavelist yöntemleri acýmasýzca uyguluyor.
Global kapitalizm, biraz kendi nesnel nedenlerinden birazda kapitilizmin düþmanca tavrýndan dolayý dünya çapýndaki etkisini kaybetmiþ olan Marksist ideoloji ve onun bir ürünü olan emek sermaye, ezen ezilen toplumsal ayraçý yerine dünya çapýnda egemen kýlmaya çalýþtýðý ideoloji ve toplumsal ayraç; kültürler ve dinler arasý çeliþki ve iliþkidir.
Kapitalazmin bir ürünü olan ve uzun yýllar sosyalizme karþý kullanmýþ olduðu milliyetçi ideolojiyi de global kapitalizmin sýnýr tanýmaz egemenliðine denk düþmemesi nedeniyle kültürler ve inançlar arasý çeliþkinin ötesine itmiþ durumda.
Kapitalist emperyalizm, üretmiþ olduðu bu ideoloji, politika ve yöntemlerle; tarihin akýþýný durdurmak, insanlýðýn toplumsal ilerlemesini bloke etmek, hatta olanaðýný bulursa tersine çevirmek, Ãnsanlýðýn bu güne kadar yaratmýþ olduðu insani deðerleri yok etmek, insan toplumunu yeniden orta çað karanlýðýna sürüklemek ve toplumlarý bir yýkýmla yüz yüze getirmek için elinden gelen her þeyi yapýyor.
Çünkü burjuvazi, kapitalizmin tarihsel ve toplumsal sürecini doldurduðunu, artýk ya kapitalizm ya insanlýk ve doða noktasýna geldiðini herkesten daha iyi görüyor ve biliyor.
Bunu çok iyi bildiði içinde, insanlýðý ve doðayý tercih etmek yerine insanlýk ve doða düþmaný ve insan ahlakýna ters olan kendi sistemini kapitalizmi tercih ediyor.
Bu politikasýný, Ãslam dünyasýnda, sosyalizme ve Sovyetler Birliðine karþý yaratmýþ olduðu “yeþil kuþak“ güçleri eliyle oturtmaya çalýþýyor. Bütün orta doðuyu bu politika temelinde ikiye ayýrdý. Eskiden “Baas“çýlar ve “Baas“çý olmayanalar yani basçýlarýn solcu olmayanlarýn saðcý sayýlan temelinde bir ayrýlýk varken, bugün “þii“ ve Sünni temelinde bir ayrýlýk, bir iliþki ve çeliþki yaþanýyor.
Avrupa ve dünyanýn baþka ülkelerinde de sýnýf zeminli ayrým anlayýþýný ortadan kaldýrýp inanca dayýlý ayrýmý ikame etmeye çalýþýyor. O nedenle bütün dünyada, din ideolojisi önemli ölçüde belirleyici konuma gelmiþ ya da getirilmiþ durumda. Artýk sýnýfsal ideoloji,felsefe, politika deðil dini inançlar tartýþýlýp konuþuluyor.
Türkiye de öyle. Geçmiþte Türkiye de temel ayrým emekten, ezenden ve ezilenden baþka bir anlatýmla, saðcý yada solculuktan yana olanlar arasýnda yapýlýrken bugün inancýn kanatlarý arasýnda yapýlýyor. Saðcýlarla saðcýlar arasýnda bir kör döðüþü yaþanýyor. Kestirmeden söyleyecek olursak, temel ayrým türbandan yana olanlarla olmayanlar arasýnda yapýlýyor.
Binlerce yýldýr dini yobazlýðýn doðal panzehiri olarak doðmuþ olan ve dini hurafelerin önüne duran dini sömürü ve bir baský aracý haline getirenleri bilimsel yöntemlerle durduran, materyalist felsefenin zayýflamasý ve ya zayýflatýlmasý, toplumlarýn dokusunun bozulmasý, savunma yeteneðini kaybetmesi ve emperyalizmin uyduruk ayrýmcýlýðý karþýsýnda savunmasýz kalmasýna neden olmuþtur.
Materyalizm'in Oluþum Ve Geliþim Sürecinin Kýsa Özeti
Buluþlarýn anasý gereksinme olduðu gibi, aydýn ve felsefe de toplumlarýn bir gereksinimi olarak ortaya çýkmýþ olan olgulardýr. O nedenledir ki, aydýnsýz toplum felsefesiz de aydýn olmamýþtýr. Ãlkel, köleci, feodal, kapitalist ve reel sosyalist gibi yaþanmýþ olan bütün tarihsel toplumlarýn kendi aydýnlarý olmuþtur. Baþka bir anlatýmla tarihte oluþmuþ olan bütün toplumlar kendi aydýnlarýný yaratmýþlardýr. Her dönemin aydýný da kendi toplumunun felsefesini üretmiþtir.
Ãlkel toplumun yaþadýðý Sümerler de, kil kalýplarý üzerine yazýlan çivi harfleriyle dönemin toplumunun felsefi olgusu ya da olgularý ölümsüzleþtirilmiþtir. Ãsa'dan en az 5 bin yýl önceye ait Ur krallýðý, bazý araþtýrmacý yazarlarýn yaptýklarý karþýlaþtýrmalara göre: Sümerlilerin en önemli iki politik mirasýndan biri olan ve ÃÖ 3000 yýllarýnda kurduklarý þehir beylikleri,Hindistan dan Akdeniz'e kadar olan alandaki ve ortaçað Avrupa'sýndaki þehir krallýklarýnýn öncüleri olmuþtur.
Çok tanrýlý Sümerlerin üretmiþ olduðu bireysel hayat ve toplumsal felsefe, yine çok tanrýlý dönemin bir uygarlýðý olan Babil Kralý Hammurabi'nin yapmýþ olduðu anayasaya (ÃÖ 1750) Ãbrahim Peygamber'in hayat felsefesine ve tek tanrýlý yani Semavi dinlerine kadar devam ederek , tek tanrýlý dinler üzerinde de önemli ölçüde etkili olmuþtur.
Sümerlerin üretmiþ olduðu: Tanrýnýn yaratýcý ve yok edici gücü; Tanrý korkusu; Tanrý yargýlamasý; kurbanlar, törenler,ilahiler, dualar ve tütsülerle Tanrýyý memnun etmek; iyi ahlaklý,dürüst ve haktanýr olmak; büyüklere ve küçüklere saygý göstermek; sosyal adalet; temizlik gibi toplumsal ve bireysel yaþam felsefesi tek tanrýlý Semavi dinlerinin de temel felsefeleri olarak toplumsal ve bireysel yaþamlarýna yansýmýþtýr.
Sümerler, sýnýfsýz fakat çok tanrýlý bir toplum yapýsýna sahipken, ondan sonra gelen köleci ve feodal toplum, tek tanrýlý fakat sýnýflý bir toplum yapýsýna sahipti. Ama her iki toplumun da felsefesi vardý. Fakat sýnýfsýz toplum döneminde felsefeler henüz ayrýþmamýþtý. Ama sýnýflý toplum döneminde iki fesefe vardý. Birisi idealist, diðeri materyalist felsefeydi.
Karþýtlarýn birliði kanunu, her konuda olduðu gibi, felsefe konusunda da iþlevselliðini devam ettirmiþtir. Bu nedenle, idealizm egemenlerin, materyalizm ise ezilenlerin felsefesi olarak oluþup geliþti.
Bütün bilimsel metotlarda olduðu gibi, materyalizmin de kendi nesnelliði ve dokusal özelliði vardýr. Materyalizm 3000 yaþýndadýr. Ãdealizmin içinde doðmuþtur ve üç bin yýldan beri idealizme kaþý mücadele etmektedir.
Materyalizm,Hindistan'da, üç bin yýl önce, çok tanrýlý dinlerin etkin olduðu bir ortamda, toplumsal gereksinimlerin bir ürünü olarak oluþtu ve geliþti
Marksizm yokken materyalizm vardý. MÖ 250 yýl önce Filistin'de, 200 yýl önce Ãskenderiye de MÖ) 400 yýlda Isparta'da kominal organizasyonlar oluþturulup yaþatýldý. 1111'de Çekoslovakya'nýn güneyinde “Tabor“ devleti kuruldu. Bu kominal devletler, sýnýfsýz toplum özlemiyle, Materyalist felsefe doðrultusunda, oluþturuldu ve yýllarca uðruna mücadele verilerek yaþatýld.
Materyalizm, binlerce yýl önce toplumlarýn ilerleme tarihinde belirleyici bir rol oynuyordu. Sýnýflý toplumun her tarihi döneminde, sýnýflý toplum sistemine alternatif sitemler oluþturuyor, oluþturmuþ olduðu sistemleri sýnýflý toplum sisteminin saldýrýlarýna karþý koruyordu. Hatta eski hali ve ismiyle Çekoslovakya'nýn güneyinde 1111 tarihinde kurulmuþ olan Tabor, diðer adýyla Güneþ Devleti'ne karþý Batýlýlar tarafýndan bir kaç kez düzenlenmiþ olan Haçlý seferlerine karþý, Baranje'nin bir þirinde:' kimisi kazmayý küreði alýp iþe/ kimisi silahýný alýp ülkesini, sitemini savunmaya giderdi' diyerek tanýmladýðý gibi bir kaç kez Haçlý seferleri saldýrýlarýný yenilgiye uðratýp geriye püskürttüler. Ancak Batýlýlar kararlý davranýp, 150 bin kiþilik bir Haçlý seferi ordusu toplayýp saldýrýya geçince Güneþ Devleti yenilgiye uðratýldý ve daðýtýldý.
.
Isparta'da (MÖ) dört yüz yýllarda kurulmuþ olan Komin Devleti de öyle. Bizanslar ýn bir çok saldýrýsýna raðmen muazzam dirençler göstermiþ, bir çok kez Bizans ordusunu yenilgiye uðratmýþtýr. Sonraki süreçte Bizans ýn daha güçlü saldýrýlarý karþýsýnda yenilgiye uðramýþ ve daðýlmýþtýr.
Örgütsel yapýlarý daðýtýlan bu insan topluluklarýna“Rafidiler“ yane dini reddedenler deniyordu. O dönemin Avrupa' sýn da Rafidi olduðu tespit edilenlerin cezasý ateþe atýlarak yakmaktý. Zaten baþta Bruno olmak üzere, tespit ettikleri bir çok rafidiyi de yaktýlar.
Bu konuda daha fazla örnek vermeye gerek yoktur. Sosyalizm Ve Sosyal Mücadeleler Tarihi'ni inceleyen herkes bunu kolayca görebilir.
Ãnsanlýk, sýnýflý toplumun oluþmasý ve bir toplumsal sisteme dönüþmesi sonucu, daha önce döðüþsüz, kinsiz, kansýz, savaþsýz, düþmansýz olarak yaþamýþ olduðu sýnýfsýz toplumu sesiz sedasýz geride býrakmamýþtýr.
Batý'nýn zulmünden kaçan bir çok Rafidi, Osmanlý'nýn devletçi ekonomi politikasýný kendilerinin kominallýklarýna benzeterek, Osmanlýyla iliþkiye geçip, Batýya karþý Osmanlýya destek vermiþlerdir.
Söz konusu süreçte, Anadolu Bektaþiliði, Aleviliði ilede temas kurarak, Bektaþiliðin Doðu Avrupa ya yayýlmasýna katký yapmýþlardýr. Hacý Bektaþ Veli'nin sað kolu olarak bilinen Sarý Saltuk Baba'nýn Mekadonya, eski yogoslavya, Bulgaristan, Gül Baba'nýn Macaristan gibi Doðu Avrupa'nýn bazý ülkelerinde örgütlenerek buralara Bektaþi kültürünü yaymasýnda en büyük destekçileri Doðu Avrupa'nýn Rafidileri olmuþtur.
Bir Fransýz tarihçinin: Osmanlýlar Doðu Avrupa'yý önce ideolojik olarak istila etiler sonrada kýlýçlarýyla gelip iþgal ettiler iddiasý buradan kaynaklanmýþtýr. Ayrýca, Volter'in bir mektubunda, “kardeþlik ve eþitliði Türk Bektaþileri ile tartýþarak belirledik“ diye yazmýþ olmasý da Avrupalý sistem karþýtlarýyla Türkiye materyalistlerinin buluþtuðu bu döneme denk gelmiþtir.
Nesimi, Yunus Emre, Hacý Bektaþ'ý Veli, Mevlana, Pir Sultan Abdal, Bedreddin lerden gelen toplumsal ilerleme damarý, materyalist felsefenin çok eski tarihlerden beri Anadolu'nun verimli topraklarýnda var olduðunun somut verileridir.
.
Rusya'da çok eski tarihlerden beri bir toplumsal mülkiyet biçimi olarak var olan Mir sistemi, bu temelde oluþup geliþen Rus Nihilizmi; çok eski tarihlerden beri materyalizmin dünya çapýnda var olduðunu ve insanlýðýn toplumsal ilerlemesinin bu temelde geliþtiðini göstermektedir.
Aristo'nun mantýkçýlýðý, genel Yunan felsefesinin “insana özgü hiçbir þey bana yabancý deðildir“ özdeyiþi, Al Kindi'nin, Ãbni Haldun'un, Ãbni Rüþt'ün; mistizmi fazla aþmasa da Ãslam Þeriatýna karþý, materyalizmden etkilenen Tasavvuf felsefesi, Ãbni Rüþt'ün Marks tan 400 yýl önce yazýlý formülasyonlarla ortaya koymuþ olduðu artýk deðer teorisi, Muhammed'in ölümünden sonra Karmetiler'in Bahreyn'de kurup Arap dünyasýnýn önemli bir bölümünde egemen bir sistem halene getirip yüz yýldan fazla yaþattýklarý sosyalist sistem gibi insanlýðýn üretmiþ olduðu birçok deðer materyalizmi yaþattý büyüttü ve marksizimle karþýlaþtýrdý.
Seffavi,( bugünün Ãran )ý asýllý Mani, safari bir þekilde Hindistan'a kadar gitti. Öznesi insan olan Manizm düþüncesini gidebildiði her yere yaydý. Tekrar Mezopotamya'ya döndü. Egemenlerin tehdidini kale almadan manizm düþüncesini yaymaya davam etti. Parça parça edilip sineklere yem edilinceye kadar mücadelesinden hiç taviz vermedi.
Ãnsaný özne yapan Manizm Orta Asya da , Türki kökenli devletin resmi dini olarak yüz yýldan fazla bir süre iþlev gördü. Bu süreç içerisinde felsefi bir derinlikte kazandý.
Bu tarihsel ve toplumsal veriler, materyalist felsefenin sýnýfsýz toplum döneminde var olduðu fakat, sýnýflý toplumun oluþtuðu dönemde ise insandan, emekten, kollektif sistemden ve toplumsal mülkiyetten yana bir felsefe olarak geliþtiðini göstermektedir.
Ãnsaný özne yapan, ezene karþý ezilenden yana olan, zulme karþý mazlumu destekleyen bütün anlayýþ ve yaklaþýmlar materyalist felsefe çevriminde olan yaklaþýmlar, olmuþlardýr.
Burjuva devrimleri de materyalist felsefenin bakýþ açýsý doðrultusunda gerçekleþti. Burjuva devrimlerinin temel þiarlarý olan,“eþitlik, kardeþlik özgürlük“ þiarlarý materyalizm kaynaklýdýr. Din kaynaklý özgürlük, eþitlik, kardeþlik diye bir þey olamaz. Bütün dinler özgürlük deðil baðlýlýk, baðýmlýlýk ister. Hiçbir dinde peygamberle ümmet eþit deðildir olamaz. Farklý dinlerden insanlar kardeþ olamazlar.
Burjuva devrimleriyle birlikte insanlýðýn gündemine giren, dünyanýn bir çok ülkesinde olduðu gibi Türkiye dede karþý devrimcilerin üzerinde ve tanýmýnda bir türlü anlaþamadýklarý“laiklik“ de materyalizmin önemli bulgularýndan birisidir.
Laiklik, burjuvazinin feodalizmden koptuðu, feodalizmin din dahil bütün sonuçlarýna tavýr takýndýðý, ilerici, devrimci olduðu döneminde , burjuvazi tarafýndan devletin dolayýsýyla da insanlýðýn gündemine sokulmuþtur. Ancak burjuvazinin devrimci barutu bitipte yeniden monarþiyle zýmni iliþkilere girdikten sonra geriye çark ederek laikliði kuþa çevirmeye çalýþmýþtýr.
Belirtmek gerekir ki, oluþtuðu tarihten beri hiçbir din, devleti dinden ayrý görmemiþ ve ayrý tutmamýþtýr. Onu sadece materyalizm baþarabilmiþtir. Materyalizm, laisizm ilkesini geliþtirerek, devletle dini biri birinden ayýrarak toplumsal barýþý saðlayabilmiþtir.
O nedenle, lasizm ne milliyetçiliðin ne de mistik dinciliðin bir kuralýdýr. Laisizm dine tamamen terstir. Ayný þekilde milliyetçiliðe de aykýrýdýr. Çünkü laisizm evrensel boyutlu ve enternasyonaldýr.
Laikliðin, bireyden doðru ifadesi, ateizmdir yani hiçbir dine mensup olmamak, hiçbir dinin ideolojik, etkisinde kalmamaktýr. Bütün dinlere ayný mesafede olmaktýr. Laik devleti laik olmayan hatta laiklik karþýtlarýnýn yönetmesi durumunda toplumda ve sistemde huzur ve istikrar saðlanamaz.
Günümüz dünyasýnýn huzursuzluk ve istikrarsýzlýklarýndan birisi de, dünyadaki bir çok devletin kendine laik demesi fakat hiç birinin laik insan ve toplum tarafýndan yönetilememiþ olmasýdýr. Baþka bir anlatýmla amaçla aracýn biri birinden çok farklý ve derin bir çeliþki içinde olmalarýdýr
.
Makro Anlamda Marks'ýn Materyalizme Katkýsý
Materyalizm olmasaydý Maksizim de olmazdý olamazdý. Marksizim, materyalizmin binelerce yýllýk insanlýk tarihinden toparlayarak o güne kadar getirmiþ olduðu birikim ve deðerler toplamýnýn üzerinde yeþermiþ ve geliþmiþtir. Marks materyalizmi üretmemiþ ona katýlmýþ katký yapmýþtýr. Yapmýþ olduðu katkýlarla hem materyalizmi geliþtirmiþ hem de marksizmi evrensel boyutlara taþýyarak insanlýða büyük bir kazaným saðlamýþtýr.
Sýnýfsýz toplumdan beri insanlýðýn üretmiþ olduðu materyalist felsefe, ideoloji, politika, örgütlenme vb. gibi fenomenlerle, Marksýn dönemine kadar gelmiþtir.
Marks önce bu tarihi mücadeleyi, tarihi materyalist yöntemle bütün toplumsal temelleriyle irdeleyerek sentezlemiþti. Yapýlan bu sentez sonucu, bunun bir sýnýfsýz toplum ve sosyalizm mücadelesi olduðunu fakat bu sosyalizm mücadelesinin,“ütopik bir sosyalizm“ olduðunu net bir þekilde belirtmiþtir.
Marks'ýn öðretmeni olan ve Diyalektiðin babasý olarak bilinen Hegel'in üretmiþ olduðu diyalektiðin; zýtlarýn birliði, deðiþim yasasý, (deðiþmeyen tek þeyin deðiþimin kendisi olduðu) yoktan bir þeyin var olmayacaðý, var olan bir þeyin deðiþebileceði fakat yok olamayacaðý vb, gibi yasalarý da materyalizmin binlerce yýllýk uygulamýþ olduðu felsefi yöntemlerdi. Fakat bunlarýn formülasyonunu ilk yapan Hegel olmuþtu.
Marks, Hegel'in bunlara eklemiþ olduðu, bilinemezlik ve sonsuzluk belirlemelerine karþý çýkýp eleþtirerek bu yaklaþýmlarý mahkum etmiþti. Bilinemezliðin ve sonsuzluðun bilimsel bir taným olmadýðýný, henüz bilinememiþ þeylerin olduðunu fakat bilim ilerledikçe bunlarýnda bilinebileceðini, iddia ederek bilinemezliði reddetmiþtir. Doðada olan her þeyin bir önünün bir de sonunun olduðunu, sonsuzluðun idealizmin mistik yaklaþýmý ifade ettiðini vurgulayarak, sonsuzlukta bu bilimsel yöntemle Marks tarafýndan reddedilerek, sonlu sonsuz gibi bir sonuca varýlmýþtý.
Marks'ýn materyalizme en büyük katkýsý, her türden dogmayý reddedip, samut þartlarýn somut tahlilini, Marksist materyalizmin bir prensibi haline getirmesi olmuþtur.
Tarihi, materyalizm ýþýðýnda yazan ilk tarihçi ya da ilk tarihçilerdin birisi Kauitskiy dir.
Ama Marks, toplumlar tarihinin sýnýf mücadeleleri tarihi olduðu tespitinde bulunurken materyalizmin de tarihine iþaret ederek önemli bir katkýda bulunmuþtur.
Afrika ulusal kurtuluþ mücadelesi önderlerinden Amirkal Kabral, kendi ülkesinin sýnýfsal analizini yaparken, henüz sýnýfsýz toplum sürecini yaþadýklarý sonucuna vararak, Marksýn toplumlar tarihi sýnýf mücadeleleri tarihidir belirlemesine sitem ederek “biz tarihsiz bir toplumuyuz“ diyerek eleþtiride bulunmuþtur.
Dolaysýyla da Marksýn yanýldýðýný sanarak kendisi yanýlmýþtýr. Çünkü, sýnýfsýz topumda, karþýtlarýn birliði kanunu gereði, kendi içinde sýnýflý bir toplum olma süreci yaþýyordu. O nedenle de bir mücadele söz konusuydu. Bu süreç, insanlýðýn yaþayacaðý en son toplum yapýsýna kadar da devam edecektir.
Marks'ýn materyalizme yapmýþ olduðu bir diðer önemli katký da, materyalizmi kapitalizm koþullarýnda yeniden üretip, bir üst düzeyde formüle ederek, insan toplumuna her koþulun somut þartlarýna göre uygulayabileceði bilimsel bir yönteme boyutlandýrmak olmuþtur.
Marks, binlerce yýllýk “ütopik sosyalizm“i yapmýþ olduðu katkýlarla “bilimsel sosyalizm“ boyutuna çýkartmýþ, insan toplumunun geçmiþine ýþýk tutmuþ ve geleceðinin saðlýklý bir ön görüsünü yapma yöntem bilmi olarak daha büyük bir yetenek kazanmýþtýr.
Kendisi materyalist olmayan, fakat materyalime büyük bir katký yapan diðer bir isim de Darvin dir. Darvin, Marks'ýn Kapitalin ikinci cildini kendisine ithaf ederek yayýnlama isteðini dinsiz olduðu için reddedecek kadar mistik bir inanç sergilemesine raðmen, üretmiþ olduðu evrim teorisi, materyalizme çok büyük katkýlar yapmýþtýr.
Evrim teorisi, materyalist felsefenin kilometre taþlarýndan birsini oluþturmuþtur. Toplumsal ilerleme sürecinde, nicel birikimin nitel bir boyut kazanmasý, oradan da toplumsal bir sýçrama yapmasý gibi toplumsal geliþim ve deðiþim yasalarý evrim teorisiyle bilimsel bir raya oturmuþtur.
Bu tarihsel veriden de kolayca anlaþýlacaðý gibi, bilme katký yapan,insan bilgi ve birikim daðarcýðýný dolduran, insan ve toplum yaþamýný kolaylaþtýran, yaþam kalitesini yükselten, insani deðerlere deðer katan hiçbir þey materyalizme yabancý deðildir. Bu türden deðerleri üretenler, ister dinli ister dinsiz, ister idealist ister materyalist olsunlar materyalizm hiç birisini dýþlamaz ve dýþlamamýþtýr.
Marks, laboratuar çalýþmasý yapan bir çok idealist bilim insanýna “laboratuara girince materyalist çýkýca idealist oluyorlar“ dediði gibi üreten neci olursa olsun ürettiði deðer materyalist bir deðerse, Materyalistler o deðeri materyalizmin deðerler daðarcýðýna koymuþlardýr.
O nedenle materyalizm, bir kiþi ve ye bir ekibin oturarak yazdýðý bir felsefi deðer deðil. Materyalizm, binlerce yýldýr, binlerce bilim insanýnýn, insan ve insanlýk için üretmiþ olduðu deðerlerin bir toplamýdýr.
Bu oluþum geliþim ve yapýsal karekterinden dolayý, materyalizm,bir mezhep deðil, inanç deðil, ideoloji deðil, bir mucidin bulduðu bir mucize de deðildir. Materyalist felsefe, olgularý algýlama, anlama, içeriðini kavrama ve sentez yapýp tüme vararak, olgunun gelecekte varabileceði yeri, alabileceði biçimi hipotetik olarak öngören yöntem bilimidir.
Tüme varým gibi tümden varým da yani tarihsel ve toplumsal sürecinin sonuna varmýþ olan bir olgunun sonlanma yönünde nasýl bir seyir izleyebileceði, kendi karþýtýna nasýl dönüþeceði, dönüþürken sinesinde eskiye ait olan hangi dokularý beraberinde taþýyacaðý, söz konusu dokularýn nasýl bir evrim yaþayacaðýný belirleme yöntemi de bir materyalist yöntemdir.
Marks, bir buçuk asýr önceden rekabetçi kapitalizme bakýp, materyalizmin tümevarým ve tümden gelim yöntemini kullanýp sentez yaparak, kapitalizmin nasýl bir geliþim seyri izleyeceði, nereye ve ne kadar genleþeceði, sonrada kendi karþýtýna nasýl dönüþeceðini o dönemde öngörerek açýklamýþtýr.
Marks, materyalist yöntemi çok iyi kavrayýp, ona denk hipotezler oluþturduðu için, kapitalizmin nasýl bir tekelleþme yaþayacaðýný, borsalarýn ne türden kumar masasýna dönüþeceðini, canlý emeðin yerini nesnelleþmiþ emeðin nasýl alacaðýný, bir sonraki sistemin kapitalizmin baðrýnda nasýl doðacaðýný, tarihsel ve toplumsal sürecini doldurunca da kendi karþýtýna yani sosyalizme nasýl dönüþeceðini bilimsel bir þekilde belirlemiþti.
Bizler Marks'ýn bu belirlemelerinin yaþanan hayat tarafýndan nasýl doðrulandýðýnýn tanýklarý durumundayýz.
Materyalizmin Marksizim'le buluþmasý, dolaysýyla da Marksist- materyalizm kavramýnýn teoride ve patikte vücut bulmasý, hem marksizmi hemde materyalizmi dünya tarihinin en güçlü ideolojisi ve en güçlü felsefesi düzeyine çýkartmýþtý.
Dönemin Avrupa'sýn da “komünizmin hayaletinin dolaþmasý“ ve bu hayaletin burjuvazinin uykularýný kaçýrmasý, Ekim devriminden, Çin'in kurtuluþundan, birçok Doðu Avrupa ülkesinin reel bir sosyalizm süreci yaþamasýndan, sömürge ülkelerin reel sosyalizmin desteðiyle ulusal kurtuluþlarýna kavuþmalarýndan sonra; Marksist materyalizm, milyarlarca insaný etkileyen, dünyanýn en güçlü felsefesi konumuna yükselmiþti.
Ama Marks tan sonra galen Marksistlerin, Marksýn materyalizmi algýladýðý gibi algýladýklarý ve onu hayata uygulayýp uygulamadýklarý önemli bir tartýþma konusu olarak önümüzde durmaktadýr. Çünkü bizim kuþaðýn Marksistleri yani Marksist materyalizmin dibe vurduðu dönemi yaþayarak görmüþ olanlar; materyalizmi ve onun baþýna getirilenleri konuya denk düþecek düzeyde tartýþamadýk.
Her þey bizim dönemimizde dibe vurduðuna, materyalizmin de toplumsal ilerlemenin tarihsel hipotezini oluþturan bir fenomen olduðunu bildiðimize, toplumsal ilerleme sürecinde bu yeteneði gösteremediðimize göre bu muhasebeyi bizim kuþaðýn yapmasý gerekiyor.
Geçmiþi ne kadar acýmasýzca eleþtirirsek eleþtirelim, geçmiþimizi materyalist felsefe temelinde ele alýp, felsefi bakýmdan,nerede ve nasýl yanlýþlar yapýldýðýný saðlýklý bir þekilde tespit edep yanlýþlarý telafi yönüne gitmezsek kendimizi yeniden üretme olanaðý bulamayýz.
Marks Sonrasý Marksist- Materyalizm
Marksist –materyalizmin, ideoloji ve felsefesi ýþýðýnda yapýlan 20. yy. toplumsal devrimleri, sonradan yýkýma uðrasalar da 20.yy'ýn ortasýna kadar, insanlýða büyük bir umut dünya yada güven vermiþlerdi. Dolaysýyla Marksist- materyalizm de yer yüzünün gelmiþ geçmiþ en yaygýn ve etkin ideolojisi ve felsefesi konumuna gelmiþti.
Ancak süreç içerisinde, birçok Marksist materyalist odak oluþmaya baþladý. Giderek te her odak kendini gerçek Marksist diðerlerinin oportünist, reformist, revizyonist olduðunu iddia ederek Marksist materyalizmin çevrimi içinde kesin bir saflaþma oluþturdu.
Kendine Marksist diyen bu güçler arasýnda, oluþan odaklaþma Marksist –materyalizme bir nitelik derinleþme, genleþme deðil darlaþma ve sýðlaþma getirdi. Öportünizm, reformizm, revizyonizm gibi kavramlar gerçek içeriklerinden kopartýlýp, küfür yerine kullanýldý.
Marksist-materyalizm,bilimsel bir yöntem olarak deðil ideolojik rakibini yenmek onu küfür haline getirdikleri oportünist, reformist, revizyonist gibi sýfatlardan birisine koymak amacýyla kullanýlmaya baþlandý. Materyalizm yerlerde sürüklendi.
Marksist –materyalizmi anlaþýlýr hale getireceðiz gerekçesiyle, Stalin'in kaleme almýþ olduðu:
Diyalektik Ve Tarihsel Materyalizm kitabýyla, Mao'nun kaleme almýþ olduðu Teori Ve Pratik kitabý örneklerinde görüldüðü gibi Marksist- materyalizm, son derece basite indirgenerek sýðlaþtýrýldý. (Söz konusu kitaplarla ilgili eleþtiri ve görüþlerimi daha önce birçok kez yazdýðým için burada tekrarlamak istemiyorum. Zaten bu yazýnýn konusu da bu kitaplarla polemik yapmak deðil.)
Bilimsel bir yöntem, olan ve hiçbir koþulda egemenlik altýna girmesi mümkün olmayan materyalizm, bir devlet ideolojisi haline getirilerek kendi baðýmsýz doku ve deðerlerinden kopartýlarak devletin zýrhý ve devlette onun koruyucu gücü haline getirildi.
Tartýþmanýn bir ürünü olarak doðan ve tartýþma süreciyle geliþme dokusuna sahip olan materyalizm, devletin korumasý altýna alýnýp dokunulmaz kýlýnarak tamamen bir dogmaya dönüþtürüldü. Dolaysýyla da kendi nesnel yapýsýna ve doðal dokusuna ters bir konuma getirilip, bilimsel bir metot olmaktan çýkartýlarak, devleti savunan ve devletin savunup koruduðu bir fenomene dönüþtürülerek yozlaþtýrýldý.
Otoriter devlet hem Marksizmin hemde materyalizmin yapýsýna ve karekterine aykýrýdýr. Marksizme göre devlet, geliþmeye, güçlenmeye otoriter bir karekter kazanmaya deðil, ölmeye, sonlanmaya yüz tutmasý gereken bir yapýlanmadýr.
Marksizim öncesi materyalizm içinde devlet lose bir yapýlanmadýr. Ãsa dan önce ve sonra Ütopik sosyalistler, yani Rafidiler tarafýndan kurulmuþ olan alternatif devlet yapýlanmalarýnýn tümü otoriter deðil lose yapýlanmalardýr. 1111'de kurulup 1131'de Haçlý Ordularý tarafýndan yýkýlan Ütopik sosyalistlerin en sonuncu devleti olan Güneþ Devleti de otoriter deðil lose bir yapýlanmaya sahipti.
Marksist-Materyalizm adýna otoriter bir diktatörlük devleti kurup, Marksist –Materyalizmi de o devletin ideolojisi haline getirmenin anti Marksist bir yaklaþým olduðu yýkýmdan sonra daha kolay anlaþýlmýþtýr.
Marksizm adýna , Sovyet Marksizmi, Çin Marksizmi, Arnavutluk Marksizmi, gibi sýfatlarla anýlan yoz bir süreç yaþandý. Materyalizmin varlýk nedeni olan demokrasi, özgürlük, Eþitlik, laiklik, kardeþlik,adalet gibi öðeler “proletarya diktatörlüðü“ için Marksist Materyalizm adýna ortadan kaldýrýldý.
Ãnanç özgürlüðü ortadan kaldýrýlarak laiklik gereksizleþtirildi. Sistemi eleþtirme, karþý koyma, parti kararlarýna uymama, sisteme aykýrý görüþler üretmek yasaklanarak özgürlük yok edildi. Eþitlik sadece, mülkiyet iliþkisi olarak algýlandý. Mülkiyette zaten devleti de elinde tutan güçler tarafýndan devletleþtirilerek, eþitliðin saðlandýðý sonucuna varýldý. Ãnsan unutuldu. O nedenle de partili, partisiz, yönetilen, yöneten arasýndaki ayrým derinleþtirilerek eþitlik öldürüldü. Egemen ulusun kültürü etkin kýlýnarak, azýnlýklara asimülasyon politikasý uygulanýp, halklarýn kardeþliði imha edildi. Sav, savunma, karar üçlüsü ortadan kaldýrýlýp evrensel hukuk normlarýna uyulmayarak adalet soysuzlaþtýrýldý. Proletarya adýna demokrasi tümden ortadan kaldýrýldý.
Birçok parti ve devlet tarafýndan sahiplenilerek her devletin kendi çýkarý doðrultusunda eðip bükerek diðer hasmýna karþý kullanmaya çalýþtýðý Marksist materyalizm, müthiþ bir yýkým yaþadý. Bu yýkým,söz konusu ideoloji üzerine inþa edilmiþ devlet ve sistemleri de kendisiyle birlikte yýkýma uðrattý.
Bütün bu ve belirtemediðim birçok geliþme, Marksist- materyalizmi çýkmýþ olduðu o yüksek etkileme zirvesinden aþaðýya düþmesine ve derin bir yara almasýna neden oldu.
Belirtmek gerekir ki, Marksist materyalizmi yýkýma götürenler materyalizmin düþmanlarý deðil ona sahiplenip savunanlar olmuþtur.
Onlarýn materyalizmden yaratmýþ olduðu yýkýmý materyalizmin düþmanlarý affetmediler. Hemen acele tarafýndan, materyalizmin o döneme kadar dünya çapýnda yaratmýþ olduðu sýnýf zeminli, ezen ezilen içerikli toplumsal ayrýþmayý bir çýrpýda sona erdirip, onun yerine inanç zeminli, kültürler arasý çeliþki içerikli bir toplumsal ayraç yerleþtirdiler.
Çeþitli zor zorbalýk, kýþkýrtýcýlýk yöntemleriyle bu çeliþki gerçek bir çeliþkiymiþ gibi gösterilmeye çalýþýlýyor. Global kapitalizm, sömürü ve egemenlik yöntemlerinden yapmýþ olduðu çeþitli deðiþikliklere denk bir þekilde uyduruk bir dünya çeliþkisi de üretmeye çalýþýyor.
Ne Yapmalý Nereden Baþlamalý?
.Felsefenin insanlýk tarihindeki yerini, toplumsal dinamizmin oluþumundaki rolünü, toplumsal ilerlemedeki muharrik yeteneðini göz önünde bulundurarak, bulunduðumuz noktadan durup geriye doðru baktýðýmýzda: materyalist felsefenin geliþtirilip, yeni baþtan üretilerek toplumsal ilerlemenin motoru haline getirilmediði durumlarda toplumsal ilerlemenin yerini toplumsal duraklamanýn aldýðýný görürüz.
17,18,19, ve 20.yy.llar materyalist felsefenin sürekli geliþip güçlendiði y. yýllar olmuþtur. Bu yýllar da, toplumsal ilerlemenin çok saðlýklý ve hýzlý olduðu, nicel birikimlerin nitel sýçramalara dönüþtüðü, o güne kadar insan toplumunun tanýk olmadýðý toplumsal devrimler yaþanmýþtý.
17.18. 19. yüz yýllar, Paris komün ünü katmasak burjuva devrimleri yüz yýllarý olmuþtu. Devrimler karþý devrimler biri birini izlemiþti. Kanlý kavgalar, yok olmalar, yok edilmeler dönemin doðal olaylarý durumuna gelmiþti. Yüz yýl savaþlarý, otuz yýl savaþlarý bu yüs yýllarda gerçekleþmiþti. Ama toplumlar tarihi hep ileriye doðru ilerlemiþti. Orta çað karanlýðý hep tarihin gerilerinde kalmaya mahkum olmuþtu.
Ekim devrimiyle birlikte, 20. y.yýl da “proleter devrimler çaðý“ olarak nitelenmiþti. Onlarca yýl sonra tekrardan yýkýlmýþ olsa da 20. y. yýlýn üç çeyreðine kadar insan toplumuna büyük bir heyecan yaþatmýþtýr. Yaþanmýþ olan bu büyük heyecan, belki de bu sistemler yýkýldýktan sonra büyük bir acýya dönüþmüþtü ama, toplumsal ilerlemenin çarklarý sürekli çalýþmýþtýr.
Reel sosyalizm yýkýlýp, kapitalizmin küresel bir sisteme dönüþmesinden sonra, bütün bir dünyada toplumsal ilerlemenin yerini toplumsal duraklama, hatta toplumsal gerileme almýþtýr. Kapitalizmin küresel bir sistem haline gelmesinin üzerinde, henüz çeyrek asýr bile geçmemiþken, 17.18.19. ve 20. yüzyýllarda akan kandan çok daha fazlasý akmýþtýr. Ama , bir milim bile toplumsal ilerleme saðlanamamýþtýr. Tam tersine, toplumsal doku bozulmasý, toplumsal çürüme gibi geliþmelerle toplum çok daha gerilere, orta çað karanlýðýna doðru sürüklenmeye baþlamýþtýr.
Yaþanmýþ tarihlere bakarak, ne yapýlmasý, nereden baþlanýlmasý sorularýna yanýt vermek gerekirse; iþe materyalizmden baþlamak gerektiðini kolayca söyleyebiliriz. Nasýl ki global kapitalizm, mistik hurafeliði geliþtirerek, yüzlerce yýldýr sýnýf zemininde oluþmuþ olan toplumsal dokuyu bozup çürüterek kültürler ya da dinler arasý çeliþkiyi temel çeliþki haline getirmeye çalýþýyorsa, solcularýn sosyalistlerin de; insani deðerlerin, sýnýf çýkarlarýnýn, doðanýn, geleceðin kýlavuzu olan materyalizmi yeniden ve bir üst düzeyde üreterek, hurafenin karþýsýna çýkartmasý gerekir.
Geçmiþten saðlýklý dersler çýkartarak, materyalizmi yeniden üretmek kaçýnýlmazdýr. Çünkü yukarýda açýklamaya çalýþtýðým gibi, Marksist- materyalizme en büyük zararý, biz kendine Marksist- materyalist diyenler verdik. Zararýn neresinden dönülürse kardýr özdeyiþinden olduðu gibi, materyalizme vermiþ olduðumuz zararýn ne olduðunu iyi görerek ondan dönmemiz gerekiyor.
Gelinen noktada solu ve sosyalizmi, yeniden ve tarihin derinliklerinden ele alp, yeni bir ideolojik, teorik, politik vb. üretim yapmadan eski ideoloji ve teoriden belli söylem ve kavram deðiþiklikleri yaparak yeni þeylermiþ gibi günümüze taþýmakla hiçbir çözüm üretilemez. Yeni bir ideolojik, teorik, politik üretim yapabilmek için de iþe felsefeden, baþlamak gerekir.
.
Gerekir çünkü, felsefe ideoloji,teori ve politika üretmenin verimli topraðý, gýdasýdýr. Ãdeoloji, teori ve politikanýn hammaddesi felsefenin topraðýndan ürer, yeþerir, yoðrulur ve oradan almýþ olduðu gýda ile geliþip yetkinleþir.
Çýtayý böylesine yükseltmeden,sorunun derinliklerine felsefenin aydýnlatýcý ýþýðýyla inmeden; konuyu bütün çýplaklýðýyla görmek, arýzalarýn nerede olduðunu bulmak ve saðlýklý çözümler üretmek mümkün gibi gözükmüyor.
Burjuvazi, þeytani bir yöntemle, yaratmýþ olduðu “dini ýlýmlýlýðý“ üretmiþ olduðu liberal kapitalizmin temel ideolojisi haline getirdi. Dolaysýyla da, dini hem sermayenin koruyucu zýrhý hem de Marksist- materyalist ideoloji ve felsefeyi yýkma aracý olarak kullandý. Ve kullanmaya devam ediyor.
Global kapitalizm, bunu yapmakta ne kadar aktif ve atak davranýyorsa biz Marksist – materyalistlerde, kendi ideoloji ve felsefemizi yeniden üretmek, insanlýk ve doða yýkýcýlýðý aygýtýna dönüþmüþ olan kapitalizmin karþýsýna yep yeni bir ideoloji ve felsefi donanýmla çýkmak konusunda en az onun aktivitesi karþýtý kadar pasif ve edilgen davranýyoruz.
Bunun en somut örneðini Türkiye de yaþýyoruz. Türkiye de çok uzun zamandan beri bir “laiklik“ tartýþmasý yaþanýyor. Laikliði tartýþan taraflardan hiç birisi, gerçek anlamda laikliði savunmuyor. Biri birilerini laik olmamakla suçlarken, kiþilik bazýnda, duruþlarý itibariyle bile taraflardan hiç birisi laikliðe yakýn duruþ mesafesinde deðiller.
Halbuki hükümeti laiklik karþýtý olmakla suçlayan taraflar geçmiþte iktidarken de Türkiye de gerçek anlamda laik bir sistem yoktu. Çünkü Türkiye de, laikliði ideoloji ve felsefi bakýmdan içeren bir anlayýþ þimdiye kadar ne iktidar oldu, ne de iktidarý etkileyecek bir güç konumuna gelebildi.
Türkiye, ne laik ne de bir þeriat devleti biçimine sokulamadý. Hep iki arada bir derede kaldý. O nedenle de bugün hala en ateþli bir þekilde tartýþýlan konu, laik ve þeriat devleti konularýdýr.
Ama biz Marksist materyalistler, yapýlan tartýþmalara seyirci durumundayýz. Þovenistlerin ve dini yobazlarýn laiklik üzerine fetvalarýný dinleyerek zaman geçiriyoruz. Bizim ürünümüz, bize ait olan bir þeyi yani laikliði sahiplenip, bunu nasýl bir felsefenin ürünü olduðunu, toplum bilincinde güncelleþtiremiyoruz. Üstelik bunu çýkýp, parlamento kürsüsünden bütün Türkiye ye iletecek bir çok millet vekili de bulunmaktayken.
Öyle atýl ve edilgen durumdayýz ki, kendi ideolojimize, kendi mirasýmýza, kendi felsefemize sahip çýkamýyoruz, çýkmýyoruz. Laisizmin, dincilerin de þovenlerin de bir ideolojisi olmadýðýný, onlarýn ideolojisinin zaten anti-laik olduðunu çok rahat bir þekilde açýklayabiliriz. Ãki karþý devrim gücü arasýndaki çeliþki ve çatýþmayý, emek sermaye, ezen ezilen arasýndaki bir ideolojik tartýþma ve çatýþmaya dönüþtürmeyi deneyebiliriz. Ama bunu yapmýyoruz, ya da yapamýyoruz.
Þovenizm ve din gibi iki gericilik arasýndaki çeliþki ve çatýþmayý, toplumun gerçek gereksinimi olan emekle sermaye ezenle ezilen arasýndaki çeliþkiyi güncelleþtirmeye ve derinleþtirmeye indirgemek gerekiyor. Bunu yapabilmek için, “laiklik“ tartýþmasý halkasýnda yakalamak en doðru taktik olur. Çünkü tartýþma laikliðe kilitlenmiþ durumda. Bu noktada, çýkýp, “sizin laiklikle ne gibi bir tarihsel, toplumsal ve ideolojik baðýnýz var“ diyerek konuya kelimenin tam anlamýyla sahiplenmenin tam zamaný.
Bizler çoktan beri politikayý felsefe temelinde yapmýyoruz. Politikayý, Materyalist felsefenin, tez anti -tez ve sentez süzgecinden geçirerek þekillendiremiyoruz. Bu yetmezlik ve yeteneksizliðimiz, daha önce de belirtmiþ olduðum gibi hem biz sosyalistlerin geçmiþte yapmýþ olduðu yanlýþlar, hem de burjuvazinin þeytani yöntemlerinden kaynaklanýyor.
Bu bilinçle toparlanýp kendimize gelmemiz gerekiyor. Bütün mirasýmýza sahiplenmeliyiz. Onu yeni baþtan, ama öznel ve nesnel ortama denk bir þekilde biçimlendirip yeteneklerini artýrmalýyýz. Onsuz hiçbir þey doðru rayýna oturamaz. Bunu unutmamalýyýz.
Bu durumu Kürtlerin özellikle görmesi gerekiyor.
Ilýmlý Ãslam, Kemalizmi ve kemalizmin paradigmasýný yerle bir etti. Belki bir cunta ve benzeri yöntemlerle yeniden iktidara gelebilirler. Böyle olsa bile hiçbir þey eskisi gibi olmaz, olamaz. Çünkü bütün taþlar yerinden oynamýþtýr. Onlarý hiç kimse eski yerine eski biçimde yerleþtiremez. O nedenle de her hal ve karda eskisinden farklý bir þey olacaktýr. Eskisinden daha iyi ya da daha kötü olacaktýr demek saðlýklý bir yaklaþým olamaz. Ama eskisi gibi olmayacaðý kesindir.
“Ilýmlý Ãslam“ kemalizme karþý uygulamýþ olduðu politikanýn farklý bir biçimini de PKK'ciliðe ya da Apoculuða karþý da uyguluyor. PKK'nýn silahlý mücadelesinin fazla etkileyemeyeceði bir yöntem geliþtiriyor. O da Kürtler arasýnda polis gücünü etkin kýlarak, bütün yasa dýþýlýðý kontrol ederek, PKK'nýn Kürtler üzerindeki etkisini azaltarak, her türlü yönteme baþ vurup, seçimlerle bölgede iktidar olmaktýr.
Bu politika, “ Kürtsün Müslümansýn“ teziyle PKK'nin hem ideolojisini etkisizleþtirmek, hemde, PKK'nýn toplum üzerinde yaratmýþ olduðu güç baskýsýný geçersiz kýlmaya yönelik bir politikadýr. “Ilýmlý Ãslam“ bu konuda epey yol kat etmiþ gözüküyor.
Ayný yöntemi Alevilere ve Aleviliðe karþý da kullanýyor. “Ilýmlý Ãslam ideolojisiyle Alevilik in aylaðýnýn altýndaki topraðý çekiyor. Alevilik geçmiþte yasama, yürütme, yargý yeteneðine sahip bir örgütlenme yeteneðine sahip bir yapýlanmaya sahip olduðu için ibadetiyle birlikte, kendi adalet sistemini de iþleterek sistem dýþýnda kalarak, kendi varlýðýný yüz yýllarca devam ettirebilmiþti.
Ama Alevilik bugün o yapýsýný kaybetmiþtir. O nedenle de asimilasyona açýk hale gelmiþtir. “Ilýmlý Ãslam Aleviliði bu zayýf halkasýndan yakalayarak asimile etmeye çalýþýyor. Aleviler yeni bir felsefe, yeni bir ideoloji, yeni bir örgüt yapýsý geliþtirmeden kendilerini bu asimilasyon imhasýndan koruyamazlar.
“Ilýmlý Ãslam“ýn bu saldýrýsýna karþý koymanýn tek yolu, artýk düz politika yapma yöntemini aþarak, sentez yapma politika tarzýný benimseyip geliþtirmektir. Bunu yapabilmek için de Materyalist felsefeye yeniden dönmek, onu koþullara denk bir þekilde yeni baþtan tahkim etmek gerekiyor.
Bu yaklaþým benimsenince, tek dinamizm halindeyken bölünmüþ olunan, Türkiye'nin toplumsal devrim dinamizminin yeniden tekleþtirilmesinin yol ve yöntemleri de geliþtirilebilir. Yeniden tek toplumsal ilerleme süreci, tek dinamizm ve Türkiye halklarýnýn birlikte mücadelesi, ortak paydalar üzerinde birlikte ve bir arada yaþama politikasý etrafýnda geleceðe yürüme ortamý yaratýlabilir.
Bütün bunlarýn gerçekleþebilmesi için, bir daha tekrarlayarak vurgulayacak olursam: yeniden felsefeye dönmek, eskiden materyalizme karþý yapýlan yanlýþlardan dersler çýkartarak, yeni bir materyalist yöntem geliþtirmek; ezen ezilen, emek sermaye, çeliþkisi temelinde tez anti-tez yöntemiyle politika üretmek; insani deðerlere, doðaya sahiplenme ve savunma, yeteneðini geliþtirmek ve dünya toplumsal ilerleme sürecinin bütün güçleriyle, evrensel boyutlu, organik baðalara dayalý evrensel boyutlu bir politik perspektife sahip olmak gerekiyor.
Teslim Töre
HÂLÂ MI MARKSIZM ?!