Bazi "tarihi" tartismalar hakkinda
Gönderen: [code]
Shexmus Amed
[/code]
(IP Kaydedildi)
Tarih: 14 April, 2008 20:29
Asagidaki cevap forumda sessiz sedasiz yuruyen Hurmuzgan siirinin orijini hakkindaki tartismalarda Sayin Diyakoya cevaben yazilmistir. Ancak herkesin enteresan birseyler kesfedebilecegini umuyorum.
Sayin Diyako
Gonderdiginiz cevap icin tesekkur ederim. Kendimi biraz mahcup hissediyorum cunki Silvan Farqini ile aranizda gecen diyalogu okumamistim (diyalogda kullandiginiz basliklar daha cok ozel bir yazisma oldugu izlenimini verdigi icin tiklayip okumadim sanirsam) ve hem de sizi referanslarinizi vermeye zorundaladigim icin. Aslinda birilerine iddialarinin kaynagini sormak hic mi hic utanilacak bir sey degildir. Biz de daha iyi bilgilenmis olduk burada cunki makalenizde bir eksikligi tamamladiniz ve Hurmuzgan'in orijini hakkindaki bilgilerinizi nereden edinmis oldugunuzu detayli bir sekilde acikladiniz. Ancak buna ragmen asagida bir postta gectigim soruilardan ikincisinin cevabini sadece kismen alabildik. Yani butun sorunun cevabini alabilmis degiliz henuz. Ikinci soru [simdi ekledigim kucuk bir ifadeyle] aynen soyleydi:
"2- Hurmuzgan siiri hangi alfabede yazilmistir? Daha da onemlisi bu siirin uzerinde yazili oldugu Ceylan derisinden yapilmis [oldugu soylenen] orijinal materyal su anda nerede sergilenmekte veya saklanmaktadir? Herhangi bir fotografi mevcutmudur? Bu materyal, alfabe, kullanilan murekkep, vs bagimsiz bilimsel bir teste tabi tutulmusmudur? Hangi yuzyilda yazilmis oldugu bu testlerden de teyid edilmismidir? Siz "“Hurmuzgan“ adlı şiir Hicri takviminin 31. yılında yazılmış.." diyarsunuz ki bu 650 yili civarina tekabul ediyor. Boylesine kesin bir sonuca nasil varilmistir?"
Sizin cevabiniz ise aynen soyle: "2) Dr. Muhamed Teqi Bahar, İrani takviminin 1347 yılında yazdığı “Sebik Şunasi ya Tariq Tusur Şi'ri Farsi“ adlı kitabının 39 sayfasında şoyle yazıyor: “ Bu şiir Pehlewi Alfabesi ile Ceylan derisi üzerine yazılmış, ’Şerq Nezdik“ gazetesine gönderilmiş ve orada yayınlanmıştı. Ben şiirin aslını Dr. Said Kurdistani'de aldım, onun yardımıyla Farsçaya çevirdim“... (Akt. Adil Muhamedpur, Hurmizgan Seratay Serhildani Lirikay Nivîsari Kurdî, Karwan Dergisi sayı 129, sayfa 125)"
Dogrudur; sizin vermis oldugunuz kaynaktaki tarihciler de ceylan derisinden bir materyalin var oldugundan bahsetmekte ("Ben siirin aslini Dr. Said Kurdistani'den aldim") ama bu materyalin hangi durumda oldugu, nasil bir incelemeye tabi tutuldugu, yasinin nasil tespit edildigi veya akibeti hakkinda hic bir sey soylemiyor. Belki sizin gostermis oldugunuz kaynagin baska sayfalarindadadir bu informasyon veya daha baska yerlerde yazili. Ancak bu bile bu sozkonusu materyalin su anda nerede saklandigi/sergilendigi hakkinda bize hicbirsey soylemiyor. Bu soz konusu materyal imha olmus/edilmis olabilir ancak hangi yilda kesfedildigi ve hatta kesfedildigi magaranin ismi bile kayitlara gecmisken hangi yilda, nerede, nasil yok oldugunun kayitlara gecmemis olmasi dusundurucudur ve sorgulanmasi gerekmektedir cunki bunlarda tarihi meselelerdir.
Dikkatinizi cektiyse Perwer arkadas Mehrdad Izadi'yi referans gostererek Hurmuzgan'in varliginin ve bulunus hikayesinin uydurma oldugunu soyleyince kendisindende Izadi'nin bunu nerede soylemis oldugunu sordum ve bahsettigi kitap birgun elime gecince ilk once Hurmuzganla ilgili sayfalari karistirip Izadi'nin nasil boyle bir sonuca varmis olduguna bakacagim. Harvard Universitesi gibi bir yerde tarih professorlugu yapan Izadi'nin boyle bir sonuca varmadan once Hurmuzgan'in yazili oldugu "ceylan derisinden" materyal ile ilgili bir arastirma yapmis oldugu, sorup-sorusturmus oldugunu ve bunu akademik ahlaki geregi yapmis oldugunu kendisinden beklemek hakkimizdir. Eger birgun birileri cikip dese ki "iste Hurmuzgan'in uzerinde yazili oldugu ceylan derisi arkeolojik kesif ve iste laburatuvar test sonuclari", iste o zaman Izadi'nin akademik kredibilitesine golge duser ve Izadi dahil hepimiz suphelerimizi cope atmak zorunda kaliriz. Ancak gorebildigim kadariyla simdiye kadar hic kimse boyle bir ispatla karsimiza cikmis degil. O yuzden Izadi i'nin kuskularini paylasmakta hakliyiz.
Bakiniz akademik calismalarda ne kadar temkinli olunmasi gerektigine dair kendi basimdan gecmis ve daha birgun once cereyan etmis bir misal vereyim. Perwer arkadasin verdigi referanslar arasinda "Jiyanboard" isimli bir internet sitesine bir linkte vardi: [www.jiyanboard.com] O linkteki bilgileri okuyunca son derece sasirmistim. Perwer'in dedigi gibi sansayonelce yazilmisti. O yaziyi "siverekli" mahlasli biri "jiyanboard" forumuna gecmis. Yazar'inin ismi olarak da "Bedel Boseli" geciyor. Yazida hem bilgi vardi, hem bir internet linki vardi, hem bir kitabin ismi (Izadi'nin kitabi) referans olarak gosterilmisti ve hem de yayinevinin ismi (Doz Yayinlari). Bir anligina oradaki bilgileri derhal Newroz forumuna kopyalamak istedim. Bir an daha dusunuce vazgectim. Sansasyonelce yazilmis olmasi dahi degildi o yaziyi Newroz foruma kopyalamaktan vazgecmemin sebebi. Tek bir nedeni vardi: Izadi'nin sozkonusu kitabini kendim okumus degildim ve oradaki iddialarin gercektende Izadi'nin kitabinda gecmis oup olmadigini bilmiyordum ve hala bilmiyorum. Dikkat ederseniz Izadi'nin iddialarinin dogruluk derecesi degildi o an icin sorguladigim sey; o iddialarin gercektende Izadi'nin kitabinda yer edip etmedigiydi. Eger Izadi'nin kitabini okumus olsaydim ve o "jiyanboard" daki iddialarin o kitapta da var oldugunu kendimde teyid etmis olabilseydim buyuk ihtimalle o makaleyi Newroz foruma kopyalardim. Ancak kendim teyid edemedigim icin kuskuyu elden birakmadim. Oysa Perwer ve BB dostlarimiz Izadi'nin kitabini okumus olduklarini soylediklerinden dolayi "jiyanboard" forumundaki iddialarin gercektende Izadinin kitabinda gecip gecmedigini teyid edebilecek durumdaydilar ve bu makaleyi Newroz forumuna gecip gecmemek konusunda daha iyi bir karar verebilecek durumdaydilar. Bu sansasyonel iddialarin Izadi'nin kitabinda gecip gecmedigini teyid edebilecek durumda olan kisiler jiyanboarddaki makaleyi Newroz foruma kopyalamadilarsa eger, o kitabi okumamis olan benim boyle bir sey yapmam kesin dogru olamazdi. Akademik ahlak ve disiplin geregi durum boyledir maalesef. Kaldi ki burasi informal bir haberlesme agidir; bir universite, bir okul gibi formaliteleri bile yoktur. Buna ragmen temkini elden birakmadim.
Yukarida Mehrdad Izadi'nin Hurmuzgan'la ilgili goruslerini paylastigimi soyledim. Simdi gelelim Izadi'nin bazi diger iddialarinin dogru veya yanlisligina. Kitabini okumamis oldugum icin Izadi'nin goruslerinin detaylarini ve bu sonuclara nasil varmis oldugunu bilmiyorum. Ancak Perwer ile aramizdaki diyaloga BB dostumuzda katilmis ve mesajinin bir yerinde Izadi'nin kitabi hakkinda soyle demis: "...hafizam beni yaniltmiyorsa (hata olabilir !) kenan evren in bile kurd olduguna dair acaip iddialar vardi kitabinda -kapadokya kurd kralligi iddasi (belkide dogru ama ortada ben kanitin ucunu dahi goremedim). ancak islenmemis mazleme dokumu ve bol bol soru sordurtacak baslangic noktalari ile kitap...
Izadi'nin kitabinda "Kapadokya Kurd Kralligi" diye bir sey ve bununla ilgili bir "malzeme dokumu" var mi kendim kitabi okumamis oldugum icin kesin bir sonuca varamiyorum. Ancak BB benim gozumde kredibilitesi yuksek bir hocam'dir ve su an icin Izadi'nin boyle bir iddiada bulunmus oldugunu var sayiyorum. Ee, peki ne oldu simdi? Izadi'ye hani senin arkeolojik ispatlarin nerede diye sormazlar mi? Evet sorarlar! Bal gibi de sormaya haklari vardir herkesin. BB Izadi'nin bir "islenmemis malzeme dokumu" yaptigini soyluyor. Bu malzeme dokumu arkeolojik buluslar mi yoksa, yoksa eski tarih kitaplarinda gecen ve Izadi'nin kaynak olarak kullandigi bilgiler mi? Bunu bilmiyorum ve sorguluyorum, ve oyle de olacak olmasi gerek; taa ki kitabi okuyuncaya kadar -ki herkesin bu kitabi okumaya parasi, yetenegi ve zamani olmayabilir. Ancak dikkatinizi cektiyse "Kapadokya Kurd kralligi iddiasiyla Izadi ister istemez kendisini Hurmuzgancilar'in konumunda buluyor. Eger materyal arkeolojik bir ispati yoksa, Izadi kendisinden onceki tarihcilerin kitaplarina basvurmak zorunda kalacak. Boylesine bir krallik tarumar edilse bile, butun taslari-binalari yerle bir edilmis olsa bile, tarihi bu kralligin dusmanlari yazmis olsa bile, bu kralligin baslangici olmasa dahi en azindan sona erisinin kayitlarda yer almasi lazim Izadi'nin boyle bir iddiada bulunabilmesi icin. Kapadokya Kurd kralligi idiasina nazaran Hurmuzgancilar Hurmuzgan siirinin kim tarafindan, ne zaman, hangi dilde, hangi alfabede, nasil bir materyal uzerinde yazildigini ve hatta ne zaman hangi magarada kesfedilmis oldugunu kendilerinden son derece emin bir sekilde yaziyorlar ancak gorulebildigi kadariyla ne bir arkeolojik kesif uretebilmisler ve ne de bu kesifin yok olusu kayitlara gecmis. Izadi'nin Kapadokya Kurd kralligi iddiasina kuskuyla yaklastigimiz gibi, Hurmuzgan'a da kuskuyla yaklasmaliyiz. Akademik disiplin ve kaideler geregi buna hakkimiz vardir.
Sayin Diyako yazinizin bir kismini aynen aktarma ihtiyaci duyuyorum:
"Biz Kürdlerin siyasal tarihini, edebiyat tarihini hep başkaları ve büyük oranda çarpıtmak amacıyla yazdılar.. Son yıllarda(Kuzey düşünerek söylüyorum) Kürdlerin umut veren çabaları var... Ama, biz hâlâ işin başındayız.. Kürdistan'ın diğer parçalarında ciddi bir edebiyat tarihi çalışması var... Bu çalışmaları yapanlar akademisyenler... Biz Kuzey Kürdleri kendi edebiyat tarihimizin binde birini dahi ortaya çıkarmış değiliz.. Buna rağmen yapılan her çalışmaya kuşku ile yaklaşmak gerekir... Ama, Perwer arkadaşın yaptığı gibi bir kaynağa dayanarak “uyduruk“ demek pek bilimsel değil... Sorun var olan kaynakları incelemek, argument ve verileri gördükten sonra netleşir... Aso arkadaş “Spartakus Med Prenslerinden biridir“ dediği zaman bazı arkadaşlar gülüyorlardı.. Ama Aso'nun ileri sürdüğü belgeyi çürütecek, tersini ileri sürecek başka bir belge ve kaynak yok.. Yada Kamuran Melikendi arkadaşın “Malazgirt Kahramanı Alpaslan'ın Kürd Yusuf Tarafından öldürülmesi“ olayını göndeme getirmesi ve aynı dönemde yaşıyan tarihciyi kaynak göstermesi de öyle... 2100 önce yada 940 yıl önce yaşanan bazı gerçekleri bugün öğreniyoruz.."
Biz bir millet olarak simdiye degin kendi tarihimizi sadece dijminin kaynaklarindan ogrenmek zorunda kalmadik. Dijmina kalsa ne bir milletimiz vardir ve ne de bir tarihimiz. Dijmin ayni zamanda bizim tarihi abidelerimizi, bildigimiz bilmedigimiz kimbilir nice arkeolojik ispatlarida ya yok etmis ya da kendilerine veya baskalarina mal etmis. Bir Hasankeyf bildigimiz bir arkeolojik hazinemiz var ve yerin altindakilere dokunamadan butun kent sulara gomulecek. 21. Yuzyilin basindayiz ve Kurdistan'in hic bir bolgesinde dogru duzgun bir arkeolojik calisma yer almamis. Tabii ki bunlari soylerken tarih, edebiyat tarihi ve arkeolojiyi farkli calsima alanlari olarak goruyorum. Ama her haliyle gecmisi arastirma isi ayni zamanda gecmisi insa etme isidir. Bunun icin bagimsiz, duygusalliktan yoksul -hadi bilimsel diyelim suna- bir METODOLOJI sarttir.
Kurdistan'in akademik duzeyde tarihi arastirmalar yapan evlatlari artik vardir ve sayilari artmaktadir. Bunlar son derece kiymetli calismalar yapmaktalar ve Tirk, Arab, Fars tarihcileri karsisinda ciddi bir rakip olarak cikmaktalar. Ama metodoloji konusunda buyuk kaygilarim vardir.
Herhangi bir ispatini size sunamayacagim bir iddiam var; o da su ki Kurdistanli tarihcilerin buyuk orani (tamami demekten cekiniyorum) metodoloji meselesinde Tirk, Arab ve Fars universitelerinde cizilmis cercevenin disina cikmiyorlar veya nasil cikilacagini bilmiyorlar. Ya metodoloji meselesinde herhangi bir egitim gormemisler ya da Tirk'in (ve buyuk ihtimalle de Arab'in ve Fars'in) uyguladigi metottan baskasini ogrenemisler. Bu itiraf etmemiz gereken buyuk bir eksikligimizdir.
Bakin Perwerle aramizda gecen bir diyalogda 2006 yilinin Haziran ayinda Rizgari foruma asmis oldugum bir postu ekledim. "Tirigan Hakkinda: Supheler ve Sorgular" olarak geciyor yazinin basligi. O yazinin ciktigi ana kadar Tirigan mahlasli bu nereden geldigi ve nereye gittigi mechul "tarihci" Welatparez forumunda gundeme oturmus ve bir firtina gibi esiyordu. Hem Kurdstan ve hemde bolge tarihi ile ilgili makale mahiyetindeki tarih hakkindaki saibeli yazilari Welatparez yonetimi tarafindan birinci sayfaya geciriliyordu. Bu yetmedi Welatparez sakinlerini buyuk bir tarih meraki sarmis, bir donem boyunca neredeyse herkes adeta birer tarihci, etimolojist, filolojist kesilmisti WP'de. Ve bunlarin hepsi Sirac Bilgin'in gozu, burnu ve kulagi dibinde cereyan etti ve hatta kendiside bazen katildi tartismalara. Zerdustluk ve Kurdistan tarihi hakkinda kitaplar ve makaleler yazmis, bilimsel dusunup yazdigini iddia eden, "Dr" titrine sahip, Welatparez'in sahibi ve bas yoneticisi, bu yetmedi bir de kendini psikolojik savas alaninda en uzman goren -belki duymamissinizdir psikolojik savas hakkinda yayinlanmamis bir kitabi da varmis-, bircok Kurdun "hocam! hocam!" diyerek dizinin onunde titredigi Sirac Bilgin...
WP'den surgune cikmis veya afaroz edilmis birkac Kurdistanli WP'deki carsaf-carsaf onumuze serilen bu zir cehaleti aylar boyunca ibretle seyrettik. Pek ses ses cikarmadik cunki onlar tarihciydiler ve tarihten iyi anliyorlardi, biz ise tarihci degildik de o yuzden herhalde. En sonunda Rizgari forumda -rizgari olmasaydi nerede yapabilirdik ki bunu?- dudugu calmak zorunda kaldik. WP'deki "tarihi" gevezelikler bir bicak gibi kesildi ve kisa sure sonrada Tirigan kayiplara karisti. Arada sirada WP'de (yoksa SB'miydi?) mahlasini gormek mumkun Tirigan'in hala ancak o donemlerdeki "tarihi" rezalet bir daha gelmemek uzere sona erdi.
Bakin ben bugun bile Tirigan hakkindaki ifadelerimin dogru olup olmadigindan emin degilim. Emin olmamin hic bir zaman mumkun olabilecegini de sanmiyorum. Ne de olsa internet caginda yasiyoruz, ve sadece internetten tanidik ve bildik onu. Ancak bir seyden kesin eminim. Tirigan'in bir donem WP'ye yerlestirmeyi basardigi "bilimsel" metodolojinin bilimsellikle veya akademik metodoloji ile zerre kadar alakasi yoktu. Tek metodolojisi vardi ve o da tamamen ikna etme metodolojisiydi. Dusunceleri etkileme ve sekillendirme... Bu mumkun degilse kafa karisikligi yaratmak... Psikoljik savas yani! Bunu bilmek icin de bir tarihci omaya gerek yoktu. Sadece tirklerden kopyaladigimiz dusunce kaliplarinin disina cikabilmek yeterliydi.
Sayin Diyako, degerli dostlar meseleye Hurmuzgandan girdik Tirigandan ciktik. Gereginden cok fazla uzattim belki, ozur dilerim ama boylesine detayli bir gerekceyide borc bildigim icin boyle uzadi gitti herhalde. Hurmuzgan siirini hala severim, ne de olsa bir Kurd milliyetcisiyim. 1000 sene, 100 sene veya 10 sene once yazilmis farketmez. Yine guzel bir siirdir Hurmuzgan. Ancak bu siirin orijini hakkindaki kuskular hala giderilmemis oldugu icin bu siiri antik bir kesif olarak esime-dostuma sunacak degilim. Evet boyle bir siir vardir. Ama bu siirin uzerinde yazili oldugu 1400 yillik herhangi bir materyal mevcut degildir. Gun gelir ispatlanir iste bizde o zaman gercegi kabulleniriz.
Bir anekdotla bitirelim. Ateist bir filozofa sormuslar: "Bir gun vefat ettin ve kendini Allah'in karsisinda buldun diyelim. Ne diyeceksin, Allahina?". "Ne mi diyecegim?" diye cevaplamaya baslamis ateist filizof "Yeteri kadar ispat yoktu diyecegim".
Selamlar ve hurmetler
Shexmus Amed
Linkler (kronolojik siralamayla)
"Braye Farqini" (Diyako)
[www.newroz.com]
"Hurmuzgan ve Pirsalyar (2)" (Diyako)
[www.newroz.com]
"Bazi Onemli Sorular" (sHx)
[www.newroz.com]
"Hurmizgan" (Perwer)
[www.newroz.com]
"Sayin Shexmus'a" (Perwer)
[www.newroz.com]
"Sayın Şexmus Amed,(3 ek)" (Diyako)
[www.newroz.com]