Skip to main content

Para mi dediniz? (not verified)

Fri, 06/15/2012 - 10:38

Paranın tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Romanlara, hikayelere tema olmuş, üstüne şiirler yazılmış, türküler bestelen-miştir. Her kavganın ve savaşın öznesi olmuştur. Gücün, iti-barın ve güvenin sembolu olmuştur. İnsanlık ilişkilerini bozsada, kirletsede düzenlenmesinde araç olmuştur. Her çirkefliğin altında yatanda olsa onsuz hiçbir şe-yin yapılmadığı kanıksanmış ve kabullenilmiştir. Napolyon'un “para para para,” demesi boşuna değildir. Günümüz kapitalist toplumu bireyciliği fetişleştirmiştir. Buda paranın önemine ve gücüne değer katmıştır. Günümüzde en büyük “imparator” denildiğinde akla ilk gelen nesne paradır. Kuşkusuz çağımızın en otoriter imparatoru paradır. Toplumun yarattığı ve süreç içinde kendisine yabancılaştığı bu nesne hakim güç olmuş. Ona sahiplenmenin rekabeti başlamış. Her yol ve yönteme başvurma mübah sayılır hale gelmiş. Egemenler, bunun hukukunuda yaratmış. Türkiye´de durum daha da bir başkalaşmıştır. Her sorunda ol-duğu gibi bu alanda da bir arabeskleşme yaşanmaktadır. TC mafialaşmış, mafia TC´leşmiştir. Sorun nasıl ele alınırsa alınsın şeriatcısıyla, liberaliyla, faşistiy-le, sosyal-demokratıyla, ”devrimci”siyle, TC devleti tüm res-mi ve sivil kurumlarıyla mafialaştığı, toplumsal ilişkilerin kir-letildiği ortaya çıkmıştır. Türkiye´de mafia´ya bulaşmayan tek bir devlet kurumu yok gibidir. Mesele paraya sahip olmak olduğuna göre, bunu elde etmenin her yol ve yöntemi mübah sayılmıştır. ”Devlet malı deniz yemeyen domuz” felsefesi oluşturulmuş bunun gereği olarak kurulan paylaşım pazarı üzerinde bireyler ve kurumlar arasında kıran kırana süren bir savaş geleneği yaratılmıştır. Sorun “devlet malı deniz yemeyen domuz”la da bitmiyor. Devlet kendilerinin. Kendi mallarını tepe tepe kullanma “hak ve yetkileri” vardır. Fakat işler her zaman planlandığı gibi yürümez. Çoğu zaman kokusu çıkar. Etrafa pis kokular saçar. Son günlerde kamuoyunun gündemine oturtulan Cıvan-Edes olayı bu türden bir olaydır. Olay bilinçli olarak Cıvan-Edes olayı olarak kamuoyuna sunulsada olayın boyutu çok daha derin, geniş ve karmaşıktır. TC'nin 8. Cumhurbaşkanı Özal ailesinden tutun sokaktaki ka-tillere kadar uzanan bir mafia şebekesi orta yerdedir. Zincir alabildiğine uzun ve her geçen gün bir halka daha eklenmek-tedir. TC´nin çok “saygıdeğer” şahsiyetlerinin isimleri zincirin birer halkaları oluvermektedir. Kamuoyu önünde oynanan çirkin olay karşısında birileri kaza-ra oyun bozanlık etse, ismi mazallah “komünist”liğe çıkar. Velevki arada sırada çatlak bir ses çıksada istisnalar kaideyi bozmaz ki, her halükarda o ses şu veya bu şekilde susturulur. Bu konu da oyun çoktur. İnsanı “halk adına” “devrimci”ye bile vurdurturlar. Arkasından devlet erkanıda olduktan sonra her halükarda “ayrık otları” temizlenir. Asayış berkemaleşir. Sonuçta alan memnun veren memnun kuralı hakim kılınır. Oynanan oyunun yabancısı değiliz. İçinde de değiliz, ama iyi bir seyircisiyiz. Oynanan oyunun aktör ve figüranları tanıdık birileri. TC’nin resmi makam işgalcileriyle onların prens ve prensesleridir. Rüşveten senet tahsiline, silah kaçakcılığından kadın ticare-tine, eroin ticaretinden karapara aklama işlerinde hep onlar vardır. Geçmişten bugüne buna bulaşmayan bir tek TC devlet erkanı bulamasınız. Siz onların “şefaf siyaset temiz toplum” dedik-lerine bakmayın. Bu, zorlama, bir şeylerin kirlendiği ve kirle-tildiğininde itirafıdır. TC’nin 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal çok yönlülüğüyle bilinir. Bildik bilmedik her meseleye el attığıyla tanınır. Din dedi, tarikat dedi, siyaset dedi, serbest piyasa ekonomisi dedi, Kürd sorunu vs. dedi. Her meseleye bir tüccar kafasıyla baktı. Kuralı beliydi. ”Bir koymak on almak”tı. Söylediklerinin arkasında da oldu. Velhasıl kesesini doldurup köşeyi dönenlerden ve Allahın yürü kullum dediklerinden biri oldu. Rahmetlinin hakkını yememek gerekir. Ekmeğini çeşmenin başını tutmuş “anlı-şanlı Türk Ordusu”-nun “hassasiyetleri”ni ayaklar altına alma pahasına taştan çıkaran cinstendi. Rahmetli alem adamdı. Mafia’yada el attı. Orayıda kirletti. Devlet ile mafia’yı tekleştirdi. Oysa her birinin apayrı dünyaları ve kendilerine özgü kural ve kaideleri vardır. Hak ve hukuku vardır. Tabuları kırmakla ünlü TC’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bu alandaki tabuyu kırmanında sahibi oldu. Emlak Bankası Genel Müdürlüğüne Engin Civan’ı atadığı gibi, mafia’yanın başınada ruh hastası ülkücü faşist Alaaddin Çakıcı’yı atadı. Mafia’yı onunla zapt-ı rapt altına almaya çalıştı. Mafia dünya-sında rüştünü ispatlamış Dündar Kılıç'ın kızı Uğur’la Çakıcı-'nınn evliliğinde çöpcatanlık yaptı. İşin sıcaklığında hayırlı iştir, sevaptır diyenler olduğu gibi, sonra kokusu çıkar diyenlerde oldu. Eh ne diyelim. Görünen köy klavuz istemez. Rahmetli tüccar kafalıydı. Paranın kokusunuda iyi alırdı. Para-yıda severdi. Para edindi edinmesine, ama kokusu etrafı sar-dı. Yaşadığı sürece devlet gücünü kullanarak durum idare edilsede, ölümünden sonra varisleri rahmetlinin mezarda ke-miklerini sızlatacak kadar beceriksizlikler yaptı. İşlediği halt-lar çorap söküğü gibi birer birer ortaya serildi. Ah bu da sorun mu? Dün gelir unutulur. Eğer sorun para sahi-bi olmaksa, bu da başarılmıştır. Kim ne derse desin para paradır. Nereden gelirse gelsin el kirletmez. Her zaman olmasa da insana itibarda kazandırır. Rahmetli Özal gibi insanı defalarca “hacı” bile yaptırır. Ve herkese el öptürtür. Para öyle bir şey ki, Comar´ın ruhuna bile fatiha okutur. Hikaye o ya! Yüzyıllar boyu iki Arap ailesi komşuluk ilişkileri içinde yaşam-larını sürdürür. Günün birinde ailenin biri bir köpek edinir. Fakat köpek komşuluk hukukuna uymaz. Gün gelir komşunun tavuğunu yer. Gün gelir çocuğunu ısırır. Sahibi uyarılsada köpektir, der geçer. Alışkanlıktır, derken bir gün köpek komşu El Seyid’ide ısırır. El Seyid sinirine hakim olmaz, köpeği öldürür. Köpek sahibi soluğu Kadı Efendinin huzurunda alır. Komşusu El Seyid´in köpeğini öldürdüğü şikayetinde bulunur. O arada Kadı Efendinin cebine bir kese mecidiye bırakmayıda ihmal etmez. Kadı Efendi hemen harekete geçer. Köpek katili El Seyid´in getirilmesi için iki zabit gönderilir. El Seyid getirilerek suçüstü örfü mahkemesi karşısına çıkartır. El seyid kendini savunmak için çırpınsada söz hakkı alamaz. Söz hakkı köpek sahibinindir. Söze köpeğini methetmekle başlar. Dilinin döndüğü kadar köpeğini över de över. Olay o kadar dramatize edilir ki, Kadı Efendi dahil salon da bulunan herkes gözyaşlarına hakim olamaz. Kadı Efendi köpek sahibine: “Köpeğin sana bu kadar çok mu yakındı?” “Sorma Kadı Efendi sorma! Babamdan, annemden, çocuklarımdan ve hatta karımdan bile bana daha yakındı.” “Peki köpeğin çok mu muhteremdi?" "Sorma Kadı Efendi sorma! Sizden bile muhteremdi.” “Peki muhteremin adı neydi?“ “Çomar’dı efendim.” Kadı Efendi hemen iki elini havaya kaldırır, salondakilere “Ey cemaati müslümin Çomar’ın ruhuna El Fatiha” der. Cemaat Kadı Efendi ile birlikte Çomar’ın ruhuna El Fatiha okur. Arabistan’da Çomar’ın ruhuna El Fatiha okutan para, Türkiye de Özal hanadanı imparatoriçe’nin naaşını “mübarek Eyüp Sultan”ın kucağına gömdürür. Para para para! Sen nelere kadirsin! Şubat´95

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.