Merhabalar
Kimse Demirel'e sarılmıyor, bİr beklentide yok. 80'li değil hatta 70 li yıllar
anlaşılmadan bu sorunlar çözülmez. Çözmek için anlamak gerekiyor.
Demirelin , Ecevitin yada İmralı sahibi Türk Ordusu yaklaşımlarında
özde bir farlılık yok. Ama koşullar değişikti. 1990'lı yılların başında PKK en güçlü dönemini yaşadı. Tabi o dönem ki yaklaşım, Devlet tarafından
daha 'ciddiydi' Özal; Fedarasyon bile tartışılabilinir derken, Demirel; 'Kürt
realitesini tanıyoruz' dediği Diyarbakır'dan, Ankara'ya döndüğünde
katıldığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Tek karar sahibi ordu
mensupları tarafından eleştirildi. Demirel'de; '500 senedir asimile edemediniz bundan sonrada edemezsiniz' diyerek sustu. Özal devam etti,
ve bilindiği gibi ortadan kaldırıldı. Bu dönemki Özal ve Demirel yaklaşımlarından Kürtlerin tarihi gerçekliği kabul ediliyordu. Çözüm ne kadar başarılı olurdu, tartışılır.
Bü gün ise açıktan kemalizme teslim olmak bir yana, tartışmasız bir gerçek gibi, O'na sahip çıkma ve savunma en doğru çözüm olmuş.
Etnik bir grubun entegre olma sorunu, çözüm olarak sunuluyor. Aradaki fark budur. Kürt tarafından muhattap yok. Siz halen 'takıntı' diyorsunuz.
40 yıllık 'takıntı' olmaz. Ben takıldıysam siz nerdeydiniz. Mevcut
durumda kürt sorunu, 40 yıllık sizin değiminizle 'takıntı' İmralının ipoteğine
takılmış. Farklı bir güç ve alternatif Kürtler adına varsa, söyleyin
bende takıntımdan kurtulayım. Dostum 'takıntının' çözülmesi
gerekiyor. Bana önerdiğniz 'Roman yazma' kötü bir şey değil. ancak
düşünmüyorum. Benim size önerim, bu çoğrafyada eli sopalı
olunmadığı sürece bir hiçsin. Çözüm için eli sopalı güç olmak gerekiyor.
'Takıntılar' ancak böyle aşılır.
Selamlar
Re: „Kürd Açılımı” ile ilgili Sayın Salih Aras ile söyleşi