Kek Xalêseyid,
Önce idamlara bakalım. İdam etmek açıkça katletmektir. Cezalandırmakla alakası yoktur. Kaldıki cezalandırmakta uygarca değildir. Modern hukukta kabul görmez. Uygar tutum cezalandırmak yerine ıslah etmeyi, dönüştürmeyi, yendiden kazanmayı esas alır. Bu yanıyla neresiden bakarsanız bakın türkte hukuk yoktur, insanlıktan eser yoktur. Üç genç insan haksız yere katledilmişlerdir. Üç suçsuz insanın haketmedikleri şekilde "cezalandırılmaları" insanlık dışıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun bütün insanlığın sorunudur.
İkinci bir neden bu insanların düşüncelerinden dolayı katledilmiş olmalarıdır. Düşüncelerine katılıp katılmamak tamamen ayrı bir meseledir. Ancak insanların düşüncelerinden dolayı cezalandırılmalarına, katledilmelerine seyirci kalmak ve hele bizler gibi düşünüp davranmadıkları adına seyirci kalmak insanlığımızın sorgulanmasını gerektirir. Kürtlerin de düşüncelerinden dolayı kovuşturmalara uğradıklarını, cezalandırıldıklarını, katledildiklerini vurgulamaya bilmem gerek varmı?
Deniz ve Hüseyin Kürdistanlıydılar. Hüseyin'in kürt olduğu kesin. Yusuf Aslan diğer arkadaşları gibi düzene başkaldırmış bir çerkesti. Çerkes olduğu için Doğan Güreş'in hatırlamasınımı bekleyecektik?
Sonuçta bu insanlar idealleri uğruna yaşamlarını ortaya koydular. Mahkemeleri süresince düşüncelerinden ödün vermediler. Ölüme giderken yiğitliklerine gölge düşürmediler. Katledilenlerin ideallerini paylaşmıyor olmamız devletin katliamcı niteliğine ve uygulamalarına karşı çımayacağımız anlamına gelmiyor. Aynı devlet bizim milyonlarca kez celladımız olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Foruma konuyla ilgili ilk yazıyı o da eğer yazı denebilirse ben astım. Olay tarihinde yayınlanmış Hürriyet gazetesinin kupürüydü astığım. Hürriyetteki başlığı kasıtlı olarak yazıma geçtim. Üç insanın yaşamının canice alınmasını geride kalanlara tehditkarane bir üslupla 'idam edildiler' şeklinde veriyordu. 12 Mart cuntasının destekçisi olan bu gazetenin o dönemlerde oynadığı lanetli rolü günü gününe izlemiştim. Hürriyet bugün de devletin borazanı gazetelerden biri.
Bana gelince, ne türk solunda çalıştım ne de türk solu ile hatta türk solunu aşıp CHP gibi faşist partilerle ittifak yapan partilerde çalıştım. Tam aksine kürt partilerinin bir çoğundan sırf bu nedenle dikkatle uzak durdum ve türklerin hangi türden partisi olursa olsun flört edilmesini, ittifaklara girilmesini hayatım boyunca eleştirdim. Egemen ulusun partileriyle ittifak yapılmasına prensipte karşı yada kapalı olduğum için değil. Tecrübelerim ve gözlemlerim Kürdistan'ı işgalinde bulunduran devletlerin hiçbirinde Kürdistan Sorunu'na layıkıyla yaklaşan herhangi bir egemen ulus partisinin bulunmadığını bana öğrettiği için bu tür ittifak lafazanlıklarına mesafeli durdum. Kürtlerin güçbirliği yapabilecekleri egemen ulus partileri bugün de yoktur. Mevcut egemen ulus partileri Kürdistan Sorunu karşısında 30 sene önceki konumlarına oranla daha şoven ve daha geri bir pozisyondadırlar. Bu konuda hemfikiriz. Ancak bunu idamlar karşısında kayıtsız kalmanın dayanağı yapma imkanına sahip değiliz. İnsanların asılarak katledilmelerine seyirci kalamayız. Biz kürtler hala darağaçlarının gölgesinde yaşıyor her on yıllık periyotlarla tehcirlere, toplu katliamlara uğratılıyoruz. Bizler vahşice katledilirken dünya susuyor. İnsanlıkdışı bir suskunluktur yada insan olmadıklarının ikrarı anlamında bir suskunluktur. Bilirsiniz sükut ikrardan gelir. Bizim başkalarının suskunluğunu takip edip onlarla aynı insanlıkdışılığa düşmemek için yeterli nedenlerimiz var. Olmasa bile ben şahsen insan yaşamını ve insanın hürriyetlerini gücümün yettiğince, avazımın çıktığınca haykırırım. Bana benzeyip benzememesinin, benim gibi düşünüp düşünmemesinin hiç önemi yok. Ben böyle algılıyorum. Siz isterseniz katılmayın.
Hürmetler.
Olayın insani boyutu siyasi boyutundan farklıdır..