Ana içeriğe atla

Taksim-Gezi Parkı ve Tavır

Savaş, bir çok karmaşık taktikleri içersinde barındıran, çelişkilerden yararlanan bir sonuç alma stretejisidır. Savaş ayni zamanda bir sanattır. Savaş başladığında, hedefe ulaşma, düşman saflarında, cephe ve cephe gerisinde kaos ve panik oluşturma ve onu yenilgiye uğratma ve sonuçta hedefe ulaşma ustalığıdır. Duraklama ve tereddüt yenilgidir. Savaşan tarafların, savaşı kazanmak için, bütün imkanlarını harekete geçirme, bütün yol ve yöntemleri kullandığı da bir realitedir. Savaş; yıkımdır, ölümdür, açlıktır, işkencedir.

Bundan dolayı, savaşında kendine göre bir kuralı vardır. Bu kuralın ihlal edilmesi, savaş suçu olarak kabul edilmiştır. Ama bunun uygulanması, denetlenmesi, ihlalın olması durumunda, yargılanmanın olması; güç ve kuvvetle orantılı bir durumdur. Zayıfların, savaş ihlalleri durumunda güçlüleri yargılama durumu yoktur. Güçlüler, hata ve savaş ihlallerine rağmen sahip oldukları güçle, durumu manüpüle etme yetenekleri ile her zaman yargılayıcı ve mahkum edici konumda olmuşlardır.

Bu durum biz ve sömürgeci güçler açısında da geçerlidir. Ülkesini sömürge olarak gören ve ülkesinin bağımsızlık ve özgürlüğü için savaşanların, savaşın gereğini yerine getirmek zorundadırlar, aksi durumda kazanma ve işgalcı güçleri yenilgiye uğratma şansları yoktur. Ne yazık ki, Kurdistan politik arenası, özellikle de Kurdistan’ ın kuzeyinde, politik arena, savaş ve savaş yöntemlerinin ne olduğu konusunda duyarsız ve bilgisizdirler. Bu durum, Kurdistan’ın kuzeyinde Kurdistan ulusal davası saflarında belirsizliğin egemen olmasına ve sömürgeci güçlerin, Kurdistan halkına karşı yürüttüğü savaşın sonuç alması için uygun-elverişli ortam sunmasına neden olmaktadır.

Bunun nedeni, Kurdistan politik arenasının, Kurdistan’ın bağımsızlık ve özgürlüğü için, kendi hedef ve programlarının uygulayıcıları olmayışından kaynaklanmakta. Sömürgeci güçlerin savaş oyunlarında büyük bir tecrübeye sahip olmalarından, her türlü manipülasyon araçlarına sahip olması ve onları harekete geçirme yeteneğine sahip olması, sömürgeci devletlerin bir avantajıdır. Bu açıdan, Kürtlerin özellikle, Kurdistan’ın kuzeyinde daha net, muğlak tavırlardan uzak bir programa sahip olmak zorundadır. Yani, mücadele sürecinde, mücadelenin sürükleneni değil, sürükleyicisi olmak zorundadır.

Savaş, cephe ve cephe gerisi olmaz üzere iki alanda yürütülür. Savaşı kazanabilmenin en önemli kozlarından biri, düşman’ın geri cephesinde, yaratılacak, kaos-belirsizlik ve bu durumdan yani düşman’ın cephe gerisindeki çatlak ve çelişkilerden yararlanabilme yeteneği, savaşı kazanma da önemli bir silah-önemli bir avantajdır.

Bu açıdan Kurdistan ulusal hareketinin bileşenleri, Sömürgeci güçlerin yenilgiye uğratılmasında net program- net tavırlara sahip olmak zorundadır. Türkiyecilik eksenin de- Türkiye’ nin demokratikleştrilmesi çerçevesinde, Kurdistan ulusal bağımsızlık davasına bakmak, peşinen, savaş ve davayı ipotek ve icazet altına koymaktır. Ayrışmanın, Kurdistan olgusunun, Türkiyeciliğın kuyruğuna takmak, düşmanın savaşmak istediği alana çekilmektir. Böyle bir durumda savaşı kazanma ihtimalı yok denilecek kadar zayıftır.

Gezi Parkı-Taksim olayların da, Kürt kamuoyunun ikiye bölünmesi ve sorunu detayları ile tartışması olumludur. Gezi Parkı ve Taksim olaylarını düşman cephesinin gerisinde yaşanılan bir iç kaos ve iktidar çatışmasının bir nüesi olarak görüyorum. Bu açıdan Kürtler bu konu da oldukça tecrübeli olan TC, cephesinin tuzaklarından uzak durmalı, kendi çıkarlarının tarafı olmalıdır.

İlke olarak egemen güçlere karşı sivil halkın yanında olmak gerekir. Olayın somut tarafına bakıldığında, Kürt halkı ve Türk halkı arasında hiç bir zaman ne stratejik ne taktiksel anlamda ittifak ve işbirliği olmamıştır. Türkiye olgusunun 1923 yılında ortaya ( 1923 yıl öncesi, Türkiye diye ne bir terim nede böyle bir ülke vardı) çıkması ile günümüze değin gelen tarihsel süzgeçte, Türk ve Kürt diye bir ittifak olmadığı gibi, Kurdistan halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde Türk halkı, soykırımcı iktidarlarının yedeğine düşüp, Kurdistan halkına düşmanca tavırlar içersine girmişlerdir.

İttifak ve dayanışmanın olması için tarafların birbirini tanıması ile olur. Red ve inkarın olduğu bir ortamda ittifak ve dayanışmanın olması reelist ve gerçekçi değildir. Türk halkı ile Kürt halkı arasında ittifak ve dayanışmanın olabilmesi için Türk halkının alnındaki lekeyi silmesi ve bunu Kürt halkına isbat etmesi gerekir.

Gezi Parkı-Taksim olayları, kendiliğin örgütsüz gelişen bir tepki hareketidir. Kendiliğinden gelişen bu harekete örgütlü olan güçler ki Türk solu zayıf ve örgütsüzdür. Buna karşılık Kemalist güçler örgütlüdür. İsyan’ın Türk devletinin yapısına yönelmesine izin verilmeyecektir. En kötü koşullarlar, AKP’ nin bazı tavizler vermesi karşılığında, isyan sönmeye bırakılacaktır.

Sonuç itibarı ile Türk halkı ve Türk devrimci! Hareketi, Kurdistan ulusal bağımsızlık davasına her zaman sessiz ve mesafeli hatta yer yer TC’ nin yedeğine düşmüştür. Bu durumun değişmemesi durumunda ittifak ve dayanışmanın olması oldukça zordur. Bu tür durumlarda Kurdistan ulusal davasının bileşenlerinin kendi bağımsız tavır ve duruşu olmalı, anlık heyecanlarla hareket etmemelidir. Türk bayrağının olduğu alanlar, Kürt birey ve hareketinin ittifak ve dayanışma alanı olamaz. Kurdistan halkının katliam simgesi olan Türk bayrağı çatısında yürümek, Kurdistan ulusal davasının şehitlerine hakarettir.

Kurdistan’ daki ağaca hayat hakkını tanımayan-bilmeyen destek sunmayan Türk toplumundan ‘’ devrimci-duruş ve ittifak beklemek bir hayaldır’’ Devrimci-demokrat tavır bir kültür ve yaşam tazıdır. Türkiye de olmayan da budur.

Kürtler enerji ve imkanlarını kendi kurtuluşu için harcamak zorundadırlar. Ortada Sömürgeci bir devlet ve sömürge bir vatan olduğuna göre, iki karşıt düşman cephesi de var demektir. Bu açıdan Gezi parki-Taksim olayları, düşman cephesindeki bir iç olay olarak görmek gerekir. Gerisi yanıltıcı ve hedef şaşırtıcı bir tavır olacaktır. Görevimiz bu iki cephe arasındaki çelişkileri alabildiğince derinleştirmek ve düşmanın cephe gerisindeki kaos ve çelişkilerden, Kurdistan halkının özgürlük ve bağımsızlığı çıkarları doğrultusunda yararlanma olmalıdır.

Savaşın kurallarına göre hareket edip gereğini yerine getirmeyenler, her zaman kaybedenler olacaktır.....
03.06.13

Goran Koçgîrî

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.