Ana içeriğe atla

KÜRT MÜZİĞİN STARI ŞIVAN PERWER !

“Marks'a göre; yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir”.Şivan PERWER, sevenleri olduğu kadar, sevmeyenleri’de olan ve bu niteliğinden dolayı bazen paylaşılmayan bir sanatçı olmuştur. Sanat, zeka ve yaratıcılığının, var olana karşı tepkisinin, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştığı bir alandır. B. Croce; “Sanat, sezginin ve anlatımın birliğidir. Bireysel ve teorik bir etkinliktir. Doğa, sanatçının yorumu ile güzellesir.” Şivan’ın kim olduğunu, neye hizmet ettiğini uzun uzadıya belirtmeye gerek yoktur. Cünkü Şivan dostlarınada düşmanlarınada yurtsever niteliğini ispatlamış değerli bir sanatçıdır. Sanat; genel anlamda, insanlığın geçirdiği evrimlerde ve tabii her kültürde birbirinden farkli görülen ve yorumlanan bir evrensellik olduğu bilinir. Yada yaraticiliğin veya hayal gücünün bir yansıması olarak belirtmek’de doğrudur. Sanat’ın belirli kalıplara oturmuş bir tanımı olduğunu zanetmiyorum. Sanatçı ise bu evrenseliği kendine has uslubu ve yorumuyla mensup olduğu topluma taşiyandır.Yani herkesin duyduğunu, gördüğünü, hissettiğini, düşündüğünü; farklı şekilde duyan, algılayan, gören, hisseden, düşünen, yorumlayan ve özümseyendir. Sanatı sadece ideolojik argümanlarla tanımlamak sanatı kısırlastırır.Şivan Kürdistan’ın potansiyel bir sevdalısı olarak, Kürtlerin acılarını, duygularını korkularını ve kanlı mücadele tarihlerini söylüyor. Toplumsal özgürlüğü baz alan bu tip müzik türleri, insanın psikolojik pusulasını etkileyen bir duygu yoğunluğudur. İnsanın ruhunu okşayan, bu duygu yoğunluğunu zayıflatma, tekelleştirme, ideolojik kalıplarla sınırlama mantığı toplumları bariş içinde kuramaz ve yönetemez.Tarih boyunca egemenlere kafa tutan çağdaş insanlar, düşünürler, sanatçılar’da marksistler gibi farklı yöntemlerle her zaman saldırılara uğramışlardır. Ancak devrimciler gibi korunma örgütlülüğüne sahip olamamaları daha çabuk hedef olmalarına neden olmuştur. İdeolojik dar görüşlülüğe kafa tutan veya onlara gelmeyen sanatçılar, sadece devletler tarafından değil, devletler karsıtı doğmatik örgütler tarafından’da dışlanmaları diğer bir handikap olmuştur. Şivan, bütün örgütlerin gecelerini bir yıldız gibi aydınlatan, kendini dinleten o insanları duygulandıran, sevinderen, düşündüren, yurtseverleştiren ve onları ulusal sevdalarına yönelten, onlarla simgeleşen değerlı bir Ozanımızdır. Şivan Kürt halkına mal olmuş, türk sömürgeciliğine ve bütün Kürdistan düşmanlarına yöneltilmiş keskin bir sanat eleştirisidir”.Şivan’a yapılan saldırılar dramını ve mücadelesını türküleştirdiği halka yapılan bir saldırı olduğunu bilmek gerekir. Şivan’ın kirive, Mehemedo, lele ve lololarını betimleyen o dokunaklı imgelerini, liriğini dinlediğimde adeta mest oluyorum. Ezidi kiz’la müslüman gencin ironik aşk hikayesi birbirleriyle olamayacakları hüznü özlemi ve kaygisini, ince duygu yüklü melodisini ve yasaklı kürt ulusun sevdasıyla bütünlüklü zerafetini Şivan’dan kim daha iyi söyleyebiliyor ki? Keşke bir kaç Şivan’ımız daha olsaydı. İnsan böyle bir Ozan’a nasil saldırır ? Şivan, şarkı ve türküleri ile bizi Kürdistan’ın diyarlarında gezdiren, köyümüzde çocukluk oyunlarımıza, aşklarımıza götürendir. İnsanların kendi ülkesini sevmede, asimilasyon akıntısına kapılmamak için o ulus dilinde yapılan müzik sanatı; türkü, sarkı eşliğinde halaya duranlarin sevinci, özcesı kullanılan enstruman ve dilin son derece büyük bir ağırlığı olduğunu kim inkar edebilir ki? Şivan Kürt ulusuna mal olmuş ve sanatıyla sömürgecilere karşı bir duruştur. Dolayısıyla gelecek nesillere, Kürdistan ve dostlarının sevgi ve saygısını hakeden bir sanatçı olduğu ilgisiyle karşılanmalıdır.Sanat insanlık tarihinin her döneminde, kendisini çevreleyen koşulları yorumlayabilen,değişen ve bakış açıları değiştiren dolayısıyla gelişim espirisinden geçirdiği evrimleri basamak yapan ve her toplumda farklı görünümlerde ortaya çıkan bir olgudur. Çünkü sanat, düşünsel, duygusal etkisiyle nesneldir, yani toplumsallığa biçim veren bir çekiciliğe ve estetiğe sahiptir. Thomas Munro’ya göre “sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir.” Şivan, kendi öznelliğiyle tutarlı bir yurtseverlik bütünlüğü taşıyan ve Kürt millet özgürlüğüne hizmet eden bütün örgüt ve partilere eşit mesafede duran ama anti sömürgeci niteliğinden taviz vermeyen ve bu niteliğiyle daha çok savunulması gerekirken hakaret ve saldırılara uğraması ağır bir utanç, düşmanlarımız için ise bir sevinç ve basarı olduğunu hangi ahmak bilmiyor ? Sanat insanlığın evrensel bir değeri olarak, çok yönlü tanımlarla zengin bir geleneğe sahiptir. Akademik çevrelerin renkli bilimsel yaklaşımlarıyla güzelleşerek daha çekici bir duygu ve ilgi alanı olmuştur. Sanat’a ilişkin fikirlerin sürekli değişkenlik arz etmesi, yeni tanımlarla zenginleşmiştir.Kürt ulusu yasaklı konumundan dolayı özgünlügünü yaşayamadı. sanatını yazılı edebiyatını yaşayamadı. Benliğini kuşaktan kuşağa tam olmayan sözlü literatörüyla korumuştur. Kürtlerin dili, kültürü ve kimliği halen sömürgecilerin kuşatması altındadır. Doğmatik kalıplarını Şivan’a kabullendiremeyen ve aracı amacın üstünde tutanlar yanlış yapıyorlar. Denetim altına aldıkları sanatçıları kısırlaştırdılar, harcadılar. Serhat gibi verimli, genç sanatçıların elinde saz vardı, yerine silah verildi. Serhat’ta diğer arkadaşlar gibi kısa süre sonra şehit düşmüştü. Şivan’da denetime alinsaydi sonu farklı olmayacaktı. Milyonların emeği ile oluşan Kürdistan ulusal mirası kişi kültüne dönüştürdüler.Yirmi yil kemalizme kursun sıkıldı. On yil sonra teslimiyetin siyaseti dayatıldı. Katılmayanlar hain ilan edildi ve susturuldular. Susturanlar şimdi birbirlerini büküyorlar. Bükenlerde bir zaman sonra bükülecekler. Bu tehlikeli gidişatı ne yazikki durduramadık. Görünen o ki; sömürgeciliğe karşı zayıf düşmenin, savunmasız kalmanın siyaseti ince ayar sürdürülecektir.Kendi dişindaki kürtleri olumsuz gösteren, aydınlarını afaroz eden, Şivan gibi en gözde sanatçılarına bile saldıran bir özgürlük hareketi kendini yadsımış demektır. Silahli mücadeleyle siyasi teslimiyeti gizlemek ve sömürgeci Cumhuriyetin mimarına öykünmek, ideolojik Uçların sınırlarında görünmek bir çelişki değilmidir? Savaş, diplomasi, edebiyat ve sanat birbirini besleyen olgulardır. Fakat her birinin dili, alanı, hitabeti ve aktörleri farklıdır. Bin bir zahmetle oluşturulmuş ulusal birikim ve mücadele kazınımları, birilerin küçük egosu için atılan yanlış bir adımla taru mar edilmesine seyirci kalınamaz. İşgalcilere karşı ulusal kurtuluş mücadelesini vermek iyi bir şeydir, hata bir zorunluluktur. Fakat, onların belirsiz yargılarını, güç yetirdiklerimize uygulayarak benzeşmek tehlikelidir. Mücadeleyı besleyen olguları, emek verenlerı ve sanatçıların kıymeti kavranarak kazanılır. Cünkü özgürlük mücadelesi aynı zamanda bir adalet ve duygu mücadelesidir. Duygu; insan benliğini saran, harekete geçiren ince bir yoğunluktur. Onsuz bir insan bir amaç düşünemiyorum.Dört yanı puşt zulası ve faili meçhullerin dünya birincisi, Kürt Milletin, özgürlük arzusunu ses, söz,ve müzik ritmiyle betimleyen Şivan PERWER; 30 yıllık bir sebatın, fedakarlığın emektarıdır. Siyaset zemininde ayni fedakarlığa talip olanlar milyonlarca kürdün umudu olmuşlardı.Özgürlük mücadelesi bunun somut bir ifadesidir. Ama eleştiri ve iktidar gücü kötü kullanılarak ne hale gelındığı ortadadır. [email protected].

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.