Ana içeriğe atla

Kürdistan Gazetesinin Çıkışının 110. Yıldönümünde Kaygı Verici Gelişmeler.

  Kürdistan Gazetesinin Çıkışının 110. Yıldönümünde Kaygı Verici Gelişmeler.  Bugün 22 Nisan, Kürdistan gazeteciler günü.. Bundan tam 110 yıl önce, 22 Nisan 1898 tarihinde ilk Kürd gazetesi olan “Kurdistan” Mısır’ın başkenti Kahire’de yayın faaliyetine başladı.. Mir Midhat Bedirxan, “Kürdistan” gazetesini çıkararak Kürdistan tarihinde önemli ve yeni bir dönemin başlamasına ön ayak oldu.. Önce Midhat ve daha sonra Abdulrahman Bedirxan tarafından anavatan topraklarından uzak ve bir “sürgün gazete” olan “Kürdistan Gazetesi”nin tam 31 sayısını çıkardılar.. “Kürdistan Gazetesi”nin sürgünde çıkması Kürdistan tarihinde bir devrimdi.. Osmanlı devleti gazetenin yayınlanmasını engellemek için Bedirxani’ler üzerine korkunç bir baskı mekanizmasını kurmuştu... Bundan dolayı “Kürdistan Gazetesi” Kahire, Cenevre, Paris ve İngiltere arasında mekik dokuyordu..Her ne kadar bugün Kürdistan tarihçileri arasında “Kürdistan Gazetesi” nin yayına başalama günününe ilişkin farklı düşünceler varsada(bazılarına göre 21, diğerlerine göre 22) herkesin birleştiği nokta 110 yıl önce hemde “Kurdistan” ismi ile bir gazetenin çıkışı bir kırılma noktası ve yeni bir dönemin başlangıcıydı..“Kürdistan Gazetesi”nin mimarı olan Bedirxani’lerin kullandığı “Yukarı Kurmança” lehçesi, Kürd basının 110.yıldönümünde Kuzey Kürdistan’da bir eğitim ve öğretim dili olmamış, kullanılan “W”, “X” ve “Q” harfleri kovuşturmaya uğrayabilmektedir. Türk devleti, Kürd dilini eğitim ve öğretim kurumlarından uzak tutarak, genç kuşaklarla buluşmasını engelleyerek bitirmek istiyor..Türk devletinin, Kürdlere yönelik yürütüğü jenosidler serisinin bir parçası olan kültürel jenosidi, tüm kuzeyli Kürdler her zaman yaşıyorlar ve yakınen biliyorlar.. Güney Kürdistan halkı, 1991 “Büyük Raperin”i ile birlikte sömürgeci Baas rejiminin Kürdistan’da var olan tüm kurum ve kuruluşlarını yerle bir ederek Kürdistanı özgürleştirmesi, daha sonra oluşan Kürd ulusal kurumları tüm dünya Kürdlerinin gurur kaynağı oldu.. Büyük kurban ve bedeller neticesinde elde edilen “Özgür Kürdistan” kazanımları tüm dünya Kürdlerinin kıblesi oldu ve hâlâ öyle olmaya devam ediyor. Tüm yurtsever Kürdlerin ruyaları ve hayalleri Hêwler, Suleymaniye, Duhok ve Kerkük’te realize oldu.. Yurtsever Kürdlerin “Özgür Kürdistan”a sundukları destek kadar daha doğal bir şey olamazdı/olmaz da... Güney Kürdistan, yıllardan beri elde ettiği kazanımlar, oluşturduğu ulusal kurumlarla, yakaladığı bölgesel ve uluslararası ilişkilerle “Kürd ulusal davasının” motoru durumundadır.. Diğer parçalardaki Kürdistanlılar bu kazanımları kendi kazanımları olarak biliyor ve kayıtsız-şartsız destek sunuyor..Ama ne yazık ki Güney Kürdistan’da bazı “aydınlar”,”yazarlar”, edebiyatçılar” ve kendi söylemleriyle “akademisyenler”, “Kürd dilini standartlaştırma” adı altında Özgür Kürdistan’daki kazanımlarımızın içini boşaltmaya , onları kuşa çevirmeyi, dilsel ve kültürel dayanaklarını yoketmeye çalışıyorlar..Bilindiği gibi daha önceleri İsveç’te kalan F. Şakeli Celadet Bedirxanı “Kürtçe’yi Latin Alfabesine” uyarladığı için “Kürdleri bölen emperyalizmin ajanı” ilan etmişti. Şakeli hızını almayıp daha da ileri giderek “Yukarı Kurmançinin edebi bir değeri olmadığını” ileri sürebilmişti.. Şakeli aynı yazıda ve daha sonra başka yazılarında biz Kuzey Kürdlerin “Sorani” dediğimiz lehçeyi(Aşağı Kurmanca daha doğru) “Standart Kürd dili” haline getirilmesini öneriyordu.. Daha sonra Suleymaniye Eğitim Müdürü “öğretmenler ve öğrenciler anlamıyor” gerekçesiyle İlkokullarda verilen Kurmanci dersleri kaldırıldı.. Ondan sonra Behdinan mıntıkasında ilk okullarda okutulan Kurmanci derslerine karşı bir kampanya başlatıldı.. Hatta Behdinan mıntıkasındaki hükümet yetkililerinin “Kurmanciyi resmi yazışmalarında kullanması” dahi “bölücülük” ve “suç” sayıldı..Ama ortada “Kurmanci’yi okullarda okutmak için bir yasa” var.. Tüm bu gelişmeler olurken, Güney Kürdistanlı 53 “aydın”, “akademisyen”, “yazar” ve “gazeteci” 15 Nisan günü Kürdistan Başkanı’na, Parlamento Başkan ve üyelerine, Kürdistan Başbakanı ve hükümet üyelerine yazdıkları bir mektupla “Sorani lehçesini resmi Kürd dili “ yapılması için bir yasa çıkarmalarını istiyorlar. Onlara göre “Merkezi Kurmança” tarihsel, kültürel ve demografik açıdan (biz Sorani dememek için Aşağı yada Güney Kürmançası diyoruz) artık “lokal ve milli bir lehçe olmaktan çıkmış, binlerce kitabın, yüzlerce gazetenin..............” dili haline gelmiştir. Sorani, Kerkük, Suleymaniye ve Hewler de kültür ve eğitim dili olmuş, Duhok’ta dahil tüm bölgelerle Başkent Hewler arasında siyasal ve sosyal ilişki dili olmuştur..Söz konusu olan mektubu imzalayan “aydınlarımız” Soranca’yı “resmi ve standart Kürd dili” yapmak için Şêx Mahmud hükümetin, Mahabad Kürdistan Cumhuriyetinin ve ayrıca Molla Mustafa Barzani’nin Baas rejimiyle imzaladığı 11 Mart 1970 Antlaşmasında da “Soranca resmi dildi” diyorlar..  Mektubu imzalıyanlar, Soranca’nın “de facto olarak resmi dil haline geldiğini” geriye Hükümet’in ve parlamentonun “ulusal sorumluluklarını” üstlenmeleri ve “siyasi iradelerini ortaya koymaları kalıyor” diyorlar.. İmzacılar, Kürdistan’daki “siyasi iradeye” Fransa’nın Paris, İtalya’nın Florence ve Türkiye’nin İstanbul lehçelerini nasıl “resmi dil” haline getirdiklerin örnek olarak gösteriyorlar. Sayın imzacılar farklı tarihsel dönemleri ve koşulları karıştırmış, Kürdistan’a Ortaçağ İtalyası, Jakoben Fransası ve Kemalist rejimin geçen yüzyılın başındaki gözlükleri ile bakıyor.. Söz konusu rejimler, bazı lehçeleri kurdukları merkezi sistem ile ve hatta yer yer şiddet kullanarak uygulamaya soktular..Bu ülkelerde o dönemlerde yaratılan tahribatların etkisi hâlâ sürüyor.. Bugün gelinen yerde Kürdistanı o ülkelerle kiyaslamak sapla samanı karıştırmaktır... Zaten imzacılar kendileri için Ortaçağa uygun “küçük bir dünya” yaratıklarından dolayı kendi lehçelerini “resmi dil” olarak tüm dünya Kürdlerine empoze edeceklerini sanıyorlar..  Kürdistan gerçekliğinden uzaklaşmış olan imzacılar, Kürdleri “ikna” etmek içinde Türk ve Irak rejimlerinin “Kürdlerin standart bir dili” olmadığını sürekli propaganda ettiklerini, “Soranice”yi Resmi Dil” haline getirerek onlara gösterceklerini ileri sürüyorlar..Söz konusu metnin altına imza koyan “lokal yurtseverler” bile bile tarihi gerçekleri dahi çarpıtıyorlar... Kendileri herkesten daha iyi biliyor ki 11 Mart Antlaşmasına “Soranca’nın eğitim dili” olarak konulması Türk devletinin Baas rejimiyle olan bir antlaşmasıydı.. Kürd dilini “Sorancayı temel alarak standartlaştırmak” niyet ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti devletine yapılmış en büyük hizmet olur.. Zaten T.C’nin de istediği bu... İmzacılar, Kürdçe’nin diğer lehçelerini de düşünmüşler!!!! “Kurmanci, Hewramî, Lor vb... lehçeleri incelemek için Universitelerde ve Akademilerde özel bölümler açmak gerekir” diyorlar.. Nedeni ise “Resmi dil olan Sorani” yi zenginleştirmekmiş!!!Baxtiyar Ali’den Şerko Bêkes’e, Rauf Bêgerd’den Kemal Miravdeli’ye kadar tanınmış “Kürd aydınları” böyle bir metine imza atarak Kürdler arasındaki kardeşlik duygularının temeline dinamit koyuyorlar..Kürdleri birleştirme adına ileri sürülen “resmi dil” yada “standart dil” Kürdleri param parça eder.Kürd milletinin tarihten gelen farklı lehçelerinin önünde tüm barikatları kaldırmak, hepsine Kürdçe gözüyle bakmak ve gelişmeleri doğal sürecine bırakmak gerekiyor.. Bu arada yapılması gereken ortak kelimeleri ön plana çıkarmak, 1970’te oluşturulan “Kori Zanyari Kurd” gibi (dört parçadan ve tüm lehçelerden Kürdlerin katıldığı) bir kurumu devreye sokmaktır. Bundan sonra “üretilecek kelimeler” konusunda ortak olmalarına dikkat edilmelidir.. Sonuç olarak birileri “standart dil” adına 110 yıl önce Bedirxanîler tarafından çıkarılan “Kürdistan Gazetesinin” dili olan Kurmanci lehçesini, Mewlewi’nin Hewrami’sini, Mele Xasi’nin Dimilî’sini caduc ilan ediyor.. Kürdler bu girişimlere karşı sessiz kalmamalılar...  Kürdistan basın ve gazeticiler günü kutlu olsun  Newroz Com Çalışanları  

Kürdistan gazetesının çıkışının 110 ncu yılında Kürd basın emekçilerıne yönelık katliam ve baskılar hala tüm yakıcılığı ile sürmektedır. 70 li yıllarda katliamdan kurtulan kürd gazeteciler 80 li yıllarda onlarca yıl ceza ile yargılandılar hayatlarının önemlı bir kısmı cezsaevlerınde geçırtı. 1978 sonbaharında yayına başlayan KAVA nın yaziişleri müdürü Hüseyin Şen öldürüldü sahibi olarak ben Abdullah Saydın 53 yıl ceza aldım 9 yıla yakın askeri cezaevlerınde kaldım. Bugün devamı nitelığındeki NEWROZ com sürgünde. Yazarları ve diğer çalışanlarının başlarına neler geldığının sanıklarıyız tanıklarıyız. Türkçede yazsak Kürdlerden ve Kürdistandan bahsetmıştık. Çok rahatsız olmuşlardı öfkelerıne kurban olduk. 4 parçaya bölünmüş sömürgeci sistemın zarar görmesınde katkılarımız söz konusu. Kuzey Kürdistanın uyanışına, güney kürdistanın kurtuluşuna kapıların aralanmasının adımlarıydı. O kadar derin dabeler aldıkki şu anda uğruna bedeller ödedığım sahibi ve yazi işleri müdürü olduğum derginin tek bir sayısı bile arşivimde mevcut değildir. Olup bitenleri belgeleyemedık tarihe mal edemedık. Talana uğramış köşelerımızde tarihin akışına seyirci olmaya devam ederken hergün yeni bir Kürd gazetesi yada yayını bedel ödemeye devam ediyor. Milyonlarca kuzey Kürdistnlının ve 'Kurtarılmış' Güney kürdistanın olup bitenlerden haberdar olmamasının hesabinı kimden soralım? Abdullah Saydın

Türklerde Nevruz, Ergenekon'dan çıkışı temsil ettiği için bir tabiat varoluş ve diriliş bayramı, İlkbaharın başlangıcı 12 hayvanlı Türk takvimine göre yeni yıl olarak adlandırıldığı için bahar bayramı olarak kutlanmaktadır. Türk dünyasında Nevruz kutlamaları, Mart Dokuzu, Sultan Nevruz, Nevruz-i Sultani, Sultan Navrız gibi adlar verilerek günümüze kadar bayramlarla kutlana gelmiştir.

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.