Ana içeriğe atla

Bana, Gezi Parkı ile Erciş Ağaçları arasındaki Farkı Söylüyebilir misiniz ?

34 Kurdistan Vatandaş’ının Roboskî’ de hunharca katledilmesine berat gibi onay çıktı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının görevsizlik karararını verip dosyayı Genel Kurmay Askeri savcılığına göndermesi ile 34 Kurd’ın barbarca öldürülmesinin yasal sıradan rutin işler olduğuna karar verdi. Zaten yıllarca Kurdistan halkı, işgalcı Türk askeri-polis güçlerinin günlük sıradan rutin işleri ve Kurdistan’ da bulunmalarının esas nedeni Kürtleri öldürmek değilm mi?

Sömürgeci devletlerin, sömürge ülkelerde İşgalcı-Militarist güçler bulundurmalarını başka yönde yorumlamak, sömürgeciliği onaylamak olduğu açık. Türk işgalcı militarist güçlerinin öncelikli görevi, özgürlüğü için müdecele edeni ‘’saf dışı’’ etmektir. Keza, yine işglacı Türk devletinin Kurdistan’ daki yargı mercilerinin görevi de, işgalcı militarist güçlerin eylemlerine ( Kurd insanını öldürmeyi) yasallık kazandırmak ve Kurdistan welatparezlerine ‘’ legal ‘’ alanda ceza yağdırmaktır.

İşin ilginç yanı Türkiye ve Kurdistan’ daki son gelişmelerdir.

Kurdistan ve Türkiye kamuoyunun ‘’ Gezi Parkı’’ ve ‘’ Taksim Platformunun’’ ‘’direniş’’ ile hop oturup hop kalktığı bir süreçte, Kurdistan’ da vuku bulan iki olay karambole gitti!

Biri, Erciş Zortul-Kayadibi Köyündeki olay ve ikincisi ise Diyarbakır Askeri Savcının Roboskî katliamı ile ilgili vardiği karardı.

Türkiye’ nin İstanbul şehri-Gezi Parkındaki ağaçların kesilmesi ile çevre ve yeşil alanların korunması ile için ‘’ çevre duyarlılığının ‘’ had safhaya ulaştığı süreçte, Kurdistan-Erciş Zortul köyünde binlerce ağacın ‘’ beton yığınlarına’’ alan açmak için kesilmesi ciliz bir sesle gündeme geldi.

Malum, günümüzde doğa-yeşillik...vs evrensel olarak tün insanlığın malı-mirası olarak kabul edilmiş. Doğa ve yeşilli koruma bilinci ve duyarlılığı, dünyanın herhangi bir ülkesinde bulunan, doğa ve yeşillik arasında ayırım yapmaz, hepsine karşı ayni mesafede bulunur. Çünkü bir alanda bir ağacı korunması, başka bir alanda herhangi bir ağacın korunması-yaşatılması içinde verilen bir destektir. Kurdistan- Türkiye yada Çinde kesilen bir ağaç, Küba yada Arnavutluk’ ta olan bir ağacın ölüm sürecinin hızlandırılması ve doğal olarak dünyamızın hızla çölleşmesidir.

Nasıl ki, insanlar arasında, renklerine-dinlerine, kültürlerine mlliyetine göre ayarım yapmak ırkçılık- insanlık suçu ise ayni şekilde doğa ve yeşillik-ağaçlar arasında ayırım yapmakta bir suçtur.

Bu bir fırsattı, Kurdistan-Zortul köyündeki binlerce ağacın kesilmesi, Kurdistan halkı ve Türkiye halkı arasında derinleşen, uçuruma dönüşen çatlakları, köprülerle birine bağlamak için iyi bir fırsattı, Türkiye kamuoyu bu konuda ayağa kalkmışken....!

Ne yazık ki bu konuda hiç bir çaba olmadığı gibi, ileri sürülen taleplerde, onlarca yıldır, yakılan-kesilen Kurdistan doğası-ağacı için, tek bir bile talep yoktu. Türk toplumunun en duyarlı kesimlerinin, Kurdistan doğası karşısında sessiz-sedasız durması ilginç ve oldukça tuhaf....! Talep ve istemler, kendileri, kendi vatanları, kendi şehirleri, kendi semtleri, kendi parkları ile ilgiliydi.

İkinci bir olaysa, kendi topraklarında, kendi köyünde-kendi komşusu ile ticaret yapan Kurd’ü barbar ve hunharca katleden Türk işgalcı militarist güçler hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının verdiği takipsizlik kararıydı.

Türkiye’ nin İstanbul şehrinin Anadolu( Anatolia) kesiminde oturan bir vatandaşın, İstanbul’ın Avrupa yakasında oturan birisiyle ticaret yapması suç mu ki, Kurdistan’ ın Roboski köyünde oturan birinin yine Kurdistan’ ın bir şehri olan Zaxo ile ticaret yapması için suç olsun!

Haydi TC’ yi anlıyoruz. Ya halklar, Türkiye’ nin ne duyarlı kesimi, Gezi parkını, Türkiye direnişinin merkezi yapan, solcuların tutumu, Taksim-Gezi parkına yüklenen misyon....ve Roboski katliamının üstü örtülen Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının ‘’ takipsizlik’’ kararı karşısındaki sessizlikleri, görmemezlikten-duymamazlıktan gelen tavırlar, neyle açıklanabilir. Bu tür davranışlar, güven tazeleyebilir mi?

Kurdistan ulusal davasının Türk kesimi ile en büyük sorunu Gün Zileli’ nin büyük bir coşku ile haykırdığı’’...halk devriminin o güzel fotoğrafı vermiştir: Türk bayraklı kızla, BDP bayraklı delikanlının polisin attığı gaz bombası dumanlarının içinden el ele yürümeleri… dır.

Bu açıdan, bizleri anlamaları da mümkün değildır, zihinlerinde devrim yapmadıkları sürece de, düşüncelerinin ana halkasını oluşturan ‘’ şövenist’’ bakış açıları değişemez. Gün Zileli’ nin, solcusunun, İslamcısının, Ulusalcısının ( Kemalistler) demokratın anlamadığı anlamak istemediği yada anlamak istemediği temel nokta ; Türk Bayrağıdır.

İnsani değer taşıyan hiç bir insan o lanetli bayrağın altında yürüyemez, Kürtlerin, Ermenilerin, Arapların, Greclerin, Suryani-Kildani’ nin, çatışı altında katletildiği, tecavüze uğradığı, sürgün edilidiği, işkencelere maruz kaldığı kısacası, Hitlerin Gamali bayrağı Yahudiler, Kömünistler, Polanyalılar, Çekler…vs’ ler için ne ifade ediyorsa ‘’ Ay-yıldızlı ‘’ Türk bayrağı da bizim için onu ifade ediyor.

Türk bayrağı çatısı altında ; ne kardeşlik olur ne de eşitlik- barış- özgürlük olur.

O halde Kurdistan halkı, özellikle Kurdistan politik dünyası utangaç-mahcup tutumlardan vazgeçmeli, bu gerçekleri yüzlerine vurmalıdırlar. Kurdistan’daki katliamlar karşısındaki sessiz duruşları her platformlarda dile getirilmeli, ağaçlarımızın, çakıl taşlarımızın, Türkiye’ deki ağaç-çakıl taşlarından değersiz olmadığı inatla savunulmalıdır.

Türkiye’ deki gelişmelere karşı ilgisiz-duyarsız kalamiyorsak, bizim kendimize ögzü bir politik tutum-duruş ve siyasi bir programımız olmalıdr. Gezi Parkı-Taksim olaylarında görüldüğü gibi en ön cephede vuruşanlar, yiğit Kürt gençleriydi. Bu açıdan Kurdistan politik yapılanlar, tüm bunları dikkate alarak sahaya inmelidırler.

Var olan, Kurdistani politik dünya, bu konuda güven verici değildır. Kurdistani tutum alma, Kurdistani duruş sergilemede sınıfta kaldıkları gibi, Türk kamuoyunun ! kuyrukçusu olmuşlardır.

Özcesi, Yeni bir anlayış perpektifi doğrultusunda, öze dönerek, Kurdistani bir ruha dönerek, Türkiye’ deki Kürtler ve Kurdistan’ ın bağımsızlığına ilişkin yeni arguman ve duruşlar temelinde yapılanmaya gitmek gerekir.

Çözüm zemini de budur, Irkçılık ve Katliamların sembolu olan Türk bayrağı çözüm değildır.

14.06.2013

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.