Ana içeriğe atla

82 Yıl Önce Kurdistan’ı Kuzey ve Güney Diye İkiye Bölen Milletler Cemiyeti

   82 Yıl Önce Kurdistan’ı Kuzey ve Güney diye İkiye Bölen Mılletler Cemiyetinin ( BM ) 16 Aralık 1925 Tarihli Yanlış Kararı Alınamasına Nasıl Gelindi: 2Lozan Barış Konferansı 13 kasım 1922'da başlar, 24 temmuz 1923'te, Sevr Anlaşması’nın yerine geçen yeni bir anlaşmayla sonuçlanır. Yaklaşık bir yıla yakın zaman alan tartışmalar sürecinde İngiliz temsilcileri Kürd ulusal haklarını savunduğunu, Kürdler’in de diğer halklar gibi kendi ulusal haklarına kavuşması gerektiğini vurgular. Türk delegasyonu ise İsmet Paşa başkanlığında bir heyetle temsil ediliyordu. İsmet İnönü burada ‘’TBMM, Türk-Kürd meclisidir, ikisi birlikte meclisi oluşturur ve hükümetin de Kürd ve Türkler’den oluştuğunu ve kendisinin Türk ve Kürd temsilcisi olduğunu ve iki halk adına konuştuğunu’’ iddia eder.Ne var ki, konferans boyunca bütün kapılar Kürd halkına ve onun haklarını savunan, orada hazır bulunan temsilcilerine (Şerif Paşa ve Kamuran Bedirhan) kapalı tutulur. Sonuçta, Kürdler’in üzerinde yaşadığı topraklarda, Türk Devleti ile o sıralarda İngiliz mandasında bulunan Irak Arab Kraliyeti arasında nihai paylaşmaya ilişkin sınırın tespiti konusunda uzlaşmaya varılamaz. Bu anlaşmazlık, Musul sorunu Kürd toprakları üzerindeki paylaşma biçiminin hukuki ve diplomatik platformdaki devamından başka bir şey degildi. Başka bir deyimle, Musul vilayeti doğmakta olan Türk devletine mi yoksa İngiliz mandasi altında ileride doğacak olan Irak Arab kraliyetine mi dahil edilecekti?Lozan barış gorüşmelerinde kesin bir çözüme kavuşturulamayan bu vilayetin kaderi Lozan baış anlaşmasının 3. maddesinin 2. parağrafınca geçici olarak tarafları sakinlestirir.Özetle, Kürd sorunu Lozan barış görüşmeleri tutanaklarına çozülmeyen sorun olarak geçer. Eklenmesi gereken başka bir nokta da ittifak devletlerinin Kürd ulusal sorununa ilişkin tutumu ve pratikteki tavır alışları o dönemde oluşturulan uluslararası hukuk kurallarına tamamen aykırıydı.Lozan barış anlasmasının 3. maddesi 2. parağrafı şöyledir :" Irak ile Türkiye arasındaki sınır, Türkiye ile İngiltere araslnda 9 ay içinde karşılıklı anlaşmayla belirlenecektir. İki hükümet arasında öngörülen sürede anlaşma sağlanmadığı taktirde, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti Konseyi önüne götürülecektir. Türk ve İngiliz hükümetleri karşılıklı olarak, sınır konusunda alınacak kararı beklerken, nihayi kaderi bu alınacak karara bağlı olacak topraklarda, herhangi bir askeri harekâta veyahut başka bir harekâta kalkişmayacaklarına dair söz verirler."MUSUL VİLAYETİ : ORTA DOĞU’NUN DİKENLİ SORUNU.Lozan Barış Anlasması’nın 3. maddesinde yer alan, 2. parağrafına uygun olarak Türk-İngiliz hükümetleri nezdinde 1924 mayıs-haziran aylarında görüşmeler olur. Türkler Musul’u hiç bir zaman İngilizler’in dediği gibi terketmediklerini ileri sürerler. Üstelik nüfusun büyük çoğunluğunun kendilerine bağlanmak istediklerini ileri sürerler. İngilizler ise varolan fiili durumdan dolayı Musul’un kime verileceği sorunu çözüldüğünü, sorunun sadece bir sınır tespiti sorunu olduğunu, Keldani ve Assuriler’den dolayı Van vilayetine bağlı Hakkâri’yi kendi mandasında bulunan Irak’adahil edilmesini talep eder. Bu görüşmelerde dolayı İngiltere hükümeti 24 ağustos 1924 te yine aynı maddenin 2. parağrafına uygun olarak sorunu Cemiyeti Akvam’ın gündemine aldırır. Konsey eylül 1924 tarihinde 30. dönem toplantısı sırasında Türk ve İngiliz temcilcilerini dinler. Türkiye’yi Fethi Bey, Ingiltere’yi Lord Panmoor temsil eder.Taraflar hak iddalarını güçlendirmek için coğrafik, ekomomik, askeri, politik ve etnoğrafik gerekçelerini Konsey önünde ortaya koyarlar. Özellikle Konsey’in kararında etkin bir rol oynayacak olan etnografik gerekçelerde asağıdaki verileri sunarlar : Fethi Bey’e göre Musul nüfusu :Kürd Türk Arap Yezidi gayrı-Müslim Toplam263 830 146 960 43 200 18 000 31 000 502 990Fethi Bey, bu durumda Kürdler’le Türklerin çoğunluğu oluşturduğunu ve Türkiye’de yaşayan Kürdler’in diğer ülkelerdekinden daha çok olup Türkler’le kader birliği yaptıklarını, bu anlamda Musul vilayetinin Türkiye’ye verilmesi gerektiğini vurgular.Buna karşılık, Lord Parmoor’e göre Musul vilayetinin nüfusu :Kürd Türk Arap Hristiyan Yahudi Toplam454 720 65 895 185 763 62 225 16 865 785 468Lord Parmoor, bu durumda Türk unsurun Kürdler tarafindan daha kolay asimile olacağını ve Kürdler’in halihazırda belli bir idari, kültürel otonomileri olduğunu ileri sürer ve Musul’un bu durumda Irak içinde kalması gerektiğini vurgular.A) KONSEYİN KOMİSYONA İLİŞKİN KARARISorunun oldukça tartışmalı olmasından dolayı, Konsey 30 eylül 1924’te bir komisyon kurulmasına ilişkin karar alır. Bu dört kişilik komisyon, o dönemin eski Macar başbakanı komisyonun başkanı Af Wirsen, Belçikalı Kolonel (albay) Paulis ile Isveç’in Budapeşte Büyükelçisi, Le Comte Teleki’den oluşur. Komisyonun görevi olay yerine gidip incelemelerde bulunmak, tarafların, halkin ne düşündüğünü ögrenmek ve sonuçta detaylı bir rapor hazırlayarak Konsey’in bir karar almasını kolaylaştırmaktı.B) BRÜKSEL GEÇİCİ SINIR HATTIBu görüşmelere paralel olarak, Türk temcilcisinin sürekli olarak İngilizler’in kuzeye doğru (bugünkü Hakkari, Van, Siirt yöresi) ilerledigini Konsey’e sikayet ederek incelemelerde bulunulmasını talep eder. Konsey tarafların onayıyla Bürüksel’deki dönem toplantısına, 29 Ekim 1924’te geciçi statüko temelinde Brüksel Hattı’nı sınır kabul eder. Bu sınır kısmen Lozan’da öngörülen sınıra denk düşmekteydi. Ayrıca 60 kilometrelik bir alan tarafsiz bölge ilan edildi ve bu da olası çatışmaları önlemek amacına yöneliktir. Aynı zamanda Konsey kendi üyelerinden de bir komite olusturur, bu komite, İsveç, İspanyol ve Uruguay temcilcilerinden oluşur. Görevi ise Musul sorununun çözümüne dek takip etmektir.C) KOMİSYON RAPORUKomisyon, Ankara'da ve Londra'da taraflarla görüşmeler yapar, onların verdiği dökümanları inceler ve anlaşmazlık konusu Musul vilayetine gitmeyi kararlaştırır.16 temmuz 1925'te komisyon raporunu tamamlar. İngiliz ve Türk hükümetlerinin sunduklari etnografik, nüfus yogunlugu ve aynca Macar harita enstitüsünün komisyon için çıkardığı bölge tarım ve sulama haritasi, ekonomik kaynakları gösteren haritalarla birlikte 16 ağustos 1925'te Konsey'e sunar. Komisyon raporu üç bolümden olusur:Birinci bolümde, komisyonun bolgedeki çalışmaları yer alır. İkinci bolümde, komisyon, Türk ve İngiliz hükümetlerinin verilerine yer verir. Üçüncü bolümde ise, komisyonun geniş ve detaylı yaptığı coğrafik, etnoğrafik, tarih, ekonomik, stratejik ve politik araştırmalardan oluşur. Rapor nihai tavsiyeler bolümüyle son bulur.LOZAN ANLAŞMASININ 3. MADDE 2. PARAĞRAFA FARKLI YORUMLARTürk ve İngiliz hükümetleri, 5 eylül 1925'te birer muhtırayla mektuplarını Milletler Cemiyeti Konseyi (Cemiyeti Akvam) eylül 1925'teki 35. dönem toplantısında raporu incelemeye alır. Konseyin karar alacağı bir sırada ciddi bir sorun gündeme gelir:«Lozan anlaşmasının 3. maddesi, 2. parağrafının Konsey'e verdiği yetki neydi? Bu yetki basit bir tavsiye kararı mı yoksa, Konsey’in ilgili tarafların katılmadığı, Irak ile Türkiye arasında sınırı belirleyen kesin bir karar yetkisi miydi?»Boyle bir durum karşısında, Türkiye birinci tezi savunurken, Ïngiltere ikinci tezi savunur. Türkiye'nin birinci tezi savunmasının nedeni, kendi aleyhinde bir kararın çıkacağını düşündüğündendir.A) ULUSLARARASI DAİMİ MAHKEMEDE GÖRÜŞ TALEBİKonsey bu iki farklI görüş karşısında 19 Eylül 1925'te Konsey’in oluşturduğu komitenin raporu üzerine uluslararası daimi mahkemeden danışma mahiyetinde asağıdaki iki soru konusunda gorüş ister: 1 - Lozan anlaşmasının 3. maddesi gereği Konsey’in alacağı kararın mahiyeti nedir? İki tarafı bağlayacak bir hakem kararı mı, yoksa sadece tavsiye kararı mı ?2 - Alınacak karar oybirliği ile mi yoksa oy çokluğu ile mi alınacaktır ? İlgili taraflar oylamaya katilabilecekler mi ?Öte yandan Konsey, eylül 1925'te almış olduğu bir kararla, bölgeye Estonyalı general Laindone başkanlığında bir heyeti, Komite adına gelişmelerden Konseyi bilgilendirmek için temsilci olarak gönderir.21 kasım 1925 tarihinde uluslararası daimi mahkeme kendisine sorulan sorulara ilişkin kararını açıklar. Buna göre, Lozan anlaşmasının 3. maddesi gereğince Konsey’in alacaği kararın taraflar için yaptırım zorunluluğu vardır ve Irak ile Türkiye arasındaki sınırı kesin olarak belirleyecektir. Türkiye, mahkemenin kararının, Türkiye’nin Lozan’dan dolayı sahip olduğu haklarına zarar vermeyeceğini teyit ederek, mahkeme kararını bir tavsiye mahiyetinde gördüğünü söyler. Konsey, 8 aralık 1925’te mahkeme kararını onaylar.B) KONSEY KARARI23 kasım 1925 tarihli General Laindoner'in Brüksel hattına (sınır çizgisine) ilişkin raporu 16 aralık 1925'te Konsey'e sunulur, aynı gün Komite’nin teklifi üzerine Konsey, Brüksel geçici sınır hattını Türkiye ile Irak arasında kesin sınır hattı olacağını belirli şartlarla kabul eder.Konsey, 16 aralık 1925 tarihli bu kararını komisyonun raporundaki nihai sonuçlara dayandırarak alır. Bu nihai sonuçlar raporun 88. ve 89. sayfalarında iki formülasyondan oluşur.1- Irak, 25 sene olarak tahmin edilebilen bir dönem boyunca Milletler Cemiyeti’nin fiili (gerçek) mandası altında kalacak.2- Kendi ülkelerinin yönetimini, adaletin işleyişi, okullardaki eğitim için Kürd ırkından memurların atanmasına, bütün hizmetlerde Kürd dilinin resmi dil olmasına ilişkin Kürdler tarafından dile getirilen gorüş ve talepler dikkate alınmalıdır.Bu ikinci formülasyona ilişkin Konsey 16 aralık 1925'te aldığı resmi kararın 3. parağrafı yukardaki komisyonun 2. formülasyonuna ilişkindir.İngiliz hükümeti himaye eden güç olarak Komisyon raporunu nihai sonuçları tarafından tavsiye edilen yerel yönetime ilişkin teminatlar konusunda sözkonusu edilen Kürd nüfusuna yönelik alınacak idari tedbirleri Konsey’e sunmaya davet edillir.C) İNGİLİZ MUHTIRASI VE KONSEY KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ13 ocak 1926'da İngiliz hükümeti bir muhtıra ile Kürd boölgesinin yönetimine ilişkin bir ek maddeyi Milliyetler Cemiyeti Konseyi’ne sunar ve 11 mart 1926'da ise Konsey, İngiliz hükümetinin 2 mart 1926 tarihli mektubu doğrultusunda daha önceki, yani 16 aralık 1925 tarihli kararı yürürlüğe girdiğini ilan eder ve böylece bugünkü Güney Kürdistan (eskiden Musul vilayeti, Musul, Kerkük, Süleymaniye, Hewlêr (Erbil), Dohuk’u kapsıyordu) kesin olarak İngiliz himayesindeki Irak'a bağlanmış olur.Kürdler’in yerel yonetimine ilişkin İngiliz hükümetinin 16 noktada oluşan ek maddeleri (ek no: 845C ) Kürdler’in yaşadıkları bölgelerde ekonomi, içiişleri, adalet, eğitim, bayındırlık, gümrük vb. birimlerde görevlileri çoğunluğunun Kürdler’de oluştuğuna dair istatistikî bilgiler yer alır. Kürd okul sayısı, Kürdçe yayınlanan gazete ve dergilerin matematiksel rakamlarını içerir.Sonuçta, güney (16 aralık 1925 tarihli Konsey Kararı’ndan sonra güney diye isimlendirilir) Kürdler’i için Komisyon Raporu’nda ve Konseyin 16 aralı 1925'teki kararın 3. parağrafında öngörülen haklarin verildiğini (şartların gerçekleştirildiğini) beyan eder.D) BÖLGE HALKININ İSTEMLERİ DİKKATE ALINMADI.Bağımsızlık sorununun ötesinde ekonomik, stratejik, jeografik degerlendirmelerin dışında, bir temel nokta vardı ki o da bölgede egemen güçlerin üzerinde anlaştıkları bölge topraklari üzerinde yaşayan halkın çıkarlarıydı. Sorunun bu boyutta tartışılmadığı söylenemez. Gerek Komisyon, gerekse Konsey bir çok defa bölge halkının çıkarlarına vurgu yapmışlardir. Fakat anlaşılıyorki yöre halkının layık olduğu ölçüde; gerekli önemi bu yönüyle vermemişlerdir Gerçeklik ise problemin çözüm anahtarı da bu boyutta saklıydı. Komisyona göre, iki olasılık vardl: ya anlasmazlık konusu olan toprakları bölmek gerekecekti, ya da halkın gerçek eeğilimini ölçmek için bir referandum gerekecekti. Komisyonun bu konudaki çabaları bir sonuca ulaşamadı. Yine de komisyonun sözünü ettigi etkenlerden (ekonomik, jeografik, stratejik, politik) bağımsız bir sonuç çıkarmak gerekseydi o zaman bağımsız bir Kürd Devleti’nin kurulması kaçınılmaz bir olgu olacaktı. Çünkü Kürdler vilayetin nüfusunun 5/8 ini oluşturmaktaydı. Komisyonun deyimiyle eğer Yezidi Kürdleri ve Türkmenler (bunların Kürdler tarafından daha rahat asimile edilme olaslığı vardı) de Kürdlere eklenmis olsaydı, Kürd nüfusu 7/10 yi geçecekti.Genel anlamda İngilizler referandum fikrine karşiydı. Çünkü kendilerinin istediği bir sonuç çıkacağından emin değildiler. Bunun önemli nedeni de Kürdlerin çoğunluğu Türkiye'den ve Irak’tan ayrı, bir bağımsız bir Kürd devleti istemekteydiler. İngilizler daha önceki krallık seçiminde Kürdler’in yoğun boykotunu unutmadiklarından dolayı böyle bir halkın kendi kaderine ilişkin böylesi bir referandumu istemeleri imkânsızdı denilebilir.Öte yandan Türkler referandum sonucunu kendi tezlerine uygun sonuçlanacağından emin olabilirler miydi? Çünkü referandum gündeme geldiğinde Türk-Kürd ilişkilerinde önemli değişmeler meydana gelmisti.Öte yandan Kürdistan'da Hristiyan ve Yahudi nüfusun (Ermeni, Kaldani, Assuri) azalması ekonomik olarak Kürdler’in yararına olmamaktadır. Bir çok yerde Hıristiyan nüfusunun belirsizliklerden dolayı göç etmesi Kürdler fakirleşmiş ve hatta yıkımla karşı karşıya kalmıştır.(bu konuda Kolonel Laindoner'in raporu önemli bilgiler vermektedir).Diğer dikkate alınması gereken etken ise Türkleştirme politikasının giderek Kürdleri kendi gerçekliğinden kopararak daha önceleri Hıristiyan azınlıkların başına gelen olayların Kürdler’in de başına geleceği korkusuydu.Kemalistler, Kürdler’e saldırmak için Musul sorununun sonuçlanma becerisini bile göstermediler. Daha henüz Milletler Cemiyeti’nin gönderdiği komisyon bölgedeyken Kürdler’e karsi bir hareket içine girmiş bulunuyorlardı. Daha önceleri olduğu gibi, 1925'te de Şeyh Said önderliğindeki ayaklanma ve bu ayaklanmanın bastırıldığı sırada komisyon bölgede bulunuyordu ve elbette komisyon üyeleri, Türk yetkililerinin Kürd kimliği hakkında ne düşündüğünü çok iyi biliyordu. Güney Kürdistan’daki Kürd aydınları, yeni Türkleştirme politikaları daha önce de anlamış olduklarindan dolayı, bir çoğu tercih yapma durumunda İngiliz tarafına daha yakın görünüyorlardı. Sonuçta Türkler de referandum durumunda kendi tezine uygun sonucun çıkacağından emin değildi.Sonuç olarak denebilir ki, Türkiye, İngiltere ve diğer devletler açısından 12 senelik bir anlasmazlık ortadan kalkmış sayılsa da, ilgili yöre halkı açısından bu karar ve bu kararı takiben gelen 5 Haziran 1926 tarihli ankara anlaşması onun iradesini dikkate almayan ve zorla dayatılan acımasız bir biçimde Kürdistan ülkesi iki isgalci devlet, Türkiye ve İngiltere devleti mandasinda bulunan Irak kraliyet devleti arasında bolüştürüldü.-Son-Kaynaklar:1-) MALANCZUK, P. "The Kurdish crisis and allied intervention in the aftermath of the second gulf war", in journal européen de droit international, vol. I no. 1/2, 199o, pp. 114-132.2-) L'Asie Française, janvier 1921, l 'Asie Française, mars 1921, l 'Asie Française, août-novembre 1919,,l'Asie française du mois de septembre 1921.3-) André Mandelstam dans "La SdN et les puissances devant le problème arménien", Paris: A. PEDONE Ed., 1926.4-) MONNIER, J. Histoire, Paris: Fernand Nathan, 1962, pp. 39-40.5-) SCHIMIDT, D. ADAMS, Journey among brave men, Boston-Toronto, 1964. pp. 192-193. 6-) Traité de paix de Sevrès, section III, art. 62- 64, In Nouveau receuil général de Traités, T. XII, Lipzig: Théodor Weicher, 1924, pp. 677-779.7-) le journal du temps du 12 mars 1921,.8-) le Temps du 20 novembre 19219-) GONTAUT-BIRON, Comte R. de, D'Angora à Lausanne, Paris: Librairie Plon, 1924, p.186.10-) CHALIAND, G. (Dir), Les kurdes et le Kurdistan, Paris: Maspéro, 1978.11-) Traité de Paix de Lausanne, Recueil des traités, vol. XXVIII, partie 1, 1924, p. 1212-) Le Memorandum annexé au rapport du général Laindoner, In Journal Officiel de la Société des Nations, Annexe 829-a, février 1926, Genève.13-) KUTSCHERA, C., Le mouvement national kurde, Paris: FLAMMARION, 1979, p. 5714-) Journal officiel de la Société des Nations , octobre 1924, Genève, p. 1321, Journal officiel de La SdN, avril 1926, Genève.15-) Communiqué au Conseil et aux membres de la Société des Nations, Doc. no: C.400.M.147, 1925.VII, Archives de SdN, Palais des Nations, Genève.16-) Publications de la Cours Permanente de Justice internationale, série B, Recueil des Avis consultatifs, no. 12,17-) Traité entre le Royaume- Uni et l'Irak et la Turquie relative à l'établissement de la frontière entre la Turquie et l'Irak. Signé à Ankara, le 5 juin 1926. Voir Recueil des Traités de la Société des Nations, no. 1511, 1927, pp. 380- 388.

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.