Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 11 November 2009

Osmanlılar ve devamcısı TC devleti Kürdistan'da otoritelerini kurabilmek için sayısız askeri operasyon ve bununla birlikte katliamlar, sürgünler yaptılar. Ve her seferinde katliamlarını haklı göstermek için de gerekçeler yarattılar. En çokta Padişah-Halifeye karşı olmakla suçladılar. Dersim bölgesindeki askeri saldırılarında "İslam karşıtlığı" her zaman öne çıkarıldı. Dersim bugün Tunceli olarak adlandırılan il sınırlarından daha geniş bir bölgeyi kapsıyordu. Bingöl'ün ilçesi Kiğı,Sivas ve Erzincan il sınırları içerisindeki Koçgiri bölgesi, Elazığ'ın ilçesi Karakoçan ve Erzincan'a bağlanan Tercan Dersim olarak adlandırılıyordu. Ve buralarda çoğunluklada Alevi olarak tanımlananlar yaşıyorlardı. Dersim ve diğer Kürdistan illerinde o yıllarda aşiretçilik egemendi. Aşiretlerin büyük bir kısmı yarı yerleşik bir yaşam sürdürüyordu.
Devlet aşiretlerin yerleşik olmasını istiyordu. Çünkü daha rahat vergi ve asker alımını en başta sağlamış olacaktı. 1830 lu yıllarda Osmanlılar özelliklede Tanzimat Fermanı sonrası il, ilçe ve bucak idari örgütlenmesini oluşturmaya başladılar. Artık kasaba ve ilçelerin bazılarında ağalar ya da aşiret reisleri kaymakam veya bucak müdürleri yapıldılar. İdari reformlar Kürdistan'da büyük katliamların yapılmasına yol açtı. Dersim'e de bu yıllarda seferler düzenlendi. 1908 Türk Burjuva Devriminin ardından Dersim'e asker yollandı. Eşitlik ve kardeşlik sloganları devletin otoritesinin sağlanmasına yönelikti. Devletin Dersim'e yolladıkları memurların bazıları Dersim'de başarısız olmalarının nedenini ormanlarına bağladılar. Dersim'in güney taraflarından başlayarak ormanlarını yaktılar. Osmanlı- Rus savaşı sırasında Dersim'e asker yollayarak elegeçirdiklerini cepheye sürdüler. İşte bu yıllarda Batı Dersim'de Seyit Rıza'nın ismi ön plana çıkmaya başladı. Sivas yakınlarına kadar gelen Rus ordu komutanları ile Ermeni Gönüllü Alaylarının komutanlarıyla görüşen Koçgirili Alişer Seyit Rıza'yla da sık sık görüşerek birlikte hareket etmeye başladılar. Ovacık merkezli Kürt Hükümeti bu günlerde oluşturuldu. Yine 1917 Ekim Devrimi sonrası birliklerini savaş öncesi sınırlara çekmek isteyen Ruslar, aynı zamanda bölgede Kürt, Türk ve Ermenilerden oluşan Dersim veya Erzincan Şuurası (Sovyeti) oluşturulmasını istediler. Bu üç aylık süre içerisinde Şuura bazı kararlar almalarına rağmen Osmanlıların bozguncu faliyetleri ve ardından da Osmanlı birliklerinin Erzurum'a kadar bölgeyi işgal etmesi Şuuranın da sonunu getirdi. Şuuranın Türk yöneticileri Ovacık'a çekildiler. Osmanlılar Dersim aşiretlerine sığınmış bu kişileri geri istediler. Yeni bir katliamı istemeyenler bu iki kişiyi teslim ettiler. Osmanlılar bunları Palu'da kurşuna dizer. Bu ara Seyit Rıza'da milis olarak Türk birliklerinin önündü Tercan'a kadar Ermeni birliklerini kovalamaya başlarlar. 1919-1921 yılları arasında Osmanlı Devletinin l. Dünya Savaşından yenik çıkması sonrası kendi geleceklerini kendilerinin karar vermesini isteyenlerin çalışmaları M.Kemal'in liderliğindeki Kemalistlerin hışmına uğrar.

Anadolu ve Kürdistan'ı ve Batı Ermenistan'ı kendi egemenlikleri içerisinde tutmak isteyen Kemalistler yeni bir ordu oluşturularak Koçgiri bölgesinde müthiş katliamlar yaptılar. 1925 ayaklanması sonrası Dersim'de Türk karakollarına yönelik baskınlar düzenleyen başta Koçuşağı aşiretine yönelik 1926 yılında Dersim'in içerisinde katliamlar yaptılar. Hükümet 1927 yılında Umumi Müfettişlikleri oluşturur. Kürdistan'daki Müfettişliklere çok geniş yetkiler tanınır. Böylelikle Kürdistan çok özel yetkilerle idare edilmeye çalışılır. Yine 1930 yılında Ağrı Direnişi sonrası Pülümürde Kazım Karabekir'in komutanlığı altında katliamlar yaptılar. Devlet Dersimlileri etkisiz kılmak için 1926 yılında yeni bir plan yaptı. İstihbarat adamlarının sayısını arttırdı. Jandarma Genel Komutanlığı Dersim üzerine bir kitap yayınlayarak bölgedeki önemli görevlilere verilir. Basbakan İnönü Kürdistan'a bir gezi düzenleyerek neler yapılacağını bizzat yerinde gördüğü gibi bir raporda hazırlar. Hükümet 1935 yılının son günlerinde Meclis'e Tunceli Kanunu sunarlar. Ocak 1936 da Tunceli Kanunu kabul edilir. Böylelikle Dersim ismi yasaklanarak Tunceli yapılır. Vali ve yöneticilerine olağanüstü yetkiler tanınır. Dersim aşiret ileri gelenlerinin bazıları kendilerine yönelik girişimler karşısında toplantılar yaparlar. Seyit Rıza bu toplantılarda öne çıkan bir isim olur yine. Ama aşiret ileri gelenlerinin çoğu verdikleri sözleri tutmazlar. Bu arada hükümet " medeniyet götürüyoruz" diye karakol ve hükümet binası denilen çeşitli binaların yapımına hız verir. Bu arada uçaklarla önceden tesbit edilen köylere bombalar yağdırılır. Aşiretlere çağrıda bulunularak öncelikle silahların teslimini ve daha önceden verilmemiş olan vergiler ile askerlik yaşı gelmiş olanlarla ayrıca içlerindeki Ermenileri isterler. Dersim aşiretlerinin çoğu silahlarını teslim ederler. Bu arada geçit vermez dağlarda yol yapımları hızlandırılır. Dersimde yasak bölgeler ilan eder. Devlet büyük oranda hazırlıklarını tamamladıktan sonra çok büyük güçlerle Mart 1937 den itibaren genel bir saldırıya geçer. 20-21 Mart gecesi yani Newroz gününde Pülümür yolu üzerindeki köprüyü Dersimliler yakarlar. Böylelikle direnişin ilk adımı olur. Hükümet bahar ayları boyunca müthiş katliamları "ordu manevraları adı altında" yürütür. Gazetelere Haziran ortalarına kadar bu konuda yayın yasağı getirir. Gazetelerde iğrenç ve ilginç bir tarzda Kürtleri ve Dersimlileri aşağılıyan yazılar yayınlanmaya başlanılır. 2. Dünya Savaşı arifesindeki Avrupa devletleri olup bitenin farkında olmalarına rağmen sessiz kalırlar. Bazı yayın organlarında Dersimlileri isyana teşvik edeninin Fransızlar olduğunun propagandası yapılır. Dersimliler arasından sınırlı sayıda Türk katliamlarına karşı çıkanlar olur. Silahlarını teslim ettiklerinden devlet çok rahatlıkla katliamlar yaptığı gibi sürgünede yolladıkları olur. Dersimin önderlerinden Alişer ve eşi Zarife 7 Temmuzda bir ihanetle öldürülür. Dersim direnişinde öne çıkanların hemen hepsi ihanetle yok edilirler. Seyit Rıza yakalandıktan sonra Elazığ'a getirilir. 15 Kasım'da idam ettirilir. İdam edilenler arasında oğluda vardı.
Seyit Rıza korkusuzca ve yiğitçe başı dik katledilir. Bu arada İsmet İnönü Başbakanlıktan Atatürk tarafından alınır. Yerine Celal Bayar getirilir. 1938 yılında da plan devam ettirilir. Dersim'de bir isyan sözkonusu olmadığı halde "isyan ediyorlar " denilerek köyler yakılır. Çocuk kadın yaşlı demeden yakalayabildiklerini ya katlederler ya da sürgüne yollarlar. Seyit Rızanın idamında rol oynayan eski Dışişleri Bakanı İHsan Sabri Çağlayangil Dersim'de zehirli gaz kullanıldığınıda ölümünden kısa bir müddet önce itiraf eder. Dersim planının hazırlıyıcıları M.Kemal, İnönü, Fevzi Çakmak başta olmak üzere diğer hükümetin yetkilileridir. Bunların bir kısmı Ermeni soykırımında görev yapmışlardı. Dersimde yapılanlar Birleşmiş Milletlerin Soykırıma ilişkin belirlemesine uygunluk göstermektedir. Dersim Soykırımı Kürdistanda otorite olmanın son halkasını teşkil etmiştir. Soykırım sonrası Umumi Müfettişliklerin sadece tabelalarda ismi kalmıştır. Dersim soykırımı sonrası Kürdistan da yıllarca bir sessizlik sağlanmıştır. Dersimin ismi de değiştirilse direniş geleneği hiçbir zaman kırılamamıştır.Bugün de Türk devleti var olan soykırım politikalarını farklı biçimlerde uygulamak istiyor. Dersimliyi kendi topraklarından uzaklaştırmak için baraj yapımına hız verilmiştir. Bir çok köy sular altında kalacaktır. Baraj yapımı genel asimilasyonun bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Asimilasyon çok yönlü uygulanmaktadır.
Seyid Riza'nın 71. Ölüm yıl yıldönümü vesilesiyle Kürdistan Devriminin tüm şehitlerini saygıyla anıyoruz!!!

Değerli Arkadaşlar, 15 Kasım günü Münih Kürdleri "Tertele Dersim" adı altında Seyid Rizo'yu ve Dersim şehitlerini anacaklar. Toplantıya Munzur Cem konuşmacı olarak katıacak ve ozan Rençber ve daha başka ozanlarda müzikleriyle katılacaklar. Münih ve çevresinde yaşıyan Kürdistanlılara duyurulur. Mikail Canpolat

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.