Ana içeriğe atla
Submitted by Hasan H. YILDIRIM on 13 September 2010

12 Eylül 2010 tarihinde Türk Anayasasının bazı maddeleri üzerinde yapılan değişiklik için referandum yapıldı. Kazanan ve kaybedenler oldu.

Türk cephesinde statükocular kaybetti, değişimden yana olduğunu iddia edenler kazandı.

Kürdler ise bu referandumda millet olarak zafer ile çıktı.

Kuşkusuz Kürdler blok olarak ortaya çıkmadı. Böyle bir zeminde yoktu. Olmasada Kürdlerin eğilimi ortaya çıktı.

Birincisi, Türk rejiminin değişmesi gerektiğini “evet” oylarıyla işaret etti.

İkincisi, boykot tavrıyla millet olmadan kaynaklı haklarının takipcisi oldu. PKK/BTP'nin boykota öncülük etmesi bu gerçeği değiştirmiyor.

Oyun bitti.

Kürdler ne istediğini ve bunun nasıl gerçekleşeceği yolunuda gösterdi.

Hani zaman zaman Kürdlerin ne istediği sorulur ya!

Türk egemenlik sisteminden nemalan kesimler hemen devreye girer. Mikrofonu şeltesini Türk'ün kapısına sermiş her türlü milli değerini satmış Kürd'e uzatır. Mikrofonu uzatan karşıdakinin ne diyeceğini bilir. Mikrofon uzatılanda mikrofonunu uzatanın ne işitmek istediğini bilir. Sonuçu önceden bilinen bir oyun sonulur. Kamuoyuna sonulan “Kürdler Türkiye'den ayrılmak istemiyor” sonucu olur.

Bu sonucu sunanlar buna inanmasada, amaç Kürdleri buna inandırmaktır.

Daha önceleride yazmıştım. Bu oyunun aktör ve figuranları beyaz Türk ve ihanetçi Kürd'ür. Biri bozacı, öbürü şıracıdır. Kürd millet egemenlik gaspı üzeri kurulu Türk egemenlik sistemin sür-gitmesinden çıkarı olanlardır.

Söyledikleri yalandır. Bunu öğrenmenin denenmiş yolu var. Kürd'ün önüne koyun sandığı gerçeği öğrenirsiniz.

Aslında 12 Eylül 2010 tarihinde Türk Anayasasının bazı maddeleri üzerinde yapılan değişiklik için yapılan referandum sonuçları ile bu net olarak ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz görmek isteyenler için böyledir.

Sistem zeminindekiler yine bunu boşa çıkarmak için binbir yalan söyleyeceklerdir. Kürd halkının eğilimini tersten göstermek için üretmeyecek yalan bırakmayacaklardır. Kendi yalanlarınada ihanetçi Kürd'ü referans göstereceklerdir.

Kim ne derse desin bu referandumun galibi Kürdlerdir.

Referandumda “evet” ve “boykot” oylarını topladığınızda Kürdlerin ezici çoğunluğunu elde edersiniz.

Bu potansiyelin bir irade altında örgütlü hale getirilmesi, milli birlik temelinde millet olmadan doğan haklarını dayatığında elde etmemek için hiçbir neden yoktur. Yeterki bunun bilincine varılsın ve istensin.

Buna ulaşmanın olmasa olmazı Kürd siyasal önderliğin sistem dışına çıkmayı becermesine bağlıdır. Sistemin şu veya bu kanadının taşaronluğundan kendilerini kurtarmasıdır.

Bu yaklaşımla Kürd milletinin önüne konulacak bir referandum sandığına hür iradesi ortaya çıkacaktır. Taraflar buna saygı duyarlarsa sorunda böylelikle çözülmüş olacaktır.

Kürdlerin buna yok demiyeceği açıktır.

Demek ki, sorunun çözümünü istemeyen Kürdler değil, Türklerdir. Türkler derken kastetiğim sadece ırkçı, tekçi, statükocu Kemalist asker-sivil bürokrasi ile sınırlı değildir. Bir bütün olarak iktidar, hükümet, muhalefet, üniversite, yargı kurumu, liberaller, aydınlar, sivil toplum örgütleri, deyim yerindeyse bir azınlık dışında toplumun bir bütünü Kürdistan sorunun çözümünden yana değildir. Kuşkusuz bir çözümleri vardır. Onunda Kürdleri inkar ve imha etme olduğu bilinir.

Kuşkusuz buna yol açan Türk egemenlik sisteminin ideolojisi Kemalizmdir. Kemalizm; ırkçı, faşist, tekçi bir ideolojidir. Olmayan bir millet “yaratma” projesidir. Kafkasya, Balkanlar ve başka diyarlarda getirdikleri göçebe muhacirlerin boynuna “Türklük” yaptası taktı. Bunlara dayanarak bir devlet kurdu. Devlet sınırları içinde hapsetikleri millet ve azınlıklara “Türklüğü” dayattı.

Cumhuriyetin kuruluşundan ve hatta İttihat-ı Teraki'nin iktidara gelişinden bu yana olan bitteten budur. Her şey, olmayan bir “ulus”un inşasıyla başladı. Balkan ve Kafkasya'da getirilen muhacir güçmelere giydirilen “Türk” deli gümleğini coğrafyamızda yaşayan tüm millet ve azınlıklara giydirilme ile başladı. Türk ve Türklük merkeze konuldu. Herkese dayatıldı. Başka etnik kimlikler yok sayıldı veya katliam, yurdunda göçertme, asimilasyondan geçirme süreci başlatıldı. Bu konu da epey mesafede alındığı ve başarılı bir proje de denilebilir.

Sistemi biçimlendiren çerçeve bu. Uygulayıcılarıda Kemalist asker-sivil bürokrasidir.

Zoraki kabullen oldu, direnenler oldu. Bu uygulamalardan Kürdler önemli oranda payını alsada buna direnen büyük direnç kaynağı oldu. Sistem sahiblerinin dediği gibi, “Kürdler sert çıktı”.

Bu sert çıkış bugünde devam ediyor. Kürdler, merkezi sömürgeci sisteme direniyor. Ayrı bir millet olduğu ve her gelişmede ayrılığını koyarak her milletin sahip olduğu hakların kendileri için de, hak olduğu noktasında bir aktör olarak siyaret sahnesinde yerlerini almış bulunuyorlar.

Referandumla siyasi önderlik bağlamında değil, ama halk olarak bunu herkese göstermiş oldular.

Kürdlerin bu tutumunu dünden bugüne Türk egemenlik sistemi tarafından kendi yok olma nedeni sayıldı. Bugünde değişen bir şey yoktur. Türk islamistlerin yaklaşımıda bundan farklı değildir, olmayacakta. Şu an Kürdlere göz kırpıyorlarsa Kemalist kanat ile iktidar mücadelesinde Kürdlere duyduğu ihtiyaçtandır. Bu kavgada başarıyla çıkarlarsa kimsenin kuşkusu olmasınki Kemalistleri aratmayacaklardır. Fazla uzağa girmeye gerek yok. İran Molla rejiminin Kürd millet politıkası bilinmeyen bir sır değildir.

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daha önce söyledikleri bir yana Diyarbakır mitingi sonrası uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada; “demokratik özerklik ilan ederlerse sonucuna katlanırlar” dediği biliniyor.

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a büyük umutlar besleyen Kürd “evet”cileri bunu nasıl okudu bilmiyorum, ama Türk devleti ve Erdoğan hükümetinin inkar ve imha politıkalarını sürdüreceği bu beyanatla açıkça ifade etmiş bulunuyor.

Peki bundan sonra ne olacak?

Eh “evet”çiler, bu kez “bu bahar olmadı, gelecek bahar” deyip umut dağıtmaya devam edecekler. Halkı kandırmayı politıka etmeyi sürdürecekler.

Referandum “evet”lendi ya. Zil takıp oynayacaklar. Oturup Türk egemenlik sistem sahiplerine ucu yakılmış mektuplar düşeyecekler. Şu sorunu çözün deyip duracaklar.

Onlar, hem kendilerini ve kendileriyle beraber Kürdleri kandırıp oyalaya dursun Türk egemenlik sistemin değişik kanatları kimi inkar ve imhayı sürdürürken, kimi de pembe hayaller yayıp sorunu ha çözdük ha çözeceğiz deyip Kürdleri oyalamayı siyaset edineceklerdir.

Türk egemenlik sistemi değişmiyecektir. Beklentisi olan yanılır. Kuşkusuz değişen uluslararası koşullara göre sistem kendini reorganisasyondan geçirecektir. Değien dünya koşullarına uymaya çalışacaktır. Bu sistemin doğası gereğidir. Bunu sürekli yapmıştır. Devletin çıkarı gereğidir.

Fakat yapılan tüm bu “iyileşmeler” Kürdlere bırak kismide olsa nefes aldırmayı ülke ve millet olarak yok etmeyi hedeflemiştir. Kürd ve Kürdistan büyük tahribatlara uğramıştır. Bu görülmüyorsa kimsenin kimseye söyleyeceği bir sözü kalmamıştır.

Kürdlerin akılanacağı yok. Kendilerini kandırmaya çok hevesliler. Bir ara Türk ırkçılığının sessi Cumhuriyet gazetesinin propagandistleri oldular. Bir ara sosyal-sömürgeci Türk solunun versiyonları oldular. Bir ara azılı Kürd düşmanı Bülent Ecevit'in taşaronluğunu yaptılar. Sonra Özal ve şimdi de Recep Tayyip Erdoğan'ın askerleri olmuşlar.

Kendilerini kandıracak “haklı” gerekçeleride vardır.

Türk egemenlik sistemin değişik kanatları arasında süren iktidar kavgasında devletin tüm kilit kurumlarının Kemalist bürokrasinin egemen olduğu ve faşist bir sistem oluşturup toplumu rehin aldığı ve bunun kırılması için AKP'nin bu kanata karşı verdiği mücadeleyi desteklemek gerektiği tezini seslendiriyorlar.

Bu tez Kürd reformist hareketin dünden bugüne savunduğu bilinmektedir. Ama bu tezin özü Kürdleri Türk egemenlik sistemin dışına taşıma değil, sistemin bir kanadının yedek gücü etme ve onlar vasıtasıyla sisteme bağlama olduğu balık beyinliler dışında beleklerde yer edindiği ortadadır.

Bu tutum Kürdleri kurtuluşa değil, köle kalmasına yol açar.

Kürdler haklarına kavuşmak, kurtulmak istiyorlarsa sistem dışına çıkmayı siyaset edinmelidirler.

Halk olarak Kürdler buna hazırdır.

Sorun Kürd siyasal önderliğin bunu kavrayıp kavramamasına, ona uygun bir siyaset üretip üretmemesine, onun çıplak askeri olup olmamasına bağlıdır.

13 Eylül 2010

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.