Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi. on 30 May 2010

Kahta ve Türkiye basınında başlayan Osman Sebri tartışması üzerine(7)

Aso Zagrosi

Şeyh Ahmed Barzani ile Osman Sebri'yi karşı karşıya getiren, Osman Sebri'nin Barzan'ı terketmesine neden olan ve Molla Mustafa Barzani'ye Osmanakfa Sebri'ye „hain“ dedirten olay nedir?

Bu konuda hem Osman Sebri üzerine yazanlar ve hemde Barzan, Barzan şeyhler ve Güney Kürdistan devrimine ilişkin eser veren yerli ve yabancı kaynakların hiç biri bu mesele üzerine durmuyor.
Sonuçta eğer biz ölümsüz, Kürd ulusal davasının eşitlikçi, yurtsever duygularla dolu ve Kürdistan için canını veren Abdulselam Barzani'den(önümüzdeki dönem onun üzerine bir yazı yazacağım) başlarsak Barzaniler tam yüzyıldan beri Kürd ulusal davasına damga vurmuş bir ailedir.
Bu aile hakkında detaylarına kadar çok şey yazıldı ve çizildi.

1931 yılında Osman Sebri ile Şeyh Ahmed araında bazı sorunlar çıkıyor. Osman Sebri hakkında yazanların bir çoğu bu kırgınlığı Osman Sebri'nin „Sofilere yönelik eleştirilerine“ bağlıyorlar.

Osman Sebri'nin yaşamına ilişkin o dönemi incelerken daha başka şeylerle de karşılaştım.
Bu yazının gelişim süreci içinde Osman Sebri'nin Kürd siyasal partilerinin içinde ve Kürd basınında sahip olduğu role değineceğim.. Bilindiği gibi Osman Sebri Kürdçe çıkan „Hawar“(1932) ve „Ronahi“(1942) dergilerinde Mîr Celadet Bedirxan'dan sonra en çok yazan kalemdir.
Osman Sebri 1943 yılında Ronahi dergisinin 17. sayısında „Şêxê Barzan Çawan Firandin“ adlı bir makale yayınlıyor.
Osman Sebri'nin bu makalesinin konusu
Şêx Abdulselam, Şêx Ahmed ve Molla Mustafa Barzani'nin babası rahmetli Şêx Mihemedtir. Daha doğrusu Şêx Mihemed'in ölüm olayı...
Osman Sebri makalesinin giriş bölümünde yaşanan bu olayın „hayali olmadığını ve gerçek olduğunu“ yazıyor.
Osman Sebri bu olayı ilk defa şehid Şêx Abdirehman Garisî'den duyduğunu ve uzun araştırmalardan Garisî'nin doğru söylediğini gördüm diyor( Şehid Abdirehman Garisî Kürd hareketin yetiştirdiği en önemli Kürd liderlerinden biriydi. Sömürgeci Türk devleti tarafından şehid edildi. Şimdilik onun anısına Mîr Celadet Bedirxan'ın Hawar derginin sayfalarında yayınladığı anma yazısı ve şiirini ekte veriyorum)
Osman Sebri makalesinin girişinde Şêxlere yönelik genel eleştiriler yapıyıor ve onların halkın „bilgisizliğinden“ yararlandığını seslendiriyor.
Bu arada Osman Sebri Şêx Mihemedi diğer Şêxlerden ayırıyor „boş bir insan olmadığını ve diğer Şêxlere göre çok iyi bir insandı. Diğer Şêxler gibi Allah'ın emirlerinin dışına çıkmıyordu“ diyor.

Osman Sebri makalesinin devamında „ eğer onun bir gunahı varsa o da , manevi bir gücü olmamasına rağmen kendisini büyük kerametleri olan biri olarak tanıtmış ve Zebari kazasında çevresine çok geniş mürit çevresini oluşturmuştu.. İşte bu gunahı onun uçurulmasına neden oldu“ diyor.

Osman Sebri'nin anlatımlarına göre Şêx Mihemed Barzani, Muziri, Şerwan ve Berojiyan aşiretleri arasında iyi bir isim yapmıştı. Halk onu çok seviyordu. Onun istemleri üzerine ölüme gitmeyi büyük bir mutluluk sayıyorlardı. Halkın ona karşı sadakatı dışında Şêx Mihemed'in iyi kalblılığı ve yumuşak yüzü bu sevgiyi günden güne artırıyordu. Şêx Mihemed her akşam namazından sonra müritlerine öğütler veriyordu.
Bir akşam Şêx Mihemed müritlerine Mehdi'yi ve gelişini anlatıyor.. Müritler ise Mehdi'nin kişiliği, karekteri, fiziki yapılanması hakkında bir dizi soruyorlar.Şêx'de sorulan sorulara cevap veriyor.
Şêx Mihemed Müritlerine „ Mehdi Hz. Muhamed'ten sonra Allah'ın en iyi kuludur. İsmi Muhamedtir. Onun elleri herkesten daha fazla uzaklara ulaşıyor. Yüzünden nur akıyor. Kılıç kendisini kesmediği gibi, kurşunda işlemiyor. Onun gelişi çok yakındır. Belki bugünde gelmiştir. Çıkış için Allah'ın emrini bekliyor.“ diyor

Bu arada bir Mürit Şêx Mihemed'e „ Kurban sizden duyduğumuza göre Decal'da Mehdi ile aynı dönem çıkıyor. Eşeği çok hızlıdır. Bir yıllık yolu bir günde alıyor. Mehdi bu zalimin önünde nasıl kurtulur? diye bir soru soruyor.

Osman Sebri'nin anlatımlarına göre Şêx Mihemed daha önce müritlerine Decal'ı ve eşeğinin hızını anlatığı zaman Mehdi'nin onun elinden nasıl kaçacağını düşünmemişti. Fakat bu arada tüm müritlerin gözleri Şêx'in üzerinde ve onun cevabını bekliyorlar. Şêx bu durumu görünce düşünmeden müritlerine:

„Uçar!!! Uçar!!! Oğlum uçar“ der.

Şêx'in müritlerine verdiği öğütler tamamlandıktan sonra müritler dağılıyorlar.
Şêx Mihemed ise Diwanı'na çıkıyor..

Osman Sebri makalesinin devamında „Barzan Şeyh'nin Diwanını görenler bilirler ki Diwan ne yüksektir.. Evin alt katı cami, ikinci katı Tekiye ve üst kat ise Şêx'in Diwanıdır.
Şêx Cami'den çıkıp Diwanına geçtikten sonra müritler kendi aralarında Şêx'in nasihatları ve Mehdi'nin gelişi üzerine sohbetlere dalıyorlar. Müritler Şêx'in anlatımlarında hareketle Mehdi'nin belirtilerinin kimlere denk düştüğü üzerine tartışıyorlar. Şêx'in anlatımlarına göre Mehdi'nin tüm belirtileri Şêx'te mevcuttu. Bazı müritler olsa olsa Mehdi Şêx Mihemed'in kendisidir diye görüş belirtiyorlar.. Diğer bir kesim ise, Şêx ne zaman bizden gerçekleri gizledi, bugün gizlesin. Eğer Mehdi olsaydı bize söylerdi diyorlar.
Şêx Mihemed'in Mehdi olduğunu düşünen kesim hatırlamıyormusunuz Şêx dediki :' Onun gelişi çok yakındır. Belki bugünde gelmiştir. Çıkış için Allah'ın emrini bekliyor. Evet Mehdi , Şêx Mihemed'in kendisidir ev Allah'ın fermanını bekliyor.

İkinci kesim ise Şêx Mihemed'in Mehdi olmadığı yönünde düşüncelerinden ısrar ediyorlar..
Bu iki kesim bir birlerinin boğazına yapışıyorlar.

Bu arada yaşlı bir mürit kalkıyor ve iki tarafa „aklın olduğu yerde sizin bir birinizi kırmanızın ne alemi var? Hatırlamıyormusunuz Şêx Mihemed dediki Mehdi'ye kurşun işlemez. Gelin Diwan'ına gidelim kendisine kurşun sıkalım, eğer Mehdi ise kurşun işlemez diyor.
Osman Sebri bu akılı mürit düşünmüyor ki eğer Şêx Mihemed Mehdi değilse ölür. Bu durum iki tarafında akıllarına gelmiyor. Bu arada 6 kişi silahlarını alıp Şêx Mihemed 'in Diwanı'na gidiyorlar ve onu kurşun yağmuruna tutuyorlar.
Şêx Mihemed kurşun sesleriyle kaçmaya çalışıyor. Müritler Şêx Mihemed'i kapıda yakalıyorlar, elbiselerinin her tarafına kurşun değmiş, ama vucuduna tek kurşun isabet etmemiş. Bu tecrübeden sonra müritlerin Şêx Mihemed'in Mehdiliği konusunda kuşkuları kalmıyor.
Bazı müritler yine inanmak istemiyorlar.

Ama bu sefer müritlerin esas çoğunluğu Şêx Mihemed'in Mehdi olduğuna inanmıştır.
Fakat yine sert tartışmalar var.

Bu arada kurşun düşüncesini gündeme getiren „akılı mürit“ devreye giriyor: „ Hatırlamıyormusunuz, Şêx Mihemed dediki Mehdi uçabiliyor, gelin onu tecrübe edilim“ diyor
Müritler Şêx Mihemed'e gidiyorlar ve kurban diyorlar: „Çoğumuz sizin Mehdi olduğuna inanıyor. Bazı dinsizler var, hala inanmıyorlar. Sizin onlardaki bu kuşkuyu gidermeniz lazım.“

Şêx Mihemed : „Ben nasıl onların kalplerindeki bu kuşkuyu giderebilim. Kim size söyledi ki ben Mehdiyim?“ diyor

Müritler: „Kurban bizim hepimizin kalbi sizin Mehdi olduğunuzu söylüyor. Siz söylemediniz mi 40 müslümanın gönlü bir şeyde birleşiyorsa o şey doğrudur, yalan değildir.. Bazı müritlerin kalbindeki kuşkuyu siz uçmakla giderbilirsiniz“ diyorlar..

Şêx Mihemed „Oğullarım siz ahmakmısınız ben nasıl uçarım? Diye sorar.
Bu sefer yine o akılı mürit devreye giriyor :“ Müritler!! Mehdi'nin kendisini gösterme zamanı gelmediğinden dolayı Şêx Mihemed kendisini dışa vurmuyor. Gelin tecrübe edelim.. Şêx'i eli ve uyağından tutup Tekiye'den aşağı atalım , o zaman güvercin gibi uçar“ diyor.

„Akılı Mürit“ hala kouşmasını tamamlamamıştı ki müritler Şêx Mihemed'i Tekiye'den aşağı atıyorlar.

Sonuçta Osman Sebri'nin anlatımlarına göre Şeyh Mihemed
altı yerden ağır bir şekilde yaralanıyor ve yaşama veda ediyor......(Ronahi Dergisi, 17. sayı, 1943)

Molla Mustafa Barzani'de 1931 yılında Barzan'da yaşanan gelişmeler ve belkide Osman Sebri'nin babası hakkında yazdığı bu makaleden dolayı KDP'nin bir toplantısında yada kongresinde Osman Sebri'ye „hain“ diyor. Fakat, Osman Sebri 1970'te Molla Mustafa'ya yazdığı „Gazin ji Barzani“ adlı şiirinde „40 yıl öncesi“ olaydan sözediyor..
Osman Sebri Molla Mustafa Barzani'yi Kürdlerin „biricik ve büyük önderi“ olarak görüyordu.
Molla Mustafa hakkında bir çok şiir yazmıştır.. Molla Mustafa Rusya'da sürgünde olduğu dönemden itibaren.. Osman Sebri Molla Mustafa Barzani'nin kendisine karşı sarf ettiği bu sözlere rağmen 15 Haziran 1970'de Molla Mustafa Barzani üzerine „ Gazin ji Barzani“ adlı şiiri yazıyor.. Bu şiiri KDP'nin Sekreteri Hebib Mihemed Kerim aracılığı ile Molla Mustafa Barzani'ye gönderiyor.

Şiiri aktarmaktan yarar var:

Gazin Ji Barzanî

Serdarê bilind te keys neda me em te pîrozkin,
ji bo felata Kurdistanê , te xwedî dozkin,
zûka te berê xwe guhezte min, bi neyarî,
holê dixwazî min biderxî di nav vî warî,
peyva te kirî derheqê min gellek giranbû,
Peyvek dererê ne sezayê şêrê Barzan bû,
Çawan te karî wê gotinê bibêjî,
jehra didilê xwe de mayî holê birêjî,
raste berî vê çil sal bû, xeydek di nav me,
perdeke gellek reş û tarî xwe dabû çav me,
wê gavê dîsa derheqê min tu bû sitemkar,
kirek wekî wê, navê bike çi kesê hişyar,
Paşê felekê berê te da rêya felatê ,
wekî lehengan te dest vemişt ketî xebatê,
ji wê hingevê min çirrandin, ew rûpelên reş,
şûna wê rikê, ket dilê min hezkirin hezkirinek xweş,
tevî dil û can min xwe spart hezkirina te,
bi şev û roj minêkar bûm lezkirina te,
bi ser bilindî zû bigehî serdestîya han,
cihek hebe kû tê de bibe doza me Kurdan,
di wê navê de gellek nemerd ji min çizî bûn,
ji ber hilma min xwe negirtin zûka rizî bûn,
gava didîtin ez li pê te, her dû li pêşin,
kama bêbavan ew bû ku me herdû bi êşin,
bi hêzebûnî binhêr çi kir wan qehpebavan,
ew bûyera kevn ji nû ve anîn ber çavan,
pê rika te ya ji bîrbûyî , ji nû vejandin,
tûrê xişma te tevda bi ser min de rijandin,
wan bawer dikir dema biêşim, ez dê xeberdim,
tiştên kû berê hatî gotin tevda bi derdim,
lê na, ne raste dev bavêjin serdarê Kurdan,
ne jî dixwazim bînime cî kama nemerdan,
nizam çi bûye? Wa ji min te çav li çav li şûre,
ev gava pêşîn bû te avêt, armanc hê dûre,
welat hewceyî têkoşîna me hemîyan e.
Ne kurdê bîrbir, gundî jî vê rastîyê zane,
rewşa gelê Kurd divê îro em wek bira bin,
heya bikaribin di şeva Kurd wekî çira bin,
tekoşerê çil salî re „xaîn“ nayê gotin,
dema bê gotin zor fihête, rastî tê sotin,
dirêjîya vî çil salê han herdem zivarbûm,
gel tev dizan e vê rastiyê her bê hefsar bûm,
hefsarê xurtan hê tucaran neket serê min,
qelsî û kêmî hê tucaran nehat derê min,
karî bipirsî li dora xwe , hemû hevalan,
kesek heye ku bawer neke vê gotina han?
Tuhmet nikarin min bi dûr xin ji têkoşinê,
ji qada xebatê naçim der, tev vê birînê,
canê xwe didim bi comerdî di vê rêya han,
yan dê bighêmê, yan dimirim bi rûmet û şan,
her kes ji me ramana xwe ketîye xebatê,
her yek ji me di rêya xwe re diçe felatê,
ez hêvîdarim tû bîr bibî ev kir ne baş e
gava ne bîrî havila wê kirêt û şaş e,
navê te îro rûmeta Kurd gîrtîye ser xwe,
bo te ne rast e tiştên ne rast bide ber xwe,
neye bîra te ku mineta kesî hilînim,
tenê di te da hêvîya me Kurdan dibînim,
ez tika dikim tu guh nedî sût û gellecan,
ew bûne sebeb daketina pirr xwedî tacan,
xwedê bide te bêhnek fireh tim dilovan bî,
di nav gelê min serbilind bî her xwedî şan bî.

Evet çok uzun bir şiir oldu.. Bu şiirde Osman Sebri'nin ölümsüz Barzani'ye ilişkin yaklaşımı çok açıktır.
Fakat, Molla Mustafa'nın kendisine ilişkin sarfettiği söze çok kırılmıştır.. Geçmişte yaşanan olayı unutmak gerekir diyor. Kürdlerin birliğine vurgu yapıyor. Molla Mustafa'nın şahsında Kürd ulusal idealleri görüyor.. Şiir okunduğu zaman Osman Sebri'nin Molla Mustafa'nın liderliğine ilişkin tavrı çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor..

Devam edecek

Aso Zagrosi

Ek: Mîr Celadat Bedirxan'ın Hawar dergisinde Ewdirehman Garisî ile ilgili yazdığı şiir ve anma yazısını veriyorum:

Şîna Şêx Evdirehmanê Garisî
Şîna Şêx Evdirehmanê Garisî
Bedir-Xan, Celadet Alî, (1934)

»Mîrê min, vê paşîyê şêxê te bi kefena xwe a bi xwîn kete xewa min û ev şîna ha ji min xwest. Ez jî vê pêşkêşî te dikim. B. FERÎDÛN«

Şêxê min, welê dixuye, te bêrîya me kirîye. Ji xwe me jî... Emê hevdu bibînin jî... Lê nizanim kengê? Rêya te rêya me ye jî. Emê bigehin te, di neqebê re ko tu çûyî. Heke em xwe nalezînin ne ji wê ye ko destê me ji dinyayê nabit. Destê me ji karê ko em bi hev re pê dixebitîn, nabit. Ji xwe xebata me bi sebata me pêş ve diçit.

Şêxê min, tu ketî xewna Ferîdûn. Ferîdûn kurdekî hêja ye. Sezayî ziyareta te ye. Xwezî bi wî. Te jê re got ji te re şînameyek binivîsînit, navê te hildit. Ewî jî kir, navê te hilda, wesfê te da, te ji bîra deranî, anî bîra. No, tu ne anî bîra. Ji ber ko tu hergav di bîra de yî. Em nikarin te ji bîr bikin, me dil hebe jî. Ji ber ko tu xwe bi xwe, xwe bi me didî hesabdin, em bi kêmanîya te dihesin. Belê tu di laş û canê kurdanîyê de lebatek bûyî. Laşê me, laşê her tiştî ji lebatên ji hev cihê hevedudanî ye. Û laş hewcedarî her lebatê xwe ye. Tu lebat jê re ne bêkêr in, û tu lebat nikare bikeve şûna lebetekî din. Ji lewra lebatê birî şûna xwe vala dihêle. Tu çûyî, ji laşê me, ji laşê heyîna me hatî birîn. Laş hewcedarî te ye. Di mehcetê de destê xwe dibe şûna te, tu nînî. Bi neyîna te dihese, liber te dikeve. Ji lewra şêxê min, em nikarin te ji bîr bikin. Ji ber ko şûna te vala, şop û rêça te a bi xwîn, weke xwe ye.

Şêxê min, em dibêjin tu miriyî, tu mirî yî. Lê di rastîyê de tu bi xwe jiyîn î, jiyîn tu bi xwe yî. Tu ji bona Kurdistanê mirî. Kurdistan heyînek e. Ji payedarbûna heyînekê jiyînek divêt. Jiyîn bi xwe bi mirinê tête pê. Tu mirî, tu bûî û tûê ji Kurdistanê re bibî jiyîn. Jiyîneke welê ko tenê bi Kurdistanê, bi ax û dar û kevir û miletê wê re dê vemirit.

Şêxê min, heye ko te dil kiri be, em navê te di rûpelên hawarê de hildin. Tu ne ketî xewa min. Lê ez bi vê daxwaza te hesiyam. Min şihra Bêrîya-Botan berî du salan nivîsand û peşkêşî giyanê te kiri bû. Gava şihra Ferîdûn giha bû destê min, Bêrîya-Botan, digel navê te, ji xwe keti bû rûpelên hawarê. Bi vê rasthatinê dilê min şa ye. Xwedê giyanê te ê bihuştîn jî şa bikit.

Bedir-Xan, Celadet Alî, (1934), »Hawar«, »Şîna Şêx Evdirehmanê Garisî«, hjm. 25. rûp. 5

BÊRİYA BOTAN

(Ji giyanê Şêx Evdirehmanê Garisî re)
Kanî Derwêş, ka Herekol, ka Kepir
Ka zozanên bavê-Têlî ka kê bir
Dibêjin ko Burca-Belek hilweşî
Text û bextê botiyan de ka geşî
Seyrangeha Banûwa Zîn ma çi bû
Naxuyin qet xişr û xemlên wê li kû
Ka Westanî ka Qesara ka kanî
Kanîn zozan, cihên bilind kebanî
Awan jî bit kanî Beko, ka nêreng
Kanîn ew bezm, kanî bade, kanî beng
Basiret kû, meqşibendî, terîqet
Ka şêxên me, kanî rêzik şeriet
Kanî Seqlan, Seqnefis kû Nêrgizî
Gul û rihan zeriyane, tev rizî
Ka Azîzan, şêx û seyda û axa
Kanîn ew qesr, tev bilind û tev ava
Kanî Sitî, kanî jinmîr û cêrî
Kanîn ew rim, ka huwêzî, şeşperî
Mîr Mihemê ê nêçîrvan kanî kû
Çeper li kû, kovî, hevor, nêrî kû
Ka gêra wî, Gera-Xanî, gejgering
Ka salên me, bekirbegî, xweş devling
Kanî mîrek, ka mifirdî, kanî beng
Kanî lolo, lê lê li kû, kanî deng
Kanîn çeper, betî li kû, ka celab
Nêrekew kû, pêjn û dengên qeb û qab
Bor-mirişkan tenik biye kete ba
Ez botî me diştexilim her bi pa
Ka banê me, yê Azîzan, kanî war
Kepirê de ne kozik in, ne jî dar
Pa ez bêjim, pa dizanim çi bêjim
Pa bi Xwedê wek nexweş im û gêj im
Kanî dîwan, ne diyar e xafa mîr
Ka çîrokbêj, dengbêj li kû kanî pîr
Teter li kû, Axayê-Sor û ew reng
Tenbûr û ney, kemençe û zirne deng
Kanî dawet, qelîsêl û medfûnî
Tirşik, parêv, arok, mehîr, hêkrûnî
Kanî civat, fîl û setrenc, ka zindan
Ko tê de mir, şahê mexrib, Mîr-Alan
Dotmîr li kû, ka mîr şeref, mîr Ezin
Kanî bavê sitiya Zîn, mîr Zengin
Beg û axa kanî tovrind, kanî dot
Ne mîr mane, ne mîrîtî, ne jî cot
Ne Gurgêl e, ne Finik e, ne Cizîr
Ne rîsipî, ne kefxwê ye, ne kizîr
Ne Buhar e, ne Havîna mîr Þeref
Zivistan e, dwanzde hêv tev ber û berf
Ne dêmir in, ne şahînet, ne hevşîn
Kanî mîr Şem, kanî Tacîn û Gurgîn
Kanî ew bext, kanî bextî, ka koçer
Sadon li kû, ew serekê şevînger
Kanî mêrxas, ka xulam û mifirdî
Ka li kû man ew gernasên nedîtî
Ka zirtxane, gurz û cidî, kanî hesp
Xencer û rim, kanî şûrên rast û çep
Pira Bafet belê ev e, kevane
Kevin bûne, ne tirîne, sorane
Ji delavê qitikan ve naye deng
Kew û kevok di şînê de ne man ceng
Şeylo bûne kaniyên me ka rejû
Maziyan de ne pel mane ne gezû
Kanî Xanî, Feqeh-Teyran û Mela
Ê Cizerî, ne jî Batê, kes nema
Şax li kû ma ka Berwarî, ka Dêrgul
Tu tişt nema, wemirîne deng û gul
Kanî Xêrkan, Harûnan û Jêliyan
Şûvî li ku, Welat-Kelhok û Goyan
Batûyan kû, Welat-Kilîs, Sipêrti
Ne Soran in, ne Mûsereş, Silopî
Kiçan, Teyan, Dûdêran kû ka Mîran
Hacibêra, kanî Şernex, Garisan
Ne Hesinî, ne Elikî, ne Memî
Eruh li kû, ne Alîyan, Gergerî
Ji garisan ne koçer in, ne dêman
Kanî Zêwkî, Welat-Kêver, Ebasan
Dawûdiyan, Omerkan jî, ka Kheran
Ma kher bûne, tu deng naye ji tuwan
Kanî Xaltan, bira Zerdeşt, Hewherî
Şûrkêşên me, filehên me Hevêrkî
Ka şikefta mîr Miheme, ka perî
Kanî Dasnî, kanî keçên surperî
Kanî şingar, ka xwalên me, yezîdî
Belav bûne, bê rêzik in bê serî
Dêra-Reben weke berê vala ye
Hejale jî diyar niye raza ye
Mifiryan kû, kanî lavij, lajebêj
Tîr û kevan, şûr û mirtal û destrêj
Ne eşîr in, ne bajarî, ne fileh
Burc û kelat, ne segman in, ne şergeh
Kevnar ne man û nayin pê tu nûjen
Tarî her der, ne kulek in ne rojen
Di Tanzê de ne feqeh in ne mela
Medresa-sor xerabe ye ji nû va
Kela Ewrex her bi ba ye, kela kevn
Tê de îro pîrhevok in û çend tevn
Kanî Şêx im, Evdirehman garisî
Ew jî kuştin sorgula me çilmisî
Herê lawo tev de çûne nînin nin
Destê me de ne hesp mane ne jî zîn
Kurdistanê tu abadin, her heyî
Îro, sibe û hergav jbî dê hebî
(Celadet Elî Bedirxan)..

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.