Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 12 November 2008

KÜRD HALK DEVRİMCİSİ MEHMET ŞENER'E DÖNÜK İMRALI İHANET CETESİ CEMİL BAYIK'TAN

İNCİLER DÜŞÜNÜN BÜTÜN İHANET ODAKLARI NİÇİN AYNI SÖYLEMLERDE MEHMET ŞENERE İFTİRA

ATMAKTADIRLAR?

İHANET BATAKLIĞINDA UTANÇ VE ŞEREFSİZCE KENDİNE HER PİSLİĞİ LAYIK GÖREN CEMİL

BAYIK DİREK VE İNDİREK ÇEVRESİ İDDİALARINDA DÜRÜSTSELER MEHMET ŞENER'İN BİR TEK

KALEMİNDEN KENDİNE DÖNÜK AZCIK OLSA BİLE BİR TEK SATIR VEYA RAPORUNU GÖSTİRİN.AMA

BETBAHTLARDA NAMUS OLMUŞ BEXDENUZ, TÜKÜRÜK OLMUŞ YAĞMUR, DİLİN NAMUS VE ŞEREFİ

OLMAZSA İFTİRALARIN TARİ NEZDİNDE DEĞERİ NE?

Mehmet Şeher ve gerillanın tasfiye edilmesi planları
Bu dönemde M. Şener meselesine değinmekte yarar var. Şener cezaevinden çıktıktan
sonra TKP'lilerle birlikte kaldı, İstanbul'da. Ve TKP'liler bizimle Avrupa'da ilk kez
görüşmek istiyor. Parti Önderliği'ne ilettik, "TKP'liler bizimle ne görüşecek?" dedi.
Gerçekten, TKP'nin bizimle görüşeceği bir şey yok. O güne kadar bizi ne aramış, ne de
ciddiye almış. Üstelik bizi farklı değerlendirmiş. O zaman gittiği konum da belli, TC ile
bütünleşmiş. Daha sonra vazgeçtiler. Aslında biz de merak ettik, ne görüşmek istiyorlar
diye. Sonra ortaya çıktı ki, Şener'miş. TKP ile birlikte PKK üzerinde bir takım düşünceleri
var. Nasıl ki, H. Kutlu TKP'yi TC'ye sattıysa, PKK'yi de aynı biçimde TC'leştirecekler. M.
Şener, bu işi ustalarıyla kuruyor. Tabii sonra ne düşündüyse, vazgeçiyor. Bu adam
buraya geldikten sonra sürekli Avrupa'daki legal kuruluşlara, derneklere telefon açıyor.
Ki Avrupa'da - DEP de dahil- Bütün kuruluşlar istihbarat örgütlerinin denetimi altındadır.
Bunu bildiği halde telefon açıyor. Diyor ki, "Parti Önderliği'nin telefon numarasını bana
verin." Kendisi Şam'da, Parti Önderliği Şam'da. Bu ciddi bir olay. Parti Önderliği'nin
orada istemeyeceğini çok iyi biliyor. Parti Önderliği'nin yerini tespit etmeyi amaçlıyorlar.
154 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
Onlar da biliyorlar ki, parti Öderliği'nin orada telefonu yok. Bizim haberimiz olacak,
telefon edeceğiz, diyeceğiz ki, "Bu adam böyle yapıyor." Tabi o arada telefonlar
dinlendiği için tespit edecekler. Biz, hemen aramadık, daha sonra arayarak durumunu
ilettik. Akademiye gidiyor, orada Sarı Baran, Faik, Nurettin denen unsurlar ve daha
sonra şehit düşen Şiyar arkadaş var. Bilinen faaliyetini burada çok sinsice yürütüyor.
Yürütüyor fakat paniğe de yapılıyor. Her an ortaya çıkabilir ve çıkarsa kendisi için çok
tehlikeli olur. Panikten anlaşılmaz bir tutuma giriyor. Parti Önderliği anlamak istiyor fakat
ısrarla kaçıyor. Bir gün bir arkadaşa benimle görüşmek istediğini söylüyor. Ben
Avrupa'dayım, o burada. O arkadaş Parti Önderliği'ne söylüyor, Parti Önderliği de
telefon konuşmasında bana söyledi. Bana çok garip gelmişti, "Bu adam benimle neyi
görüşecek.?" Ama telefon olduğu için fazla bir şey söyleyememiştim. Parti Önderliği'ne
daha sonra, "Bu haddini bilmez adam" diye yazmıştım çünkü herkes Parti Önderliği'nin
yanına, birşeyler öğrenmek, tartışmak için gidiyor; bu adam, ben Avrupa'dayım, benimle
görüşmek istediğini söylüyor. O zaman endişe de duydum, "Ben bu adamın
durumundan endişeliyim. İkici bir Dilaver olayının yaşanmaması için bunu orada
tutmayın diye öneride bulunmuştum. Durumunu 88'de Akademide de açmıştım. O
zaman cezaevinden çıkan bir arkadaş, "Siz sübjektif değerlendiriyorsunuz. Doğru değil."
demişti. Ben de "Olabilir bu benim düşüncemdir." demiştim. Bu adamın dürüst olmadığı,
devletin bir adamı olduğu benim için kesinleşmişti. 88'de açınca arkadaş eleştirdi.
Avrupa'da genişletilmiş bir toplantıda da açtım. Bu tutumu bu kanımı kesinleştirdiği için o
öneriyi yaptım. Endişe intihar etmesi değildi, Parti Önderliği'ne yönelik bir şey
geliştirebilir diye düşünüyordum. Bu mesele böyle kaldı. Daha sonra Güneydeki
faaliyetlere gönderiliyor, Kamışlı tarafına. Avrupa'dan döndüğüm zaman karşılaştık ve
"M. Şener, sen benimle ne görüşecektin?" diye sordum, dedi ki, "Eski bir tanıdık olarak
konuşacağımız şeyler olmalı." Bunu söyleyince, "Kusura bakma, ben seni hiç
tanımıyorum. Ben, senin mahalle arkadaşın falan değilim. Biraz örgüt terbiyesi alan
biriyim. Sen is e sokak kültürüyle büyümüşsün. Senin örgüt anlayışınla benimki çok
farklı." "O konuda değil." dedi. Dedim, "Biraz akıllı ol. PKK'yi anlamaya çalış." Tabii ki
sesini kesti ve hiç konuşmadı. Çünkü dili belli. Dilinden zehir, zemberek akıyor. Nereden
belli? "Ağabey" falan diyor, "eski arkadaş" diyor. Benim bildiğim ağabeylik eskidendi ve
şimdi yoldaşlık var. Yoldaşlık da ağabeylikten daha üstün. Neden ağabeyliği yoldaşlığa
tercih ediyor? PKK' de hangi edebiyatı geliştiriyor? Yeni bir edebiyat, üslup, hitap. Bir
kere bu yönüyle kopmuş. PKK' de biliyorsunuz eski tanıdık, yeni tanıdık diye bir şey
yoktur. Bu ancak mahalle sokak arkadaşlığında olabilir. Eski tanıdık, aynı yöreden ve
aynı mahalleden tanıdık, bunlar yoktur. Örgütte örgüt arkadaşlığı vardır. Buna da
yoldaşlık denilir. Örgüt gerçeği üzerinde yürüyen senin yoldaşındır. Çünkü bu gerçek
üzerinde bir araya gelmişsin. Bu gerçek üzerinde yürüyorsun. Dolayısıyla bu temelde
birbirini tanıyorsun, bunun dışında bir tanıma olamaz. Bunun dışında insan düşman olur.
Gerçeği budur. Kullandığı dilin PKK dili olmadığını gördüğüm için ona bunları söyledim.
Üzerine biraz sert gittiğim için tartışıp, konuşmadı. Tutumu gördüğü için konuşmadı,
yoksa konuşmak isterken bir takım hesapları var. Ama o tutumu hesaplarının
tutmadığını gösterdiği için konuşmuyor, vazgeçiyor. O da kurnaz, sonuç almayacaksa ne
diye kendisini ele versin? Parti Önderliği'yle Akademi'de konuşup, durumu ilettiğimde,
155 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
doğru yapmadığımı söyleyip eleştirdi. "Biraz tartışsaydın, tartışma ortamı açsaydın. Belki
konuşacağı şeyler olurdu. Ben çok zorluyorum ama benimle konuşmuyor. Belki seninle
konuşacağı şeyler olurdu." Ben dedim ki, "Adamın durumu belli, ben onunla tartışmayı
örgüt ahlakıma yedirmiyorum." Önderlik, "Doğru değil, seninki politik bir yaklaşım değil
"dedi. Doğru, benimki politik bir yaklaşım değildi. Ortam açıp konuşturmak gerekirdi.
Bunu biraz da tanıdığım için yapmadım fakat doğru değildi ve Önderlik bu yüzden
eleştirdi. Tabi bu içine kapandı. Bir müddet sonra konuşmak için kardeşimi devreye
koydu. Kardeşim saf, geldi dedi, "M. Şener seninle görüşmek istiyor." Ona dedim, "sen
git, konuşmak istiyorsa o gelsin. Bir daha aracılık yapma. M. Şener de burada, ben de
buradayım, konuşmak istiyorsa kendisi gelsin." Geldi, konuşmak istediğini söyledi. "Nasıl
açacağımı bilemiyorum."dedi. "Sen örgüt adamısın. Konuşmaya geldin, konuşacaksan
konuş, konuşmayacaksan ne diye beni meşgul ediyorsun?" dedim. "Parti Önderliği
hakkında çok önemli bir husus var. Aslında adamın niyeti farklı; yaptığının, örgütlediğinin
örgüt farkında mı, değil im diye araştırıyor. Eğer örgüt farkındaysa kendisi tehlikede.
Yani parti biliyorsa yönelimlerinin hangi düzeyde olduğunu araştırıp ona göre önlem
alacak. Mesele bu. El attığı konu bayan konusu. Ki bu önemlidir. Biliyorsunuz, tarihte
Türk egemen sınıfları bu zayıf noktaya el atar, Kürt halkına kaşı kullanır. Ve çoğunlukla
da sonuç alır. Şener boşuna bu noktaya el atmamıştı ki. Bugün Türk egemenleri daha
somut bir şekilde bu konuya el atmakta. Sanıyorum bunun başlıca iki nedeni olabilir: IKürt
halkının o bilinen namus anlayışı. Bir bundan ötürüdür, ki en zayıf halkasıdır.
Düşmanın en zayıf halkadan yakalayıp vuracağı genel bir kuraldır. 2- Önderliğin sadece
Kürdistan'da değil, dünyada bu soruna yeni bir çözüm getirmiş olmasıdır. Bu tabii ki
önemlidir. Kadın sorununu, Önderliğin ele aldığı biçimiyle çözümlemek, en çok Türk
egemen sınıflarını ilgilendiren bir meseledir. Bir anlamda dünyayı ilgilendiren bir
meselidir. Çünkü dünya biraz da erkek dünyasıdır, erkek egemenlikli bir dünyadır. Buna
dayalı kurulan bir dünyadır. Parti Önderliği'nin buna dayalı bir dünyayı sarsma, yıkma
mücadelesi var. PKK'nin geliştirdiği mücadele bir anlamda dünyaya karşı yürütülen bir
mücadeledir. Bu, Kürdistan Devriminin karakterinden, uluslararası yününden
kaynaklanıyor. Dünyanın PKK ile bu denli ilgilenmesi bundan kaynaklanıyor. Çünkü
uluslararası bir dava, uluslararası sonuçlar yaratır. Bu iki nedenden dolayı Türk egemen
sınıfları, PKK'ye karşı mücadelede bu konuya hızla el atar ve kullanmaya çalışırlar. Kürt
halkını, onun bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini, onun öncüsü olan PKK'yi bu
noktadan vurmaya çalışır. Şener'in bu meseleye el atması tesadüf değildir. Akademide
görüştüğümüzde konu buydu. O zaman kendisine şunu söyledim, "Sen ne PKK'yi
kavramışsın, ne PKK Önderliğini. Eğer biraz kavramış olsaydın, böyle basit bir tutum
içine girmezdin. Sana söyleyeceğim, PKK'yi kavramandır. İster PKK'li olmak için, ister
PKK'ye düşman olmak için PKK'yi kavramak gerekir. Bazıları çıkıp PKK'ye düşmanlık
yapmak istedi. Fakat PKK gerçeğini kavrayamadıkları için düşmanlıkta başarılı
olamadılar. Hem de çok kısa bir süre içinde yenildiler." Gerçekten ister PKK'li olmak için,
ister düşman olmamak için PKK gerçeğini kavramak gerekiyor. PKK'yi kavramadan,
PKK'nin insanı, temsilcisi olamazsın. PKK'ye düşman olmak istiyorsan, PKK'yi
tanımadan yine sonuç alamazsın. Bu, her ikisi için de geçerli. Bunu kendisine söylerken,
bazı şeyleri anlamasını istemiştim, Bu daha sonra daha farklı tutumlar içine girdi.
156 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
Özellikle şunu öğrenmek istedi. "Madem parti biraz biliyor, yönelimi ne olabilir?" Israrla
bu bayanların tutuklanmasını söyledi. Ben de, "Biz tutuklamayacağız. Bildiğin gibi değil
PKK'de bu işler. Git yerinde rahat otur." Gittikten sonra bu durumu Parti Önderliği ile de
konuştum. Meseleyi Parti Önderliği de biliyordu. Tabii ki Güney faaliyetleri boyunca,
karşı faaliyetlerini alabildiğine geliştirmiş. Belli bir ekip oluşturmuş. Amacı tümüyle
kongreydi. Kongre'ye hazırlık yapıyordu ki, bu aslında TC 'nin Kongre'ye hazırlık
faaliyetiydi. PKK 4. Kongresi'ni ele geçirme faaliyeti. Bu taktik daha Diyarbakır'da yapılan
toplantıda belirlenmişti.
Yapılan pazarlığın özü şuydu, PKK devrimci özünden uzaklaşacak, TC de böyle bir
PKK'yi kabul edecek. Yeni bir PKK ile Kürt sorununun çözümünü halledecek. TC, o
bilinen inkarcı politikasından vazgeçecek, kültürel haklarını tanıyacak, TC de demin
belirttiğimiz tarzdaki PKK'yi kabul edecek. Böylelikle işbirlikçi bir çözüm ortaya çıkacak.
Böyle bir anlaşma var. Anlaşma bu temelde olduğu için, bunun kadrolarını da oluşturma
çabaları var Bunda da epey sonuç alınmıştır. Özellikle Batman kadrosundan tek biri dahi
tutulmamıştı. Hepsi bırakılmıştı ve devlet bunlara milyonlarca liralık kredi vermişti,
işbirlikçiliği pazarlamak için. Tek bir Batman kadrosu ciddi bir ceza almamış, hem de
cezaevinden çıkmıştır. Bu Batman üzerinde de bir pazarlığın olduğunu gösteriyor.
Böylelikle Batman'ın devrimci mücadeleye, PKK'ye kapatılması isteniyor. Tarih boyunca
Kürdistan'ın sömürgeleştirilmesinde Elazığ önemli bir yeri kapsar. Tüm uygulamalar
orada gelişir ve dalga dalga Kürdistan'a yayılır. Daha sonra bu merkez rolünü Dersim
aldı. Kürdistan'da oluşturulmak istenen her şeyin proto-tipi orada oluşturulur, sonra
dalga dalga Kürdistan'a egemen kılınır. Daha sonraları ise bu merkez Batman olmuştur.
Batman'dan Kürdistan'a gelişen mücadele boğulmak istenmiştir.
Cezaevinde o rehabilite denen politika gerçekten uygulanmış ve sonuç alınmıştı.
Cezaevi Önderliği 82 ölüm orucuyla şehit düştükten sonra, cezaevi örgütü önemli ölçüde
Şener'in eline, denetimine geçer. TC ve Şener cezaevi üzerine o bilinen politikayı
geliştirirler. Sonuçta kişilikte, düşüncede çarpık, örgüte, disipline gelemeyen, her türlü
tehlikeye açık bir kadro yapısı otaya çıkar. Tabii ki bu, Şener'in ve TC'nin geliştirdikleri
projeyi uygulama zeminiydi. Ve buna güven duyuyor. Aslında güvenmemeleri içinde de
fazla bir neden yok. İşte Şener çıkınca bu kadronun PKK'yi ele geçirmesi için yavaş
yavaş bırakılması gerekiyordu. Ve biliyoruz ki TC bir dönem bu kadroyu birlikte bıraktı.
Bu bırakma işini ta ki işlerin bozulduğunu fark edince durdurdu. Daha sonra bırakma
olmadı. Şener biraz o cezaevi kadrosuna bel bağlamıştı. Biraz da ülkede yaşanan pratik
ve bu pratiğinin yarattığı sonuçlara bel bağlamak istiyordu. PKK'nin üzerinde bununla
sonuç almak istiyordu. Aslında bu faaliyetlerini gerçekleştirmek için 2. Konferansı araç
olarak kullanmak istedi. Kendisine göre sonuç aldığını sanır, halbuki öyle bir şey söz
konusu değildir. PKK'yi ele geçirebileceğine kendisini gerçekten inandırmıştır. Artık tüm
çabası kongreyi ele geçirmeye yönelikti. Kendisine göre yaptığı hesaplar var, ülkedeki
pratik önderlik, merkez başarısız. Bundan dolayı eleştirilmiştir. Yine Önderlik kongreye
katılmaz. Kala kala kendisi var, herhalde kendi öncülüğünde gerçekleşir. Dolayısıyla da
kongreyi rahatlıkla ele alabilir. Tabi ki Şener için Parti Önderliği önemli. Kendisi de çok
iyi biliyor ki, kongreyi de ele geçirse, yaşadığı müddetçe Parti Önderliği, PKK'yi ele
geçirmeyecektir. O zaman Parti Önderliği'nin de ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun
157 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
tedbirlerini de örgütler. Sözümona bir bayan var, Güneyli. Güya bununla Parti
Önderliği'ne zehir verecek, böylece bu engeli ortadan kaldırmış olacak. Kendisine göre
bunların hepsi örgütlenmiştir, kongre gerçekleşirse kongreyi, PKK'yi ele geçirecektir.
Kendisine oldukça güveniyor.
Dikkat edilirse, bir yandan TC'nin kongre hazırlıkları var, diğer yandan Parti Önderliği'nin
hazırlıkları var. Parti Önderliği'nin kongre hazırlıkları aslında 89'da başlar, 90'la birlikte
ileri düzeyde geliştirilir. 2. Konferans, 4. Kongrenin ön hazırlığıydı. Yapılan hazırlıkların
en ileri safhaya ulaştırılmasıdır. Ki konferanstan sonra da ekime kadar süren
çözümlemeler var. Bu çözümlemeler, kongreyi pratikte tamamlama oluyor. Geriye kalan
kongreyi resmen başlatmak ve sonuçlandırmak. Ekime gelindiğinde kongre bir anlamda
gerçekleşmiş oluyor. Sadece resmi olarak yapılması kalıyor. O zaman kongreye
gideceğimizde Şener şunu söyledi, "Sen de mi geliyorsun?", "Evet" deyince,
inanamadığını, tahmin etmediğini söyledi. Bu onun pek işine gelmedi. Moralmen biraz
olumsuz olarak etkilendi. Ama böyle de olsa fazla ciddi bir engel olarak görmüyor.
Buraya geldiğimizde o bayanlardan biri, "Ben de gelmek istiyorum." dedi. Şener, "zaten
bunlar iyi arkadaşlardır, burada sıkılıyorlar, ülkeye gelmek istiyorlar" dedi. Ben de, "Biz
gidelim, daha sonra yollar açık olursa alırız."dedim. Bunlar tabi hep kongre için
hazırlanmış delegeler oluyor. Hududa gittiğimizde yine o ekipten iki bayan geldi. Onlar
da aynı biçimde konuştu, yine aynı şey söylendi. O zaman Şener, özellikle Parti
Önderliği'ne zehir verecek bayana mektup yazıyor, diyor. "Tamam, bunlar da kabul
ediyor." Yani gelişi ona göre, herhangi bir engel yok.
Benim düşüncem, bunları ülke sahasına almaktı çünkü burada kalırlarsa ciddi engel
yaratacaklardı. Bunu kullanan güçler de vardı. Böyle bir ortamın doğmaması için en iyisi
bunları ülke sahasına çekmekti. Tabi onunki kongreye çekmekti delege olarak. Ülkeye
gittiğimizde merkezdeki arkadaşlarla toplantı yaptık. Kongre için yapılması gereken
hazırlıklar değerlendirildi. Ona göre kongreyi başlatacağız. Ki Parti Önderliği burada bir
hazırlık komitesi oluşturmuştu. Kongre, hazırlık komitesinin sorumluluğunda
geliştirilecekti. Bu hazırlık komitesine Şener de alınmıştı. Şener bu komiteye durumu
açığa çıkması amacıyla alınmıştı. Yani, devlet Şener vasıtasıyla PKK üzerinde neyi
gerçekleştirmek istiyor? Bu da PKK'nin bir yöntemidir. PKK insanların gerçeğini ortaya
çıkarmak için ona imkan, ortam sunar. Çünkü bir kişinin olumlu yanını da, olumsuz
yanını da veya art niyetli olup olmadığını da örgütsel faaliyet ve görevlerde görmek
mümkündür. Bu, PKK'nin tarzıdır. Bir de çoğumuzun tarzı var. Kişilere bilimselliğin
dışında yaklaşmak. Kendi özel niyetlerimizle ve dolayısıyla da yöntemlerimizle
yaklaşmak. Böylelikle insanların gerçekliğini ortaya çıkarmamak, çıkaramamak. Halbuki
PKK öyle sübjektif niyetlerle ve değerlendirmelerle yaklaşmıyor. Bilimsel yaklaşıyor. Art
niyetli ise de, dürüstse de gerçeğini tüme yönleriyle ortaya çıkardığı için ona zemin
olanak tanıyor. Ve en doğrusu da budur. İnsanların gerçeğinin başka türlü ortaya
çıkması beklenemez. Hazırlık komitesine alınmasının nedeni biraz da budur. Ülkeye
gittiğimizde Şener'in merkezdeki arkadaşlar için söylediği şudur. "Bunlar canidir.
Bunların tüm hazırlıklarını iptal edip yeni hazırlıklar yapalım." Diğer taraftan "cani" dediği
arkadaşlara şunu söylüyor, "Partinin eleştirileri haksızdır, yersizdir, yanlıştır. En iyisini siz
yapmışsınız, sizden daha iyi yapan da olmaz." Tabi ki orada da çok tehlikeli bir tutum
158 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
sergiliyor, sahtekarca bir tutum. "Canidir" dediğinde kendisine şunu söylemiştim, "Bu
arkadaşlar yıllardır mücadele veren arkadaşlardır. Tüm hata ve olumsuzluklarına
rağmen olumlu yanları da olan arkadaşlardır. Senin neyin var, neyin sahibisin? Biraz
saygılı ol. Evet, parti bu arkadaşları eleştiriyor ama senin gibi inkar etmiyor, senin gibi
"cani" demiyor. Senin bu dilin düşmanın dili. PKK'nin dili farklı. Bunun yanında bir daha
bu tür bir şey söylersen tutumumun farklı olacağını söylemiştim. Aslında bununla beni
etkiyip, yedeğine almak istiyor. Diğer arkadaşlar ise eleştiri almışlar. Çoğumuzda
yaşandığı gibi, eleştiri alınca biraz tepki duymuşlar. Arkadaşların bu tepkilerini
örgütlemek, parti karşıtı bir konuma getirmek. Onları da böyle yedeğine almak. Onları da
yanına alarak kongrede yapmak istediklerini gerçekleştirmek, sonuç almak. Bunu yapıp
ortamı sürekli bulanıklaştırarak, rahatlıkla sonuç alacak. Bir yandan da eskiden
merkezde yer alan arkadaşlara karşı yapıyı kışkırtıyor. Onların da yapının üzerine
sürüyor. Böylesi ilginç yöntemler kullanıyor. Öte yandan kardeşimi de benimle
görevlendirmiş, ne olup bitiyor haber alacak. Ona dayanarak değerlendirme yapıp, adım
atacak. Bir bu, bir de bununla beni meşgul edecek. Kendisi daha iyi çalışabilsin diye.
Kendisini, "Bu çocuğu başıma salma, ne yapmak istiyorsan kendin yap." Diye
uyarmıştım. Onun üzerine Nafiye denen unsuru devreye soktu. Bu defa onunla aynı şeyi
yapma. Adam geceli gündüzlü çalışıyor. Doğu delegeleri meselesi gündeme geldiğinde,
"Doğu delegeleri fazladır, bunların sayısını azaltalım." diye bir öneride bulundu. Bunu
Ferhat'ın sorumluluk sahası olarak düşündüğü, delegeleri onun oluşturacağını, böylece
kendisinin fazla etkili olmayacağını gördüğü için söylüyor. Onun için azaltmak istiyor.
Fakat diğer taraftan da Parti Önderliği kongreye çok sayıda arkadaş katılsın demişti.
Yani delegelerin dışında da çok sayıda arkadaşın katılmasının, eğitim açısından onları
güçlendireceğini söylemişti. Buna dayanarak, o kendi örgütlediği kişilerin katılmasını
söyledi ve onlar için bir öneri de getirdi, "Bunlar iyi arkadaşlar, kongreye girsinler. Parti
Önderliği de çok sayıda arkadaş katılsın demişti. Bunların hepsini katalım," diyordu. İşi
gücü kendine göre bir ortam yaratmak. O zaman kendisine şunu söyledim, "bu kongre
ne senin böyle belirleyebileceğin bir mesele, ne de benim. Öyle, delegeleri iptal etmek,
yeni delegeler almak veya istediğimizi almak, azaltmak. Bunlar bizi aşar. Kongre
meselesini biraz anla, akıllı ol."
Tabi bütün bu çabaları sonuç vermedi. Biz sürekli Körfez Savaşı başlar, çalışmalar kalır
diye sonuca ulaşmaya çalışıyoruz, adam bambaşka hesaplar peşinde. Kongreyi fiilen
başlatacağımız dönemde bu unsurun durumu bu. Kendisini bazı insanlara
benimsetebilmek için girmediği ilişki türü yok. Yani insanlar kendisini benimsetir, her
devrimcinin kendisini benimsetme gibi bir sorunu vardır. Fakat hangi temelde
benimsetme? İnsan kendisini parti gerçeği temelinde benimsetir. Bunun dışında bir
benimsetme oldukça tehlikelidir. Bir devrimcinin asla ve asla içine girmeyeceği bir
tutumdur. Bununki örgüt gerçekliğine dayanarak kendini benimsetme değil, her türlü
laçka, gerici ilişki temelinde kendisini benimsetiyor. Yani herkesin gönlünü hoş ediyor. O
burjuva politikalarını biraz öğrenmiş herhalde. Hani seçimlere girerler, seçim öncesi
herkesin gönlünü hoş etmeye çalışırlar seçimi kazanmak için, yaptığı şey bu.
159 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
PKK'nin halklasmasi ve Serhildan süreci
4. Kongre'ye fiili olarak başladığımız koşullar hangi koşullardı? Biliyorsunuz, kuruluş
kongremiz ülkede gerçekleşmişti. 4. Kongre tekrar ülkede gerçekleşiyor. Bu önemli ve
anlamlıydı. Bu, mücadelenin düzeyini gösteriyordu. 4. Ulusal Kongre ülkede toplanırken
biliniyor ki, uluslararası alanda çok ciddi sorunlar yaşanıyordu. Reel sosyalizmin
çöküşüyle birlikte, emperyalizm sosyalizmin çöktüğünü ilan ediyordu. Devrimler
döneminin kapandığını ilan ediyordu. Dünyanın tek egemen gücünün kapitalizm
olduğunu, kapitalizmin zafer kazandığını ilan ediyordu. Bu, tabi ki ciddi bir olaydı. PKK
kongresi böylesi ciddi bir ortamda toplanıyordu. Yine Ortadoğu'da Körfez Savaşı
gündemdeydi. Gerek dünyadaki, gerek Ortadoğu'daki bu gelişmeler Kürdistan'ı ve
kurtuluş mücadelesine öncülük eden PKK'yi çok yakından ilgilendiren sorunlardı. Daha
Körfez Savaşı başlamadan Parti Önderliği'nin bu savaşın sonuçları üzerinde
değerlendirmeleri vardı. Bunun özellikle Kürdistan'a yansıyacağını, yararlanılması
gerektiğini belirtmişti. Kongre, böylesi koşullarda toplanıyordu. Tabi ki Parti öncülüğünün
aşındığı, parti yaşamının, yoldaşlık ilişkilerinin aşındığı, gerillada yozlaşmanın
geliştirildiği ve böylesi çok ağır sorunlarımızın yaşandığı dönemde, bunlara çözüm
olabilmek için kongre gerçekleştiriliyordu.
Kongre başladığında bütün bu sorunlara fiili olarak çözüm getirmesi gerekiyordu. Bunun
kararlarla tamamlanması gerekiyordu. 4. Kongrenin en önemli özelliği, bir gerilla
kongresi olmasıydı. Yine bir yargılama kongresi olmasıydı. Bu kongrede parti öncülük
sorunları, parti yaşamı, yoldaşlık ilişkileri üzerinde yoğunca durulması, yani partideki
aşınma olayı üzerine ve bunun onun tıkatılması, tekrar parti gerçeğinin tüm yönleriyle
yaratılması üzerine de değerlendirmeler ve kararlar alındı. Yine, gerilla mücadelesi
üzerine kararlar alınmıştır. Kongrede en belirgin iki anlayış vardı, birisi feodal-komplocu
anlayış, diğeri de burjuva, liberal anlayışı. Bu iki eğilim de birbirini besleyen iki eğilimdir.
Ayrıca bu iki eğilim geçmiş pratiğe damgasını vurmuştu. Ciddi tahribatlara yol açmıştı. O
açıdan bu iki eğilimin ortaya çıkarılması gerekiyordu. Bu iki eğilimin tahribatlarının
boyutunun ve bunun sorumlularının ortaya çıkarılması gerekiyordu. Kongrenin en çok
üzerinde durduğu hususlardan biri bu oldu. Kongre, dedik ki bir gerilla ve yargılama
kongresiydi. En çok gerilla sorunlarını ele alan bir kongre olduğu için gerilla kongresi
olarak biliniyor. Yine, geçmiş tarihimizde çeşitli suçlar işleyenler var. Bunların
durumunun değerlendirilmesi gerekiyordu. Yine suçsuz yere, parti adaletine sığmayan,
onunla çelişen, uygulama ve cezalandırmalar vardı. Bunların ele alınması gerekiyordu.
Bunların bir sonuca bağlanması gerekiyordu. Kongrede salt 3. Kongre sonrası ortaya
çıkan değil, bir bütün olarak parti tarihimizde çeşitli kişilerin durumu değerlendirildi. Bir
Fatma'dan tutalım, Kör Cemal'lere, Hogır'lara kadar hepsi. Bunlar hakkında kararlar
alındı. Yine çeşitli tarihlerde cezalandırılanlar olmuştu. ............. Bu komisyon tüm bu
cezalandırılan kişilerin durumunu inceleyip sonuçta yersiz cezalandırılanların durumunu
ortaya çıkaracaktı. Bir kısmı zaten 3. Kongrede ele alındı, ki biliniyor. Onların parti itibarı
iade edildi. Kiminin cephe itibarı iade edildi. Yani parti adına işlenen bu adaletsizliklerin
160 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
giderilmesi gerekiyordu. Kongrenin yaptığı en önemli görevlerden biri de budur. Ali
Arkadaş onların hepsinin itibarı iade edildi. Burada Mahmut'un (Şexmus) durumu da ele
alındı. O geçmiş pratiğinden ötürü. Tepkiden kalkarak Hogır pratiğinin yedeğine
düşmesinden dolayı durumu ele alındı, tartışıldı. O zaman çeşitli öneriler de gelişti. Bu
arkadaşın şehit de olsa geçmiş pratiğinden ötürü yargılanması gerektiği, bunun yeniden
gözden geçirilmesi gerektiği biçiminde. Fakat bu öneri kabul edilmedi. Demek ki PKK'de
insan şehit de olsa yargılanmaktan kurtulamıyor. Şehit olmak bir çare değil yani. Hani
Parti Önderliği sık sık söyler, "Mezara da gitse, mezardan kaldırır, yine hesap sorarız."
Bunu demek istiyorum. Yani ister düşman açısından olsun, ister geçmiş tarih açısından
olsun, ister bizler açısından olsun PKK'nin yargılama adaleti vardır. PKK'nin bir özelliği
de eleştiriye önem veren, adalete önem veren, haklılığı ve haksızlığı her dönemde
ortaya çıkaran bir harekettir. Daha çıkarken böyledir. Çıkışında yoğun bir eleştiriyle işe
başlar. Bu, PKK'yi biraz da PKK yapar. Doğru olmayan hususları PKK kabul etmez,
esterse kendisine, isterse herhangi bir mensubuna. PKK bu anlamıyla da dünyada en
çok açıklık politikasını uygulayan bir harekettir. Dünyada hiçbir devlet veya örgüt PKK
kadar açıklık politikasını izlememiştir. Kendi hatalarını açıkça eleştirmiş bir harekettir.
Zaten bir hareketin tutarlı olup olmadığı tam da bu noktada ortaya çıkar. Eğer bir
hareket, adına hareket ettiği halkın, sınıfın çıkarlarına ters veya onun çıkarlarına zarar
veren bir tutum sergilediğinde bunu açıkça dile getiriyorsa, eleştiriyorsa, bundan
sonuçlar çıkarıyorsa, o hareket tutarlı bir harekettir. O halka, o sınıfa bağlı bir harekettir.
Ölçüsü budur. Şimdi, hareketin özelliği bu. Bir PKK militanında bulunması gereken
özellik bu. PKK, bu kadar halkına, sınıfına bağlı olacak, açık olacak. Ama bir PKK
militanı hatalarına, olumsuzluklarına karşı, kendini gizleyecek, kapalı tutacak ve PKK'li
olacak. Olmaz böyle şey. Bir PKK militanı da en az PKK kadar kendi örgütüne,
mücadele arkadaşlarına, halkına açık olmak zorundadır. İşlediği hatalar ve
olumsuzluklar karşısında açık olması bağlılık anlamına gelir. Diğeri bağlılık değildir,
sahtekarlık, kendini gizleme, ikiyüzlülüktür. Demek ki PKK'de hiçbir şey gizli kalmıyor.
İnsan şehit de olsa, pratiği yine ele alınıyor. Bu, şehide saygının da bir gereğidir. Bazıları
"Şehit eleştirilir mi?" diyebilir. Evet eleştirilir. Şehide saygı şehidi eleştirmektir. Eğer
varsa eksiği, hatasını eleştirmektir. O da ortaya çıkarılmalı. Bu da doğru anlaşılmalıdır,
yanlış kavramayalım.
3. Kongrede şüphesiz örgüt, ordu, cephe, yargılama, askerlik yasası vb. konularda,
çetelere ilişkin birçok karar alındı. Bunlar belgelidir, okunabilir tek tek saymaya gerek
yok. Askerlik yasasına ilişkin, zorunlu askerlik yasasının bir yıla kadar durdurulması, bir
yıl sonra merkezin bu yasanın işletilip işletilmesine karar vermesi gerektiği biçiminde bir
karar çıkar. Çetelere ilişkin o bilmem af yasası çıkar. Bir yıllık süreyi kapsayan böylesi
kararlar ele alındı.
Kongrede Şener'in yapmak istediği neydi? Kongre öncesi çabalarında sonuç
alamamıştı. Bu anlamıyla da zayıflayarak kongreye girmişti. Fakat o hala kongreden
sonuç almak istiyordu. Ya kongreyi ele geçirmek, ya kongreyi bölmek. Böylelikle işlevsiz
bırakmak. Başlangıçta, ortamı biraz yoklamak istedi, ki yaptığı çok ince bir konuşma
vardı. Ama çoğunun da pek göremeyeceği, anlayamayacağı bir konuşma.
Konuşmasının özü şuydu, 'gerillayı sivilleştirme, milisleştirme.' Böylesi bir içerik
161 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
taşıyordu. Kongrede bu konuşmasını yaptıktan sonra kalkıp şunu söylemiştim, "Şener
yeni bir taktik yaklaşım getiriyor. Yanlış anlamadıysam bunu tartışmak gerekir." Aslında
yanlış anlama diye bir durum yoktu, açıktı çünkü. Adam resmen PKK'ye, silahlı
mücadeleye sivilleşmeyi dayatıyordu. Açıkça, gerillayı, silahlı mücadeleyi inkar etmeyi
istiyordu, PKK'yi reformizme çekmeyi istiyordu. O bir konuşma ve yoklamaydı. Tabi ki
ben böyle söyleyince, kongre tümüyle ayağa kalktı, üzerine yürüdü. Özeleştiri vermeli
dendi. Bu tabi ki yanlış anlaşıldığını, öyle demek istemediğini vs. söyledi. Yanlış
anlaşılmış bir durum yoktu ortada. Çünkü kayıtlarda var, hem video, hem teyp kayıtları.
Bu, mecbur kaldı ve söylediklerinde adım attı. Bir özeleştiri verdi ve özeleştirisinden
dolayı kongrede kalmasına müsaade edildi. Bu biçimiyle sonuç alamayacağını gören
Şener, bu sefer doğu faaliyetleri değerlendirildiğinde Sarı Baran'ı ön plana çıkardı.
Konuşmuş, doldurmuş ve öne çıkardı. Sarı Baran doğu faaliyetleri değerlendirildiğinde
kalkıp konuştu. Konuşmasında, faaliyetleri değerlendirme yoktu. Eleştiri falan da yoktu.
Resmen Ferhat'a bir hücum vardı. Oldukça öfkeli bir konuşmaydı. Burada ne yapmak
istedikleri açıktı, sorun Ferhat değildi. Sorun Parti Önderliği'ydi ama açıktan
saldırmıyorlardı. Ferhat'a saldırarak, Parti Önderliği'ni vurmak istiyorlardı. Aynı Semir'in
Fatma taktiği neyse, onu işletiyorlardı. Biraz da şunu bekliyorlardı; Ferhat'ın üzerine öyle
gittiklerinde müdahale edeceğimizi bekliyorlardı. Müdahale edersek, o zaman buradan
tutturarak, kongreyi etkileyeceklerdi. "Bakın, Ferhat'ı biz eleştiriyoruz, Ferhat Başkan'ın
kardeşidir. Bundan dolayı sahiplik yapılıyor." Buradan bindirip, partiyi vuracak. Yok eğer
ses çıkarmazsak, zaten sorun değil. Adı Ferhat'tır ama esası Parti Önderliği'dir. Vur
vurabilirsen, istediğin gibi sonuç al. Tabi bunu da fazla kavrayan arkadaş yoktu. Ferhat
zaten kendisini savunmaya giremezdi, girmedi. Ara verdiğimizde, Sarı Baran'la
konuştum, "Sen niye bunu yaptın? Bununla ne yapmak istedin?" Biraz konuştu, tabi ki
bitti. Düşünceler kendisine ait olmadığı için Şener doldurduğu için bitti. Bitince, Şener
hemen devreye girdi. Ve onu çıkmazdan kurtarmaya çalıştı. Söylediği şey, "Sen Ferhat'ı
savunuyorsun." Oradan tutmak istiyor. O zaman kendisine şunu söyledim, "Ben burada
Ferhat'ı savunmuyorum. Kendimi de savunmuyorum. Benim savunduğum başka. Sen
biraz beni tanımış olsaydın, benim hiçbir zaman kendimi savunma gereği duymadığımı
bilirdin. Bırakalım başkalarını savunmayı! Bir kişinin savunulması gerekiyorsa, örgüt
savunur. Kişinin kendini savunmasına gerek yok. Hiç bir örgüt adamı kendini savunma
gereği duymaz örgüt karşısında, çünkü bir örgüt adamı şunu çok iyi bilir, örgütün bir
parçasıdır, örgütün sorumluluğu altındadır. Onun örgüt üyelik haklarını örgüt korur,
gözetir, bunu bilir. Onun için de bir devrimci örgütüne karşı kendini savunma gereği
duymaz. Savunulacak bir şey varsa, örgüt onu savunur. "Ona açıkça, " Ben burada
PKK'yi savunuyorum, ne Ferhat'ı, ne kendimi. Ne yaparsan, demiyorum yapma ama
burada olduğunu unutma." O zaman artık konuşmayacağını belirtmişti. "Konuşursun
konuşmazsın, o senin bileceğin iş." dedim. Tabi ki birçok arkadaş bunları fark etmiyor,
neden? Çünkü parti tecrübesini yeterince özümsemişler. Eğer özümseselerdi, bunlar
yeni şeyler değildi. Daha önce Semir'lerin, bilmem kimin çokça kullandığı taktiklerdi.
Bunu görmemek mümkün değildi. Yani, ben çok zeki olduğum için değil, bunları biraz
bildiğim için yutmadım. Yargılanması gerekenler vardı. Fakat bu pek başarılamadı.
Bunun da belirtilmesi gerekiyor. Kongrede Şener'in bir de şöyle ilginç bir önerisi oldu,
162 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
"Güney ve Akademi faaliyetleri soruşturulmalıdır." Tabi kongre yargılama kongresi.
Birçok pratiği yargılıyor. Her alandaki pratiği ele alıyor. Çok makul bir istem gibi geliyor
insana. Akademi ve Güney faaliyetleri soruşturulsun demek, Parti Önderliğinin
sorumluluğunda olan bir faaliyet hakkında soruşturma istemek, yani Parti Önderliği
hakkında soruşturma istemek demektir. Ama "Parti Önderliği hakkında soruşturma
istiyorum." demiyor. Bu biçimiyle söylüyor. Tabi ki bunu arkadaşlar göremedi,
anlayamadı. Yani oldukça gizli bir taktik izliyor. Bütün bunları görüp anlamak bilinç,
tecrübe gerektiriyor. Gerçekten partiyi tüm yönleriyle yaşamayı gerektiriyor. Yoksa
bunlara anlam vermek, çıkarmak zordur. Hatta kongrede bunun ve bazı arkadaşların
-fark etmeyerek- çabalarıyla çıkan yanlış kararlar da oldu. Dedik ya esas yargılanması
gerekenler hakkında değil de yargılanmaması gerekenler hakkında karar çıktı, ki biri de
Zeki arkadaş hakkındadır. Soruşturma, yargılama talebi, ki daha sonra zaten Parti
Önderliği bunu kabul etmeyeceğini söyleyecektir. Talimat da vardır bu konuda. Yani
kongrenin böylesi bir yönü de vardı.
Kongre sorunları bu tarzda ele aldı ve sonuçlandırdı. Körfez savaşı başlamadan merkez
seçimi yapıldı. Merkeze Şener bilinçli önerildi. Hala Şener'in ortaya çıkmayan yönleri
vardı. Bunların ortaya çıkması için önerildi. Merkez seçildikten sonra yapılan ilk MK
toplantısında yine Şener'le karşı karşıya geldik. Şener kongrede sonuç alamayınca,
parçalamak istedi, fakat bunu da başaramadı. Orada fazla bir şey yapamayacağını
gören Şener kongre sonrasını esas aldı, yani bırakmadı. Parti üzerindeki hesaplarını
bırakmadı. sonrasına bıraktı. Kongrede hassas olan bir durum da vardı. Bir yandan
bunların durumu, bir yandan da eski merkezde yer alan arkadaşların durumu. Bu
arkadaşların da Şener'in provokasyonlarıyla partiye karşı alınganlıkları vardı ve her an
parti karşıtı duruma da düşebilirlerdi. Eğer hassas, doğru yaklaşılmazsa. Orada benim
tutumum şuydu, esas olarak kongrenin zamanında gerçekleşmesi, kongrede çıkarılması
gereken kararların alınması, öyle ikilikler yaratmadan, parti ortamını zedelemeden
sorunların çözümlenmesi, eski merkezdeki arkadaşların olumsuz bir konuma
düşmemeleri. Bunların olumsuz konumdan çıkarılması, Şener'in yalnız bırakılması. Eğer
bu başarılırsa kongre yara almadan çıkar. Kongre sonrası şeylerle artık savaşılır. Biraz
bu anlayışla hareket edildi. Yapılan merkez toplantısında da Şener'le tartışmaya girdim
ve o zaman da buna, "Bu tarzda devam edersen senin için hiç iyi olmaz. Hatta seninle
çalışamayız." Yani yine bir uyarıydı. Toplantı yapıldıktan sonra, kongre belgelerini Parti
Önderliği'ne ilettik. Bunun üzerine Parti Önderliği talimat gönderdi. Bu talimatta Zeki
Arkadaş hakkında alınan soruşturma ve yargılama kararına katılmadığını belirtmişti.
Ancak karar bir kongre kararıydı ve resmi bir karardı. Bu anlamda soruşturmayı
kendisinin yürüteceğini söylemişti. Yine bu talimatta Şener ve Sarı Baran hakkında
soruşturma açılmasını da istemişti. O talimatın önemli noktaları bunlardı. Bunun üzerine
derhal bu iki unsur hakkında soruşturma kararı alındı. O dönem Sarı Baran Çukurca'da,
Şener Haftanin'deydi. İkisine de yazdığımız yazılarda haklarında soruşturma kararı
alındığını, rapor yazmaları gerektiğini ilettik. Sarı Baran bir rapor yazıp göndermişti,
ancak bu raporu kabul etmedik. Ve kendisini de Haftanin'e çağırdık. Sarı Baran'la
yapılan konuşmada şunları söyledi: "Şener Parti Önerliği'ne ve partiye inanmıyor,
inançsız biridir, tükenmiş, bitmiş biridir. Benim ise bununla herhangi bir ilişkim yok. Ben
163 / 201
www.komalenciwan.com Parti tarihine yaklaşım www.rojaciwan.com
partiye bağlı biriyim." Ki ben o zaman "Şener'le ilişkin var." gibi bir şey de
söylememiştim. Bunun üzerine ona raporunu yazıp, durumunu izah edebileceğini
söyledim. Rapor yazacağını söyledi. Şener de birinci raporunu yazdı. Fakat kabul
edilmedi. İkinci rapor için kendisine sorular gönderildi. Soruları aldığında işin ciddiyetini
anlıyor ve görüşmek istediğini söylüyor. Görüşmeye ben gittim, Daha konuşmaya başlar
başlamaz ağlamaya ve "Ben Semir, Şahin değilim. Beni ve ailemi tanıyorsunuz vb. gibi
konuşarak etkilemek istedi. Tabi bunlar onun meşhur yöntemleriydi. O zaman ona
"Ağlamayı bırak, sana Semir veya Şahin olduğunu söylemedim. Durup dururken bunları
söylemen biraz da senin gerçekliğini ifade ediyor herhalde. Aileni ve seni tanımaya
gelince, ne seni, ne aileni tanımıyorum. Bu soruları zaten seni tanımak için soruyorum.
Sorular üzerine tartışacaksan, tartışabiliriz, yoksa raporunu yazacaksın. Fakat kendini
de bizi de aldatma. Korkmana, çekinmene de gerek yok. Biliyorsun ki parti sana
kazanımcı yaklaşacak, seni kazanmaya çalışacak. Açık davran ve kendini de bizi de
zorlamaya kalkma," dedim. Kendisi, raporu yazacağını söyledi. Ancak yazdığı raporda
kısmen bazı şeyleri yazmıştı, o kadar. Yani ölçüyor, biçiyor, partinin hakkında ne kadar
bildiğini düşünüyorsa, o kadarını yazıyor. Daha fazlasına girmiyor. Tabi bunları yaparken
de son derece masumane tavırlara da giriyordu. Biz bu raporu da kabul etmeyerek
kendisini tutukladık. O zamana kadar tutuklamadığımız gibi silahını bile almamıştık. Ve
ona, "Hiç olmazsa bu defa gerçeği yaz ve bizi uğraştırma. Bizi, tutuklamaya sen mecbur
ettin." Yine yazacağını söyledi. Kısaca bunların soruşturmaları bu şekilde gelişiyordu.
Yine bu süreçte Parti Önderliği'nin talimatı geldiğinde biz, varolan merkezdeki arkadaşlar
toplantı yapıp bunlar hakkında soruşturma kararı aldığımızda, Şiyar (Kazım Kulu)
arkadaş -şehit düşen Dersim'li arkadaş- ilginç bir tutum sergiledi. Söylediği şey şuydu:
"Bu arkadaşlara kazanımcı yaklaşın." Şiyar arkadaş da aslında Şener'den etkilenmişti ve
etkisindeydi. Bunu bizim bildiğimizi de biliyordu. Daha Akademi alanındayken, bu
arkadaşın durumunu biz biliyorduk. Şiyar arkadaş açıktan Şener'i sahiplenemiyordu. Bu
biçimiyle güya korumaya çalışıyordu. Halbuki Şiyar arkadaşın söyleyeceği şey değildi
bu. Çünkü birazcık PKK'yi bilen bir insan, PKK'nin insanlara yaklaşımını bilir. En iflah
olmazlara bile PKK kazanımcı yaklaşır. Defalarca PKK'ye zarar veren tipler olmuştur,
PKK yine de her zaman bunları kazanmayı esas almıştır. Ve Şiyar arkadaş da bunları
çok iyi bilir. Aslında Şiyar Arkadaş biraz da sıkışmıştı ve bunlar o sıkışıklığın bir
ifadesiydi, farkında olmadın bunu dile getiriyordu. Ona dedim ki, "Biz bunu düşünmüyor
muyuz? Sen mi sadece düşünüyorsun? PKK'nin yaklaşımı var. Burada herhangi birimiz
kendimize göre bir yaklaşım sergileyemeyiz. PKK'nin insana, kendi insanına, suçlu
insana yaklaşımı var ve bunlar bilinen şeylerdir. Burada bunları kazanmak gerekir
demenin bir anlamı yoktur."
Yine o toplantıda çeşitli alanlar için alınan kararlar vardı, gerillanın örgütlendirilmesi,
gerilla
kişi ..........

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.