Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 19 May 2009

[i]BU yazi Serbesti'den aktarildi![/i]

Kürtleri dağa çıkartan T.C devletin ta kendisidir. Her Kürt ailesinde
bir veya iki tutuklu ve bir şehit var. İşkence ve tutuklamalardan
kaçanlar da dağa kaçmak zorunda kalmışlardır. Sizce iyi Kürt dağda, kötü
Kürt şehirsel alanlara dağılmış. Kürtler illegal örgütlenmeden kurtulup
legal örgütlemeleri tercih ettikleri halde, yine suçlu sayılıyor ve
bunların haklarında tutuklama kararı çıkartılıp cezalar kesiliyor.

Sayın Nail Bey, devletin kusurlarını görmeden, sadece kabahati
PKK'lılardan aramak doğru olmadığını kamuoyu ile görüşünü paylaşmak
istiyorum. PKK'nın dışında örgütlenen bir çok Kürt örgütleri de vardır,
bunlar da devletin hedefindedirler. Öyle ki, Mahkemelerin salonu % 80'i
Kürtler dolduruyor. Her bir ferdin hakkında 30 ila 40'tan fazla dava
mahkemeleri var. Hapishaneler Kürtlerle dolup taşmış, çoğu işkencelerden
ötürü sakat bırakılarak ve bir kısmı da infaz edilerek meçhul yerlerde
saklanıp gömülmüştür. Hapiste olanların çoğu Kürt kimliğinin talebi
sebebiyetlerden dolayı tutuklanmışlardır. Devlet bu demokratik talepleri
tahammül edemeyerek imha ve inkarcı politikasını hunharca devam etmektedir.

En başta devlet, Kürtlere karşı suç işliyor ve suç işlemeye devam
ediyor. T.C devletin tutumunu göz önünde bulundurarak ’'Uluslar arası
Mahkemece'' derhal yargılanmalıdır. Sonra T,C devleti çok sulu ve kurak
cendereden geçiyor. Yarı İslam, yarı Laik olmaz. Esasen İslamcılık,
Dindarcılık evde ve Cami'de yapılır. Böylelikle Siyasi çalışmalar, din
ve mezhepleri siyasi arenaya karıştırmadan devlet politikası güdülür.

T.C devletin lokomotifi olan Hükümet çarkı karmakarışık ve Arap saçına
dönmüş, bozuk UNİTER sisteme demokrasi deniliyor. Kuzey Kürdistan'da,
Kürt halkının bu duruma gelmesi, Türk devleti suçludur ve suçlu olduğu
için yargılanmalıdır. Mardin'de 44 kişinin ölmesi o yerli katillerden
hesap sorulduğu kadar, devletten de hesap sorulmalıdır. O ’'etnik''
toprağın mağdur insanları şefkat, huzur, sevgi, aşk, dostluk, merhamet,
eğlence, zevk, acısız sosyal yaşam ve Adalet istiyor. Maalesef, T.C
devleti 76 yıldan beri etnik milliyetlerini ve insan haklarını ihlal
ederek ateşle oynadığını görüyoruz.

Devlet, 1923' ten beri Aşiretlere dokunmadı., hep onların yanında
bulundu ve onların varlığından faydalandı. Sedat Bucak ve Aşiret
Reis'lerinin güçlerinden faydalanarak onları devlet müridi olarak yanına
almayı başardı ve sonra demokrasiyi savunanların karşısına, Ordusunu ve
Kürtleri zorlan korucu yaparak geçti. Sayın Merhum Bülent Ecevit,
Aşiretleri al aşağı etmek için bir köklü ’'Reform'' programını Meclise
sundu ama, bunların hiç biri gerçekleşemedi. Çünkü, devletin UNİTER
sisteminde Kürt sorunun problemi vardı...

Daha sonraki siyasi partiler iktidara geçince, birbirlerine girerek
ciğer payını koparmaya çalıştılar. Demokrasi adımını atanlara Asker emir
ve komutasıyla hemen engellendi ve bırakılmadı bir hamle ileri atılsın.

Günümüzde görüyorsunuz ki, Askerin en üst rütbeli Generalleri Ergenekon
terör örgütünde yer alıp ve rol oynayarak bir çok gayrimeşru
cinayetlerde bulunmuş. Bu tür gayrimeşru örgütler Türkiye'de
demokrasinin işlemsine engel olmuş; barışı, fikir özgürlüğü, iradeyi ve
sosyal yaşam birliğini tamamen zedelemiştir. Bu anti demokratik darbe,
yıllardan beri devam ederek günümüze dek sadece Kürtleri değil, aynı
zamanda Türk halkını da zedelemiştir.

Avrupa'daki eğitim istatistiklerine göre, Kürtlerin okuma sayısı
Türklerinkinden % 7,6 fazladır. Türkiye'de de Kürtlerin sayısı oldukça
okuma oranı artıyor. Örneğin; benim ailemde okuyanların sayısı % 98'dir
ve % 68 Üniversite mezunlarıdır. Bu okuma sevgisi, aşkı hemen bütün Kürt
ailelerinde mevcuttur.

Kürt ailelerinde Ulusal bilinç ve politik, ekmek-su haline gelmiştir.
Herkes Kürt ulusal varlığın bilincinde. PKK, Kürtler için hiçbir şey
istemiyor, ulus-devlet tehlikelidir diyor. Otonomi ve Federal sisteme
karşı geldiği gibi kendi dışındaki Kürt hareketlerini milliyetçilikle
itham ediyor. Sadece, Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü istiyor. PKK ve DTP
Kürtlerin taleplerini tamamen reddedip sadece ufak bir özerkliğin
çengeline takılıp duruyor. Bunlar, T.C devletin demokratikleşmesi için,
İmralı'da gelen konsept, yani Demokratik Cumhuriyet istemi ve yanında da
hayal gücüyle savundukları, Demokratik Konfederalizmdir. Artık bu
teorilerin ne zaman geliştiğini bilmiyoruz. A. Öcalan'ın yazılarını
izlediğimiz zaman, metnin içi boş ve hayal gücüyle görünen
fantezileştirilen teorilerinden ibarettir. Bu fantezilerin etrafında
Ergenekoncu uygulayıcıları cirit atıp duruyor. Bu tür teoriler,
hepinizin işine geldiği için, Kürtleri bir kez daha sömürgeci devletin
eritme politikasının tuzağına düşürüp, yeniden Türkleşme ve
Türkleştirilmek kaygısını yaşatıyorsunuz.

Türkiye'de, Kürt sorunu çözmek için, T.C devleti tarafından inkar, imha
ve şiddetle basması ve 20 milyon nüfuslu Kürtlerin varlığını, bu global
ortamda yok sayıp ve asimilasyon politikasına bir daha uğratarak, ilhak
edilen coğrafyanın yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanarak bu
nimeti, Kürtlerin ellerinden alınıp yoksul bırakılmak isteniyor.
Gerçekte görünen örnek; Kürdistan'ın müzelik hazinesi olan Hasan-keyf'in
zenginlik kaynaklarını su altında saklanması bile bunlardan biridir.

Size bir örnek daha vereyim;

Ergenekon terörist örgütün savunmasında şu açıklığı veriyor; diyor ki,
’'biz, bu insanları susturmak için önce ekinlerini, tarlalarını,
mallarını, sermayelerini, elinde mevcut bulunan mallara zarar vererek
yerli halkı göç ettirmeye zorlayacağız. Yok bununla da olmasa, insanları
canına kıyacağız''. Evet, derin devlet bu insanlık dışı muameleyi
Kürtlere laik görünce, devlet baba da bunlara arka çıkıyor. Susurluk ve
Şemdinli olayları, faili meçhul cinayetler ve şiddet olayları olduğu
gibi, devletin eseri olarak dünya kamuoyuna yansıyor.

Kürtleri terörist olarak suçlamak doğru değildir.

Kürtleri dağa çıkartan T.C devletin ta kendisidir. Her Kürt ailesinde
bir veya iki tutuklu ve bir şehit var. İşkence ve tutuklamalardan
kaçanlar da dağa kaçmak zorunda kalmışlardır. Sizce iyi Kürt dağda, kötü
Kürt şehirsel alanlara dağılmış. Kürtler illegal örgütlenmeden kurtulup
legal örgütlemeleri tercih ettikleri halde, yine suçlu sayılıyor ve
bunların haklarında tutuklama kararı çıkartılıp cezalar kesiliyor.

Tartışılmadan, Kürtler kendi ulusal taleplerinden haklıdırlar. Kimseler,
bu haklı talebi reddedemez. Sonra Kürt sorunu silahla, şiddetle,
baskıyla, imha politikalarla susturulamaz, mümkün değildir. Kürtler,
demokratik ilkeler gereğince ne kadar çözümlü imkanlar varsa, bütün
varlığını kullanarak çözüme başvurmaya hazırdır.

Sayın Nail'in yazı diline göre; ’'Kürtler, medeni dünyanın bir parçası
olmak, çocuklarının dağlarda ölmesini istemiyor. Gençlerini okutmak, iş
sahibi yapmak, geleceğini kurtarmak istiyor. Toplum olarak akıllanmak
için bundan böyle ille de yüksek faturalar ödemek gerekmiyor'' diyor,
Kürtlerin etnik varlığını inkar ediyor.

Hiçbir Kürt, ne dağa çıkmayı ve ne de ölmeyi ister. Gençlerimiz
okullardan ve iş yerlerinden kovulup sokaklara atılıyor. T.C devleti,
kendine ’'Kürdüm'' diyenlere geleceklerine hapis kapılarını açıyor, ya
da zorunlu sürgün yapılıyor. Yüksek faturayı devlet kendi eliyle
hazırlayarak kış, yaz demeden dağlarda Gerilla arıyor ve öldürüyor.
Sayısız Gerillalar helikopterlerden aşağı atılarak parçalanıyor. Devlet,
böyle metotlarla Kürtlere göz dağı vererek ’'akıllı olun'' diyor.

Kürtlerin bireyleri ve toplumu akıllıdır, ne yaptığının farkındadır. Çok
şey istemiyor, sadece Kürt halkının taleplerini, Kürtlerin de Türklerin
taleplerine denk getirilip eşit haklara değinerek siyasal hakkını
kullanmak istiyor. T.C devleti hazırsa, Kürtler de hazırdır; değilse,
Kürtler de onurlarını koruyarak çözüm zamanını bekleyecektir.

Polis harekat Tim'i Çocukların kolunu dünya ekranın gözü önünde kol
kırıyor, Çocukları dipçiklerle linç ederek öldürüyor. Yaşar Büyükanıt'ın
katillere ''iyi çocuklar'' dediği canilerin, suç ortağı olan T.C
devletidir. Bu saatten sonra birazcık ta Ergenekonculardan yazı
yazmanızı bekliyo-r-ruz.

Sevgi ve Saygılarımla

18.05.2009

Kutbettin ÖZER
[email protected]

Sayın Özer,

Şerafettin Elçi'nin son derece yerinde bulduğum saptamalarına küçük bir
ilavede bulunmak istiyorum. Bölgede yaşanan şiddet ortamı nedeniyle bir
kayıp kuşak olarak gençler, aşık olmayı, sevmeyi unutan, sevda öykü ve
ezgileri yerine acılarla dolu öykü ve türkülerle büyüyen, geleceğimiz
olan gençler, şiddetin sona ermesi ve bölgede huzur ortamının tesisiyle
yeniden nefes almaya başlamışlardı ki, etrafta PKK'nın silah sesleri
yeniden duyulmaya başladı.

Kesin olarak inandığım bir şey var: Kürtler artık şiddet, ölüm, kan
istemiyor. Kürtler daha özgür, daha demokratik bir Türkiye'de sosyal,
ekonomik ve kültürel yönden daha iyi yaşamak istiyor. Kürtler, medeni
dünyanın bir parçası olmak, çocuklarının dağlarda ölmesini istemiyor.
Gençlerini okutmak, iş sahibi yapmak, geleceğini kurtarmak istiyor.
Toplum olarak akıllanmak için bundan böyle ille de yüksek faturalar
ödemek gerekmiyor. Yeterince acılar çektik. Daha fazlasına ihtiyaç yok.

Etnik kavgaların ne korkunç facialara yol açtığını kimse unutmasın.
Türkiye böyle bir faciaya sürüklenirse, korkunç yıkımlar olur. Çare;
siyasettir, demokratik politikadır. Çare; soğukkanlı, bağnazlıktan uzak,
ılımlı ve sağduyulu yaklaşımlarla şiddete karşı çıkılması ve
demokratikleşerek, günün koşullarına uygun bir tutum kazanmasıdır.

Selamlar...

Nail Amudi

[email protected]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.