Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 1 May 2010

Rizgarî Online/ Kürd siyasetçi ve sitemizin yazarlarından İbrahim Güçlü, Barış ve Demokrasi Partisi'nin anayasa değişikliyle ilgili tavrını eleştirdi. Kürt hak ve özgürlüklerini savunan bir partinin değişikliğe destek vermesi gerektiğini vurgulayan Güçlü, Abdullah Öcalan'ın bu konudaki farklı tutumunun ise BDP'de bir dalgalanmaya yol açtığını savundu. Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Güçlü, BDP ile PKK'nin birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini belirtti. PKK'nin aslında 12 Eylül'ün ürünü bir organizasyon olduğunu ileri süren Güçlü, 1970'den sonra gelişen demokratik hareketi ve Kürd ulusal hareketini içerde kuşatmak için PKK'nin devlet içinde odaklanmış bir yapı tarafından örgütlendirildiğini belirtti.

12 Eylül'ün PKK ve diğer bazı sol örgütlerin provokasyonlarıyla gerçekleştiğine dikkat çeken İbrahim Güçlü, "Nasıl bugün Reşadiye ve Samsun'daki olayları derin devletin ya da cuntacı güçlerin, cunta tertip etmek için geliştirdiği olaylar olarak görüyorsak; 12 Eylül de kendiliğinden gelişmedi. 12 Eylül'ü gerçekleştirenler de, belirli güçlere dayanarak belirli eylemler geliştirerek yaptılar. Siverek'teki çatışma, PKK ve devletin birlikte halka karşı gerçekleştirdiği bir olaydı. Silvan'da, Nusaybin'de ve Kürt güçlerine karşı olan saldırılar tesadüf değildir." dedi.

12 Eylül'den sonrada demokratik karakterli, en azından demokrasiyi benimseyen, başka halklara zarar vermek istemeyen, karşılıklı ilişkilerde demokrasiyi öngören Kürt hareketlerin tasfiye edilmesinden sonra Türkiye'deki otoriter ve statükocu sistemin kendisine benzer olan bir sistemi PKK yoluyla bölgede kurduğunu dile getiren Güçlü, Batı'da şuan çözümleme olurken Kürdistan´da Ergenekon ve cuntacı güçlerin çok güçlü bir arka plana ve dayanağa sahip olduğunu belirterek bunu PKK eliyle götürdüklerini söyledi.

Bu çerçeveden bakıldığında aslında PKK'nin 12 Eylül statükoculuğuna, diktatörlüğüne karşı çıkmaması kadar doğal bir şey olamayacağını anlatan İbrahim Güçlü, çünkü kendisinin de diktatör ve otoriter bir rejimi savunduğunu ifade etti.

Güçlü, şöyle devam etti: "12 Eylül'de çok fazla zarar gören bir örgüt olarak, ben bu zarar kavramını tırnak içine alarak söylemek istiyorum. Benim kanaatime göre PKK 12 Eylül'de çok mu zarar gördü? Yoksa Abdullah Öcalan çok mu yarar gördü? Ben çok yarar gördü diye düşünüyorum. Tıpkı neye benziyor; Ahmet Türk'ün burnuna vurulmuş olan yumruktan en fazla yarar gören örgüt olduğu gibi. Dikkat edelim çok mazlum ve mağdur gibi görünmüş olmasına rağmen aslında Ahmet Türk'e yapılmış olan saldırı PKK'yi güçlendirdi. Herkeste şöyle bir kanaat gelişti ki; buna bağlı olarak BDP'nin oylarında yüzde 1-2 artış oldu diye düşünüyorum."

İbrahim Güçlü, Abdullah Öcalan'ın açılım konusundaki farklı tutumunun BDP'de bir dalgalanmaya yol açtığını dile getirdi. Son gelişmelerin bunun ürünü olduğunu kaydeden Güçlü, dalgalanmaya bir kısmının destekler ya da yarı destekler olmasını, bir kısmının karşı olmasını gösterdi.

Soğuk savaş döneminden sonra dünyada ve Türkiye'deki değişmeler göz önüne alındığında buzların çözüldüğünü dile getiren Güçlü, orada da çözülmelerin olmasının gerekli olduğunu belirtti. Bu çözülmenin kendi dediği gibi normal sonuçlara varabilecek bir çözülme, bir gelişme olmadığının altını çizen Güçlü, çünkü orada korkunç bir otoriter yapı bulunduğunu ve bu otoriter yapının Öcalan ve bir merkez tarafından yönetildiğini kaydetti.

Bu merkezle de statükocu Türk güçleri arasında bir bağ olduğunu düşündüğünü dile getiren Güçlü, "BDP en azından destek vermesi gerekiyor. Kürt hak ve özgürlüklerini savunan bir partinin demokrasiyle örtüşeceğini, değişimle örtüşebileceğini, statükoya karşı olduğunu gözettiğimiz zaman desteklemesi kadar doğal bir şey olamaz." diye konuştu.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.