Ana içeriğe atla
Submitted by Rojgar Merdoxi on 25 October 2010


Tahir Mella Muhamedi Ahmed Tevfik ile Kani Masi ve Bağdat süreçlerini yaşamış korumalarından biriydi.
Tahir Ahmed Tevfik'in Suleyman Muini'nin öldürülmesi olayını duyduğu zaman gösterdiği tepkiyi şöyle anlatıyor:
Suleyman Muini'nin öldürülmesinden sonra bir gün Kek Ahmed ile bağların içindeydik. Kek Ahmed çok huzursuzdu ve zayıf düşmüştü. Kek Ahmed dedi ki, 'Çok kötü bir haber bana ulaştı, deniliyor ki Suleyman Muini Molla Mustafa öldürtmüş'. Dediki: „Yarın gitmeye hazırlan!!'. Ertesi günü Gile Sure köyüne Mam Hejar'a gittim. Mam Hejar'a dedim ki Molla Mustafa görmeye gelmişim, bir mektup vereceğim. Mam Hejar bana haydi gidelim dedi. Yolumuz 20 dakika sürmedi. Baktım ki Molla Mustafa eski bir kürsünün üzerinde oturuyor. Mektubun kağıdı çok büyüktü, kalemin ucuyla açtı. Molla Mustafa bana 'oğlum gözlerim çok zayıflanmış bana okurmusun' dedi. Bu arada kendisine 'Kek Ahmed'in sözlü olarak söylememi istediği bir kaç şeyi var' dedim. Molla Mustafa buyur dedi.
Ben ' Kek Ahmed dediki eğer Suleyman Muini Melle Mustafa'nın izniyle öldürülmüşse, ben Molla Mustafa Barzani için eski Ahmed değilim artık' dedi. Molla Mustafa: Aha...!! dedi ve ekledi: 'Ona söyle daha sonra mektubunun cevabını vereceğim'dedi“.(akt Dr. Serdeşti, Ahmed Tevfik....... sayfa 155)

Tahir'in bu anlatımlarından öyle anlaşılıyor ki, Ahmed Tevfik Suleyman Muini'nin öldürülmesine karşıdır.

Zaten aradan fazla zaman geçmeden Ahmed Tevfik Irak devletine sığınma kararı alıyor.
Tahir o süreci şöyle anlatıyor:
Biz Kani Masi'den ayrıldığımız zaman Melle Reşid bizimleydi, şimdi evi Diyale'de olan Şino'lu Dişçi Haci vardı. Ben, Hasan, Gafur ve Kek Ahmed Tevfik vardı. Kek Ahmed iki gün boyunca mektup ve kağıtları yakıyordu.(Tahir'in anlatımlarına göre Kuzeyli Kürdlerde sık sık Ahmed Tevfik'i ziyaret ediyorlardı. Her halde Ahmed Tevfik'in yaktığı o kağıtlar içinde Kuzeyli Kürdlerle yapılan görüşme notlarıda ardı-Rojgar) Ahmed Tevfik bize: 'Çocuklar hazırlıklarınızı yapın önümüzde yolculuk var' dedi. Bu arada kendisine: 'Niçin kağıtları yakıyorsun? Nereye gideceğiz?' diye sorduk. Ahmed Tevfik bize: 'Sizin işiniz değil' dedi. Daha öncede bize bir köylü kadına ekmek yapması için iki torba un vermemizi istemişti. Sabah kalktığımız zaman Kek Ahmed dediki Barzan'a gidiyoruz. Bu 4 yıldan sonra ilk defa Kani Masi'den Bağdat'ta doğru dışarı çıkıyorduk....................... uzun bir yolculuktan sonra Kek Ahmed bana:'Tahir biliyormusun niçin buraya geldik?' Valahi bilmiyorum dedim . Kek Ahmed: 'Devlete(Irak-Rojgar) teslim olacağım, tehlikedeyim, beni İran'a teslim edecekler'dedi.(Tahir Mela Muhamedi, Çon Ahmed Tofiqim Nasi, beşi duyem, http://surkew.kurdblogger.com 09.03.2006)

Kısacası Ahmed Tevfik ve beraberindekiler 1969 yılında Amediye, Duhok üzeri Musul'a giderek Irak devletine ilticaya başvuruyorlar.

Ahmed Tevfik'i bu sürece kurtarılmış bölgeleri terkederek Irak devletine sığınmasının nedeni İran'ın Güney Kürdistan'da sahip olduğu güç ve pozisyondu.
Ahmed Tevfik yaşamının tehlike de olduğu düşüncesine varmıştı.
Kısa bir süre önce Eyub Barzani ile yaptığım bir görüşmede Ahmed Tevfik hakkında babası Babo'nun(Kek Mesud'un amcasıdır. Babo için daha fazla bilgi için M.Barzani, age bakınız) kendisine anlatığı bir görüşmeyi aktardı.
Bir gün Ahmed Tevfik Babo'yla konuşurken kendisine „ kendisini Iran'a teslim ederlerse bari 5 yada 10 tank karşılığında alsınlar, böylelikle ölüsü bir işe yarar“ diyor. Babo Ahmed Tevfik'in bu kaygılarına karşı koyuyor ve „böyle bir şey olamaz“ diyor.
Sonuçta Ahmed Tevfik kalbi Kürdistan ile birlikte çalarken Bağdat'a sığınıyor. Bağdat'ta bulunduğu süre içinde KDP(Irak)nin Bağdat birimi aracılığıyla yeniden Molla Mustafa Barzani'yle ilişkiye giriyor.
Ahmed Tevfik Bağdat'a olduğu dönem oradada yaşamının tehlikede olduğunu hissediyor.. Yurtdışına çıkmak istiyor.
Kimse kendisine yardımcı olmuyor.
Çünkü, o dönemler Bağdat'ta bulunan siyasi oluşumlar, aydınların ezici çoğunluğu solcu ve komunistti..

Ahmed Tevfik ise Kürd milliyetçisi, Amerika ve batı yandaşıydı. Ayrıca Barzaniciydi ve İran'dan dolayı kurtarılmış bölgelerden kaçmıştı.

Aslında Kürd aydınlarından Muhamedi Mella Kerim o dönemki Bağdat'ı ve Ahmed Tevfik'in durumunu çok iyi özetliyor. M. M. Kerim şöyle diyor: „1972 yılının başlarında Bağdat'taki KORİ ZANYARİ KURD'ı ziyaret ettiği zaman Ahmed Tevfik'i tanıdım. Açıktır ki o daha çok Kor'un kitaplığına geliyor, kitap alıyor, götürüp okuyor ve tekrar geri getiriyordu. O dönemler biz siyasi düşünceler bakımından KDP'nin Qasimlo kanadıyla daha yakındık. Ahmed Tevfik hakkında anlatılan bazı şeyler yüzünden kendisine fazla yakınlaşmıyorduk. Fakat o dönemlerde çok duygulu bir genç olarak gözlerimin önüne geliyordu. Bizden bazı şeyler istiyordu, fakat ne yazık ki yapamıyorduk. Ahmed Tevfik bizden o dönemler Adalet Bakanı olan Aziz Şerif'ten Irak'tan kalmaması ve yurtdışına gitmesi için izin almamızı istiyordu. Öyle görünüyor ki tehlikeyi hissetmişti ve yaşamı tehlikede olduğundan dolayı bunu istemişti. Fazla zaman aradan geçmeden yakalandığını ve iz bırakmadan kaybedildiğini duyduk. Ahmed Tevfik Kor'un kitaplığından aldığı bazı kitaplarda onun tutuklanmasından sonra kayip olup gittiler“ diyor.(Dr. Serdeşti, Ahmed Tevfik..... sayfa 163)
Sonuç olarak Ahmed Tevfik Kürd katili Baas rejimi tarafından tutuklanıyor ve aylarca işkencelerden sonra öldürülüyor ve ceseti yok ediliyor. O süreci birlikte yaşıyan ve cezaevinde Ahmed Tevfik ile birlikte olan Tahir Irak Baas rejimin yöneticilerinden Seydun Khedan ve Abdulkhaliq Samarayi Ahmed Tevfik'in yanına geliyorlar ve kendisinden „Eğer Molla Mustafa Barzani'ye karşı bir şeyler yazarsan seni serbest bırakırız“ diyorlar.
Ahmed Tevfik bu öneriyi sert bir şekilde reddediyor.(Daha detaylar için Dr. Serdeşti, Ahmed Tevfik.... sayfa 167-168'e bakınız)

Suleyman Muini ve arkadaşlarının tasfiyesi olayına ilişkin gösterilen gerekçeler, Ahmed Tevfik Olayı gündeme geldiği zaman pek dayanacak sağlıklı bir zemini kalmıyor. Eylül Devrimi sürecinde İran ile girilen ilişkiler Doğu Kürdistan'ın bir dizi devrimcisinin yaşamına mal oldu. Suleyman Muini, Ahmed Tevfik, Qadir Şerif, Sadiqi Henciri, İsmail Şerifzade , Mela Aware ve daha onlarca kadro ve yüzlerce Peşmerge ya Güney Kürdistan'da öldürüldüler, ya İran'a teslim edildiler yada İran devletine karşı ölüm kalım savaşına girerek can verdiler. Bazı KDP-DK yöneticileri de İran’a teslim olmayı tercih ettiler.
Aynı İran 1975 Cezayir Antlaşmasıyla Güney Kürdistan'ı arkadan hancerledi ve büyük bir yenilgiye neden oldu.
„Düşmanımın düşmanı, düşmanım“olduğu bir diyarda yaşıyoruz.

Bugün gelinen yerde tarihimizi yeniden okumaya çalışırken doğruları sahiplenmek ve ortaya çıkan yanlışlıkları ve hataları bilince çıkarmak gerekiyor. Tarihimizde bundan sonra bu tip trajedilerin ortaya çıkmaması için 1967-68 direnişini hakettiği yere oturmak gerekiyor.

Şimdilik bu yazı serisine burada son vermek istiyorum. İşten boş kalan zamanımı değerlendirerek bu yazı serisini hazırladım. Eksik ve yanlışlıkların olabileceğini daha şimdeden kabul ediyorum. Aslında Ahmed Tevfik üzerine, İsmail Şerifzade üzerine, Mela Aware üzerine daha detaylı durmak, yaşamlarını ve mücadelelerini anlatmak lazım. Ahmed Tevfik'in Kürd milliyetçiliğini, mücadelesini, Margereta Şeylo kendisine yaptığı evlilik teklifini, İsmail Şerifzade'nin Maoculuğunu, direnişini, Mela Aware'nin edebiyat ile siyasetin birleştirmesi olayını anlatmak lazım.. Mesele Mela Aware çocukların eğitini, parti programı ve tüzüğünü uzun şiirlerle anlatmış... Her halde Aware'nin bu yaptığı dünyada bir ilktir..

Not: Kaynakların tamamını verceğim
Saygılarımla

[email protected]

Rojgar Merdoxi

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.