Ana içeriğe atla
Submitted by Rojgar Merdoxi on 24 October 2010

KDP 2. Kongresi sadece Şah'a karşı mücadelede Parlamenter mücadeleyi „anlamsız“ görmekle yetinmiyor, tarihe, Peşewa Qazi Muhamed dönemine giderek Parti yöneticilerini kendilerinden önce Simko ve Qedemxêr gibi Kürd devrimci kahramanlarının tecrübelerinden yararlanmadıkları, Şah rejimine karşı ellerindeki silahları kullanmadıkları ve amaçlara kavuşmak için yalnızca parlamenter yolu seçtiklerinden dolayı eleştiriyor.

Bu kongre Ahmed Tevfik'in önderliğinin resmileştiği kongreydi. Irak KDP'nin tam desteğine sahipti. Ahmed Tevfik Mısır devletinin desteğini alarak Türkiye ve İran'a karşı mücadele mücadele etme planı olduğunu, Mısır yetkilileriyle görüştüğünü ve bu bilgileri Molla Mustafa Barzani ile paylaştığı biliniyor.

Aslında sorun Doğu Kürdlerinin kanlı Şah rejimine karşı silahlı mücadeleye girişme meselesi değildi. Sorun Eylül Devriminin önderliğinin süreç içinde İran ile girdiği ilişkilerdi. Molla Mustafa Barzani önderliğindeki devrim Güney Kürdistan'ın bir çok alanını kurtarmıştı. Bu alanları korumak ve geliştirmek için İran'ının yardımına ihtiyacı vardı. Zaten 1966'lara gelindiği zaman İran ile ilişkiler bir hayli ilerlemiş durumdaydı. İran'da Güney Devrimi'ne „yardım“ ederken karşılığında ise Güney Kürdistan'da kümelenmiş ve oradan itibaren Doğu Kürdistan'da faaliyet içinde olan KDP(İran)nin etkisizleştirilmesini istiyordu. Devrim Önderliği KDP'lileri sınır boylarından uzaklaştırması İran'dan kaynaklanan baskılar sonucuydu. Süreç içinde İran ile Devrim önderliği arasında gelişen ilişkiler Doğu Kürdlerinin saflarında büyük paniğe neden oluyor ve kadrolar kurtarılmış alanlardan uzaklaşmaya çalışıyorlar. Bu arada bir çok KDP'li Irak rejiminin denetimi altındaki Bekreço'ya yada Kek Mesud'un „Çaşên 66“ dediği Mam Celal'ın yanına gidiyorlar. Bekreço'ya giden KDP'lilerden Doğu Kürdistan'a giderek silahlı mücadelede şehit olanlar hariç, diğerleri yaşamda kalabildiler. Kurtarılmış alanlarda bulunan kadrolar ya İran'a teslim edildiler, yada Suleyman Muini ve Qadir Şerif gibi fiziki olarak tasfiye edildiler.(Daha önce listelerini verdiğimden dolayı geçiyorum)
İran'ın Güney Devrimine yaptığı yardımın bir bedeli olacaktı.
Zaten bunlar Savak'ın belgelerinde var.

Eğer biz KDP-DK'nin siyasi duruşunun yanlışlığını ve Devrim Önderliğinin onlara karşı tutumunu Irak, ve „Çaşên 66“ lerle olan ilişkilerle açıklamaya çalışırsak Ahmed Tevfik trajedisini hiç açıklayamayız.

Ahmed Tevfik, Molla Mustafa Barzani'ye ölesiye bağlı, Eylül Devrimi'nin örgütlenmesinde, Devrim ile dünya kamuoyu arasında ilişkileri sağlamada , dünya devletleriyle ilişki kurmada Güneyli kadrolardanda daha büyük emek veren milliyetçi, batı dünyasıyla ilişki taraftarı, Sovyetler Birliğine ve onun bölgedeki yandaşlarına karşı olan yurtsever bir liderdi.

Ahmed Tevfik'in o dönem sahip olduğu bu politik ve ideolojik tutum beraberinden kendisine karşı bir dizi suçlamayı getirdi. „CİA Ajanı“ vs vs vs.... Komunist partilerin 100 binlere ve hatta milyonlara hitap ettiği bir dönemden söz ediyoruz.

Burada sözü Kürdistan Başkanı Kek Mesud'a bırakalım ve Ahmed Tevfik hakkında söylediklerine bir göz atalım:

Eylül Devrimi'nin başlamasından sonra bu partinin(KDP-İran-Rojgar) liderleri ve savaşçıları devrime fiili katkıda bulundular. Burada bir nebze durup bu partinin Genel Sekreteri Ahmed Tevfik'in eşsiz cesaretine, yiğitliğine ve samimiyetine işaret etmek istiyorum. 1963'te Pirs Dağı Savaşında akılllara durgunluk veren bir kahramanlık örneğini sergilediğini hatırlıyorum. Ünlü komutanlar şehit Aziz Dolemeri ve Hacik Çemi onun kahramanlığına bizzat şahitlik etmişlerdi. Bu iki kahraman komutan her zaman onun kahramanlığını, yiğitliğini ve samimiyetini anlatıp dururlardı. Kahramanlığı ile ünlü birinin bir başkasının kahramanlığına tanıklık etmesinden daha büyük bir tanıklık olabilirmi?
Ahmed Tevfik aynı zamanda zeki bir siyasetçiydi. Devrimin başlarında çok önemli ve parlak bir başarı sağlamıştı. O sırada Beyrut'a gitmiş ve 1963 yılında Suriye KDP'nin yardımıyla ünlü Amerikalı gazeteci Dana Adam Shmit'i Kürdistan kurtarılmış topraklarına getirmişti. Bu göz kamaştırıcı bir başarıydı. Devrimin kapılarını, hakkında pek bir şey bilmeyen dış dünyaya açmıştı. Adı geçen gazeteci „New York Times“ ve „Christian Sciens Monitor“ gazetelerinde bir dizi röportaj yayınladı. Sonra „Cesur Adamların Ülkesine Yolculuk“ adlı kitabı bastırdı. Bu kitapta devrimin kontrolündeki topraklardaki gözlemlerini anlatıyordu. Bu kitapta Ahmed Tevfik'in kahramanlığına dair etkileyici bir tasvir yer alır ki, kalemimin buna eş değer bir tasvir yapmaya gücü yetmez“ diyor.(Mesud Barzani, age, Cild 2, sayfa 353)

Kek Mesud'tan aktardığım bu uzun alıntıda da görülüyor ki, Ahmed Tevfik o dönemler ciddi bir rol oynuyor. Kek Mesud'un Ahmed Tevfik'in „kahramanlığı, yiğitliği ve samimiyetine“ ilişkin söyledikleri KDP(İran)içindeki rakipleride kabul ediyorlar. Ahmed Tevfik'in Molla Mustafa Barzani ile olan ilişkilerine, „sekterliğine“ , „tekçiliğine“, ideolojik ve siyasal duruşuna ilişkin eleştiriler var..(Şimdilik konumuzu aşıyor. Ahmed Tevfik ile ilgili bir şeyler yazmak gerekecek)

O dönemler Molla Mustafa Barzani ile farklı cephelerde yer alan Mam Celal 2002 yılında „Xak Dergisi“nin 58.sayısına verdiği söyleşide Ahmed Tevfik hakkında şöyle diyor:

„1961 yılının Eylül ayında KDP(Irak) yönetimi yaptığı bir toplantıda oy çokluğuyla Devrim için değil savunma amaçlı 'Peşemerge Güçlerini' oluşturma kararı aldı. Kek Ali Abdullah buna karşı oy kullandı ve dediki 'Kasım'ın demokrasi yoluna getirmek için çalışmalıyız ve bizde siyasi faaliyet yapalım'dedi. Kek Nuri Ahmed Taha'da karşıydı.Çünkü o devrimin Barzani'nin önderliğinde hiç bir zaman başarıya ulaşmayacağını söylüyordu. Bu ise Barzani'nin kızmasına neden oldu. Ahmed Tevfik doğru yapmadı, haberi hemen Barzani'ye ulaştırdı.(akt, Dr. Serdeşt, Ahmed Tevfik... sayfa 123)

Yine Mam Celal bir başka yerde ise Ahmed Tevfik'i şöyle değerlendiriyor:

Sonra Ahmed Tevfik o dönem gerçekten çok gericiydi. Bizim yanımızda onun sahip olduğu düşünceler küfür gibiydi. Aktüel durumda buna hakkım yok. Irak Komunist Partisi'yle ve İran Tudeh Partisi'yle her türlü dayanışmaya karşıydı. Amerika ile dayanışma taraftarıydı. 1963 yılında gidip Dana Adam Shmit'i Lübnan'dan getirmişti. Devrim başladığı zaman Ahmed Tevfik Barzani'nin zurnacısı oldu ve partiye karşı konuşuyordu. Ahmed 'Disan Barzani' adı altında bir şeyler çıkarıyordu. Hep Barzani var, Barzani mücadele ediyor, Barzani şöyle yapıyor ve Barzani böyle yapıyor diye yazıyordu. Ahmed Tevfik Molla Mustafa Barzani'nin kölesiydi, zurnacısıydı ve onun davulunu çalıyordu.(akt, Dr. Serdeşti, Ahmed Tevfik......sayfa 124)

Kek Mesud ve Mam Celal'dan Ahmed Tevfik'e ilişkin aktardığım bu uzun alıntıların dilleri farklı olsada ortak noktaları Ahmed Tevfik'in Molla Mustafa Barzani'ye ölesiye bağlı olduğu açıktır. Zaten Kek Mesud'a „Molla Mustafa Barzani Ahmed Tevfik'e çok güveniyordu“ diye yazıyor.

Bu yazı serisinde Ahmed Tevfik'in İran'ın baskıları neticesinden Molla Mustafa Barzani'nin talimatıyla Berwari Bala'daki Kani Masi köyüne gidip yerleştiğini yazmıştım. Hatta Molla Mustafa Barzani'nin bilgisi dışında İran teslim girişimleri olduğunu ve Molla Mustafa'nın haberdar olmasıyla bu planın boşa çıkarıldığınıda yazmıştım.

Ahmed Tevfik, cıva gibi yerinde durmayan, gecesini ve gündüzünü bir birlerine katarak bölge bölge, ülke ülke dolaşan bir insan Molla Mustafa Barzani'nin talimatıyla tam dört yıl boyunca Kani Masi'de oturdu. Ahmed Tevfik gibi bir insan için örgütsel ilişkiler dışında kalmak ve oturmak çok zor bir olaydı.
Şimdi Ahmed Tevfik ile Kani Masi'ye giden, orada onunla birlikte dört yıl kalan ve Ahmed Tevfik'in yıllarca karşı mücadele ettiği Irak'a sığınma sürecinde de birlikte olan Tahir'in anılarına yer vereceğim.

Devam edecek

[email protected]

Rojgar Merdoxi

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.