Yenildim, bundan dolayı bu soruları soruyorsunuz bana!
Kaç kişi öldürdünüz?
Hangi suçları işlediniz?
Kimin hakkını yediniz?
Kime nerede nasıl işknece yaptınız?
Hangi kadına tecavüz ettiniz?
Gelin hesap verin bakalım!
Kardeşin ne yaptı, onu anlat?
Eşinin yaptıklarını söyle !
Amcan oğlunun kileri tek tek sıralaa!
Sorularınız bitmez, tükenmez biliyorum.
Ama yine biliyorum ki bütün bu sorularınızı yenildiğim için soruyorsunuz!
Eğer yenilmeseydim, tek sorunuz olmayacaktı bana!
Sadece ve sadece karşımda eğilirdiniz.
Eğer zaferi kazansaydım; Bütün günahlarımı kutsar, suçlarımı meziyet sayardınız.
Hatta yedi sülaleden bana akraba olan kadınları azize, erkekleri evliya ilan ederdiniz!
Ve o zaman benim kadar insan öldürmediğiniz için kendinizi alçaltır,
benim kadar kadınlarla ve erkeklerle yatmadığınız için kendinizi basit sıradan insanlar olarak görürdünüz.
Cinayetlerimi kutsardınız o zaman, tecavüzlerim için bile aşk romanları yazdırırdınız!
Ama ben yenildim, bundan dolayı sorularınızı çarpıyorsunuz suratıma?
Bundan dolayıdır tehditlerinizi savuruyorsunuz!
Ve arkası gelmez sorularınızın:
Neden yanlışlara karşı çıkmadın?
Neden cesaretli olmadın?
Neden felaketi önceden haber vermedin?
Sizi yermiyorum ve haksız da görmüyorum
Ama eğer müsaade ediyorsanız, bir kaç sözde ben söylemek istiyorum.
Ben çırılçıplak yüreğimle zulüm ordularına karşı direnirken, siz nerdeydiniz?
Ben ortadoğuda Firavunlara baş kaldırırken neden yanımda değildiniz?
Boyun eğmemek için açlıktan dolayı kendimi yiyerek yaşarken, siz ne yapıyordunuz?
Hangi meydanda kendinizi nasıl pazarlıyordunuz?
Hangi meyhane köşesinde şarabınızı yudumluyordunuz?
Hangi mahallede veya hangi sokaklarda zalimleri alkışlıyordunuz?
Zulüme baş kaldırdığım gün, benimle alay eden siz değil miydiniz?
Yenilmediğimi gördüğünüzde, bana secde etmediniz mi?
Neden o zaman günahlarımı kutsadınız?
Neden sorularınızı o zaman sormadınız?
Neden o an yakama yapışmadınız?
Ödlekliğiniz buna engeldi, değil mi?
Sorularınıza muhatap olmamam için sizin gibi mi olmalıydım?
Evimde oturmalıydım.
Zalime boyun eğmeli, kanlı çizmesini yalamalıydım.
İsyan etmek isteyeni gamazlamalıydım.
Karnımı doyurmaya çalışmalıydım
Kendime bir arsa almalıydım
Birazda para biriktirmeliydim.
Ülke kurtarmaya asla soyunmamalıydım.
Biliyorum, böyle yapsaydım
Kimse katil demezdi bana!
Niye savaştın niye savaşmadın sorularına hiç muhatap olmazdım
Keyfime bakar, hayvan gibi yaşar, ağzıma geleni söylerdim
Ne suya girer ne boğulurum, ne ateşe yaklaşır ne yanarım
Ne kavgaya girer ne yara alaırım, ne isyan eder ne yenilirim.
Kazananın ayağını öperim, yenileni ayağımla ezerim
Böyle bir mahlükat olduğunu bilirim.
Ama ne edersen et, beni kendi aşağılık yerine çekemezsin
Boyun eymem ben, isyan ederim, bin kez yenilir bir daha baş kaldırırım.
Sen cinayet işleyemezsin, ben binlerce cinayet işlerim
Sen günah işlemekten korkarsın, ben ise günah işlemekten zevk alırım.
Sen binlerce tabuyla bağlanmışsın!
Ben iplerimi yere bağlayan bütün kazıkları söküp atmışım
Sen ne baş kaldırının doyumsuz tadını, nede yenilgilerin kahrolası acılarını tadmışsın
Ben böyleyim sende öylesin
Yenik halime bakıp soru sorarsın.
Sana cevap vermiyceğim, çünkü senin durumun benimkinden berbat.
Ben hiç olmazsa baş kaldırdım ve yenildim
Yenilgimi onaylamadım, kabullenmedim ve utanç duydum!
Ya sen?
Ne isyanların, ne baş kaldırıların ne zaferlerin ne yenilgilerin
Ne suçların, nede günahların vardır!
Adın hiç bir yerde yazılı değildir.
Bir kaç çocuk bırakma dışında insanlığa olumlu veya olumsuz bir katkın bile olmayacak!
Ve buna rağmen durmazsın
Utanmadan sorarsın sorularını
„Hi hi hi gel bakim buraya! Kaç adam öldürdün açıkla!“ dersin..
Sen bundan dolayı hiç adam olmazsın, öldüğünde mezar taşında bile adın olmayacak!
Yenildim diye! / Selim Curukkaya / Aktarma