Hakka Hareketi(4)
„Mame Rıza´nın Yakalanması, Hakkacıların Kerkük´e Yürüyüşü ve Sonuç“ Mame Rıza, Hakka Cemiyetinin daha fazla toplumsal işlerle ilgilenmesini başarmıstır. Bahsettiğimiz bölgelerde halkın çoğu Hakka Cemiyetine girip Hakkacı olmuştur. Tekkiye ve Hanekaların sayısı çogalmiş ve her yerde Hakkadan bahsedilir olmuştur. Aynı yıllarda yani 1943 – 1944 yıllarında Barzani hareketi de başlamıştı. Öte yandan hükümet de Hakka hareketinin gelişmesinden korkuyordu. Mame Riza 1944 de hükümet tarafından Irak´ın güneyinde bulunan Ammare kentine sürgün edildi. Mame Rıza da halkı hükümete karşı direnmeye çağırınca; hükümet Mame Rıza´nın köyüne yani kalkosmak´a dönmesine izin verir.Kalkasmak; o zaman Hewlé´rin Ranya Kasabasının Mirza Rustem nahiyesine bağlıydı. Sait Kazzaz da Héwler (Erbil) valisiydi. Sait Kazzaz Dokan kasabasına gittiğinde Mame Rıza ile görüşmek istedigini bildirdi. Mame Rıza ise bu görüşme istegini kabul edip de Dokan nehrine vardığında, vali tarafından yakalatılıp Ammare´ye sürgüne gönderildi.Mame Rıza´nın istegi üzerine. Hakkacılar; mallarını, mülklerini satıp Ağcalar bölgesinde bulunan Goptepe Köyüne, kısa bir süreliğine yerleştiler. Burada diger Hakkacılarla birleştiler. Daha sonra da Şivan bölgesi üzerinden kerkük´e geçtiler. Hakkacılar Şivan bölgesine vardıklarında hükümet kuvvetleri tarafından yolları tutulmustu. Burada Rıza Ali Eskeri ile birlikte toplam 13 kişi tutuklanıp Kerkük´e gönderildi. Bu olaydan daha önce de Mirza Rustem nahiyesinde Şeyh Muhammet Emin Melhe ile Mame Rıza´nın oğlu olan Şeyh Mustafa tutuklanıp Ronya´ya gönderilmişti. Hakkacıların bu uzun yürüyüşü polis tarafından izlenmiştir. Hakkacılar çesitli işkence ve eziyete maruz bırakılmış ve sürekli tehdit edilmiştir. Ama onlar yürüyüşlerine devam edip Yarveli köyüne varmışlardır. Iste ozaman hükümet, bu kalabalığın şehirlere girmesi halinde daha kötü sonuçlar doğuracağını görmüştür. Bu nedenle de hükümet Hakkacılarla görüşmelere başladılar. Öte yandan tarikat üyelerini, bölgelerine dönmeleri noktasında ikna etmeleri icin tutuklu bulunan Hakkacılara baskı yapıldı. Hakkacılar, görüşmeler sonuçlanıncaya kadar Yarveli köyündeki askeri kişlaya yerleştiler. Hewlér, Süleymaniye ve Kerkük valileri ile polis müdürleri bu durumu görüşmek icin toplandılar. Diğer yandan da Hakkacılarla hükümet yetkilileri arasinda çesitli görüşmeler yapıldı. Hükümet Hakkacılara bir dizi boş vaade bulunarak kandırmak istedi. Bu olaylar olurken mevsim sonbahar olmuş ve havalar da soğumaya başlamişti. Bu nedenle de birçok Hakkacı hastalan´dı, birkaç çocuk ve yaşlı da öldü. Iste bu durum karşısında Hakkacılar büyük bir toplantı düzenlediler. Sonuçta yürümeye devam kararı alıp Kerkük´e tarafından doğru yürümeye başladılar. Bunun üzerine hükümet güçleri Hakkacıların yolunu kesip geri dönmemeleri hallinde ateş açma tehdidin de bulundular. Ama Hakkacılar geri dönmeyip yollarına devam ettiler. Kerkük´e girip vali konağının yakınında bir yere yerleştiler. Bu olay Kerkük´te büyük bir yankı uyandırdı. Sehir halkı ve özellikle aydın insanlar Hakkacıları ziyyaret edip yardımda bulundular. Bir sure sonra hükümet; mecbur kalarak bir yerleşim yeri temin etmiş bu şekilde Hakkacıları oyalamış ve Şehir halkına da Hakkacılara yardım ettigini göstermek istemiştir. Bir kısım Hakkacı´yı da evlere yerleştirmiştir. Bir sure sonra da tekrar görüşmeler başlamış ve bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmanın maddeleri şunlardır. 1. Mame Rıza´nın Süleymaniye´ye dönmesine ve bütün Hakkacılar köylerine sonra da Kelkasmale köyüne dönmesine izin verilmesi.
- Hakkacı tüm tutukluların serbest bırakılması
- Hükümetin, Hakkacıların zararlarını tazmin etmesi.
- Ağcalar veya Bitwén bölgesinde Hakkacılara bir yerleşim bölgesinin ayrılması, burada okulların ve hastahanelerin yapılması, ev ve tarım arazilerinin verilmesi.
- Hükümetin yukardaki maddeleri yerine getirmesi için Hakkacıların Şivan bölgesine geri çekilmeleri.
Bu anlaşma imzalandıktan sonra Mame Rıza´nın kardeşi olan Mame Selam anlaşmanın maddelerini Mame Rıza´ya gösterip cevap getirmek için Ammare´ye gönderildi. Hakkacılara da 3 gün daha Kerkükte kalabilme izni verildi. Ama bu süre içerisinde Mame Selam Ammare´den dönmeyip Mame Rıza´nın düşüncelerini topluluğa aktaramamıştı. Bu yüzden de topluluk içerisinde bir anlasmazlık oldu. Rıza Ali Eskari başkanlığındaki grup anlasmayı kabul edip Sivan bölgesine döndü. Diger grup ise anlaşmayı kabul etmeyip Mame Rıza dönünceye kadar Kerkük´te kalacaklarını belirttiler. Daha sonra Mame Selam döndügünde Mame Rıza´nın anlaşmayı kabul ettiğini bildirdi. Böyle bu grup da Sivan bölgesine dönüp oradaki köylere dağıldı. Bundan üçgün sonra da Mame Rıza´nın Süleymaniye´ye oradan da Halepçe´ye oradan da Biyaraya dönmesine izin verildi. Hükümet Hakkacıların arasındaki anlasmazlığı firsat bilerek anlasma maddelerini yerine getirmedi. Sadece Mame Rıza´nın Halepçe´ye dönmesine izin verildi ve tutuklular serbest bırakıldı. Hakkacılar yoksulluk icerisinde kendi bölgelerine vararak yeniden çalışmaya basladılar. Çok geçmeden de durumlarını düzeltmeye başladılar. Ayrıca cevre halktan da yardım aldılar. Bu yürüyüşün sonuçları nedeniyle Hakka topluluğu büyük bir yenilgiye uğradı. Ama yinede tekrar birleşip kısa sürede tekkiye ve hanekalarini isaa ettiler. Hakkacıların bu yürüyüşü ve bölgelerine dönüşü 3 ay sürdü yürüyüş Eylül 1944´de başladı. Aralık 1944´de sona erdi. Bu sure içerisinde Mame Rıza bölgeden uzaktaydı. Hükümet ancak 1949´ da Mame Rıza´nın Kalkasmak köyüne dönmesine izin verdi. Ayrıca hükümetin izni olmadan hiçbir yere gidemeyecekti. İlk defa 1952 de Surdaş´taki Hakkacıları ziyaret etmesine izin verildi.
- Edmonds bu konuda „Sait Kazzaz bu işi, Bağdat hükümetinin onayını almadan yapmış ve Süleymaniye ilk Kerkük valilerinin düşüncelerini almamıştı.“ „Hakkacılar direnmiş ve Mame Rıza dönünceye kadar köylerine dönmemişlerdi.“ (Bakınız: C.G. Edmonds, adı gecen kaynak s: 188 – 189)
Şeyh Haneka da bu konuda sunları söylemekte: „Hakka hareketi toplumsal bir niteliğe bürününce ingilizler korkmaya baslamıştır. Hakkacıların baslarına gelen herşeyde ingilizlerin parmağı vardır.“ (M.M.K.)
- Yarveliye ulaşan Hakkacıların sayısı 12.000´di.
- Hakkacıların yürüyüşü sakin bir şekilde geçmişti. Onların silahı sadece ellerindeki asalardı.
- Kerkük ve Ranya tutuklamalarının dışında da askerlik hizmetinde bulunan bütün Hakkacılar da tutuklanmıştır.
“Mame Rıza´nın Vefatı” 30.6.1953 de Mame Rıza Kalkasmak köyünde aniden hastalandı ve felc oldu. Uzun bir süre doktorların ğözetiminde kaldı. Bu süre içerisinde bastonla yürüyebiliyordu. 25.2.1961´ de de Süleymaniye´ de hayata gözlerini kapadı. Ondan sonra da oğlu Kek Hama onun yerine geçti. „Birinci EK“Hamza Abdullah Hoca´nın Kalemiyle Şeyh Abdülkerim Şedele, Kerkük´de mahkeme önüne çıkarıldığında, ona sorarlar:- İsin nedir ? O da söyle cevap verir.- Çiftciyim. Mahkeme yine sorar. - Peki cemaatin olan Hakkacıların işleri nedir? Kimlerdir? Yine Şeyh Abdülkerim.- Onlar babamın ve atamın müridirler. Benim kardeşimdirler. Onlara yardım edip, iyi ve doğru yolu göstermeliyim. Bu olaydan haberi olanlar bilirler ki Şeyh Abdülkerim bu sözü iki yönde kullanmıştır. Bu sözle hem hükümeti etkilemiş ve hem de emekci köylülerin gövenini kazanmıştır. Şeyh Abdülkerimi sofuluğu, hareketin temel ideasi olarak seçmiştir. Bu şekilde de köylülerin ve emekcilerin üzerindeki ağa ve tüccar baskısını kaldırmak istemiştir. Aynı zamanda onları vergilerden kurtarmak istemiştir. Çünkü o dönemlerde adet ve geleneklere göre köylüler ürünlerinin bir kısmını ve vergisini ağalara vermek zorundaydı. Bunlardan dolayı Hakka hareketinin temeli bir köylü hareketidir, diyebiliriz. Bu hareketin amacı; köylüleri, ağaların ve toplumun baskısından kurtarmaktı. Hakkacılar, Hakka köylerinde, rahatlıkla oturup çalışabilirlerdi. Hakkacıların az olduğu köylerde ki Hakkacılar, Hakkacıların çok olduğu köylere giderlerdi. Bazen Ağaların Hakkacıları sevip köylerinde oturmalarına izin verdigi de görülmüştür. Çünkü Hakkacılar, genclerle ve ağa çocuklarıyla iyi ilişki kurar, onların beğenisini kazanırlardı. Bu genclerde ağa olan babalarına, Hakkacılarla iyi geçinmesi noktasında baskı da bulunurlardı. Ağa çocukları ve gençler, Hakkacılardaki ilerici düşünceleri ilgi ve beğeniyle karşılarlardı. Çünkü bu gençler baskıcı örf ve adetlerden, toplum baskısından bıkmışlardı. Hakkcıların bu ilerici düşünceleri ve özellikle kadın özğürlüğü konusundaki düşünceleri, hakim sınıfları; ağaları, aşiret reislerini, eski imamları ve hatta Nakşibendi şeyhlerini korkutmus ve kaygılandırmıştır. Bu kesimlerin hepsi Hakkacıları karşısına almış ve hükümet aracılığıyla komplolar düzenlemişlerdir. Şeyh Mahmut Berzenci gibi bir Kürt lideri bile Hakkacılara karşıydı. Mela Şerif Omargomani gibi ünlü bir din adami bile Hakkacıların islam ve seriat yolundan çıktıkları gerekçesiyle bu müslümanları kurtarmak için Şedele köyüne gidip Şeyh Abdülkerimi öldürmek istemiştir. İşin ilginç yani ise bu din adamının, köye gittikten sonra Şeyh Abdülkerimi öldürmekten vazgeçmesi ve onun müridi olmasıdır. Kitabin yazarının da dedıği gibi bazı ağa ve beyler Hakka kareketine katılmıştır. Ama bunların sayısı sadece üçtür. Bunlardan birisi; Pıjder aşiretinden olan ve çok zengin olan Mahmut Ağa Mirawde lidir. Ama bu adamın davranışları pek Hakkacıların davranışlarıyla uyuşmuyordu. Çünkü o namaz kılar, oruç tutardı. Hatta hacca da gitmişti. Diğer iki kişi ise; Cemil Elo Dizayi ile Şeyh Hasan Şeyh Ömer Honeka´ydi. Bunlar ise zengin ve yarı derebey insanlardı. Her ikisi de 1941 de Hakka hareketıne katıldılar. Katılmalarının nedeni de iki Hakka kızını sevmeleriydi. İki Hakkacı kız da, Hakka´ya girmeleri halinde onlarla evleneceklerini şart koydular. Hakkacılar kadın sevgisine büyük önem verirlerdi. Kadınlara karşı olan sevginin ilahi bir sevgi olduğuna inanırlardı. Kadınlara karşı olan bu düşkünlük birçok defa kadın ile erkeğin arasında cinsel ilişkinin oluşmasına neden olurdu. Hakkacılar, kendilerinden olmayan kimselere „münkir“ derlerdi, Hakkacı olan kimselere de „muhlis“ derlerdi. Bana göre; Hakkacılığın Köylüler ve emekciler arasında yayılmasının üç nedeni vardir.Birincisi; Toplumsal ilişkilerden ve Ağa zulmüne karşı olmalarındandırİkincisi; Kadının yıllarca gördüğü baskıdan kurtulmasıdır.Üçünçü ise; aralarında kardeş ilişki kurup yardımlaşmalarıdır.Bu ilişki ne Kürdistan´ da ne de herhangi bir ortadoğu ülkesinde görülmüştür. Hakka Hareketi aslında bir Köylü emekçi hareketiydi. O zamanın ulusal kurtuluş hareketiyle bir ilişkisi yoktu. Hakka hareketi barişci ve silahsız bir harekettı, hiçbir zaman hükümete karşı silahlanmadılar. Barzan hareketinden de farklıydı. Çünkü Barzan hareketi, hükümete karsı silahlı mücadele veriyordu. 1. Hamza Abdullah Hoca bunu eski Arapca olarak yazmiştı. Ben de Kürtçe´ye çevirdim. (M.M.K.)2. Barzan Şeyhleri de Nakşibendı tarikatindandir. (M.M.K.) „İkinci Ek“Dr. İzedddin Mustafa Resul´yazmıştır. 1945 ya da 1946 yılının bir akşamı babam (Mela Mustafa Hacı Mela Resul) bizim caminin (Haci Mela Resullün Camisi) avlusunda oturmuştu. Bu camiye Başçavus Camii de denirdi ve şimdiki Süleymaniye´nin “Nali” hamamının bulunduğu yerdeydi. Belliydi ki bir misafir bekliyordu. İste ozaman Mame Rıza, Mela Sabir ve daha başka bir adamla birlikte geldi. Babam, onlara büyük bir saygi gösterdi.Anımsadığım kadarıyla, Mame Rıza babama yönelerek şöyle dedi: “Ey Mela Mustafa; sen, Mevlana Halid´in torunusun. Biz senden böyle sözler beklemezdik.”Babam da söyle cevap verdi: „Mame Rıza; sizlere islam hükmü uygulanmalıdır.“Mame Rıza da „Niye ? Biz müslüman değilmiyiz ?“ dedi. Babam da: „Müslüman bir insan nasıl olurda namaz kılmaz ve müridlerine de namaz kılmamayı tavsiye eder.“ diyerek karşılık verdi. Mame Rıza da bir Kuran ayetiyle babama cevap verdi. Bu görüşmeden bu kadarını hatırlıyorum. Babam daha sonra söyle anlatırdı: „Mame Rıza sürgün edildiği zaman, Hakkacılar; halkın dedigine göre; ellerine bir asa alarak Sam´a doğru yürümüşler. Ozamanın içişleri bakanı olan Mustafa Ömer Süleymaniye´ye gelmişti. Süleymaniye imamlarını toplamış bu meselenin çözülmesi için nelerin yapılması gerektiğini sormustu. Buna karşılık bazı imamlar şöyle demişti. „Mame Rıza ile bir ikisini daha asarsanız diğerleri vaz geçip döneceklerdir.“ Babam bu konuda, „Maruf Ciyaw´e Süleymaniye valisiydi. Bu öneriyi hiç beğenmemiş ve çok kızmıştı. Mame Rıza´yı savunurdu. Ve de söyle demişti. „Peki neden Seyit Ahmet Haneka´nın asılmasını istemiyorlar ? O da Hakkacı değilmidir ?“. Ben de bir imam olarak bu önerinin sahibi değildim. Mame Rıza´ya da baska bir şekilde anlatmışlardı. Ben de ne inkar ettim ne de öneriyi imzalayanların kim olduklarını söyledim“ demiştir.11 Mart 1970´den birkaç gün önce Şeyh Muhammet Cebari, Şehit Fahir Mérgesuri´nin bir mektubunu bana gösterdi. Fahir mektupta Şöyle yazmışti: „ Durumlar nasıl olur bilemem. Eğer iyiye doğru gitmezse sana gelemem. Bana uğramanı isterim. Ziyaretin faydalı olacak.“Ertesi gün Şeyh Muhammed´le Kerkük´e gittim. Oradan da Kılavkut köyüne gectik. Fahir´le görüsmemi tam olarak anlatacak olursam sayfaları doldurur. Artık bunu başka bir Kitapta anlatırım. Ama şimdi buraya uygun olan kısmını anlatacağım. Hakka hareketinin diğer grubunun lideri olan Hame Sur Kılavkut köyünde yaşıyordu. Kılavkut´da kaldığım bu kirkaç günde Hame Sur´un hayatı ve tarikatı hakkında birçok bilgi edindim. Bu kitapta onunla ilgili olarak yazılmayan birtek şey kalmıştır. O da; Hame Sur´un sadeliği, okumamışlığına rağmen siire ve folklore ilgi duymasıdır. Ben Hame Sur´un bazı sözlerini kasete almak istedim. Ama Fahir “Bu işi bana bırak. Ben yaparım”dedi. Sonradan öğrendiğime göre birçok şeyi kasete almıştı. Ama Fahir´in trajik ölümünden sonra kasetlerin nerede olduğunu bilmiyorum.Klavkut Hakkacılarından ençok, Muhammed Mela Ubeyd ilgimi çekti. Çünkü zeki ve uyanık bir insandı. Bana da birçok şey anlattı. Şöyle diyordu. „Biz bu mezhebe girdiğimizden bu yana küçükler büyüklerin önünde yürümemiş, kimse kimseye yalan söylememiştir. Bütün herşeyimizi birleştirdik. Bir sofra üzerinde yemek yeriz.“Hakkacılar, geceleri toplanıp bir sonraki günün işbölümünü yaparlardı. Para Hame Sur´un yanındaydı. Hastalanan lara para verir şehire hastaneye gönderirdi. Evlenmek isteyenleri evlendirirdi. Bu nedenle de Hame Sur grubunun Köyleri diğer köylere ğöre heryönden daha fazla gelişmiştir. Benim edindiğim bu bilgiler ışığında bir sonuca vardım. Ama sunu da söyleyeyim ki; Hakka hareketi üzerine yazilanlar Hamza Abdullah Hoca´nın yazılarından ibarettir. Ama bu yazılar da kaybolmuştur. 1956 yılında Maruf Xaznedar ile görüştüğümüzde onu arkadaşım Muhammet Kerim Fetullah ile tanıştırdım. Biz üçümüz bir Kürtçe takvim çıkarmaya karar verdik. Bununla ilgili bir ilan yayınladık. Bir komite kurup Mustafa Salih Kerim´i Süleymaniye temsilcisi ve muhabiri olarak tayin ettik. Bundan sonar da material toplamaya başladık. Muhammed, Hamza Abdullah Hocanın Hakka üzerine yazdığı değerli incelemeleri getirdi. Ben de Surdaş bölgesine gidip birçok fotoğraf çektim. Özellikle de Kamçoğa ve Casene mağralarının fotoğraflarını çektim. Çünkü bu fotoğraflar Hakka üzerine yapılmış incelemeler ve Şeyh Mahmut hareketi için gerekli olacaktı. Daha sonra ülkeyi terk edip Şam´a gitmek zorunda kaldım. Muhamed de saklanmak zorunda kaldı. Komitemiz çözüldü. Tüm malzemeler Maruf´ta kalmış. Ben birçok defa bu malzemeleri Maruf´tan istedim. Ama o da malzemelerin kaybolduğunu söyledi. Ama sonradan bunun doğru olmadığını anladım. Bugün Kek Mustafa´nın (Mustafa Eskeri) böyle bir incelemede bulunması sevindiricidir.Burada birkaç şey daha belirtebilirim. Müslüman toplumundaki birçok dini mezhep islam´dan önceki dini mezheplerin uzantılarıdır. Ama o eski mezhebin niteliğini saklamak için bazı islami değerleri de içine katmışlardır. Ve sonuçta başka bir mezhep oluşmuştur, Êzidi, Kakayi, ismaili, Aliyullahi ve hatta Hakka inanclari bu guruba girer.Ama Hakka tarikatı islami bir tarikattır ve islama aittir. Hakkacılık aslında, Kürdistan´da Mevlana Halid tarafından yayılan Nakşibendi tarikatından gelmektedir. Ama sonradan siyasi ve toplumsal hareketlerin baskısı sonucu degişmiştir. Bilimsel ve doğru kaynakların olmayışı, siyasi ve toplumsal baskısı bu konuların yeteri bir şekilde incelenip araştırılmasını engellemektedir. Bu durum Hakka hareketi içinde geçerlidir. Hakka hakkında birçok nokta aydınlatılamamıştır. Ama sunu unutmayalım ki ekonomik durum ve yasam tarzı açısından günbe gün değişmektedir. İşte bu nedenle de bu hareketi bir Köylü hareketi olarak degerlendirebiliriz.1964 de Guetemala´ lı bir arkadaşım bana ilginç bir konu anlatmıştı. Konu, Guetemala´da dağlarda yaşayan bazı kabilelerle ilgiliydi. Ve araştırmacılar tarafından yeni keşfedilmişti. Bu kabileler eski toplumu, sınıfların olmadığı toplumu yaşıyorlardı. Yine, arkadaşım Guetemala´lı ilericilerin bu kabilelerin sınıfsız bir toplum olarak kalmaları için çaba harcadıklarını da belirtti.Acaba, Hakka hareketi aracılığıyla ülkemiz Kürdistan´da da böyle deney yapılabilirmi ?Son olarak şunları belirtmek isterim; Hakkacılar herzaman sol hareketlerle birlikteydi. Mame Rıza barışsever bir insandı ellili yıllarda, halka; barışseverlerin saflarına girmeleri için çağrida bulunuyordu. Ayrıca Hamasur ve ona bağlı köylerde barışseverlerle beraberdiler. Bir önceki Sayfaların Dipnotlarının Devamı. Ben 1956 yılında Kürdistan´daki imamları ve dini öğrencileri hakkında bir makale yazdım. Ve Maruf Xaznedar´ın adresiyle komiteye gönderdim. 14 Temmuz 1958 devriminden sonra Şafak dergisinin idaresini üzerime aldım. Daha önce bu dergi Maruf´un elindeydi ve daha önce gönderdiğim makaleyi de bulabildim. Bundan birkaç yıl sonra 1968 de „Al Turas El Sabi“ dergisinde bu makalem arapça olarak yayınlandı. 1973 de de „Beyan“ dergisinde Kürtçe olarak yine bu makalem yayınlandı. (M.M.K.)
Re: Hakka Hareketi(4)