Ana içeriğe atla

Özgünlüğümüz yada Orjinalitemiz Yok mu?(2)

  Daha fazla eskiye gitmeden, Zerduşt Pegamber’in dini Kürdler arasında Med İmparatorluğu döneminde yayıldığını farzetsek dahi, M.Ö 600’den M.S. 600(İslamın ortaya çıkışı)ye kadar tam 1200 yıl gibi koca bir zaman süreci içinde yayıldı ve yerleşti...Böyle bir ortamda, bir dinin insan topluluğunda yarattığı ruhi şekillenme ve ortak refleksler ve tabular öyle zor kullanmadan birden bire değişimi mümkün değildir.Bundan dolayı sadece mantık açısından yaklaşılırsa dahi Kürdlerin islam dinini hiç bir şey olmaksızın kabul etmesi akıl işi değildir.Başından itibaren bir hususa vurgu yapmak istiyorum.. Sayın Çiftçi’nin “Kürtlerin tarih boyunca en isabetli kararı” dediği “Kürdlerin islamı kabul etmesi” olayı bir talihsiz çıkıştır.. Acaba ulusal ve dinsel bilinci olan bir Alevi, bir Ezidi, bir Kakayi yada El Hak Kürdü bu söylem karşısında ne düşünür? Bu Kürd çevreleri çok şanslı olduklarını mı söyleyecekler? Bugün İslam tarafından yada İslamın dayatma, zorlama ve kıyımları karşısında bin bir kılıfa giren ve yine katliamlardan kurtulmayan Kürdler gerçekten ne düşünürler? İslam tarafından defigüre edilmiş, farklı dinler ve inançlar toplamı gibi görünen ve bir dizi araştırmacının çaresizlik içinde bir yerlere oturtmaya çalıştığı topluluklarımız ne düşünürler diye merak ediyorum..Ben sadece Êzîdî Kürdlere karşı yapılan kültürel ve fiziksel jenosidi ve insanlığa karşı işlenen suçları Osmanlı arşivlerinde takip ettiğim zaman irreel ve insan aklının alamayacağı, kelimelerle bitimlenemeyecek bir gerçeklikle karşı karşı karşıya kalmıştım.. Êzîdîlere karşı bir dizi kıyımdan sonra “Ehli-Sunnet” dinine geçiş törenleri !!!! yapılıyordu..Gerçekten Kürdler nasıl müslümanlığı kabul ettiler? Kürdler gönülü bir şekilde mi yoksa işgal edilerek mi ve zorlamı islamı kabul ettiler?İslam ve Kürd ilişkilerinin alemine bir makalenin sınırlarını zorlamadan kısa bir gezinti yapalım.. Bugüne kadar islam tarihi hakkında uzman olan bir dizi araştırmacının bize aktardıklarına göre Hz. Muhammed’in sağlığı döneminde iki Kürd kendisiyle ilişkiye geçmiş ve islamı kabul etmişlerdir. Bunlardan biri, Kabani Kurdi ve diğeri ise Kaban’ın oğlu Meymun.. Bu iki Kürd Hz. Muhammed’in hâlâ Medine’de olduğu dönemde kendisiyle ilişkiye geçmiş ve müslümanlığı kabul etmişlerdir. Bu iki kişi dışında bu güne kadar başka Kürd’ün ismi geçmiyor.. Bu iki kişi içinde ticari amaçla Medine’de bulunduklarından dolayı bu yeni dine sempati duyduklarını ve girdiklerini yazıyorlar.. Ayrıca aynı dönemlerde ticari anlamda Medine’de bulunan ve İslam’dan haberdar olan başka Kürdlerden de söz ediliyor... Muhammed dönemi iç kavgalarla geçti... Ebu Bekir dönemi çok az sürdü.. Çünkü kendisi hem hasta ve hemde ihtiyardı... Dışa açılmak ve işgallere girişmek için zamanı yoktu.... Esas dışa açılım Ömer döneminde başladı.. Kürdistan’a yönelik saldırı ve kıyımlarda Ömer döneminde başladı.. Arap çöllerinde yada yarım adasında yaşıyan Araplar, yeni bir ideolojiyle yada dinle çevrelerinde yeni “lebensraum” alanlarını aramaya başladı.. Hiç kimse Araplara saldırmak veya Arap yarım adasına saldırmak için harekete geçmedi... Hep tekrarlanır ya İslam hiç kimseye saldırmaz ve savunma durumunda olmasa “cihad” ilan etmez... Hayır, İslam her tarafa saldırarak, işgal etmek için “cihad” ilan etti.. Ikinci Halife olan Xetab’ın Oĝlu Ömer, 634 yılında 3 alana karşı saldırıya geçti... Bunlardan biri Mısır ve Kuzey Afrika, diĝeri ise Suriye, sonuncusu ise Kürdistan ve Fars ülkelerine karşı Arap ordularını harekete geçirdi. Arap Orduları Kürdistan’a girmeden önce çok büyük bir savaş oldu.. Bu savaş “Qadise” savaşı diye biliniyor.638 yılında Seydi Ibni Ebu Waqas komutasındaki Arap Ordularıyla, Rustem Faruqzad komutasındaki Sasani Orduları arasında yapılan “Qadise” savaşı, Sasanilerin yenilgisiyle sonuçlandı. Kürdler, bu savaşa çok yoĝun bir şekilde katılmış ve büyük kayipler vermişlerdi.. Sasanilerin bu yenilgisinden sonra, Arap Ordularının Kürdistan’a yönelik yoluda açılmış oldu.. Arap Orduları 638 yılında Hulwan ve 639’da ise Tikrit şehrini aldılar..Bu zaferlerin haberi H.z Ömer’e ulaştıĝı zaman, onda Arap Ordularının Kürdistan ve Iran’a girme gücü olduĝu inanci oluştu. H.z Ömer hemen Eyaz Ibni Xenem komutasında bir ordu “Daĝlik Bölgeye” yani Kürdistan’a gönderdi..Hz. Ömer, Eyaz Ibni Xenem’ e çok açık ve net bir talimat veriyor: “ Sizin elinize kitap veya yazılar geçtiĝi andan itibaren hepsini yakın”. Ayrıca Hz. Ömer ona “ Iran ve Kürdistan halkları eski bir uygarlıĝa sahipler. Zerdeşt dini, Hıristiyan dini ve Manizm bu bölge halklarının ruhsal yaşam birliklerini oluşturmuştur... Islam devletinin önüne çıkan tüm engelleri kılıç zoruyla ortadan kaldırın” diyor ve Hz. Muhammed’ten bir alıntı yaparak : “ Cennet kılıcın gölgesindedir” diyor..(akt. Keywan Azad Enwer, Kürd ve Tarih,sayfa 69)Hz. Ömer’in bu talimatı ve emri sadece fiziki jenoside deĝil, kültürel jenoside de bir çaĝrıydı... Zerdüşti dinin 1200 yıllık yazılı Kültürel mirasını, Hıristiyan, Müsevi, Êzidi ve Manizmin tüm kültürel deĝerlerini yok etme çaĝrısıydı.. Ayrıca Kürdler Zerdeşt diniyle tanışmadan önce “Mitra” ve “Zervani” dinlerine baĝlıydılar.. Pre Zerdeşti dinleri de Kürdlerin kültürel birikimi üzerine büyük bir etki yapmışlardı.. Bu dinlerin geriye kalan unsurları da “putperestlik” adına bu çaĝrının hedef tahtasında bulunuyorlardı.. Bu çaĝrı aynı zamanda çaĝlar boyunca Kürdistan halkının yaratmış olduĝu uygarlıĝın, yazımsal ve görsel deĝerlerini yok etme ve yeniden “sıfırdan başlama” çagrısıydı..... Arap orduları nerede bir kitap, bir heykel ve bir resim gördülerse yok ettiler, “ Ateşgeh”leri söndürdüler..Aslında biraz ciddi ve dinsel kaygılardan uzak bu çaĝrı yada emir okunduĝunda tam bir felaket çaĝrısıydı.. Kürdistan’da var olan kültürel birikimler üzerine zihinsel ve felsefi bir çıkışın yapılma zeminini ortadan kaldırma olayiydi.. Hz. Ömer’in talimatı üzerine Arap Orduları 3 koldan Kürdistan’a saldırmaya başladılar.Birinci koldan Sihil Bin Edi komutasındaki Arap Orduları Reqe’ye, ikinci koldan, Abdullah Ibni Etban komutasında Nusaybin’e ve üçüncü koldan ise Eqebe Ibni Welid komutasındaki ordular Cizire üzerine yürüdüler.Bir çok tarihçiye göre bu farklı kollara ayrılmanın nedeni Romalıların yardımını kesmek ve kolaylıkla Cizire’yi almaktı.. Aynı yıl içinde Hebibi Ibni Muslim Malatya’ya saldırıyor ve işgal ediyor. Fakat bu işgal olayı fazla sürmüyor ve Arap Orduları şehri terketmek zorunda kalıyorlar..642 yılında Ömer Ibni Qeyis Şarezur’e saldırıyor. Fakat direniş neticesinde Araplar geri çekilmek zorunda kalıyor. Daha sonra Etbe Ibni Firqet bir güçle yeniden Şarezur’a saldırıyor, büyük çatısmalar neticesinde bölge işgal ediliyor.. 643 yılında Hz. Ömer tarafından Şarezur’a saldırılıyor ve Dirabax ve Sanhan tümüyle harabeye çevriliyor... 644, yılında Kirmanşah Kürdlerine karşı ve daha sonra Bane Kürdlerine karşı katliamlar yapıldı..646 yılında “Biruç” ve “ Balascan”daki Kürd ayaklanması Ebu Musa Eşheri tarafından kanlı bir şekilde bastırılıyor.657 yılında Hebib Ibni Muslim Malatya’yi yeniden işgal ediyor.675 yılında, Küçük Med Emevi halifesi Abdulmelik döneminde Muhtar tarafından işgal ediliyor ve tek amacı Kürdleri kıyıma uĝramaktı..702 yılında Kürdler Araplara karşı Farsların ayaklanmasına aktif katılıyorlar.. Daha sonra seriler halinde Arap zulmüne karşı başgösteren Babek ayaklanması(839), Isfahan Kürdlerinin ayaklanması(840) Kürdlerin “Zenci kölelerin ayaklanmasına(875) katılımı, Arapların Musul’u işgali karşısında Kürdlerin direnişi(894) ve Hemdaniye Kürd hükümetini kurma girişimi, Ebulili önderliĝindeki Kürd devrimi(897)Malazgirt, Xelat ve Meyafarqin emiri ve aynı zamanda Mervani Kürd Devletinin kurucusu, Badh’in Araplar tarafından öldürülmesi, Kürd Hezbani (Mehemed Bilal önderliĝinde) aşiretinin Musul’u kurtarması(906), 955 yılında Şarezur Kürdlerinin ayaklanması neticesinden Arapların Kürd kıyımı, vs..vs.. sadece bir kaç küçük örnek..Arapların Kürdistandaki katliam tarihçesini burada kesmek istiyorum. Çünkü her yıl Kürdlerin bir kaç ayaklanma ve direnişiyle doludur.. Hepsini vermeye kalkarsak var olan makalenin sınırları zaten aşılmış, daha da aşılacaktır..Sadece Arapların Kürdlere yönelik kıyımları Kürdistan’a saldırmakla sınırlı deĝildir.. Arapların kendi aralarındaki iktidar kavgasında da Kürdler büyük zarar gördüler... Hz. Ali ve Hz Muhamed’in eşi Ayşe arasındaki kavga da da Kürdlerin bir kesimi Ayşe ve yandaşlarını, diĝer kesimi ise Ali’yi destekledi... Yapılan savaşlarda ve iktidar deĝişimlerinde Kürdler hep zarar gördü ve yıkıma uĝradı..Emevi ve Abasiler döneminde, Kürdler yine Arapların kendi aralarındaki kavgalarının ceremesini çektiler.. Bir dizi Kürd, Arapların kendi aralarında veya dışa karşı savaşlarında “kılıç” oldular.. Hâtâ bazıları iktidarın deĝişmesinde belirleyici bir rol bile oynayabildiler.Bunlardan Ebu Muslimi Xorasani’yi sayabiliriz..( Ebu Muslim Xorasani Kürd asılıdır.. Bunun belgesi ise aynı dönemde yaşıyan ve Emevi kralını sevmeyen şair Dulawi, bir bir dörtlüĝünde kralı kötüler ve Ebu Muslim’in „Kürd atalarına yapılan haksızlıktan“ söz eder.. Ebu Muslim Xorasani son Emevi kralını öldürerek iktidarı Abbasilere teslim etmişti.... Eyubiler döneminde Kürdler, Selahaddin Eyubi’nin önderliĝinde birleşmek için Hakari’den, Hewlerden Serhad’tan, Kafkasyadan Mısır‘a akın etmişlerdi... Selahaddin Eyubi’nin oluşturduĝu ordunun üst komutasının „ subaylarının % 80 ‚i Kürd asılıydı“ (Dr. Muhsin Muhammed . S. Eyubu Ordusunda Kürd subayları).. Bu Kürdlerin ezici çoĝunluĝu araplaştı ve Kürd olarak tarih sahnesinde silindiler.. Ama şunu da vurgulamak gerekir ki, Araplar hiç bir zaman Selahadin Eyubi’yi kabul edemediler.. Çünkü, Islam’ın ortaya çıkmasından sonra Kürdistan’a yönelik girişilen fetihlerin amacı açıktı.Arap halifesinin siyasal iktidarını Kürdistan’da kurmak, askeri işgaller neticesinde ekonomik kaynaklara kavuşmak, Arap dili ve kültürünü „Allah adına“ Kürd toplumuna empoze etmek ve Kürdleri girdikleri savaşlarda kurbanlık koyun olarak kullanmak vb. gibi özetleyebiliriz... Tabii ki yeni işgal edilen alanlar ve zenginlikler Araplar arasındaki çelişkileri minimize veya erlemeye de götürebiliyordu... Arap şeyhlerine yeni yönetim alanları açabiliyordu.. Islam dini, bir dizi halkın araplaşmasına yaradı... Geçmişte Araplar çok dar bir coĝrafik alanla sınırlı olmalarına raĝmen islam diniyle birlikte ve aracılıĝıyla tüm Ortadoĝu’yu, Kuzey Afrika vb... alanlardaki halkları araplaştırabildiler.. Kürd toplumu saflarında da yoĝun bir araplaştırmaya gidebildiler... Irak’ın bugün Arap bölgesi olarak kabul edilen bir çok şehri, Tikrit, Baquba ve hâtâ Güney Irak’a yakın bazı Kürd yerleşim yerleri ve halkı bir bütün olarak araplaştılar.. Bu kültürel, coĝrafik ve demografik tahribat islamın eseridir... Islam ve Araplaştırma at başı giden ve birbirlerini besleyen bir bütünlüktür. Ama, bu realite hep çarpıtılarak sunuldu , başka halklara da empoze edildi ve defigure edilmiş şekliyle kabul gördü... Hâlâ günümüzde dahi Arap ve islamı ayrıştırmaya çalışanlarımız var.. Aslında islam sadece bu boyutuyla deĝil, aynı zamanda çaĝlar boyunca Kürd toplumunun yetiştirdiĝi okumuş kesimi ve aydın tabakasınıda Arapların hizmetine soktu.. Bir çok Kürd din adamı islam dinini yaymak için dünyanın bir çok alanına yayıldılar ve hepsi Kürdlere ilişkin hiç bir iz bırakmadan ortadan kayboldular.. Bazen tesadüfen „Kurdi“ soyadı kulananların peşinede araştırmacılar düşebiliyor. (Brunnes’in Endonezya‘daki Kürd din adamları hakkındaki çalışmasına bakınız...) Islami-Arap iktidarının bulunduĝu başkentlere akın eden bir dizi Kürd alimi, tarihcisi, şairi Kürdlüklerinden hiç bir iz bırakmadan „Arap dünyasına“ katıldılar... „Kürd yatıp, Arap uyananlar“ az olmadı... Kürd asılı birini bulmak için „arkeolog“ olmakta yetmiyor.. Çünkü, bir dizi Kürd kendi seceresini Araplara ve iyi durumda Muhammed’e dayandırmaya çalışmıştır.. Şerefxan Bitlisi’nin bir dizi Kürd tanınan ailesini Araplara baĝlaması, öyle sıradan söylenmiş bir şey deĝildir.. O dönem, ondan önce ve sonrasında yine bir dizi Kürd kendisini köken olarak araplara dayandırmaya çalışmıştır.. Kürd kökenli, Ibni El Esiri, Ibni El Xalikan, Ibni El Mestefi, Ibni Sina, Halaci Mansur, Nizami Gencewi yada Ebu Muslim Xorasani vb..vb..lerinin kürdlüĝü ispat etmek için ya eserlerindeki bir vurguya, doĝum ve ölüm yerleri hakkındaki bilgiler yada çaĝdaşlarının bir vurgusu sayesinde tespit edilebiliniyor.Bazen Arapların fiziki olarak ayak basamadıkları yerlerde „ Araplar peyda“ olmuşlar..... Bunun dayandıĝı kaynak islamdır... Çünkü „Allah son kutsal kitabını“ „seçkin halk olan Araplara“ göndermiştir.. Ayrıca buna siyasal iktidar ve dinsel otorite de eklenince bambaşka bir tablo ortaya çıkmaktadır. Yani fazla abartmaksızın islamın halifeleri ve Arap ordularının komutanları Bin Laden’den veya Zarkawi’den farklı deĝillerdi. Bize bugüne kadar ulaştırılan tarih, islami tarihçilerinin veya din adamlarının sunduĝu resmi islam tarihidir... Eĝer yarın Bin Laden bu yaptıklarında başarılı olursa, „kafirlere kök söktüren Büyük Mucahid“ yada bizim Kürd Mella Karker’in daha şimdeden onun için söylediĝi „Islam dünyasın altın tacı“ olur....Araplara ilişkin bu bölümü bir soru ile kapatmak istiyorum: Acaba kaç milyon Kürd Islamdan dolayı Araplaştı ve ne kadar Kürdistan topraĝı Arapların „Anayurdu“ oldu?Sayın Çiftçi’nin “Kürtlerin tarih boyunca en isabetli kararı” dediĝi “islamı kabul etmeleri”, yoksa “Ermeni ve Asurilerin akibetine uĝrarlardı” tespiti maddi temelden yoksundur..Birincisi bu karar „“Kürtlerin tarih boyunca en isabetli kararı” deĝil.. Belki birileri bana “Med aşiretlerin Diyako önderliĝinde birleşmeleri en isabetli karar olduĝu” söylerse inanırım.. Ama, bu karara dahi “tarih boyunca” deme cesaretini gösteremiyorum.. Çünkü, Kürdlerin tarihi hakkındaki bilgilerim denizden bir damla gibi duruyor ve yazılanların ise büyük oranda çarpıtıldıĝı veya bilgi eksikliklerine dayandıĝını biliyorum.. Bu son yıllarda Kürd tarihi hakkında belirli bir çalışmanın olduĝunuda vurgulayalım..Kürdlerin “Ermeni ve Asurilerin akibetine uĝrama” meselesine gelince, zaten Kürdler kırımlara, jenosidlere uĝradılar.. Eĝer bu güne kadar Kürdlerin kıyımlarına ilişkin ciddi bir araştırma ve döküm yapılmış olsaydı, belki Kürdlere yönelik yapılan soykırımlar Ermenilerin soykırımıdan daha geniş ölçekli olduĝuda ortaya çıkabilirdi..Asurileri bir kenara bırakıyorum, çünkü onlarda Kürdler kadar olmasada pek ilgi alanı olmadılar.. Ama, Ermeniler hem kendileri yazdılar ve hem de uluslararası dinsel dostları Ermeni soykırımı hakkında ciddi belgeler oluşturup sunabildiler.. Ama, Kürdlere karşı yapılan kıyımlar karşısında tüm dünya ölüm sessizliĝine büründü ve “Kürd kıyımı unuturulmaya” bırakıldı.. Yani biz Kürdlerin “bir arzuhalcisi” olmadı.. Eĝer olsaydı biz başkasına deĝil kendi halimize aĝlardık. Devam edecek...

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.