Ana içeriğe atla

Kürtlerin Yakasını Bırakırsanız Savaş Biter!

Kürdistan coğrafyasında eksik olmayan katliam ve savaşların başlatıcıları, koruyucuları, izleyicileri bugünkü Avrupa Birliğini oluşturan emperyalist devletlerdir. İngiliz, Fransız, Alman devletleri; tarihi verilere göre beş bin yıldan beri kendi öz topraklarında yaşayan çoğunluk Kürtleri, birinci dünya savaşından sonra dört parçaya bölerek, kendilerine sadık azınlık türklere, araplara ve perslere yönetirdiler.

Kürtlerin coğrafik, kültürel bütünlüğü, bağımsızlık hedefi, anti emperyalist duruşu; devlet çıkarlarına uymadığı için ağır cezalandırdılar. O topraklardan fiilen çekilmenin bedelini Kürtlere ödettiler, intikamını Kürtlerden aldılar.

Belkide bugüne kadar bütün Kürt katliamlarına seyirci kalmalarının nedeni budur. Emperyalistlere bağımlı devletleşmeye evet diyen.Türk,Fars ve Araplar devletleştirildiler. Güçlü ve haklı sayıldılar. Bağımlılığa hayır diyen Kürtler ise suçlu sayıldılar, devletsizleştirilerek, paramparça edildiler ve ağır katliamların dışında hatırlanmadılar.

Şimdi doksan, yıl önce Kürtleri, Pers, Türk ve Araplar arasında mayınlarla, dikenli telerle dörde bölerek, çizdikleri yapay sınırlardan, oluşturdukları uyduruk, diktatör devletlerden rahatsızdırlar. Gelinen aşamada Kürtleri, bölüp parçalayanların devlet çıkarları Kürtlerle mütefik olmaktan geçtiğini aynı devletlerin stratejistlerinden okuyoruz. Galiba Kürtlerin kuşaktan kuşağa aktarılan milli devrimci kurtuluş mücadelesi, özgürlük sevdası ve devletleşme hassasiyeti, kendileriyle beraber belli başlı düşmanlarını'da değiştirmiştir. Bu gelişme Kürdistan ı çemberleyen sömürgeci devletlere Kürt meselesinin çözümünü'de dayatmıştır.

Son olarak PKK 'nın ateşkes kararı ile TC'nin çıkmazına imkan sunulmuştur. Kürtlerin yakasında düşmekle savaşın biteceği ve TC'nin Kuzey Kürdistan'ı eski sömürgesi gibi yönetemeyeceği anlasılmıştır. Zaten doksan yıldır ordu zoruyla, sömürgeci müfetiş, valilerle ve olağan üstü hallerle yönetiyor. TC Kürt Milletini çok kırdı, büyük zulum yaptı, artık zorla'da yönetemiyor. Ama osmanlı'da oyun bitmez, şimdi-de devşirdikleriyle farklı inançları'da kullanarak güler yüzlü sömürgeci bir konseptle, ayni sınır, aynı dil, aynı kanlı bayrak altında açılalım barışalım diyorlar. Tabii bir asırlık sömürgeci talan, katliamı'da unuturarak.! Yani ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek !

Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelenin son bulması için türk saldırganlığın, inkârcılığın barajlanması, şiddet kültürünün özendirilmemesi gerekir. Ayrıca tek dil, tek vatan, tek bayrak retoriği, allah-u ekber misali tekrarlanması, Kürtler için bir linç kampanyası olduğu bilinmelidir. Kürtler; türk tv'lerini, basın yayınlarını halen izlemeyi ürkütücü buluyorlar.Türk devleti, üniversite rektörleri, hocaları halen Kürtlerin ana diliyle eğitim yapmalarına karşı duruyorlar.Tv dizilerinde,Türk ırk hastalığının tatmini için, Kürt gerillaların teşir edilmesi, kafalarının koparılması aşağılanması ırkçılık salgının kronikleştirilmesi olarak okunuyor. Özcesi sömürgeci kültürün zemini sürekli güçlü tutuluyor. Bu ayırımcılık, kin ve nefret normaleşmeye götürmez. Bilinmeli ki, ne yapılırsa yapılsın,her ulus gibi Kürt ulusu'da devletleşerek bütün ulusal haklarına ergeç kavuşacaktır.

Eğer aklın yolu tercih edilecekse. Hiç bir Akli selim türk işgalini, sömürgeciliğini, görmezden gelerek, kabul ederek toplumsal barışın, Kürt ulusal özgürlüğün kanunlarını tartışarak olumlu bir sonuca ulaşamaz. Bu uzatmalara oynama siyaseti aldatıcıdır. Amacı; Kürtleri ulusal hedeflerinden saptırmak, devletleşme psikolojisini kırmak, PKK yi dışlatarak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir barış ninisiyle Kürtleri birbirine düşürmek, PKK dışındaki Kürtleri arkalıyormuş gibi bir izlenimle Kürdistan toplumunu karşıt cephelere bölerek yönetme oynudur.

Cumhuriyet gazetesini bombalayanların failini yakalayan AKP hükümeti,öldürülen onbinlerce Kürdün faillerini unuturmaya çalışıyor. Sekiz yıllık iktidarında, sekiz faili meçhul'u aydınlatmadı, çünkü fail; başında bulunduğu devletdir.TC yılların savaşını gerilla ordusu ve Kürt milletine karşı yürüttü, bütün Kürtleri anormalleştirdikten sonra, milli misaki sınırların muhafizlığına hazırladıklarıyla Kürt meselesini tartışmaya başladı. Hiç süphesiz bu mevzu hakkında köstebeklerde dahil herkes düşüncelerini belirtmeli ve konuşmalıdır. Ama Kürt ulusun bağımsızlığı için mücadele eden ve çesitli nedenlerle birbirlerinden ayrı düşürülmüş bu ulusal potansiyelin dağınıklığından faydalanarak birbirlerine düşmanlaştırma siyasetiyle sonuç alınmayacaktır.

Türk devleti kürtlerle barışık bir siyaset yoluna girecekse, kürtlere yaşattığı vahşeti işin kolayına kaçmadan kabul etmeli, özür dilemelidir. işgalci ordusunu Kuzey Kürdistan'dan adım adım çekerek normalleşmenin, eşit tartışmanın zemini oluşturulmalıdır. Eşit tartışma zemini oluşursa; dövüşenler, liberaller, aydınlar ve bütün kesimler yaşatılan bu faciya hakkında doğru bir bilgi sahibi olur, bilgiden fikirlere fikirlerden çözümler tartışılır. Aksi halde bilinen milli muhafız fügüranların, ısmarlamacı stratejistlerin konuşturulmasıyla sadece zaman kayıp edilir.

Kaldı ki Türk devleti halen Kürtçe ana dil eğitimini bile içine sindirememiştir. Bu faşist kafalarla köklü bir değişime adapte olunması imkânsızdır. Bu zihniyetin yapacağı her anayasa bir öncekinden daha sorunsuz olmayacaktır. Kürtler anadiliyle, Bayrağıyla, ulusal felsefesiyle kabuledilmeyecekse neyin mücadelesini veriyor? TC yöneticileri sürekli türklerle Kürtlerin kardeşliğinden, Eşit, özgür birliktenliğinden söz ediyorlar. Eğer söylediklerinden samimi iseler bu insani haklarımıza neden karşı çıkıyorlar? Özgür birliktenliğin temeli karşılıklı güvendir. Eğer bu güven olsaydı bir milyona yakın türk ordusu öldürmek için Kürdistan'da bulunmazdı.

Ulusal Beyin Devletleştirir.

Kürt milleti ulusal özgürlük mücadelesinden ısrarlı davranırsa, türk ordusu Kürdistan'da çekilir. Zaten türk işgali son bulmadan nihayi bir birliktenliğin, barışın son bulacağına inanmyorum. İnanıyor gibi yapanlar kandırıyorlar. Katliamların mimarı CHP ve katillerine sığınmış Kılıçdaroğlu; halen ajitasyonlarla Kürt alevilerini avlayabilmektedir. Dünyamız 21yy.'da Bile halen Kürtlerin dinselliklerini birbirlerine karşı kullanarak, ayırarak ulusal özgürlüklerini talli plana atabiliyorlar.

Bilindiği gibi alevilik-te, sunilik-te bütün dinler gibi birer inançdırlar. Eğer bu dini inançlar Türk sömürgeciliğini kabul ederek var olacaklarsa, ikisine'de lanet olsun.!Çünkü millet olarak ağır bedeller ödemişler. İşgal altında olupta dini inançla hareket eden suni ve Alevi Kürtlerin ulusal hafızası ne kadar zayıflarsa, TC'nin beslenme ve barınma gerekçesi o kadar güçlenir. Anlaşılan o ki; Suni ve Alevi Kürtlerin dini inancı iğdiş edilerek sömürgeci saltanat sürdürülmüştür. Ulusal kurtuluşunu başaramayan Milletlerin acıklı hikayesidir dini inancıyla pazarlanmak.!

Türk işgalciliğin bayrağı altında yaşanabilirliği savunan, yapılan inkâr, asimilasyon, aşağılanma ve katliamları içine sindiren, kendi bayrağı ulusal değer sembollerini önemsizleştiren siyasetçi ve mevki hakimleri, hizmet ettikleri TC yöneticilerin güvenini kazanamayacakları geçmiş isyanlarda biliyor olmalılar. Zaten işgalcinin minderinde oturarak,ezilenin ulusal özgürlüğü savunulamıyor. Dolayısıyla AKP, CHP, MHP ve diğer işgalci parti yöneticilerin tümü hep bir ağızdan; Kürt Devleti « olmaz », Federasyon « olmaz », Kürt Bayragı « olmaz », Ulusal hakkı « olmaz » diyorlar. Peki bu partiler arasında adeta görev bölümü yapmış Kürtler hangi akılla, neye karşılık bu partileri Kürt halkına pazarlıyorlar.? Neden yalan söylüyorlar? Bu yanlış tutumlarını daha ne zamana kadar sürdürecekler?

[email protected]

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.