Ana içeriğe atla

“Komplo Teorileri“(!)

Yazımı okuyacak bildik çevrelerin ne düşüneceklerini görüyor gibiyim. “Bu, bir komplo teorisidir.“ Dediklerime kulak verip aklıselim düşünmeden Evdılacılar, onların çevresinde nem alanlar ve Kürd reformist çevrelerin söyleyecekleri bu olacaktır.

Yine de ben söylemek istediğimi söyleyeyim.

Leyla Zana, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ve Ankara temsilcisi Metehan Demir'e verdiği röportajda: “Ben Başbakan Erdoğan'ın bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna olan inancımı yitirmedim. Yitirsem burada olmazdım,” dedi.

Leyla Zana’nın bu yönlü bir açıklaması çoğu çevreyi şaşırttı. Kimi çevreler bunu olumlu ve kimi çevrelerde olumsuz değerlendirdi.

BDP ve PKK çevresi, Abdullah Öcalan’ın şu an şeltesini kapılarına serdiği AKP hükümeti ve Türk Başbakanını dinci-faşist olarak değerlendirdiklerinden hareketle Leyla Zana’nın bu yönlü açıklamasına karşı sert tepki verdi.

Hükümet çevresi olumlu karşıladı ve hatta Leyla Zana’ya Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir randevu ayarlandı.30 Haziran 2012 tarihinde görüşme gerçekleşti. Bir gün sonra Leyla Zana TBMM’de yaptığı basın toplantısında Türk Başbakanına ilettiği mesajlarını sıraladı. BDP’ninde hergün dile getirdiği görüşlerdi. Bundan bir anormalik yok.

Kuşkusuz Leyla Zana‘ya bunları Türk Başbakanına iletmesi için o randevu ayarlanmadı. Görüşmenin özel bir anlamı vardı. Mesele bunu görmek ve bundan sonra Abdullah Öcalan ve tayfasının rotasının nereye doğru yönlendirileceğini kavramaktır.

Bilindiği gibi Abdullah Öcalan Türk egemenlik sistemi tarafından bulunmuş, eğitilmiş, sokağa salınarak kendisine Kürd milli potansiyelini tasviye edilmesi için “Kürd millet kökünü kazıma“ görevi üslendirilmiştir. Abdullah Öcalan, bunu önemli oranda başardı.

Bu rolü oynarken daima yanıbaşında Türk Genelkurmayını buldu. Özeliklede şu an Ergenekon davasında yargılanan apoletli ve apoletsiz ekibin yardımına mazhar oldu.

Abdullah Öcalan ve ekibi onların elinde kılıç oldu. Cami ile kışla arasındaki iktidar mücadelesinde kışlacıların yanında yer aldı. Fakat Camiciler karşısında Kışlacıların şimdilik kaybettiği anlaşılıyor. Yarın ne olur karanlık bir tablo.

Şimdilik Camici ekip Kışlacılara bir balans ayarı çekti. Abdullah Öcalan bu durumda sahipsiz kaldığı hissine kapıldı. Teredütte düştü. Gelişmeleri kendince okudu. Hemen saf değiştirdi.

İlker Başbuğ’dan sonra Türk Genelkurmay Başkanlığına getirilen Ergenekon ekipten olan Sebahattin Işık Koşaner, AKP hükümetinin insiyatifini kabullenemeyeceğini dile getirerek ekibiyle birlikte istifa ederek emekliliğini istedi.

Bu istifadan bir gün sonra Abdullah Öcalan avukatları vasıtasıyla aradan çekildiğini açıkladı. Aslında bu, gelişmelerin yönüne göre saf değiştiriceğinin sinyaliydi. O günden bu yana daha evvel sık sık çıktığı görüşmeler birden kesildi. Bu tutum, saf değişikliğin sürece yayılarak kendi taraftarlarına benimsetme süreciydi.

Bu kolay olmadı. Qandil ve legal alandaki tüm güçlere bunu kabullendirmek zaman alacaktı. Belli bir kesim buna direndi ve direniliyor. Direnmelerinin birçok boyutu var. Ergenekon ekibi, İran ve Suriye ile ilişkiler ve Abdullah Öcalan’ın AKP hükümetiyle anlaşması halinde kendi geleceklerinin belirsizliği nedeniyle bu günde çoğu kişi ikna edilmiş değildir.

Bu arada Abdullah Öcalan yoğun bir dönüştürülmeye alındı. Bundan sonra kullanacağı argümanlar kendisine ezberletildi. Bunu daha evvel yazdığım bir makalemde uzun uzun izah ettiğim için geçiyorum.

Abdullah Öcalan’ın birden bir u dönüşüyle saf değişikliği sorun yaratırdı. Bunun içinde bir sürece ihtiyaç vardı. O süreç bu süreçtir. Abdullan Öcalan vasıtasıyla bu iş paraşütle olmazdı. Bu, ancak Leyla Zana gibi birisi vasıtasıyla yumuşak bir inişle mümkündü.

Leyla Zana’nın bilinen Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı öven mesajları gündeme düştü. Leyla’nın mesajı gündeme düşünce alelacele Mehmet Öcalan İmralı’ya görüşmeye götürüldü. O da ağabeyi Abdullah Öcalan’dan aldığı direktifle hem Leyla Zana’yı ve hem de Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı övdü.

Bunu Abdullah Öcalan’ın övgüsü olarak algılamak gerekir. Yakında direk olarak onun ağzından da bu övgüler dökülürse kimse şaşırmasın. Eski dediklerini inkar edecek, onları avukat ve sıfır adamlarına fature edecektir.

Zaten bunun alt yapısınıda Türk Adalet Bakanı Sadullah Engin’e gönderdiği mektupta hazırlamıştır.

Sabah gazetesinin iddiasına göre Abdullah Öcalan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e gönderdiği mehtupta: “Beni bu avukatlarla görüştürmeyin. Avukatlar söylediklerimi çarpıtıyor, yanlış aksettiriyor. Mesajlarım adresine ulaşmıyor. BDP de PKK da beni aldatıyor. Ben artık bunlarla görüşmem...”

Oldu bitti maşallah! Abdullah Öcalan‘ın pek yakında Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan‘ı öven mesajları bol bol gündeme düşecektir.

Leyla Zana’nın Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki övücü sözlerinin kerematini burada aramak gerekir. Leyla Zana’nın “bağımsız“ davrandığını ileri sürmek büyük bir gaflettir.

Leyla Zana kimilerine göre kendi insiyatifini kulanarak bağımsız tavrını ortaya koydu. Mesele hiçte öyle değil. Böyle düşünmek Leyla Zana’yı tanımamak demektir. Leyla’ya hiçte hak etmediği paye biçmektir. Herkes şunu bilsin ki, Leyla Zana Abdullah Öcalan’ın izni olmadan rüya bile göremez.

Ha bu arada ne olur?

Süreç kazasız belasız sürerse başarı Abdullah Öcalan’a yazılır ve sıfır adamları her olumsuzluğun günah keçileri ilan edilir. Yok eğer süreç olumsuz gelişirse kabak Leyla Zana’nın başından patlar.

Zaten Leyla Zanalarda bunun için vardırlar.

Bu arada bir başka kehanetten bulunayım.

Bilindiği gibi Türk devletinin gündeminde Anayasa değişikliği var. Değişiklik esasa ilişkin olmayıp sistemin balans ayarının sürece uygun yeniden dizayen edileceğidir.

Bu arada Kürdlere hak kırıntısı bile tanınmayacak Ha pardon! “Seçmeli Kürdçe dersi“ni düşünüyorlarmış. Birde peşin olarak sus payı olarak Leyla Zana’ya fular hediye etmişler.

Anayasanın kabullü için Kürdlerin desteğine ihtiyaçları var. Bu konuda da bir zorluk yaşanmayacak. Lozan sürecinde ihanetçi Kürdlerin oynadığı rolün bir tekrarı yaşanacak.

Bu oyunda rol alacak sayısız Kürd çevresi var. Abdullah Öcalan’nın hükmettiği çevre ve Kürd reformist hareketi bu işin piyonu olmaya dünden hazırdırlar.

Bu ihaneti yaparlarken ellerinin altında daha evvel yaptıkları gibi “yetmez ama evet...” desturlarıda var.

Türk egemenlik sistemi Abdullah Öcalan ve reformist çevrelerle bu konuda anlaşmışlardır. Güney Kürd önderliğide bu planın bir parçasıdır.

Plan mı?

Lozan kölelik anlaşmasının Kürdlerin eliyle yeniden onaylanmasıdır.

Oh be ne güzel!

Bir fuler’e fit olduk.

06 Temmuz 2012

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.