Ana içeriğe atla

Dersim Soykırımı-VI (Son)


“Üçyüz Doksanbeş Kürt Başarılı Bir Operasyonla Öldürüldü“ !

Dışişleri Eski bakanı, İhsan Sabri Çağlayangil.1986 'da Kemal Kılıçdaroğlu ile Yaptığı roportajda, “Dersime giremiyorduk sonra mağarlarda fare zehiri ile karada, havada bombalarla hepsi öldürüldü, Şimdi Artık Dersime gidebilirsiniz,” söyleşisinde bulunmuştu. Daha sonra, Çağlayangil'in anıları adlı eserinde şahit olduğu Dersim soykrımının bir kısmını anlatan resmi devlet adamı oluyordu.
Dersim Jenosid'inden dolayı kürtlerden özür dileyen, ama aynı çözümsüzlükten dolayı, Kürtleri öldürten, operasyon üzerine operasyon emrini veren Erdoğan, Diyarbakır 2005 Tarihinde'ki konuşmasındanda, Kürtlere uygulanan zulum ve kötü muameleden dolayı özür dilediğini belirtmişti. Erdoğan'ın yardımcısı Bülent Arınç, «Kürtlerin bütün hakları verilmelidir diyor» Ayni salon'da bulunan Erdoğan, Ertesi gün Kürtleri bir daha hedef gösteriyor. Diğer bir yardımcısı Hüseyin Çelik, Türkiye'nin pinoşeleri yargılanmalıdır diyor. Ama konu Kürtler ve Uludere'deki açık devlet katliamına gelince, O Hüseyin Çelik yumuşak bir inişle, «olay'da bir hata varsa araştırılcak diyor.» Keza AKP'nin kereste kafalı içişleri bakanı, BDP vekillerine, «istediğim an sizi hal ederim» salvosunda bulunuyor.
Peki bugünkü tc yöneticilerin, 1937-38 Jenosit'ini gerçekleştirenlerden ne farkı var.? 1938'de «üçyüz doksan beş Kürt başarılı bir operasyonla öldürüldü» diye rapor veren Kazım Orbay'la, günümüzde ayda otuz, kırk Kürt öldüren bugünkü katliamcıların uyguladığı siyaset farkı, seçerek öldürmektir.

Görüldüğü gibi Türk zorbalığın dozajında bir eksilme olmamıştır. Kürtler böyle korkunç bir takiye ve oyalamayla manipüle ediliyorlar. AKP on yıldır Kürtleri tepe tepe kullanıyor. Türk sömürgecilği bütün öldürücülüğüyle sürdürüluyor. Biz Kürtler, yaşanan jenosid ve katliamların bir kısmını «açıklayan» AKP ile, açıklanmasını istemeyecek derecede insanlıktan arınmış muhalefetin, gündemiyle kalkıp oturuyoruz. Eğer Kürtler, kendi gündemlerini oluşturacak Ulusal Birlik siyasetiyle Sömürgeci saldırganlığa karşı baraj oluşturmazlarsa, Kürdistan Millet meselesi sömürgeci yöneticilerin, birbirlerini iktidarda alaşağı etme rantı olmaktan çıkamayacaktır. Hangi düzen partisi büyümek, iktdara gitmek istiyorsa, Kürtlere binerek, kullanarak hedefine varıyor. AKP'de bunu yapmadı mı?

AKP cemaatler hükümeti, doksan yıllık Kemalist ideolojiyi işine gelen tarafıyla kullanmış, gelmeyen tarafıyla tasfiye derek devletleşmiştir. Ancak Kürtler için Türk devletin sömürgeci niteliğinden bir değişim yaşanmamıştır. Kürtler Kemalizmin sömgürgeci sisteminde çok çektikleri için AKP'nin iktidarına sevinmişlerdi. Ama gelinen aşamada görüldü ki, AKP hükümeti türk sömürgeci sistemini, İnönü'nün, «tek bayrak, tek millet, tek vatan, ırkçı söylemini daha çok güncelleştirmiştir. Kürtlerin sömürge statüsünden olumlu bir değişim olmamıştır. TC'nin sömürgeci, katliamcı niteliğindende bir değişim yok. Peki tc'nin demokratikleştiği safsatasına hangi akıl ve vicdanla itibar ediliyor?

Sömürgecilğini ve sömürgeleştirdiği Kürdistan'ı masaya yatırmayan, gerçekleştirdiği katliam ve jenosidleri kabul etmeyen, hergün onlarca Kürt öldüren, türk devletin medyası, yazarları, savunucuları nasıl demokratikleştiler? Kürdistan'nın sömürge statüsünün tartışmasını yasaklayan Türk devleti nasıl demokrsiyle yönetilir olmuş? Hangi Kanun, hukuk, Adalet ve insan hakkına bağlı kalarak, yasalaştırarak demokratikleşmiş? Breysel hak krıntılarıyla saptırılan Kürdistan ulusal meselesi, kendi kaderini tayin etme, meselesidir. Kollektif sorunların demokratik çözümü, bireysel ve insan hakların'da çözümü olacağı bilinmesine rağmen, bireysel haktan yola çıkılması bir tuzaktır.

AKP hükümeti, iktidar sırasını Kürtlere binerek, Dersim ve geçmiş bazı katliamları kabul ederek bitirecektir. Kılıçdaroğlu' da AKP iktidarinda yaşanan Uludere benzeri açık
katliamlara sözde karşı çıkma temelinde kullanılacaktır. Sonuçta olan Kürtlere oluyor. AKP'nin Dersim “aşkı” CHP'nin Uludere “aşkı” Kürtleri sömürgeci partiler arasında bölme ve kıskaca alma operasyonudur. Zaten Erdoğan'ı Dersim meselesini kullanmakla suçlaması tamamıyla katil milli şefi kurtarma amaçlıdır. Yaşanan katliamların türk sömürgeci sistemin başı tarafından açıklanması ve kullanma amaçlı'da olsa özür dilenmesini daha insani temelde sahiplenme aklından, vicdanında yoksun Kılıçdaroğlu'ndan kimseye bir fayda gelmez.

Kürtleri yıllardir kullanan CHP yönetimleri, bu gerçekleri lafta bile olsa kabul edemeyecek derecede ırkçı ve faşist bir parti olduğu artık açığa çıkmıştır. CHP yönetici ve savuncuları, bundan böyle hiç bir şey olmamış gibi davranamaz. Katillerimizi temize çıkarmak en hafif deyimle ağır bir insanlık suçudur. CHP yönetimi bu suçtan dolayı geri adım atmazsa, soykrımcı geçmişiyle yüzleşmezse kürtler için; Saddam'ın Baas partisinden, Hitlerin Nasyonal “Sosyalist” Partisinden farkı kalmayacağı için kürtlerin hedefi olacaktır.

Kılıçdaroğlu'nun yerinde türk kökenli bir lider'de olsaydı, belgeleriyle açıklanan bu soykırım utancına karşı, o iğrenç, kirli geçmişe sahip çıkmayacaktı. Ben başından beri söylüyorum; sadece sömürgeci türk partilerinde bulunan Kürt kökenliler, hastalıklı değildir. Kürt partilerde bulunan lider ve kadroların bir çoğunda aynı aşağılık ve kendilerini TC'ye ispat etme kompleksi hakimdir. Açıklama, tartışma ve duruşlarından bu durum sürekli dikkat çekici olmuştur. Sözde TC'nin Başlarına, sistemlerine karşı çıkıyorlar, fakat sömürgeci ve sömürge kavramlarını ağızlarına bile almıyorlar..!

Türkiye'de halen TC'nin işgalciliği, sömürgeciliği temel alınarak tartışılamıyor. Kürtlerin nasıl yaşayacağına ilişkin, türkler karar veriyor. Kürtler, İttihatçi cumhuriyet sistemine, 1930' ların tekçi, diktatör ideolojisiyle tanrı katına çıkarılan putlarla birlikte yaşamaya zorlanamaz. Kürtler nerede katledilmişse, katledenin ya heykelinin diktirilmesi yada isminin verilmesi başlı başına bir trajedidir. Okullar, daireler, dernekler, alanlar, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'nın dört bir yanı halen Mustafa Kemal'in heykelleriyle, Kürtleri öldürenlerin isimleriyle doludur.
Hitler, Musolin, Saddam, Esat'ların dönemini anımsatan bu manzarnın hakim olduğu bir yönetim biçimi demokratik olabilir mi? Kemalist cumhuriyet, türk olmayanlar için yarı açık bir cezaevi işlevine sahip olmuştur. Musevilere yönelik 1934 Trakya olayları, 1942 Varlık Vergisi, 1956 6-7 Eylül olayları, 1963'te Rumların öldürülmeleri, malların gasp edilmesi ve kovulmaları 1980 Askeri diktatörlükle özellikle Kürdistan Bölgesi bir esir toplama kampına çevirilmiştir.

1990'larla yoğunlaştırılan ve beş bine yakın köy ve mezranın haritadan silinmesi. Kürt ulusun potansiyel hedef haline getirilmesi. Resmi rakamlara göre elli binin üzerinde Kürdün öldürülmesi, Kürdistan coğrafyasına tonlarla bomba atılması, onyedi bin faili «meçhul» Dıyarbakır zindanında yıllarca sürdürülen vahşet. Metris ve diğer cezaevlerinde uygulanan insanlık dışı muameleler, Türkiye'de yaşanan fasizmin, Kürdistan'da sürdürülen sömürgeciliğin, ırkçılığın boyutlarını açıklar niteliktedir...
TC yöneticileri yalan söylüyorlar. Soykırımcı, inkarcı kimliğiyle yüzleşmek istemiyorlar. Yeniden Kürtleri soykırımda geçirme imkan ve olanakları olsa hiç teredüt etmeden yaparlar. Fiziki olarak bütün dünya tarafından bilinen ve tanınan Kürdistan, Siyasi kimlik talebiyle resmiyet kazanması için mücadele edilmelidir. Yaşanan soykırım ve katliamlara rağmen halen Türk işgal ordusunun Kürdistan'da barınması bir insanlık suçudur. TC'nin periodik olarak Kürtlere verdiği zarar hitlerin yahudilere verdiğinden daha ağırdır.Yıkılan Yerleşimlerin, katliamların göçertilen insanların zarar ve tanzimatlarının karşılanması ikinci etapla belli bir proje dahilinde geliştirilmelidir. Her an değişme ihtimali olan, hükümetlerin, meclislerin sözlü kararları ve özrü hukuken geçerli değildir.

Hiç bir garantisi olmayan bu tür politik söylemlerin ömrü bir hükümet değişikliğiyle iptal edileceği bilinmektedir. Kürdistan ulusal kimliğinden dolayı soykırımdan geçirildiği uluslar arası belge ve canlı şahitlerle kanıtlanan Dersim bölgesine, farklı kimlik arayışında olan,“Atatürk'te biraz hatalıdır” diyen H. Aygun, Dersim jenosit'ini Atatürk'e feda eden Kılıçdaroğlu, işin kolayına sıvışıyorlar. Risk almıyorlar. Güven veremiyorlar. Savunduklarına kendileride inanmıyorlar.

Türk işgalcilerini resmen savunuyorlar. Kürtlerden oy istiyeceklerse, öncelikle tutarlı bir politik duruşa sahip olmaları gerekir. Kimlik bunalımı yaşayanların, Kürt kimliğinden dolayı ağır bedeler ödeyen Dersim Bölgesine kimlik arayışına girmeleri, istikrarlı bir politik duruş değildir. Keza manipüleye açık olan bütür amaçsızlar, toplumların tarihinde faydalarından çok zararlarıyla tanınmışlar.

Kaynaklar: Dr. Sosyolog İsmail Beşikçi, “Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi. Devletlerarası Sömürge Kürdistan.” M.Nuri Dersimi.“Dersim Tarihi.” Naci Kutlay, “İttihat-Terakki ve Kürtler.”Ayşe Hür,“Öteki Tarih.”Ahmet Kahraman, “Kürt İsyanları,Tedip ve Tenkil.” “1930 raporları Genelkurmay arşivi.” İçişleri bakanı Şükrü Kaya, “Meclis konuşmaları, arşivleri”
Cüneyt Arcayürek, Çankaya Muhalefeti; Çağlayangi'in Anıları «Kader bizi una değil üne itti» Albay Hulusi «Yahyagil, Binbaşı hatıraları.»

-SON-

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.