Ana içeriğe atla

Balıkçı'nın İpi Kimin Elinde?

balikciM. Kobal Aryalı-Şimdiye kadar çalmak için öldürdüler, şimdi ise çalmak için anlaşıyorlar. Arzuladıkları biçimde başarırlarsa, üniter kimlik dayatmasıyla, patalojik ruh hallerini güçlendirecekler. Onbinlerce failli devlet cinayetleriyle, Köprü altı failleriyle korkutuyorlardı, şimdi köprü altı balıkçılarıyla tasfiyeyi derinleştirerek milli hakimiyet mengenesine alıyorlar. Yoksa devlet adına görüştüğünü belirten Balıkçı, utancından mı yüzünü gizliyor dersiniz? Erdoğan, bu işin içinde olmadığını, dilinin koparılacağı korkusuyla mı söylüyor? Genelkurmay sesizliğini yeni bir tezgahlamı saklıyor? Gibi davranışlar geçmişle bağı kurulursa, görülecektir ki, Asıl meseleleri ulusal devrimci dirençleri sakatlamak, sömürgeyi özgür vatana dönüştürme hedefini karartmaktır.

Türk Cumhuriyeti, tarihi boyunca Kürtlerle doğru bir ilişki kurmadı. Bütün Kürt liderleri ve ileri gelenleriyle ilişkisi manipulasyon amaçlı olmuştur. Direnenler kaçırtılmış, öldürülmüştür, teslim olanları kullanarak Kürt halkını temel ulusal haklarından yoksun yönetmişlerdir. Şimdi on yıllarca yaptıklarını Öcalan üzerinde tekrarlamaya çalışıyorlar. Mili metresine bomba attıkları toprakların, ayaklarının altında kayacağı ırkçı ruh hallerin, ulusal haklarımızın gaspını kullanarak teselli buluyorlar. TC yöneticileri bu kirli savaşın finansörü, yürütücüsü ve kazancısı olduğu biliniyor. İstediği zaman istediği an bu savaşı durduracağını daha öncede belirtmiştim. Ancak görünen o ki, ümmetçi hükümet, Kemalist devletin kirli çamaşırlarını sadece işine geldiği operasyonlarda kullanıyor. Mesela askerlerin cenazelerinde satılan milyonlarca türk bayrağın ihale sahiplerini, savaş baronlarını neden açıklamıyorlar? Tabansız bıraktıkları Kemalistleri, Kürtlerle ittifaka teşfik ederek, Kürtleri bölme operasyonuyla neyi amaçlıyorlar ?

Bu savaşın sürmesinde PKK'nin hiç bir belirleyiciliği, menfaatı bulunmamaktadır. Savaşın'da, barışın'da devletin insiyatifinde olduğunu ve kendilerine verdiği söze bağlı kalmaktan başka seçeneğinin olmadığını, sürekli kandırıldığını, verilen sözlerin tutulmadığını defalarca belirten Öcalan'nın, kendisidir. Çelişkili açıklamalarıyla, zıtların birliğine dönüşen Öcalan, devlet temsilcilerinin, Kürt meselesini müzakere etmek istediğini deklare etmeden önce şaibelerle dolu açıklamalarının tutarlı bir izahatını yapmalıdır. Kaldıki görüşmeleri yapanların devleti temsil ettiğini Öcalan ile ensesini gösteren Balıkçıdan başkası söylemiyor. Peki Abdullah Öcalan bir daha çıkıp; « beni gene kandırdılar, devlet sözünü tutmadı,» dese ne olacak? Eğer Öcalan; arkasındaki gücün sayesinde ciddiye alındığını, dolayısıyla yaşatılmasının devamını istiyorsa, Kürt Ulusal Mücadelesini, kriminel bir meseleymiş gibi yalnız başına ne idüğü belirsizlerle konuşup sonra kandırıldım retoriğine girmemelidir.

Kürdistan sorunu, gizli, kapaklı, fügüranlarla, filli durumu, manevra sınırları belli olan Öcalan gibi bir mahkümün psikolojisi manipule edilerek çözülmeyecek kadar ciddi bir meseledir. Öcalan içi boş özerklik önerileriyle Kürdistan Ulusal özgürlüğünü geciktirmiştir. 1880'de kabul edilen Kürt özerkliğini, yirmi birinci asır'da ve çok gerisinde gelerek tekrarlamak, elli defa Şeyh Ubedullah'ın gerisine düşmektir. Ulusların kendi kaderlerinin kendileri tarafından belirleme ölçüleri açıktır. Bütün uluslara tanınan bu hakkı Kürtlerden esirgemek ahlaki değildir. Elli, altmış yaşına gelmiş PKK ve DTP yöneticileri; Öcalan'ın yanlışlarına sesiz kalarak değil, müdahale ederek düzeltebilirler. PKK'den ayrı düşenler olarak hepimizin yaşamı, işkence, hapishane,sürgün ve mücadeleyle geçti. Öcalan'ın yanlışlarını eleştirdiğimiz için hain ilan edilmemiz, özgürlük mücadelesini zayıflatmıştır. Öcalan türk eleştirmenlerine gösterdiği kibarlığı Kürtlere'de göstermelidir. Aşağılık kompleksi iyi bir ruh hali değildir.

Toplumu hayvanlaştıran türk siyasetçilerin hiç bir üstünlüğü, kıymetleri yoktur. Devlet zorunu, imkanlarını kullanarak, Komünistleri nasyonal sosyalistlere, Aydınları cinayet kınayan, ancak canilerin serbest kalmasına laf etmeyen bir şeye dönüştürmek durumunda bırakan, direnenleri afaroz eden, kaçırtan, katleden, siyasetçi ve yönetimler çağ dışıdırlar. Kürtlerle dayanışma içinde olabilecek hatırı sayılır, türk örgütlerin olmaması barış içinde ortak yaşama imkanını daha çok zorlaştırmıştır. Failli meçhul, katliam, suikast, tecavüz vb. İnsanlık dışı müamelelerle,TC'nin gizli devleti olarak önlenen Genelkurmay karargahı; Öcalan'la görüştüğünü iddia eden Balıkçı lakaplı kişinin açıklamalarına sesiz kalmaları, Erdoğan'ın Genelkurmay'ı işaret ederek bu gizli devletle birlikte söz konusu görüşmenin içinde olmadığını belirtmesi. Katil başların parti başkanı Devletbohçalı'nın tehdit salvoları, Baykal, Sav operasyonrından sonra üçüncü bir ameliyata gebe görünen CHP; «Kürt raporu» lafızlığıyla; katliamın mimarı bizdendi, çözümü'de bizde misali ezberini tekrarlaması barış ortamın oluşmasına işaret değildir.

Türkiyede ulusal kollektif hak talebinde bulunmak TC ve partileri için ciddi bir tehdit olmaktan çıkmamıştır. Özellikle kemalist basın buna şartlanmıştır. Suçlular ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Hapishaneler, Kürleri devrimci, demokratları katledenlerle dolu değil, öldürülen, mağdur edilenlerin akraba ve arkadaşlarıyla, varoşlarda suça teşfik edilen yoksul kitlelerle doldurulmuştur. Sanki hapishaneler, Kürt ulusalcıların, devrimcilerin hak ettikleri zindanlar olarak inşa edilmişler.

Ne Yapılmalı?

Her şeyden önce iyi kürtler; sömürgeci otoriteye sorun yaratmaz, bağımsızlığı savunmaz edepsizliği terk edilmelidir. Sorunun özü işgalin varlığıdır. Başta PKK ve yan örgütleri olmak üzere, bütün Kürdistanlı parti,örgüt,sendikacı, şahsiyet ve sivil kurumlar, ateşkes sürecinin eşit haklar temelinde toplumsal bir barışa evrilmesi için birbiriyle barışık, iç tartışmaların yapılması, geliştirilmesi gerekir.

Ortak bir manifestoyla Ulusal esarete hayır kararı alınmalıdır. Daha sonra geniş katılımlı bir ulusal cephe yaklaşımı geliştirilmeli ve bu cephe üzerinde siyasi dönüşüm baz alınarak bütün meseleler demokratik yöntemlerle çözümü karar altına alınmalı, Gerillalar korunmalı, sehiplenilmelidir.

Uluslararasılaşmış bu meselenin ağır ve çok taraflı olduğu, dolayısıyla Kürt cephesini temsilen seçkin bir heyetin devlet, başkanlarıyla, hükümet dışı örgütlerle, manevi ağırlığı olan sahıslarla, Kürt milletinin kimliksiz, statüsüz yaşamına razı olmamaları istenmelidir. Kürt halkının, riyakar, yalancı türk siyasetçileri tarafından yönetilmek istemediği somut taleplerle açıklanmalıdır. Kitlesel şiddete, katliamlara maruz kalan milletler, Uluslararası gözlem ve güvencelerle, ancak ulusal haklarını güven içinde müzakere edebilir.

[email protected]

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.