Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi on 7 December 2010

Sevgili Şapkalı,

Aslında Kürd ileri gelenleriyle Taşnak ve Ermeni kilisesi yetkileri arasında 1914 yılında yapılan antlaşmaya uyulmuş olunsaydı, sonradan gelişecek soykırımlarının önüne geçilebilinirdi. Kuzey Kürdistanlı aydınlar ve din adamlarının da katıldığı bu toplantı iyi bir zemindi. Anlaşma sonrası Kürd tarafı Mela Selim önderliğinde harekete geçtiği zaman karşılarında İttihat ve Terakkicilerle birlikte Taşnakları buldular. Prens Şachovki ve Kamil Bedirxan Taşnakların bu girişimini Kürdlere „ihanet“ olarak değerlendiriyorlar.
Taşnak Partisini Mela Selim önderliğinden gelişen harekete karşı kısa bir süre sonra resmi olarak „Ermeni soykırımı“ kararını alacak olan İttihat ve Terakki güçleriyle girdiği bu kirli ilişkilern ciddi bir şekilde değerlendirmek gerekir.. Konumuzun kapsamını daha fazla genişleteceğinden dolayı şimdilik geçiyorum. Fakat şu hususun altını çizmek lazım. Taşnakları hedefledikleri „Büyük Ermenistan“ın kurmak için gördükleri en büyük engel Kürdlerdi. Çünkü, Kürdler onların devlet kurmak istedikleri topraklarda aritmetik çoğunluğu oluşturuyordu ve o toprakları kendi vatanları olarak görüyorlardı.. Zaten Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Taşnak Partisi kendi stratejisini Rus ordusunun desteğiyle adım adım gerçekleştirmeye başladı. Kafkas .Kürdlerine yönelik tamir edilmesi zor bir etnik arındırma gerçekleştirildi. Savaş boyunca Rus ordularının girdiği Kürdistan'ın tüm şehirlerinde Kürdlere yönelik etnik arındırmaya gidildi.. Serhat'ın sınır boylarındaki şehirleri bir kenara bırakılırsa, Rus ordularının girdiği Van ve Bitlis'te dahi Kürd bırakılmadı. Abdulrezak Bedirxan'ın bazı Kürd köylülerin Van bölgesinde kendi yerleşim yerlerine dönmeleri için giriştiği çabalar dahi Ermenilerin engellemeleriyle karşılaşıyordu.

Sevgili Şapkalı,

Sorun sadece Kuzey Kürdistan değildi. Güney Kürdistan'da „Revanduz Katliamı“, Doğu Kürdistan'da Mahabad dahil olmak üzere bir çok şehirde çok çirkin katliamlar gerçekleştirildi.(Doğu ve Güney Kürdistan'a ilişkin belgeleri çevirip yayınlayacağım)

Ermeniler savaş boyunca girdikleri tüm alanlarda Kürdlere karşı katliamlar yapmaya başladılar. Sadece Kafkas cephesinde değil, Fransızların işgal ettikleri Adana, Urfa ve Antep bölgelerindede aynı şeyler yaşandı.
Bir çok Rus ve Fransız generalleri savaş anılarında Ermenilerin askerlere karşı değil, sivil kesimlere karşı giriştikleri katliamlardan söz ediyor ve yapılanların „askerliğin etik değerleriyle....... savaş kurallarıyla bağdaşmadığını“ ileri sürüyorlar. Hatta bir çok general Ermenilerin savaş cephelerinden alınmasını talep ediyorlar.(Urfa ve Antep süreçlerine ilişkin bazı belgeleri yayınlayacağım.)

1914 yılında Osmanlı Devletine karşı ayaklanmak için harekete geçen Kürd din adamları ve aydınları Ermenilerle ittifak kurarken ve Ruslardan yardım isteminde bulunurken, çok kısa bir süre sonra eline silah alabilen her Kürd nasıl oldu Ruslara ve Ermenilere karşı ölesiye ölüm kalım savaşına girdiler?
Yada Birinci Dünya Savaşı sırasında bir dizi Ermeniyi ölüm pahasına kurtaran Milili İbrahim Paşa'nın oğlu Mahmud Bey nasıl oldu Urfa ve Antep savaşları sırasında Türklerle birleşti.(Mahmud Bey'in mektubunu yayınlacağım) Fransa'ya ve Ermenilere karşı savaştı?
Aslında bu soru ve sorunların kısmen cevabı Prens Şachovski ve Kamil Bedirxan'ın raporlarında var. Rus arşivlerinde var olan bir çok belge var olan bu durumun anlaşılmasına yardımcı oluyor.

O sürece ilişkin iyi bir gözlem yapılırsa Ermeniler, Taşnak ve Hinçak gibi siyasal örgütlenmelere, ulusal bilince varmış yoğun bir kadrosu, geniş bir basın ağı, Rusya ve bir dizi Büyük güçlerin açık desteğine sahipler.

Ermeniler var olan objektif ve subjektif koşulları kullanarak „Büyük Ermenistan“ hayallerini gerçekleştirmek istiyorlardı.

Ermeni siyasal yapılarının kendilerini güçlü hissettikleri bu tarihsel aşamada Kürdlerle var olan tüm köprülerini uçurdular.

Sonuçta kanlı bir savaş oldu. Hem Kürdler ve hemde Ermeniler büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldılar. Bu arada Taşnak Partisinin „Büyük Ermenistan Projesi“ de fiyasko ile sonuçlandı.

Birinci Dünya Savaşından Sonra Paris Barış görüşmeleri esnasında Ermeni delegasyonu ile Şerif Paşa arasında yakınlaşma oldu. Bu yakınlaşmanın neticesinden „Sevres Antlaşması“ ortaya çıktı.
Fakat, Kürdler yoğun bir şekilde Sevres antlaşmasına karşı çıktılar.

Bu karşı çıkışın esas nedeni ise Sevres Antlaşmasıyla Van, Bitlis ve Erzurum gibi şehirlerın Ermenilere bırakılması meselesiydi. Kürdistan için otonomi istiyen Seyid Abdulkadir'in Barış Konferansına gönderdiği „Büyük Kürdistan“ haritası bu anlamda anlamlıdır.

Kürd ve Ermeni siyasal oluşumları arasında teorik anlamda en ciddi antlaşma 1927 yılında Xoybun ve Taşnak Partisi arasından yapılan antlaşmadır.

Xoybûn ve Taşnak Partisi bu antlaşmaya giderken geçmişe oranla durum tümden değişmişti. Taşnak Ermenistan'daki iktidarını Bolşeviklere kaptırmış, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da ise faaliyetleri tümden caduclaşmıştı.

Buna karşılık Kürdler ülke zemininde sömürgeci Türk devletine karşı ayaklanmalar içindeydiler.. Xoybûn'un dayanabileceği ve hareket halinde olan bir kitlesi vardı.
Taşnak Partisi'nin Xoybûna sunabileceği, örgütsel tecrübe, diplomatik ilişkiler ve lojistik destekti. Fakat bu ilişki Kürdlere zaten kapalı olan Sovyet kapısını tümden kapatılma riskini de beraberinden getiriyordu. Ayrıca bir çok Kürd çevresi de Taşnak ile olan bu ilişkiye karşı çıkıyordu.

Kürd siyasal çevreleriyle Ermeni siyasal çevreleri arasındaki bu girişim bir barış girişimiydi. Yani „Kürd-Ermeni Barışı“.....

Sayın Wahe Tachjian'nın Fransız belgelerine dayanarak verdiği bilgilere göre, 2 Ocak 1929 yılında Mir Celadet Bedirxan Haleb'teki Taşnakçıların Club'unda yaptığı konuşmada:

Kürdler ve Ermeniler aynı ırktan geliyorlar, yalnızca dinsel olarak farklılar. Uzun zamandan beri biz acı çekiyoruz ve Türk sultasına karşı mücadele ediyoruz. Biz bilmeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik.. Fakat biz bundan sonra ayrılmamak için birleştik. Türklerden rövanş almak için ve onlara karşı koymak için dostluğu ve barışı yerleştirmek için tüm çabalarımızı kanalize edelim..“ diyor( Wahe Tachjian la France en Cilicie et en Haute Mesopotamie, sayfa 365)

Mir Celadet Bedirxan'ın „ Biz bilmeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik“ sözünün altını çizmek lazım.
Bazı Kuzey Kürd çevrelerinin Ermeni-Kürd ilişkileri konusunda ve savaş boyunca yaşanan trajediler konusunda hiç bir ciddi araştırmaya girmeden, Kürdleri millet olarak Türk devletinin yaptığı „Ermeni Jenosidine“ ortak etmeye çalışıyor.
Mir Celadet „Kürdler Ermenileri öldürdü“ demiyor, Biz bilmeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik“ diyor.

Kafkas Kürdleri nasıl „buharlaştı“? Sorusuna cevap aranmış olunsaydı belki daha objektif bir şekilde yaşanan felaketler değerlendirilebilinirdi.

Taşnak Partisi ve Xoybûn arasında imzalanan antlaşmada çok enterasan bir başka nokta daha var.. Iki partinin ortak protokolunun B kısmının 2.maddesi „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum'u veren 89.maddesi geçersizdir“ diye yazıyor. ( Wahe Tachjian, age sayfa 365)

Bunu Taşnak Partisi'nin geçmişte yaptığı yanlışlığın bir özeleştirisi olarak okumak gerekiyor. Taşnak ve Ermeni milliyetçilerinin tüm savaş boyunca deklere edilmiş amaçları bu bölgelerinde dahil olduğu „Büyük Hayestan“ ı gerçekleştirmekti. Buna uygun olarakta girdikleri tüm bölgelerde etnik arındırmaya giriştiler. İttihat ve Terakkicilerde Ermenilerin deklere edilmiş amaçlarının dışından Kürdleri kazanmak için fazla bir bir şey anlatmalarına gerek yoktu.(Kazim Karabekir'in İstiklal Harbimiz adlı eserine bakınız)
Birde orta da Kafkas Kürdlerin akibeti ve Taşnak Partisinin pratikleri vardı.
Burada Sevres Antlaşması ile ilgili „Xoybun ve Taşnak Partisi'nin“ yeni konseptlerine vurgu yapmışken sayın Ayşe Gül'ün bir başka yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum.

Ayşe Hür 24.05.2009 tarihinde Taraf Gazetesinde „Ağrı Dağı'nda Bir Kürd Cumhuriyeti“ adlı bir makale yayınladı.
Bu makalede sayın Hür: „Örgütün Kürd kanadının(yani Xoybûn'un Kürd kanadı???-Aso) amacı Sevr Antlaşmasıyla tanımlanan coğrafyada bağımsız bir Kürd devleti kurmaktı“ diyor..

Bu tespit baştan sonuna kadar yanlıştır. Çünkü, Kürdlerle Ermeniler arasında imzalanan antlaşmada „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum'u veren 89.maddesi geçersizdir“ diyor.

Devam edecek

Aso Zagrosi

önderim(iz) Sevgili Şapkalı ya hitaben kaleme aldigin yazi dizisini takip ederken, hafizasi bir gidip gelen ben,yillar öncesine dalip gittim. ne anilarimi toparlayabilecek bir hafizaya,nede dile getirebilecek(yazabilecek)bir yetenege sahibim. bu anlamda bazen yerli ama cogu kezde "yersiz" hatirladiklarimi dillendirirken ahalide bilirki benden ne köy olur nede kasaba. ondandirki seherdeki hallerimi yeri geldiginde özetlerken sevgili abim ,ikimizde sevmistik  denilen yerde sen ,ben ve hepimiz birer militandik degilmi. sevgili Aso, ne gecmisi yad etmekte , nede sehitlerimizi sad etmekte dilimin döndügünce,dillendirdigim kadariylan ben buyum derken seni , kiskanip durmalarim biliyorum artik  nafile. hos  kiskansam ne olacak ki, HeK e yan gözlen bakmayacagima göre at gözlügünü kime takayim. her neyse... beni bir nebze olsa  da adam eden herkese sükranlarimi sunarken, elbetteki sonucu neye-nereye baglayacaginida merak etmiyor  da degilim. iyisimi ben kürdistani sevgili kürdistn4alla sesleneyim. sevgili kürdistan4all: 12 aralik sehitleri üzerine günlerdir bir seyler yazip duruyorum kendimce. ifadelerimde yetersiz  vede anlasilmaz oldugumdan,yazmayi bir kenara biraktim  görsel olarak bir seyler yapmak icin ugrasinca da, malasef ondanda yeterli olamadim. halim bu olunca,dostan yardim istemek neden abes olsun ki degilmi. 12 Aralika 5 gün kala,yapabilecegim tek gercegimi haykirinca yasasin bagimsiz birlesik kürdistan diyen tüm kürdistanilara selam olsun. bugünden itibaren, her gün iki satirlikta olsa soluganimi haykiracagim YASASIN BAGIMSIZ BIRLESIK KÜRDISTAN

 Janet Klein'i  çeşitli  yazılarından    dolayı  tanıyorum. Fakat   ilişkiye  geçip    geçmeme   konusunda    bir dizi  barikatlarla      karşı   karşıyayım. Çünkü, ben      Newroz.Com'da     sesli    düşünmeye      karar  veren bir  insanım.   Sen  beni     "tarihçi  aso"  ilan ettin,  fakat   benim başka bir mesleğim var.. Günün      8  yada   10 saatımı  onunla  geçiriyorum.. Yani   tarihe   ilişkin yazdıklarım   "ek iş"  gibi bir şey. Aynayı   çevirsek  diyorum. Senin   bir     hayli  vurgunun   var..  Hepsi     kele ve feli  Kürd .    Arşivden       ve  daha önce   bir dizi   alanda  yazılarını    okuyan ve  Kürdler  tarafından  tanınan bir   dizi  insan  bana sürekli  "Niye  Hek   böyle    yazıyor?"  diye  soruyorlar. Onların istediği    senin "normal  yazarların"    yazdıkları  gibi   yazmandır.  Sen bir  gün   bu soruya    cevap verirsen       bende    sana    cevap vermeye  çalışacağım. Silav Aso

Silav Senin hep   kendine   haksızlık  ettiğin açık.  Bir  çok  defa     bu konuda   düşüncelerimi sana  açmak istiyordum. Ama,  ne  yapayım?  O kadar  çarpıtmalar  var ki,    sana   cevap      vereceğime   o  çarpıtmalara     kafa  yoruyorum. Bundan dolayı    bir  çok defa    en yakınımdan duranlara  doğru dürüst  cevap  veremiyorum.  Bazen     çok  ender bir  şekilde   forumda  yazan   arkadaşlara    cevaplar veriyorum. Sanki bir   aile  olmuşuz.  Bazen   bu aile   meselesi   beni zorluyorsa da      kendimi  burada  yazan arkadaşlara    yakın  hissettiğimden  olacak  b kavramı  kullanıyorum. Sanki  hepimizin       bir nefes  borusu var. Ama,    şunun altını çizmek    istiyorum.  Kendini  suçlamaktan vaz  geç..   Aslında     ben  kendimi  tembel ve işlevsiz  görüyorum. Yapmak istediklerimi yapamıyorum. Bu  Forumda       arkadaşların    tüm yazıları hakkında    kendi   düşüncelerimi, eleştirlerimi, kaygılarımı    ifade  etmediğimden   dolayı   rahatsızlık duyuyorum.. Aktüel  politikanın   dayattığı   sorunlara  ilişkin     bir şeyler  yazmadığımdan dolayı rahatsızım. Ama, bir  ucunda  tutuyorum bu  düşünce  platformun.. Yada  öyle  sanıyorum? Kendine   iyi bak ve  kendine haksızlık  etme.. Sevgilerimle Aso

slm Aso umarim yanlis anlamadin. "tarihci" sifatini baska yonlerinden veya isleriden ayirmak icin yani "oteki" aso dan ziyade "tarihle ilgilenen" Aso ya seslenmek istedim. simdi senin tarih konusunda yazdigin yazilara bakip sana degilde kime tarihci diyecegim? oteki yanlarinin yaninda tarihciligi tipki benim meslektasimin muzikcilgi gibi. alexander borodin den soz ediyorum organik kimyayya katkilari oldukca belirgindir. yani bizler gibi gelip gecici bir kimyaci degil kimyaci olarak da kayda deger buluslari olan biridir bunun yani sira yanlis hatirlamiyorsam cumartesi pazarlarin kompositoru diye anilacak sekilde bosh vakitlerinde muzikcilik yapmis muzikteki yapitlari kimyasini solda sifirda birakmis biridir borodin. (dogu dunyasina yakinligi var, ben orta asya steplerinde adli populer parcasini cok severim kismet de ona aittir bir suru baska muthis yapiti var ve bu adam ctesi pazarlarin muzisyeni- olmaya ki sen de cumartesi pazarlarin tarihcisisin? tarihte detaya bakanlar vardir-mutlaka tarih bilimi diye bir sey varsa bu alanin isi detaylardan kalici etkiler birakan buyuk sureclere gitmeleri beklenir benim vakit sikintisindan ben ttarihin detaylarina vakit ayirmamayi sectigimden sadece kalici etkiiler birakan intergre tarih okuyucusu sayilirim. oda sitematik degil serseri tarihh okuyucusu musade et ki okuyucu kime tarihci diyecegini biliversin. bu kadar pesrevden sonra sen uygun bulmasan da senin bir parcan da tipki borodin gibi tarihci artik. benim yazim tarzim sadece uc bes okuyana degil yanibasimda ki tanidiklarima da ve bana da problem. yazarken ekrana bakmadigindan ve yaziyi bir kere olsun okumadigindan berbat seyler ciktigi kesin. sonradann bir seyi aramak istedigimde baktigim zaman utanc icinde, bu kadar da olmaz dedigim yazilar ama ne yaparsin ki ben de  bu tarzi birakacak vakit de yetenek de sabir da yok. bu saaten sonra bu duzelir mi duzelse nerye duzelir emin dedgilim zaten yazip cizmekten cok farkedilmemisse ben acik secik soyliyeyim interaction pesindeyim 21 yuzyilin anahtar kavrami budur intercation link network tekrar link baglanti mu muratbat mi ne oluyorsa dekartin lafinin ismini simdi hatirlamadigim bir bilogun lafiyla yenileyelim dekart cogito ergo sum demisti /dusunuyorum o hhalde varim/ bu isin daha dogrusu bilimin dusunme sureclerini  noronlar arasindaki linklerden gecen akimdan ibarete oldugu gostermesinden sonra I link, therefore I am / bagliyim , o halde varim(turkcesi tam olmadi tabiii) donusmustuur¨burda newroz aramizdaki LINK tir o  oldugu surece var oldugumuzu unutmayalim burdan da su sonucu cikartabilirizz llinklerin sayisi artar kalitesi de artarsa varolusumuz da cogalir ve kaliteli bir yere yerlesir hurmetler HeK

Önce       bir  teşekkürle  başlamak  istiyorum Yok  yanlış  anlaşılan   bir şey  yok .    Ben  aslında      o  anlamda   hiç  düşünmedim. Aslında     ilişkiler     kon usunda  haklısın.   Bilgi alış verişi   her zaman   iyidir. Benim   ki  biraz     kapalı  bir  kutu  gibi..  Boş bulduğum  zamanları     hep  okuma  ile  geçiriyorum. Bazen    sanki zaman   elimde    kaçıyor. Sen  yazında    hiç bir  yazını   tekrar    okumadığını   söylüyorsun..    Bu konuda   ikimizde    aynı gemideyiz.   Bende   yazdığım  bir  yazıyı  ikinci   defa  okuduğumu hatırlamıyorum. Bu  konudada      bir hayli  uyarı aldım..   Yazdığım    her hangi bir  yazıyı tekrar   okumaya ve düzeltmeye   kalkarsam , bir  o kadar    zamanı   kayip korkusu var.. Onun için  bu noktada  farklı değiliz. Tarihin karanlıklarında      insan kendisiyle  başbaşa   kaldığı bir  sırada     bazen  güzel bir  söz  yada  teşvik girişimi     uzun   tünelin  ucunda  görülen  bir  güneş sızıntısı     gibi oluyor. Tekrar  teşekkürler. Kendine iyi bak Aso

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.