Ana içeriğe atla

Yeni Yıl, Kürdler ve Hıristiyanlık-Kürdistan Kraliçesi Helena (3)

Monobaze Hanedanlığı Yahudilerin Romalılara karşı direnişi sırasında kendilerine askeri olarak destek verdiklerini ve yenildiklerini biliyoruz. Bu yakın ilişkiden dolayı bazı İsrail kökenli yazarlar Hezbani Kürd aşireti ile Yahudilerin kayıp aşiretleri arasında bağlantı kurmaları pek mantıklı görülmüyor. Nedeni ise Kraliçe Helena ve çocuklarından söz eden tüm eski kaynaklar din değişiminden söz ediyorlar. Zerdeşt Peygamber’in dininden Museviliğe geçişten.
V. Minorsky’nin „Roman and Byzantine Campaigns in Atropatene“ adlı çalışmasında Kürd aşireti Hezbani ile Adiabene arasında bağlantı kurduğunu biliyoruz:

„I feel pretty certain that the Kurdish tribe called in Arabic Humaidi is connected with Hnaitha, just as the Hadhbani Kurds have been surnamed after Hedhayeb (Adiabene)“

Hezbani Kürd aşiretinin Hewlêr’deki mazisi çok eskilere dayanıyor. Bu Kürd aşireti Kafkasya’da kurulan Şeddadi Kürd Hanedanlığına, Azerbeycan’da kurulan Rewwadi Kürd Hanedanlığına ve hatta Eyyubi Kürd Hanedanlığına kaynaklık eden bir aşiret konfedarasyonudur. Selahaddin Eyyubi’nin ailesi Hezbani federasyonun Rewwadi kandından geliyor.

Bundan dolayı bir dizi tarihçi (Kürdlerde dahil) Selahaddin Eyyubi’nin kökenini bugün Ermenistan’da bulunan Dwin’e değil, Hewlêr’de bulunan Dwin’e dayandırma çalışmaları içine girdiler.
Yukarıda isimlerini verdiğim Kürd Hanedanlıklarının dışında Hezbaniler Hewler’de “Hezbani Hanedanlığını” kuruyorlar. Yazılı kaynaklarda Hewlêr Hezbani Kürd Mirliği 997 yılında var olduğunu biliyoruz. İbni El Esiri El Kamil adlı tarih eserinde geniş bir şekilde Hewlêr Hezbani Kürd Mirleri üzerine duruyor. Bu Kürd Hanedanlığı 1132 ile 1136 yılları arasında İmadedin Zengi tarafından yıkılıyor.( Bu Kürd Hanedanlığı hakkında daha detaylı bilgi için Dr. Zirar Sidiq Tofiq’in Hoz û desthilatî hozekîye Kurdîyekanî çaxî naverast, Dezgayî Mukrîyanî, Hewlêr, 2010, sayfa 243-252 bakınız)

Zaten Hewlêr Hezbani Hanedanlığının yıkılmasından sonra Hezbanileri Eyyubi Hanedanlığının kuruluş sürecinde din alimleri ve askeri komutanlar olarak görüyoruz.
Dr. Cemal Reşid Ahmed, Kürdlerin çok ender eski dil uzmanlarından biri olarak “Drasat Fi bilad Supartu” adlı eserinde Hewlêr Monobaze Hanedanlığının dilinin Kürdçe olduğunu yazıyor.( Aram Dawud, age, sayfa 30 ) Hatta Dr. Cemal Reşid Ahmed yine aynı eserinde “Aziz Thomas’ın da Kürd olduğunu” yazıyor.(Aram Dawud, age, sayfa 37)

Kısacası Monobaze Hanadanlığı M.Ö 15 yılında Birinci İzade/Yazate ile başlayarak 1. Monobaze(M.S 20-30), Kraliçe Helena, II. İzate/Yazate, II. Monobaze, 111.İzate ile devam ediyor. Daha sonra Urfa’da hüküm süren VI.Abgar ve VII. Abgarlarlar devam ediyor.

Konumuz Monobaze Hanadanlığının tarihçesi olmadığından bir kaç kralın ismini vererek geçiyorum.
Monobaze ailesinden gelenlerin en azından bir kesiminin daha sonra Hz. İsa’ya inandıkları ve Hıristiyanlaştıklarını biliyoruz. Urfalı Abgarların Hıristiyan dünyasında oynadıkları rol açıktır. Hatta Hıristiyanlık dünyasında onlara ilişkin efsaneler ve gerçeklerin iç içe geçtiği çok şey anlatılır. En azından Urfalı Abgarlarınından bazılarının Monobaze Hanadanlığından geldikleri belgelere dayalı olarak bilinmektedir.

Kürd ve Hıristiyanlık ilişkileri incelendiği zaman Sasaniler dönemi önemli bir tarihsel dönemeçtir. Birinci Şahpur döneminde bacısı Şêreran ve eşi Astana’nın dahi din değiştirdiğini gördüğümüz zaman sürecin çok sesli bir dinsel mozaike evrildiği görülüyor. Zerdeşt dini resmi din olmasına rağmen, farklı dönemler de Mani(https://www.newroz.com/tr/forum/352962 ) ve Mazdek’in önderlik ettikleri dinsel yapılarının yanında Hıristiyanlık ta ciddi bir yaygınlık gösteriyordu. Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlara karşı giriştiği katliamlar sırasında Hıristiyanlar yaygın bir şekilde Sasanilere sığınıyordu. Sasaniler devlet çıkarlarından dolayı da olsa onlara kolaylıklar sağlıyordu. Daha sonra Hıristiyanlık Romalılar tarafından resmi din haline getirilince Romalıların denetimi altına girilen alanlarda yaygın bir şekilde Hıristiyanlaşma olayı yaşanıyordu. Kürdler millet olarak tam da bu çekişmelerin merkezinde bulunuyorlardı.

İslami yazar ve tarihçilerde yazdıkları eserlerde Hıristiyan Kürdlere dikkat çekmişlerdi. 957 yılında vefat eden tarihçi El Mesudi “Yakubi ve Cuzeqaniler de Hıristiyandırlar. Yerleşim yerleri Musul memleketi ve Cudi dağıdır” diyor. Yine Mesudi Kürd aşiretlerinden söz ederken “Cuzganileri” de bir Kürd aşireti olarak kaydaltına alıyor. Tarihçi Teberi “Yakubi Kürdlerinden” söz ediyor ve onların “ Hıristiyanların özel bir kilisesi” olduğunu yazıyor. Yine tarihçi Teberi 258(H) yılında yaşanan olaylardan söz ederken “Mesrur Belxi Yakubi Kürdlerine karşı saldırıya geçti ve onlara büyük zararlar verdi...... Mesrur Belxi Yaqubileri İslam dinini kabul etmeye mecbur etti” diye yazıyor. Marco Polo 1271 yılında Musul’dan geçerken Musul hakkında şöyle yazıyordu: “Bu memleketin dağlık bölgesinde Kürdler yaşıyor. Kürdlerin bir kısmı Hıristiyan, Nesturi ve Yaqubiler. Diğerleri ise Muhamedanlar. Lajard 1846 yılında Hakkari’ye giderken Keldani Baz aşiretinden söz ederken “ Kürdlerden ayırmak çok zordur” diyor. G. Curzon’da 1891 yılında Kürdistan’ı gezerken “ Dağlık bölgelerde Nesturileri Kürdlerden ayırmak çok zordur” diyor.( Daha geniş bilgi için Şahswar X . Herşemi, Mêjûyî Aramîyekan le Kurdistan da, Dezgayî Çap û pexşî Serdem, Silêmanî, 1999, sayfa 89-92)

Sayin Herşemi Kürd Hıristiyanlarına ve özellikle bazı Kürd aşiretleri içindeki Hıristiyan yapıları için bir dizi örnek veriyor.

Hıristiyan Kürdler tarihsel süreç içinde tarih sahnesinden çekildiler. Bir kesimi Müslümanlaştırıldı, bir kesimi Ermenileşti ve diğer çevrelerde Keldani/Suryanileşti. Ulusal bilincin olmadığı bir dönemde dinsel eğilimlerin belirleyici olduğu bir ortamda daha fazla bir şey beklemek hayaldır. Nasıl Kürdistan’da Müslümanlaşan Ermeniler ve Asuri/Suryani/Keldaniler Kürd ve Türk kimliğini aldılarsa Hıristiyan Kürdlerde tersi yönde ulusal kimlikleri aldılar. 21. Yüzyılda dahi Kürdistan’da dinsel kimliğini ulusal kimliğinin önüne çıkaran, hatta dinsel kimlikleri için ulusal kimliklerini reddeden kesimlerin var olduğunu biliyoruz.

İnsanlar din ve mezheplerine göre isim aldıklarından dolayı tarihsel süreç içinde ulusal kimliklerini bulmakta zorlaşıyor. Mesela Eyyubi Kürd Hanedanlığı sürecinde “Kurdi”, “Hakkari” ve “Hezbani” gibi Kürd, Kürd şehri ve Kürd aşireti ismini taşıyan şahsiyetlerin Kürd olduğunu tespit etmek kolaydır. Fakat, binlerce Kürd bu isimleri taşımıyor. Bundan dolayı onların Kürd kimliğini tespit etmek çok zordur.

Hıristiyan Kürdleri de Hıristiyan isimlerini aldıklarından ve ibadetlerini farklı dillerde yaptıklarından dolayı tespit etmek daha da zordur.

Mesela yakın tarihimizde “Hurmizgan” şiiri yüzünden çok tartışılan Saidxani Kurdistani de Hıristiyan bir Kürdtü. Ama Saidxan’ın ciddi bir ulusal bilinci vardı. İncili “Mizgani” adı altında Kürdçe’ye çeviriyor ve Kurdistani soyismini taşıyor.

Dr. Jay M. Rasooli, Cady Hews Allen ile birlikte Dr. Saidxan Kurdistani’nın yaşamını “The Life Story of Dr. Sa'eed of Iran: Kurdish Physician to Princes and ...” adı altında 1983 yılında kitaplaştırıyorlar.
 
Bu kitap Farsça da basılmış.
 
Dr. Saidxan Kurdistani Minorski’ye çalışmalarında bir hayli yardımci oluyor.(https://www.newroz.com/tr/forum/353792/hurmuzgan-iiri-ve-dr-sa-dxan-kurdistan )

Bundan dolayı Saidxani Kurdistani’nın ulusal kimliği tartışma konusu olmuyor.

Bu yazı serisinin son bölümünde Ermeni ve Gürcülerin paylaşamadıkları Kürd Prensleri Zekeriya ve İvanelere değineceğim.

Devam edecek

Aso Zagrosi

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.