Ana içeriğe atla

Sevgili Şapkalı Merhaba!!(3)


Sevgili Şapkalı,

Aslında Kürd ileri gelenleriyle Taşnak ve Ermeni kilisesi yetkileri arasında 1914 yılında yapılan antlaşmaya uyulmuş olunsaydı, sonradan gelişecek soykırımlarının önüne geçilebilinirdi. Kuzey Kürdistanlı aydınlar ve din adamlarının da katıldığı bu toplantı iyi bir zemindi. Anlaşma sonrası Kürd tarafı Mela Selim önderliğinde harekete geçtiği zaman karşılarında İttihat ve Terakkicilerle birlikte Taşnakları buldular. Prens Şachovki ve Kamil Bedirxan Taşnakların bu girişimini Kürdlere „ihanet“ olarak değerlendiriyorlar.
Taşnak Partisini Mela Selim önderliğinden gelişen harekete karşı kısa bir süre sonra resmi olarak „Ermeni soykırımı“ kararını alacak olan İttihat ve Terakki güçleriyle girdiği bu kirli ilişkilern ciddi bir şekilde değerlendirmek gerekir.. Konumuzun kapsamını daha fazla genişleteceğinden dolayı şimdilik geçiyorum. Fakat şu hususun altını çizmek lazım. Taşnakları hedefledikleri „Büyük Ermenistan“ın kurmak için gördükleri en büyük engel Kürdlerdi. Çünkü, Kürdler onların devlet kurmak istedikleri topraklarda aritmetik çoğunluğu oluşturuyordu ve o toprakları kendi vatanları olarak görüyorlardı.. Zaten Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Taşnak Partisi kendi stratejisini Rus ordusunun desteğiyle adım adım gerçekleştirmeye başladı. Kafkas .Kürdlerine yönelik tamir edilmesi zor bir etnik arındırma gerçekleştirildi. Savaş boyunca Rus ordularının girdiği Kürdistan'ın tüm şehirlerinde Kürdlere yönelik etnik arındırmaya gidildi.. Serhat'ın sınır boylarındaki şehirleri bir kenara bırakılırsa, Rus ordularının girdiği Van ve Bitlis'te dahi Kürd bırakılmadı. Abdulrezak Bedirxan'ın bazı Kürd köylülerin Van bölgesinde kendi yerleşim yerlerine dönmeleri için giriştiği çabalar dahi Ermenilerin engellemeleriyle karşılaşıyordu.

Sevgili Şapkalı,

Sorun sadece Kuzey Kürdistan değildi. Güney Kürdistan'da „Revanduz Katliamı“, Doğu Kürdistan'da Mahabad dahil olmak üzere bir çok şehirde çok çirkin katliamlar gerçekleştirildi.(Doğu ve Güney Kürdistan'a ilişkin belgeleri çevirip yayınlayacağım)

Ermeniler savaş boyunca girdikleri tüm alanlarda Kürdlere karşı katliamlar yapmaya başladılar. Sadece Kafkas cephesinde değil, Fransızların işgal ettikleri Adana, Urfa ve Antep bölgelerindede aynı şeyler yaşandı.
Bir çok Rus ve Fransız generalleri savaş anılarında Ermenilerin askerlere karşı değil, sivil kesimlere karşı giriştikleri katliamlardan söz ediyor ve yapılanların „askerliğin etik değerleriyle....... savaş kurallarıyla bağdaşmadığını“ ileri sürüyorlar. Hatta bir çok general Ermenilerin savaş cephelerinden alınmasını talep ediyorlar.(Urfa ve Antep süreçlerine ilişkin bazı belgeleri yayınlayacağım.)

1914 yılında Osmanlı Devletine karşı ayaklanmak için harekete geçen Kürd din adamları ve aydınları Ermenilerle ittifak kurarken ve Ruslardan yardım isteminde bulunurken, çok kısa bir süre sonra eline silah alabilen her Kürd nasıl oldu Ruslara ve Ermenilere karşı ölesiye ölüm kalım savaşına girdiler?
Yada Birinci Dünya Savaşı sırasında bir dizi Ermeniyi ölüm pahasına kurtaran Milili İbrahim Paşa'nın oğlu Mahmud Bey nasıl oldu Urfa ve Antep savaşları sırasında Türklerle birleşti.(Mahmud Bey'in mektubunu yayınlacağım) Fransa'ya ve Ermenilere karşı savaştı?
Aslında bu soru ve sorunların kısmen cevabı Prens Şachovski ve Kamil Bedirxan'ın raporlarında var. Rus arşivlerinde var olan bir çok belge var olan bu durumun anlaşılmasına yardımcı oluyor.

O sürece ilişkin iyi bir gözlem yapılırsa Ermeniler, Taşnak ve Hinçak gibi siyasal örgütlenmelere, ulusal bilince varmış yoğun bir kadrosu, geniş bir basın ağı, Rusya ve bir dizi Büyük güçlerin açık desteğine sahipler.

Ermeniler var olan objektif ve subjektif koşulları kullanarak „Büyük Ermenistan“ hayallerini gerçekleştirmek istiyorlardı.

Ermeni siyasal yapılarının kendilerini güçlü hissettikleri bu tarihsel aşamada Kürdlerle var olan tüm köprülerini uçurdular.

Sonuçta kanlı bir savaş oldu. Hem Kürdler ve hemde Ermeniler büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldılar. Bu arada Taşnak Partisinin „Büyük Ermenistan Projesi“ de fiyasko ile sonuçlandı.

Birinci Dünya Savaşından Sonra Paris Barış görüşmeleri esnasında Ermeni delegasyonu ile Şerif Paşa arasında yakınlaşma oldu. Bu yakınlaşmanın neticesinden „Sevres Antlaşması“ ortaya çıktı.
Fakat, Kürdler yoğun bir şekilde Sevres antlaşmasına karşı çıktılar.

Bu karşı çıkışın esas nedeni ise Sevres Antlaşmasıyla Van, Bitlis ve Erzurum gibi şehirlerın Ermenilere bırakılması meselesiydi. Kürdistan için otonomi istiyen Seyid Abdulkadir'in Barış Konferansına gönderdiği „Büyük Kürdistan“ haritası bu anlamda anlamlıdır.

Kürd ve Ermeni siyasal oluşumları arasında teorik anlamda en ciddi antlaşma 1927 yılında Xoybun ve Taşnak Partisi arasından yapılan antlaşmadır.

Xoybûn ve Taşnak Partisi bu antlaşmaya giderken geçmişe oranla durum tümden değişmişti. Taşnak Ermenistan'daki iktidarını Bolşeviklere kaptırmış, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da ise faaliyetleri tümden caduclaşmıştı.

Buna karşılık Kürdler ülke zemininde sömürgeci Türk devletine karşı ayaklanmalar içindeydiler.. Xoybûn'un dayanabileceği ve hareket halinde olan bir kitlesi vardı.
Taşnak Partisi'nin Xoybûna sunabileceği, örgütsel tecrübe, diplomatik ilişkiler ve lojistik destekti. Fakat bu ilişki Kürdlere zaten kapalı olan Sovyet kapısını tümden kapatılma riskini de beraberinden getiriyordu. Ayrıca bir çok Kürd çevresi de Taşnak ile olan bu ilişkiye karşı çıkıyordu.

Kürd siyasal çevreleriyle Ermeni siyasal çevreleri arasındaki bu girişim bir barış girişimiydi. Yani „Kürd-Ermeni Barışı“.....

Sayın Wahe Tachjian'nın Fransız belgelerine dayanarak verdiği bilgilere göre, 2 Ocak 1929 yılında Mir Celadet Bedirxan Haleb'teki Taşnakçıların Club'unda yaptığı konuşmada:

Kürdler ve Ermeniler aynı ırktan geliyorlar, yalnızca dinsel olarak farklılar. Uzun zamandan beri biz acı çekiyoruz ve Türk sultasına karşı mücadele ediyoruz. Biz bilmeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik.. Fakat biz bundan sonra ayrılmamak için birleştik. Türklerden rövanş almak için ve onlara karşı koymak için dostluğu ve barışı yerleştirmek için tüm çabalarımızı kanalize edelim..“ diyor( Wahe Tachjian la France en Cilicie et en Haute Mesopotamie, sayfa 365)

Mir Celadet Bedirxan'ın „ Biz bilmeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik“ sözünün altını çizmek lazım.
Bazı Kuzey Kürd çevrelerinin Ermeni-Kürd ilişkileri konusunda ve savaş boyunca yaşanan trajediler konusunda hiç bir ciddi araştırmaya girmeden, Kürdleri millet olarak Türk devletinin yaptığı „Ermeni Jenosidine“ ortak etmeye çalışıyor.
Mir Celadet „Kürdler Ermenileri öldürdü“ demiyor, Biz bilmeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik“ diyor.

Kafkas Kürdleri nasıl „buharlaştı“? Sorusuna cevap aranmış olunsaydı belki daha objektif bir şekilde yaşanan felaketler değerlendirilebilinirdi.

Taşnak Partisi ve Xoybûn arasında imzalanan antlaşmada çok enterasan bir başka nokta daha var.. Iki partinin ortak protokolunun B kısmının 2.maddesi „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum'u veren 89.maddesi geçersizdir“ diye yazıyor. ( Wahe Tachjian, age sayfa 365)

Bunu Taşnak Partisi'nin geçmişte yaptığı yanlışlığın bir özeleştirisi olarak okumak gerekiyor. Taşnak ve Ermeni milliyetçilerinin tüm savaş boyunca deklere edilmiş amaçları bu bölgelerinde dahil olduğu „Büyük Hayestan“ ı gerçekleştirmekti. Buna uygun olarakta girdikleri tüm bölgelerde etnik arındırmaya giriştiler. İttihat ve Terakkicilerde Ermenilerin deklere edilmiş amaçlarının dışından Kürdleri kazanmak için fazla bir bir şey anlatmalarına gerek yoktu.(Kazim Karabekir'in İstiklal Harbimiz adlı eserine bakınız)
Birde orta da Kafkas Kürdlerin akibeti ve Taşnak Partisinin pratikleri vardı.
Burada Sevres Antlaşması ile ilgili „Xoybun ve Taşnak Partisi'nin“ yeni konseptlerine vurgu yapmışken sayın Ayşe Gül'ün bir başka yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum.

Ayşe Hür 24.05.2009 tarihinde Taraf Gazetesinde „Ağrı Dağı'nda Bir Kürd Cumhuriyeti“ adlı bir makale yayınladı.
Bu makalede sayın Hür: „Örgütün Kürd kanadının(yani Xoybûn'un Kürd kanadı???-Aso) amacı Sevr Antlaşmasıyla tanımlanan coğrafyada bağımsız bir Kürd devleti kurmaktı“ diyor..

Bu tespit baştan sonuna kadar yanlıştır. Çünkü, Kürdlerle Ermeniler arasında imzalanan antlaşmada „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum'u veren 89.maddesi geçersizdir“ diyor.

Devam edecek

Aso Zagrosi

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.