Benim yukarıda bu yazıya attığım başlık biraz provokantça oldu ama doğrusu bu yazıya nasıl bir başlık atacağımı bilmediğimden öyle yazdım, çünkü autodidaktik çalışmayı öğrenmiş herkes hiç okul yüzü görmese de sadece okuma yazma bilmesiyle sözde okumuş birçok kişiden daha fazla bilgiye ulaşabilir.
Geçenlerde bir yerde okumuştum. İşçi bir Hindistanlı adam işten eve gelirken akşamları hep matematikle uğraşırmış ve yıllar sonra matematiğe büyük katkılar sunmuş. Bu ve buna benzer istisnalar elbette vardır ama doğal olarak bir insan doğumdan üç yıl sonra ana okuluna gider, altı veya yedi yaşında ilk okula başlar, derken orta okul ve lise, sonra üniversite, daha sonra doktorasını yapar ve professörlüğe kadar yükselir. Bununla demek istediğim örnegin ilk okulda matemetiğin temel derslerini yani alfabeyi ya da matemetikte artı, çarpı, bölme vs. öğrenmeyen birinin orta okulda geometri, algebrayı öğrenmesi zordur. Aynen böylede orta okulda algebra ve geometriyi öğrenmeyen lisede integral ve differenzial hesaplarını ögrenemez, ki bu insanın üniversitede yüksek matematik okuması için, bunlar olmazsa olmazdır.
Niye veriyorum bu örnekleri?
Şimdi Kürdistan forumlarında çok çeşitli eğitim derecesi olan insanlar vardır. Burada genelde tartıştığımız konular başta politik, sosyolojik, tarihsel, felsefi ve kültüreldir, yani kısaca sosyal bilimlerdir. Bunları tartışmak için bir insanın sadece okuma ve yazma bilmesi bence yeterlidir. Ama bazı arkadaşlar üniveristeye belki gitmiş, yazılarının arasına bolca okudukları dalın terminolojisini sıkıştırıyorlar ve bunuda bize “bilim“ olarak satıyorlar. İşte bu davranış bence doğru değildir. Kendi dalında uzman bir insan o dalda uzman olamayan bir insan ile eğer tartışacaksa o zaman en azından onun seviyesine inmesi lazım ki anlaşabilsinler.
Biliyorum belki bu forumlarda bu tür bir terminoloji ile çalışan insanların yazıları ilk etapta enterasan gelebilir, ama derinine indiğimizde sözkonusu yazıların %90 başi boş laflardır. En azından bana öyle geliyor. Felsefeyi okumuş bir insanın felesefeden bihaber olan bir insanla tartışması nasılki mümkün değilse, çünkü felsefeyi okumayan ayrıtıları bilmiyor, aynen öylede doğal bilimleri örneğin matematik ve fizik okuyanın, bunları okumayanla tartışmasının hiç bir anlamı yoktur.
Tabii burada lise diploması yapanların yukarıda adı geçen dallarda biraz genel bilgisi olduğu ama işin uzmanı olmadığını da vurgulamak gerekir. Dikkat ederseniz ben tarih veya dil ile ilgili yazdığım tek bir yazım bile yoktur. Olamaz çünkü ben ne tarihçiyim ne de dil bilimcisiyim. Benim yapacağım tek şey politikaya ilgi duyan birisi olarak dil bilimci ve tarih uzmanlarından yararlanmaktır. Bu nednele ben onların getirdiği tezleri okumakla yetiniyorum. Tabii ben istesem lise diplomam var herhangi bir ünüversitede tarihte okurum (bu autodidaktikte olabilir) ama benim öyle bir amacım yoktur.
ME Arkadaş şunları yazıyor: “Soğuk savaş döneminin örgütlenmelerinin ve bu örgütlerin savunmuş olduğu ideolojilerin etki alanıyla biçimlenmiş siyasi kadrolar, aydınlar toplumsal sorunlar ve bu sorunlardan dolayı doğan zorunlu örgütlenmenin yerine, ikame teorilerle birlikte kişilere tapma ve ya yerme biçiminde hareket etmişlerdir. Dolaysıyla, bireyler tartışmasından çıkıp toplumsal sorunları tartışamadık. Siyasal programlardan çok örgüt ideolojileriyle ağır tahribatların yaratılmasına ön ayak olduk.“
Bu alıntıda da doğru olarak değinildiği gibi ideolojileri irdelediğimizde kişi, parti, kurum ve kuruluşların peşinde giderek değil de onlardan bağımsız olmak, kişi kültünü yıkarak tartışmları “bilimsel“ bir temelde yapmak gerekiyor ki, sağlıklı olsun. Beni şahsen ilğilendiren Kürdistan'ın kurtuluşu için değeri olan siyasi, ekonomik, kültürel, sosyolojik vs. araştırmalar ve bilgilerdir.
Konuyu belki biraz dağıttım ama bilindiği gibi bir dönem ben durmadan hemen her yazımda Kürdistan'ın kurtuluşunun “bilim ve savasmaktan“ geçtiğini yazıyordum. Bu bir tez olarak doğru olsa da ulusal bilincin olmadığı, örgütlü olmayan bir halktan bunu beklemek çoktur. Demek ki bizim bilimden önce halkımızda ulusal bilinci geliştirecek, onları örgütleyecek bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle yapılacak esas şey, halkı ulusal biliçle donatan, herkesin anlıyacağı dilde yazılan politik, sosyolojik, tarihsel, kültürel yazılar, makaleler, analizler önemlidir. Ben bunu söylerken kesinlikle kimse bilim vs. uğraşmasın demiyorum. Tam tersine bununla uğraşırken, kendi dalımızda uzmanlaşırken esas thema olan halkımızın örgütlülük ve ulusal biliç sorununu gölgelememek lazım. Eğer biz bunu yapmayı becerirse ME arkadaşın çok doğru olarak dediği “toplumsal sorunları“ tartışmayı ve bu sorunlara çözümler bulmayıda becermiş olacağız
Ben bir bilim insanını onun bilime yaptığı katkıyla anarım. Yoksa uzmanı olduğu dalın, ünüversitede öğrenilen bilğilerin buraya ilk okul öğrencilerine aktarmaları ve bunuda bilim adına yapmaları çok yanlıştır. Fizik, matematik, bioloji ve kimyaya ilgi duyanlar bunu sözkonusu üniversitelerde ve onların bulunduğu forumlarda tartışmaları bence daha mantıklıdır. Tabii ben bunu söylerken kimseye ambargo falan koymuyorum, her insan istediğini gene tartışır ama sağlıklı bir sonuç alacağını sanmıyorum.
Bizi bu forumlara getiren ORTAK yönlerimiz nedir? Onu tartışmalıyız bence. Herkes kendi dalının uzmanı kalsın ama ülkesinin sorunlarını, sıkıntılarını çözen arayan yazılar bence daha makuldur. Sonuçta dünyayı değiştiren politikadır. Bilimsel, tekniksel devrimler insanları sosyal devrimlerden daha da etkileyip değiştirseler de tekniksel ve bilimsel devrimler sosyal problemleri çözmüyorlar.
Srinivasa Ramanujan