Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 13 February 2010

Apo Türk Develeti'ni Kandırıyor mu?

Çoğu PKK Sempatizanlarından duyuyoruz. Neymiş? Apo taktik yapıyor Türk Devleti'ni özünde kandırıyormuş! Neredeyse bin yıllık devlet tercübesine sahip Türk Devleti Apo xainini kandırmıyor da, Xain Türk Devleti'ni kandırıyor? Bu şekilde düşünen insanların beynine şaşırıyorum gerçekten.

Ben bu sözde Görüşme Notları'nı (Özde Genel Kurmayın Direktiflerini) okuduğumda bir hasta insanın, bir psikopatın ruh halini okuyorum sanki. Herifin kafası karmakarişık. Bir daldan bir dala maymun gibi atlayıp duruyor.

10. Şubat 2010 tarihli görüşmede Lenin ve Marx'tan yine dem vurarak işte onlar sosyalizmi yanlış anlayıp yorumladılar, sosyalist devlet-ulus olmaz vs. dedikten sonra Kürd köylerinde dört-beş “demokrat“ yan yana gelsinler ve komün halinde örğütlensin, köyün sorunlarını çözsünler buyurmuş. Anlaşılan o ki bu herif 40 milyon nufuslu bir ULUSUN sorunlarını dört-beş köylünün yana yana gelmesiyle çözeceğimi sanıyor.

Ben bu satırları okurken çok güldüm tabii ve bu dört-beş köylüde acaba ne kadar kudret ve para var da bunlar köy ve kentlerine okul, çeşme, hastane, yol, fabrika yapacak güçteler? Yoksa PKK'nin uyuşturucudan kazandığı paralar milyarları geçiyorda biz mi bilmiyoruz? Bana göre bu sapık daha bir devletin, ticaretin nasıl işlediğini ya bilmiyor ya da bilerek çarpıtıyor. Anlaşılan o ki, Kürdler komünler halinde Türk jandarma ve polisinin dipçiği altında ezeli koyun güdecekler. İşte bunun ismi de “özğürlük“ oluyor.

Dünya ülkelerin kişi başına GSYİH'ya (nominal) göre sıralanışının başında 98,130 bin US-Dolar ile Luxemburg geliyor. Türkiye'nin 10,062. Peki Kuzey Kürdlerinin geliri acaba ne kadar? Kuzey Kürdlerinin Türk Devleti'nden bırakalım bağımsız ekonomisini, Türkler Kuzey Kürdistan'ı geliştireceği yeterince parası var mı ki, ben zaten bir sömürgeci devletin kalkıp kendi sömürgesini geliştidiği ülke dünyada tanımıyorum.

Diğer yandan Mustafa Suphi'nin kimin öldürdüğünü bildiği halde yine Mıste Kor'u aklamaya çalışıyor. Türkiye solu kimin Mustafa Suphi'yi öldürdüğünü ortaya çıkarmalıdır diyor. Bizimle birleşip çatı partisi oluştursunlar. DTP ayrı, KCK ayrı ve BDP ayrıdır. Ama pesinde de Deniz Gezmiş, Mahir Çayan vs. olmasaydı ben de olmazdım, ben olmasaydım PKK, DTP, BDP olmazdı. Biri diğerinin devamıdır diyor. Sizce burada büyük bir çelişki yok mu? İlkin onların hepsi birbirinden çok farklı, tamamen başka partilerdir, bunların birbirleriyle hiç alakası yok diyor, peşinde de yok biri diğerini doğurdu diyor. Sahi bu Türkleri/Kürdleri aptal yerine mi koyuyor, yoksa kendisi mi aptal?

Xain, Türklerin %95'nin özünde ırkçı ve faşist olduğunu bilmiyor mu ki, halen sosyalist bir Türkiye'den hayal ediyor? Türkiye'deki sözde sol kesimi BDP ile birlikte toplasan ve taş patlasa 70 milyon Türkiye halklarının %8 (zaten hepsi maalesef Kürdlerin oyları) ya yapar ya da yapmaz. Ki gelecek yıllarda BDP bir kaç oy daha fazla alsada Türkiye'deki sol kesim kesinlikle hiçbir gelişme sağlamayacağını, marjinal kalacağını bilmiyor mu acaba? BDP varsın Türkiye partisi olsun ama bazı kendini saşırmış tek tük Türk solcularından başka hangi Türk BDP'yi gerçekten seçer doğrusu çok merak ediyorum.

Lenin'in sevdiğim güzel bir sözü vardı. Lenin: “Aç tavuk kendisini buğday ambarında sanar!“ demiş. 15-20 yıl sonra ne olur bilemeyiz ama bu özdeyiş xainin rüyaları için şimdi ne güzel söylenmiş.

Satır aralarında da işte bir insanın ölümü demek, bir toplumun ölümüdür diyor ve ekliyor. İslam dünyasında da bu böyleymiş. Peki kendisinin 15 bin Kürdü nasıl kattletiğini niye söylemiyor? İslam Toplumları Tarihi ikinci cildini, Ermeni Tarihi ile ilgili, Alaattin Şenel'in İnsanlık Tarihi kitabını istemiş. Eğer bu yarın çıkar islamcı olur ve ben peygamberim derse kimse şasırmasın.

Türklerin, Kürdlere bugüne yaptıkları tek iyilik şu Apo serserisini adam yerine koymamaları ve kendisine “Sayın“ yerine “Xayın“ demeleri. Bence bin yıllık tecrübesi olan bir devleti aptal yerine koymak düşmanını iyi tanımamak demektir. Kimin kimi aldattığı ortada değil mi? Apo mu Türkçülüğü, Kürd katili Mıste Kor'u savunuyor, kutsuyor, alçakça onun potinlerinin altını yalıyor, yoksa Türkler mi Kürdlerin önderlerini/haklarını savunuyor? Seyh Said, Seyid Rıza, Qazi Muhammed gibi Kürd önderleri darğacına cıkarken celatların yüzüne Tükürdüklerin de acaba Apo kadar kurnaz değil miydiler?

[url=http://alanlezan.net]alanlezan.net[/url]

[color=#0033CC][size=large][b]“Üç bin yıllık geçmisin hesabını yapamayan insan günübirlik yasayan insandır.“ GOETHE[/b][/size][/color] Abdullah Ocalan yanliz tarihi çarpitmakla kalmiyor, ayni zamanda Kurd Ulusunun vicdanina hakaret ediyor. Asagiya alacagim alinti (belge deyin siz buna) dan da anlasilacagi gibi, Kurd ulusunun tarihinde ve vicdaninda bir katil, senin ve ninelerimizden hepimizin duydugu deyim ile, misté kor'un "devrimciligi" ni kesfeden kendisi olmayi basaramadigi gibi, baskasina benzemeye calisan ama onu da (dayandigi olgular kendisinin carpitmasi ve sulandirmasi yuzunden) yuzune gozune bulastiran bir unsurun, tarihi carpitirken, Kurdlerin eski Kurdler olmadigini, internet'in insanlarin hafizalarini ve belleklerini yoklamak icin sanki gokten bir kurtarici gibi indigini unutuyor herhal! Kurdler kendi tarihlerini; once Kurdlere "silahli mucadele" adi altinda somurgeci-isgalci turk irk devletinin programi ile kurtarici rolune girip, Kurd ulusunu ulus yapan (bileskenler anlaminda) ne kadar ogeler varsa hepsini tahrip ve tarumar etmeninin misyonu olan "Kursun adres tanimaz" da somutlasan, Kurd ic dinamiklerini tahrip etme ve buda yetmezse ortdan kaldirma misyonu ile muzdarip bir ihanetçiden ogrenmek zorunda degiller! Eger bir milletin tarihi, yuklendigi misyon geregi, bir ihanetçi tarafindan yazilacaksa o millet yerin dibine batsin daha iyidir.. O millet hic varolmasin daha iyidir.. Kurd milleti bu gercekleri biliyor, biliyor olmasina ama, ihanet, katlettirdigi Kurd fidanlarinin kani uzerine "siyaset"ini yapiyor, sozum ona Kurd aydinlari bazi Kurd siyasetcileride buna canak tutuyor.. yadirganmasi irdelenmesi gereken budur, hala ortada turk kurd tarihsel kardesliginden birlikte cumhuriyet kurmusluklarindan ve hatta bazilari igrenc bir sekilde ileri giderek kendilerini CUMHURIYETIN COCUKLARI ilan edecek derekeye getirlmesi, Kurdlerin tarihlerini bilince cikarabilme yetilerine sahip olmadiginin isaretleridir.. Bir milletin tarihini kim yazar? o milletin butunu..ozelliklede "aydinlari"diyelim.. peki Kurd aydinlari (tarihçileri dahi bu illetten henuz kurtulmus degiller) ne diyor ornegin kisa gecmis tarihimizle ilgili? agizlarina doladiklar sivas kongresi ve erzurum kongresi degilmi? sozum ona misté kor emperyalizme karsi birlik turlarina cikmis ya.. guya kurdlerde buna evet demisler mebuslar gondermisler falan fistik hikayeleri..bildiginiz seyler aslinda ama kisa bir alinti olarak geçeyim..Kurdlerin ve Turklerin ortak orgutlenmeleri zirvalarina en iyi cevabi Mustafa Kemal kendisi veriyor.. bakin ne diyor misté kor: [b][color=#FF0000]“Efendiler, istitrat kabilinden sunu arz edeyim ki bu zevat hiçbir vakit bir araya gelip birlikte çalısmıs degillerdir. Bunlardan 'zzet, Servet ve Hacı Musa Beyler ve Sadullah Efendi hiç gelmemislerdir. Raif ve Seyh Fevzi Efendiler, Sivas Kongresine istirak etmisler ve onu mütaakıp biri Erzurum'a digeriErzincan'a avdet ederek bir daha iltihak eylememislerdir. ikincisi Efendiler; millet, memleket, siyaset ve ordu idareleriyle hiçbir alaka ve münasebetleri ve bu hususta liyakatleri görülmemis ve tecrübe edilmemis gelisi güzel zevattan, bilfarz Erzincanlı bir Naksi seyhi ve Mutkili bir asiret reisi gibi zavallılardan da teskili, ihtimalden hariç olmayan herhangi bir heyet temsiliyeye, mevzu bahis olan vaziyet ve vazife bırakılabilir miydi? Ve bıraktıgımız takdirde, memleket ve milleti kurtaracagız dedigimiz zaman, milleti ve kendimizi igfal etmis olmak gibi bir hata irtikab etmeyecek miydik? Bu mahiyete bir heyete, perde arkasından yardım edilebilecegi mevzuubahis olsa da , bu tarz emniyet telakki edilebilir miydi?“[/color][/b]Atatürk, M. Kemal (1968) Nutuk Milli Egitim Basımevi--9.Basım, stanbul, C.1 S:67-70-71 Ikinci alintiya gecerken sunlari hemen kisa notlar olarak geceyim; Abdullah Ocalan ve surekasinin ve bir butun olarak tum turk "sol"unun ortak noktasi, Kurdlere bakis acilari ayni Mustafa Kemal'in baskis acisiyla tipatiptir. Ingilizlerle (aslinda bir butun olarak butun yabanci guclerle) Kurdlerin "bir daha duzeltilmeyecek dercede bozulmaya yol acacak silahli mucadelelerini koruklemek" ince oyunlarini sergileyen (bu gunku 'kurdler niye emperyalizme -abd'ye- kersi savasmiyorlar desturlarina ne kadar benziyor deyilmi?) kemalizm mayasini oylesine serpistirmiski, inanin artik ismail besikci vb. insanlarin dahi Kurd ve Kurdistan hadisesindeki yaklasimlarini ikircikli kabul etmek zorunda kaliyorum..turk bizi hep kandirmis hep oyuna getirmis ve hep katletmistir. bunun bilinc altina yerlesmesinin sonucu mu dersin ne dersen de artik. gelelim 2. alintiya. bu alinti da abdullah ocalanin efendisi m. kemalin kurdlere bakis acisinin resmi belgesi olarak dursun.. ve kendine apocuyum diyenler varsa hala kanlarinda bir parca kiprasan Kurd Kurdistanilik utansinlar ! Gerçege sirtinizi donemezsiniz.. siz gerceklerden kactikca, gercekler sizin yakanizi birakmayacak, yarin oburgun torunlariniz tarihinizin carpitilmasindan ve buna lakayit kalmanizdan dolayi sizi nefretle anacaklardir! Tarihe lanetliler olarak gecmek istemeyenler gercek tarihleri ile yuzlesmek zorundadirlar! Asagidaki belge apoculara atfolunur.. [img]http://www.kurdistantime.com/wp-content/uploads/2007/10/den-surgun-edilen-kurtler-kurd.jpg[/img] [color=#0033CC]Başvekâlet Kalemi Mahsus Müdüriyeti Karar No: 2536 Gayet mahremdir ŞARK ISLAHAT PLANI HAZIRLANMASINA DAİR KARARNAME 17 Haziran 1341 tarih ve 2086 numaralı kararnameye zeyildir: İrtica hadisesine mahall-i cereyan olaıı vilayetlerimizdeki müşahedatı tetkik ve icabeden tedabiri tezekkür ve bir rapor halinde tanzim eylemek üzere Dahiliye Vekâili Cemil, Adliye Vekili Mahmut Esat, Çankırı Mebusu Abdülhalik beyefendilerin ve Erkân-ı Umumiye Reisi'nin iştirakivle bir encümen teşkili havali-i mezkurede seyahat etmiş olan Dahiliye Vekili Cemil beyefendi ile Abdülhalik beyefendi tarafından daha evvel ayrı ayrı ihzar edilecek raporların mezkur encümene tevdii ve mevzubahis encümence netayic-i müzakereyi havi olmak üzere ihzar olunacak raporun ve derpiş edilecek tedabirin encümenin tarih-i teşekkülünden 15 gün sonra Heyet-i Vekiliye tevdi ve teklif edilmesi İcra Vekilleri Heyetinin 8 Eylül 1341 tarihli içtimaında tasvip ve kabul olunmuştur. Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal İsmet (Başvekil), Mahmut Esat (Adliye Vekili) Recep (Müdafaa-yı Milliye) İhsan (Vekili Bahriye Vekili) Cemil (Dahiliye Vekili) Mahmut Esat (Hariciye Vekili V.) Hasan Hüsnü (Maliye Vekili) Hamdullah Suphi (Maarif Vekili) Süleyman Sırr (Nafıa Vekili) Ali Cenani (Ziraat Vekili V.) Ali Cenani (Ticaret Vekili) Dr. Refik (Sıhhat V. İç. M. Vekili)[/color] Belge 2 Şark Islahat Planı 8 Eylül 1341 Tarihli Kararnameye Göre Teşkil Olunan Encümen'in Başvekalet Vasıtasile Vekiller Heyetine Verdiği 24 Eylül 1925 Tarihli Rapor[dur]. İrtica hadisesinde mahall-i ceryan olan vilayetlerimizdeki müşahedatı tetkik ve icabeden tedabiri tezekkür ve bir rapor halinde tanzim eylemek üzere Dahiliye Vekili Cemil, Adliye Vekili Mahmut Esat, Çankırı Mebusu Mustafa Abdülhalik beylerle Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi sanisi Mirliva Kâzım Paşa'nın iştirakile bir encümen teşkili hakkındaki 8 Eylül 1341 tarih ve 2536 numaralı mahrem İcra Vekilleri Heyeti Kararnamesi mucibince Dahiliye Vekaletinde içtima ve netice-i müzakeratta müttefikan berveçh-i ati mukarreratın arzına karar verilmiştir: 1) Şark vilayetlerinde mevcut idare-i örfiye berveçh-i ati programın hitam-ı tatbikine kadar idame olunacaktır. 2) Türkiye 5 umumi müfettişlik mıntıkasına tefrik edilmiştir. 5. umumi müfettişlik mıntıkası bervech-i ati vilayattan terekküp eder: Hakkari, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Genç, Diyarbekir, Mardin, Urfa, Siverek, Elaziz, Dersim, Malatya, Ergani, Bayezit vilayeti ile Pülümür, Kiğı ve Hınıs kazaları programın tatbikine kadar muvakkaten beşinci müfettişlik emrinde bulunacaktır. Müfettiş-i Umumi, ıslahat programının aleddevam tatbikine memur olup maiyetinde her vekaletten bir müfettiş ile bir de askeri müşavir ve ayrıca maiyet heyeti vardır. Mıntıkasındaki seyyar jandarma alayları emri altındadır. İdare-i örfiye mıntıkasının amir-i askerisi 7. Kolordu kumandanı olup idare-i örfiye reisi sıfatile müfettişe merbuttur. Müfettiş-i umumilik ihdas olununcaya kadar 3. Ordu Müfettişi bu vazifeyi ifaya devam edecektir. İdare-i örfiyenin Beyazit vilayeti ile Pülümür kazasına teşmili ve ıslahatın hitam-ı tatbikine kadar temdidi hakkında Meclis-i Aliye bir teklifte bulunmak icapeder. 3) Mahakim-i nizamiye ve divan-ı harb-i örfilerde asker ve sivil yerli hakim bulunmayacaktır. 4) 13 Şubat 1341 tarihine kadar haklarında takibat-ı adli yapılıp da işleri intaç edilemeyen maznun ve mühtehimlerin hukuk-u şahsiye baki kalmak şartile davaları tecil olunacaktır. Ancak mürur-u zamana uğramamış katl-i müntiç cinayetlerle isyan-ı ahirden mukaddem isyan mahiyetindeki cinayetler tecil edilmez, buna nazaran meclis-i aliye teklif-i kanuni yapılacaktır. 5) Van şehri ile Midyat arasındaki hattın garbında Ermenilerden metruk araziye Türk muhacirleri yerleştirilecektir. Bunun için idare-i örfiye mıntıkasındaki vilayette bulunan Ermeni emvali maliyece satılmayacak ve hatta Kürtlere icar dahi edilmeyecektir. Yugoslavya'dan gelmekte olan Türk ve Arnavutlar ile İran ve Kafkasya'dan gelecek teşkil edeceği, muhacirin, evvelemirde Elaziz - Ergani - Diyarıbekir, Elaziz - Palu - Kiğı, Palu - Muş arasındaki Murat Vadisi, Bingöl Dağı'nın şark ve cenubu ve Hınıs, Murat vadileri, Muş Ovası, Van Gölü havzası, Diyarıbekir - Garzan - Bitlis hatlarında iskan edilecek. Bunlardan başka Rize, Trabzon vilayetlerile Erzurum vilayetinin şimali şarki kazalarında mütekasif olan halktan inzimam ve muvafakatlarile ve muhacirlerin iskanı için müttehez şeraitten istifade ederek Hınıs çayı ve Murat Vadisi'ne ve Van Gölü'nün şimal mıntıkasına naklolunacaktır. Şarka yerleştirilecek muhacirin ve yerli Türklerin iskan edilecekleri mıntıkalara kadar hükümetin vesait-i seriası ile nakilleri ve esnay-i nakilde iaşeleri ve evlerinin taraf-ı hükümetten inşası bir senelik iaşelerinin temini, hayvanat ve alat-ı ziraiyelerinin de kezalik taraf-ı hükümetten itası lazım gelir. Türk muhacirinin yerleştirileceği Ermeni emvalini vesaik-i tasarrufiye ibraz edemeyerek ne sebeple olursa olsun işgal etmiş olan Kürtler çıkarılarak geldikleri eski yerlerine iade veya arzu ettikleri garpte hükümetin irae edeceği mahallere naklolunacaktır. Yerleştirilecek Türklerin, Kürtlerin taarruzundan muhafazaları için tedabir-i mahsusa alınacaktır. 1341 senesinde azami 50 bin nüfus sevk ve iskan edileceğine nazaran: 1.000.000 Nakil masrafı otomobil, iaşe ve saire beher nüfusa 20 lira hesabile, 250.000 Onbin hane inşası beheri 250 lira, 1.000.000 Bir senelik mevadd-ı iaşe, tohumluk, alat-ı ziraiye, beher haneye 1.000 lira, 2.000.000 Yirmi bin çift hayvan, 500.000 İskân masrafı. 7.000.000 ki ceman yedi milyon liranın 1342 iskân bütçesine ilavesi iktiza eder. Bu masariften bina, mevadd-i iaşe, tohumluk, hayvanat ve alat-ı ziraiye esmanı 20 senede öden¬mek üzere muhacirine tedeyyün ettirilecektir. Ayni veçhile 10 senede Yugoslavya, Bulgaristan, Kafkasya ve Azerbaycan'dan beş yüz bin nüfusun celp ve bâlâda arz edilen mıntıkaya yerleştirilmesi için 1343′ten itibaren her sene bütçeye ekalli beş milyon lira tahsisat konması lazımdır. 6) Bu mıntıkada arazi tahrir yerine Maliye Vekaletince tercihan ve müstacelen başlanacaktır. 7) Dâhiliye Vekâleti 1342 bütçesine mevzu tahsisatla evvelemirde 5. Müfettişlik mıntıkasında tahrir-i nüfus yapılacaktır. 8) İsyana iştirak eden mıntıkalardaki halka isyandan mütevellit masrafın tahmili muvafıktır. Bunun temini için Maliye Vekâletince meclis-i aliye bir kanun teklif edilecektir. Bu mıntıkada bulunup da isyana iştirak etmeyen köyler bu vergi ile mükellef tutulmayacaktır. (Bu köyler Erkan-ı Harbiye-i Umumiye'ce tesbit edilmiş olanlardır.) 9) İsyanı teşvik ve idare etmiş olanlar ile bunların akraba ve taallukatı ve rüesadan hükümetin şarkta kalmalarını muvafık görmediği eşhas, aile ve taallukatile beraber garpta hükümetin göstereceği mahallere nakledilecektir. Terk edecekleri emval ve arazi hükümetçe satın alınarak bedeli nakden ita veya nakledilecekleri mahallerde ayni kıymette emlak ve arazi tefviz olunacaktır. İsyan harekatı esnasında hükümete arz-ı hizmet ve sadakat edenlerden hükümetle beraber bizzat isyan aleyhinde hareket etmiş olan rüesanın nakilleri tehir olunacaktır. 10) Aşiret yapısının o sene zarfında ilgasi ve halktan doğrudan doğruya hükümetle temas ve hukukunun bilvasıta hükümetçe muhafazası ve temini hususu peyderpey mevki-i fiile konacaktır. Bunun için Şarkta hükümet kuvvet ve nüfuzunun her şube-i idareden mefkureli ve muktedir memur gönderilmek suretile takviyesi lazımdır. Aynı zamanda bu mıntakadaki tali memuriyetlere dahi Kürt memur tayine olunmamalıdır. Merkezden mansup memurin “jandarma dahil“ için berveçh-i ati teklif-i kanuniye lüzum vardır: A) İdarei Örfiye Mıntakasında merkezden mansup bilumum memurin “Jandarma dahil“ orada bulundukları müddetçe tahsisatı fevkaladelerinin % 75′i nispetinde zam alırlar. B) Bu mıntakada memurin laakal 3 sene hizmet ederler, 3 seneden sonra bu mıntaka haricinde sınıfile mütenasip diğer bir hizmete nakledilirler ve yerlerine başkaları gönderilir. 3 seneden fazla kalmak isteyenler yerlerine ipka edilir ve 6 seneden fazla aynı mevkide kimse kalamaz. C) Bu mıntakadaki ordu mensubinine de aile nüfus miktarına nazaran 1-5 nefer tayını nisbetinde zam verilir. 11) Hakkari, Van vilayetlerinde bulunan 4 hudut taburlarile Van'da teşekkülü Erkanı Harbiye-i Umumiyece arzu edilen 2 taburdan bir avcı livası teşkili ve bu 6 tabur ile bunlara mücavir olan diğer 3 hudut taburu mevcutlarının sekiz yüzere iblağı için bütçeye tahsisat ilave edilmelidir. 12) Silahlar toplanacak ve silah taşınması men edilerek ancak vesika tahtında taşınmasına müsaade edilecektir. Vesikasız silahlar evlerde dahi olsa müsadere edilecek ve sahipleri Divanı Harbi Örfilere tevdi olunacaktır. 13) Aslen Türk olup Kürtlüğe mağlup olmaya başlayan berveçhi ati Malatya, Elaziz, Diyarıbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişkezek, Ovacık, Hısnımansur, Behisni, Arga, Hekimhan, Birecik, Çermik vilayet ve kaza merkezlerinde hükümet ve belediye dairelerinde ve sair mücssesat ve teşkilatta, mekteplerde, çarşı ve pazarlarda Türkçeden maada lisan kullananlar evamir-i hükümete ve belediyeye muhalif ve mukavemet cürmile tecziye edilirler. 14) Aslen Türk olan fakat Kürtlüğe temessül etmek üzere olan bulunan mevkide ve Siirt, Mardin, Savur, gibi ahalisi Arapça konuşan mahallerde Türk Ocakları ve mektep açılması ve bilhassa her türlü fedakarlık iktiham olunarak mükemmel kız mektepleri tesis ve kızları mekteplere rağbetlerinin suveri adide ile temini lazımdır. Hassaten Dersim, tercihan ve müstacelen leyli iptidailer açılmak suretiyle Kürtlüğe karışmaktan bir an ewel kurtarılmalıdır. 15) Dersimlilerin, Dersimden çıkmak isteyen kısımları Sivas garbinde gösterilecek mıntakaya nakledilebilirler. Müfettişlik mıntakalarından bu suretle Anadolu dahiline nakledilmek arzu edenlerin hükümetçe iras olunacak yerlere nakilleri de mümkündür. 16) Fırat garbındaki vilayetlerimizin bazı akvamında dağınık bir surette yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları behemehal men edilmeli ve kız mekteplerine ehemmiyet verilerek kadınların Türkçe konuşmaları temin olunmalıdır. 17) Hükümet binaları ile Jandarma karakolları ve askeriye ve hudut karakolları cemi ianat kanununa tevfikan süratle inşa edilecektir. Yalnız hükümet konakları inşaatına hükümet de muvazene-i umumiyeden yardım eder. Bu mebani meyanında memurin ve zabitan ikametgahları da imkan nispetinde nazar-ı dikkate alınmalıdır. 18) Bu mıntakadaki bilumum yolların inşaat programı, Müfettiş-i Umumilik tarafından tanzim edilir. Evvelemirde idare-i umumiye ve hususiyeden olup mühim sevkülceyşi yolları İnşa edilmelidir. 19) Şark şimendiferlerinin Erzincan'a, Sivas, Elaziz-Diyarıbekir, Elaziz-Çapakçur-Muş, Van Gölüne mümkün olduğu kadar az zamanda varmasını temine çalışmak lazımdır. 20) Bilumum karakollar, müdafaaya müsait inşa edilmekle beraber telefon ve helyosta ile mücehhez olmalıdır. Bu mıntakada behemehal birkaç telsiz istasyonu bulunmalıdır. 21) Kaçakçılık, istihbarat, casusluk ve emniyet nokta-i nazarından hudut komiserleri esaslı vaziülceyiş tebeddülatından maada hususat için Umumi Müfettişten evamir-i mucibe alabilirler. 22) Kaçakçılığa mani olmak için Maliye Vekâletince alınacak otomobillerden bir kaçının zırhlı otomobil olması ve bu otomobillerden indelluzum hudut kıtaatının dahi istifadesi muvafıktır. 23) Şehir, kasaba ve nahiyelerde vazaif-i zabitanın kamilen polise tevdii ve jandarmanın kıta halinde asayiş ve takibatla tavzifi muvafıktır. Bu bapta Dâhiliye Vekâleti tarafından bir kanun tanzimi ve bütçelere buna nazaran nakliyat ve zammiyat icrası lazımdır. 24) Bu mıntakaya ecnebi bir şahıs ve müessesenin hükümetin müsaadesi olmaksızın duhul ve teessüsüne müsaade edilmeyecektir. 25) Tahrir-i nüfus yapılan mıntakalarda derhal ahzıasker teşkilatı yapılacaktır. Dahil-i esnan olanlar bu mıntaka haricinde hizmet-i askeriyelerini ifa edeceklerdir. Bunların bir müddet için gayr-i müsellah hidematta istihdamları muvafık olur. 26) 8u mıntakada hükümet, bütün şuabat-i idarede halkın işini bilavasıta ve bizzat görmeli ve mutavassıtları şiddetle red ve men eylemelidir. 27) Müfettişlik mıntakasındaki vilayet taksimatının tadil ve İslahı umumi teşkilatın kabul ve İcrasına kadar tehir olunabilir. 24 Eylül 1925 M. Cemil (Dahiliye V.) Mahmut Esat (Adliye V.) Mirliva Kâzım (Erkan-ı Harbiye-i Umurniye Reisi Sanisi) Mustafa Halik (Çankırı mebusu)

1919lu yillarin Ankara Hükümetinin Kürt politikasının pratik uygulama alanı olan Elcezire Komutalıgına gönderdigi talimata, “yabancılarla Kürtlerin anlasmalarına“ engel olunmasıni isteyen ilginç, bugunude çagristiran 3 onemli talimat siralar: [color=#0033CC]“1-Göreceli olarak bütün ülkelerde genis çapta dogrudan dogruya halk tabakalarını ilgilendiren ve etkili biçimde yerel yönetimler kurulması iç siyasetimizin gereklerindendir. Kürtlerin oturdukları bölgelerde hem iç hem dıs siyasetimiz bakımından göreceli olarak yerel bir yönetim biçimini gerekli görüyoruz. 2-Ulusların kendi kaderlerini kendilerinin belirlemeleri bütün dünyada kabul edilmis bir ilkedir. Bizde bu ilkeyi kabul etmisizdir. Öngörülecegi üzere Kürtlerin bu zamana kadar yerel yönetim birimlerini tamamlamıs ve baskalarını ve tartısan yandaslarını bu amaç adına tarafımızdan kazanılmıs olması ve oylarını kullandıkları zaman kendi kaderlerine zaten sahip olduklarını TBMM yönetimimde yasamayı istedikleri duyurulmalıdır. Kürdistan'daki bütün sorunun bu amaca dayalı siyasete yönelmesi Elcezire cephesi kumandanlıgı sorumlulugundadır. 3-Kürdistan'da Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak sınırında 'ngilizlere karsı husumetini silahlı çatısma ile degistirilmeyecek ölçülere vardırmak ve yabancılarla Kürtlerin uyusmalarına engel olmak, göreceli olarak, yavas yavas yerel yönetimler kurarak, bu nedenleri açıklamak ve bu yola içtenlikle bize baglılıklarını saglamak, Kürt liderlerine mülki ve askeri görevler vermek, bize baglılıklarını güçlendirmek gibi genel ilkeler benimsenmistir“[/color] Gunumuzde Kurdlerin neden amerikaya karsi cephe alip savasmadiklarini ortalikta dillerine dolayip avinin etrafinda donup dolasan cakallar gibi agizlarindaki Kurd dusmanliginin simgesi olan salyalarini akitarak "anti emperyalist"lik cakalari savuran turk "sol" sunepelerinin soylemlerine ne kadar benziyor degilmi? Uyan ey Kurd evladi! Kendini kesfet, kendini kesfedebilmen icinde tarihine kendi gozluklerinle bak. arastir, ve kendini beyninde ozgur kil!

silav. Kurdistan4all aslinda apo atatürkün kürtlere ne yapip yapmadigini cok iyi biliyor! ama kürtler onun umrunda deyil bütün mesele bu!! ama ona sayin diyenler! hani bu forumdada bazi kendini sözde milliyetci ilan edip ama aslinda milliyetciligin de ne oldugunu bilmiyen zatlara bu belgeleri hediye edin de biraz utansinlar, gercegi utanmada yok! onu (Apo) saygideger olarak görende onun gibidir saygilar Nemirdani

slav ú réz keké nemirdaní ! keko, koca koca bilim adami siyaset erbablari, bilmem hangi apoleti sanki babasindan kalma mirasmis gibi tepe tepe kullanan deyim yerindeyse essek kadar olmus adamlar bile, sorunun kaynagi olan unsurla ugrasmayi goze alabilecek yurekliligi gosteremedigi donemlerde [b]"sahtekarligin evrensel duzeyde gecerli oldugu donemlerde, gerçegi dillendirmek, soylemek devrimci bir eylemdir"[/b] esprisi cercevesinde, her kurd evladi basina orulen bu korkunc tezgahin farkina varmasi dillendirmesi karsi çikmasi olmazsa olmaz zaruriyettir! Bu tezgah sadece beni seni veya kendine apocuyum diyeni degil, bir butun olarak Kadim Kurd Ulusunu tarihin cirkef delhizlerinde, kendisilesememis canlilar olarak debellenmemizin programi olarak hazirlamis ve piyasaya surmustur.. Bu piyasada Kurd Ulusunun ulus olmasindan kaynakli hak ve ozgurluklerinin kullanimini programlamis ve bu programa endeksli siyasal askeri mucadelesini surduren bir gucun olmamasi da, pazara surulen malin alici bulmasinda cok ama cok etken bir rol oynamistir, oynuyor ve oynayacaktirda.. Kurd yurdseverlerinin gorevi bu gercekligide dillendirmesi ve kitlelerin bunu bilince cikarmasi icin durmadan usanmadan bikmadan her yerde her kosulda dillendirmesi ve gundem maddesi yapmak ve bu mevalda siyasal gundemler olusturmali ve dikkatleri bu olgu uzerine cekmesini bilmelidir.. Belgeler gercekleri gosteriyor, belgeler hepimizedir, belgeler butun kurdleredir. Utanma meselesine gelince, kendinde utanma olan bir insan zaten kendisine apocuyum demez.! bu kadar acik ve net! bimíne di nav xér ú xweshíde brayé te !

Tabiki basta kendisini,sonrada marabasini kandiriyor adadaki sarlatan. bu öylesine bir kanma ve kandirilma ki, onun bu kandirmalarina kanan maraba, taktigi stratejiyi ne bilsin. kanar ve yanar misali kah o yana kah bu yana salinip, sallandirilip dururken medet umdugu,iradem dedigi basin, Tc ye dönük kictan hallerine baksalar, anyayi konyayi fark edecek ve farkli rüyalar gördüklerini anlayacaklarda, ama maraba yorgun,maraba bitkin,maraba caresiz. ve o halleriylen denize düsmüs yilana sarilir bir durumdalar. firtinali bir havada,denizde köhne bir gemideler. kaptan sasi bakar,maraba ise kör. gemi belli,kaptan belli,rotada belirlenmis ve bilincli bir sekilde hizmet eder efendisine. Kaptanlarinin her söylemi ile, beyinlerini kontorul altina alinmis ahali, Mancurya li aday filmindeki kobaylar gibi, efendilerinin her sözünü kayitsiz sartsiz yerine getiriyorlar. TC nin derin dümen sularinda her hafta yelkenine üflenilen kaptan, ahlalisine tükürünce, ahalide yagdir mevlam su misali. "saygi cercevesinede" sevisen sarayoglaninin geciktirmeye calistigi karanlik gecmisilen ilgili ikrarini büyük harflerlen yazayim ki,kör olanlar belki fark ederler"sayin"dedikleri saray soytarisini "SIMDI ÖNEMLI BIR KONUYA GELMEK ISTIYORUM.ASLINDA BUGÜN ANLATMAK ISTEDIGIM KONUYA GELIYORUM.BILIYORSUNUZ BENIM DEVLETLEN ILISKILERIM TARTISILIYOR.HATTA BENI DERIN DEVLETLE ISBIRLIGI YAPMAKLAN SUCLAYANLAR VAR.BU KONUYA ACIKLIK GETIRMEK ISTIYORUM.HATTA ERTUGRUL KÜRKCÜ DE BAHSETTIGIM DERGIDE ISTE BENIM DEVLETLEN OLAN ILISKILERIME DAIR BIR SEYLER SORUYORDU,KAFASINDA SORU ISARETLERI VARDI SANKI.BENIM DEVLETLEN ILISKIM OLMUSSA KARSILIKLI SAYGI CERCEVESINDE OLMUSTUR.93 TEN BERI CESITLI SEKILLERDE DEVLET YETKILILERIYLE GÖRÜSMELERIMIN OLDUGUNU DEFALARCA SÖYLEDIM."

bu kanmalari,kandirilmalari marabanin EHVEN-İ ŞER ine versekte,hani akli basinda,okur yazar ve birde akademik kariyer yapan aydinlarimizin, her hafta ayri telden calan ama hep ayni nakarati tekrarlayan sarayoglanina,soytarisina hangi keseden bilmemde ,ama bolca bir keseden verdikleri pirimi,destegi,kutlamayida anlamis degilim.kandirma ilkin kendisiylen baslar sonra bu zincir farkli versiyonlarlan devam eder giderken, adada sakiyanin ne kolarinda zincir neden ayaginda pranga var.kici acigin bundan bir önceki avukat görüsme notlarini kutlayan sayin Vildan Tanrikulu,acaba bu haftaki görüsme notlarindan dolayi kendisini kutlarmi,yada oda allahin bir kulu diyip kutsarmi bunu bilemem,ama bundan önceki görüsme notlarina kutlayan yazisini bir okuyalim derim. Abdullah Öcalan'ı Kutluyorum!... “Sorun bir halkın özgürlük sorunudur“ Ben aslında bugün barış konusunda da birşeyler söylemek istiyorum. Bana karşı olan yaklaşımları da eleştirmek istiyorum. İşte devlet tarafı beni “terörist“ vb. sıfatlarla göstermeye çalışıp sorunu çarpıtıyorlar. Bizimkiler de Kürt tarafı da benim sağlık durumumu, buradaki koşullarımı ileri sürüp benim adıma eyleme geçiyorlar. Benim koşullarımın kötü olduğunu ileri sürüp benim adıma eylemler yapıyorlar. Bu tarz yaklaşımları kabul etmediğim gibi ucuz da buluyorum hatta çok öfkeleniyorum bu yaklaşımlarına. Beni taklit ederek benim buradaki koşullarımı, koşullarımın ağırlığını ileri sürerek, bunları bahane ederek hareket edemezsiniz. Tamam biliyorum onlar için anlam ifade edebilirim ancak bu sorun bir şahıs temelinde kilitlenmemelidir. Bu sorun toplumsal bir sorundur. Siyasi bir sorundur. Bir halkın özgürlük, kimlik sorunudur. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Ben bu tarz yaklaşımlara değer vermem. Ben politik yönelimlere, yaklaşımlara, siyasi akla değer veririm, bu yaklaşım tarzını önemserim. Sorunumuz siyasal, sosyal bir sorundur. Bu tarz siyasal meseleler de siyasal akıl, siyasal yöntemlerle çözülür. Budur politik-siyasi yaklaşım. Bu durum böyle bilinmeli. Gidilen her yerde ben böyle anlatılmalıyım. İşte benim koşullarım tartışılıyor, bunun üzerinden eylemler yapılıyor. Bu tarz bir yaklaşım oynanmak istenen oyunlara araç olmadır. Böyle yapılırsa benim üzerimden oynanan oyunlara araç olursunuz. GEREKİRSE AVUKATLARIMI DA REDDEDER GÖRÜŞLERE ÇIKMAM Ben tekrar belirtiyorum, önemli olan bireysel durumum değildir. Benim için önemli olan cezaevindeki beş bin arkadaşımın ve halkımın durumudur, onların özgürlüğüdür, benim koşullarımın düzelmesi veya özgürlüğüm ancak ondan sonra sözkonusu edilebilir. Beş bin arkadaşım cezaevindedir yine halkımızın durumu, yaşadıkları ortadadır. Beş bin arkadaşım ve halkımızın durumu ne kadar iyiyse benim durumum da o kadar iyidir. Benim durumum onların durumuna bağlıdır. Onlar nasıl yaşıyorlarsa benim durumum da öyledir. Ben bu soruna böyle yaklaşıyorum, böyle ele alıyorum. Herkesin de bunu böyle bilmesi gerekir. Diyelim ki durumumu iyileştirdiler ama halkımın ve arkadaşlarımın durumu kötü olduktan sonra benim bireysel durumumun burada hiç bir anlamı, hiç bir değeri olmaz. Halkımız bu tarz bir önderliği kabul etti ben de halkımızın bana yaklaşımını böyle anladım. Benim demokratik önderlik anlayışım budur. Beni bu şekilde herkese anlatmak zorunluluğu vardır. Bu anlamayla alakalıdır. Benim anlayışımda, ilişkilerimde anlamaya dayalı bir yaşam söz konusudur. Anlamaya dayalı bir yaşamı yaratmak zorundayız. Anlayan insan özgürleşen insandır. Özgürleşen insan ise güzelleşir, güzel insandır. Güzelleşen insan da hayattan zevk alır. Özgürleşmeyle güzelleşen insan anlamlı bir yaşamın sahibi olur. Daha önce de söyledim anlaşılmazsam herkesi sert eleştireceğim. Gerekirse avukatlarımı da reddederim, görüşlere çıkmam. PRATİK ÖNDERLİK YAPAMAM Bu koşullarda pratik önderlik yapılamaz, talimat verilemez. Bunu ne ahlaken doğru buluyorum ne de kanunen doğru buluyorum. Bu yaklaşım ne ahlakidir ne de kanunidir. Ben bu hakkı kendimde görmüyorum. Pratik önderlik yapmaya ne koşulum var, ne zamanım var ne de yaşım başım müsait buna. Tabi otuz kırk yıllık siyasi tecrübem var. Burada on yıllık hatta on bir yıllık sosyolojik düşünsel derinleşmem var. Bütün bunlar paralelinde görüşlerimi, eleştirilerimi dile getirebilirim. Ancak bunu da bana çok görüyorlar, konuşma diyorlar. Ben buradakilere de söyledim; onurlu bir insanım, buradaki duruşum onurlu bir duruştur. Bana burada 12 kezdir hücre cezası veriyorlar. Beni bu şekilde disiplin cezalarıyla da sindirmeye çalışıyorlar, ben bunlara gelmem. Beni öldürebilirsiniz de ben bundan da korkmam ancak bana konuşma diyemezsiniz. HALKIMIZIN DEĞERLERİNİ HAK EDEN BİR ŞEKİLDE YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUM Ben burada bir hükümlüyüm. Bunun da çok iyi farkındayım, bu durumumun bilincindeyim. Bir hükümlü olarak burada arkadaşlarıma, halkımıza layık bir şekilde son yürüyüşümü tamamlayacağımı belirtebilirim. Tek amacım budur. Ancak bunları yapabilirim buradan. Halkımıza karşı sorumluluğum gereği kendimi yaşatmak zorundayım, bunun için bu ölümden beter koşullara dayanmaya çalışıyorum. Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin direnişini biliyorsunuz. Mazlum kendini feda etti, Kemal ve Hayri ölüm orucunda yaşamlarını yitirdiler. Ben bu arkadaşların anılarına saygılı olmak zorundayım, onların anılarını yaşatmak zorundayım. Onlar çok cesur insanlardı. Ben açık söylüyorum, onlar kadar cesur da değilim. Belki sıradan biriyimdir, çok abartılacak biri olmayabilirim de. Ancak bildiğim tek şey var, burada onurlu, kişilikli, halkımızı ve değerlerimizi hak eden bir şekilde yaşamaya çalışıyorum. Benim buradaki mücadelem en basit en çıplak haliyle nefsimi koruma mücadelesidir, nefsime sahip çıkma mücadelesidir. Bu konuların bu şekilde bilinmesi gerekiyor." Abdullah Öcalan, Görüşme Notları, 22 Ocak 2010, Kaynak: http://www.gundem-online.net/haber.asp?haberid=85766 Evet... Yanlış okumadınız... Yukarıdaki tespitler bizzat Abdullah Öcalan'ın. Kaynağı da belli... Aslında, uzun bir dönemdir A. Öcalan'ın görüşme notlarını kısa bir göz atma dışında detaylı okumaktan vazgeçmiştim. Makyavelist felsefesi, buna uygun pragmatik pratik politikası ve en önemlisi de her konuda kendisini merkeze oturtan narsist ruh hali hakkında uzun yıllara dayanan bilgim ve kanaatim nedeni ile artık bu “görüşme notları“ nın siyasal değerlendirmelerim açısından önem taşımadığı sonucuna varmıştım. Ancak, Abdullah Öcalan'ın son “avukat görüşme notları“ na baktığım zaman, bazı ara başlıklar özellikle dikkatimi çekti ve görüşme notlarının tümünü özenle okudum. Özenle okuduğum zaman da pozitif anlamda şaşırdığımı belirtmem gerekiyor. Gerçi, yukarıda belirttiğim özellikleri nedeniyle, esasında Abdullah Öcalan'ın zaten şaşırtmamasının şaşırtıcı olması gerekiyor. Ancak, buna rağmen ben yine de bu son “avukat görüşmesi notları“ nı okuduğum zaman ve özellikle de bunlar arasında aktardığım paragraflarda belirttiklerinden dolayı şaşırdım ve bu şaşkınlığımı da Abdullah Öcalan'ı kutlayarak ifade ediyorum. İsveçli'lerin bir deyimi var. “Yaşam bir öğrenme sürecidir“ biçiminde Türkçe'ye çevrilebilir. Ben de bu şaşkınlığımda bu İsveç deyimine/atasözüne sığınarak en olumlu olanını düşündüm. Demek ki yaşam öğreticiymiş... Abdullah Öcalan'ın yukarıya aktardığım bu tespitlerinin, özellikle de altını benim çizdiğim cümlelerinin, altına imzamı atıyorum ve bu tespitlerinden dolayı kendisini kutluyorum!... Umarım böyle biçimlerde benim gibi düşünenleri “şaşırtmaya“ devam eder. Bu biçimde “pozitif şaşırtmaya“ devam etmesi hem kendisinin ve hem de çok önem verdiğini belirttiği Kürt halkının özgürlüğünün yararına dır. Böyle “şaşırtmaya“ devam ederse ben de artık sadece eleştirmeye devam etmek zorunda kalmam, aksine ve aynı zamanda doğru düşünce ve tutumlarına da destek vermeye çaba harcarım. Bu konuda yalnız olduğumu da tahmin etmiyorum. Hatta Abdullah Öcalan böyle “pozitif şaşırtmaya“ devam ederse, muhtemelen benim gibi 33 yıldan beri kendisinin yanlış politikalarını ve birçok yurtseverin hayatına mal olan pratik uygulamalarını, infaz ve tehditlerini ısrarla eleştirenler ve bunlara karşı duranlar, her şeye rağmen Kürt halkının hak ve özgürlükleri adına, atacağı doğru adımlara da sahip çıkabileceklerdir. Bu konuda artık fazla bir şey belirtmeme gerek yok. Ancak, şimdi sıra, PKK/KCK/BDP yöneticilerinde... Bakalım onlar da Abdullah Öcalan gibi, kendilerini eleştirenleri “şaşırtabilme“ becerisi gösterebilecekler mi? Kendi kendilerini yönetebilme iradesi ortaya koyabilecekler mi?... Örneğin, BDP Parlamento grubu, kendi öncelinin yaptığı gibi artık Abdullah Öcalan'ın (yukarıda aktardığım gibi bizzat kendisinin de eleştirdiği) sağlık sorunları yerine, Kürt halkı tarafından kendilerine Parlamento'da verilen görevi daha fazlasıyla, layıkıyla ve hakkıyla yerine getirebilecek politik öngörü, bilgi ve cesareti gösterebilecek mi? Örneğin, PKK/KCK yöneticileri, bizzat kendilerinin de bildiği gibi, siyasal hedefleri açısından artık hiçbir siyasal gerekçesi kalmamış olan “silahlı mücadeleyi/güçlerini“ bizzat kendi iradeleri ile ve kendi hukuklarına göre sonlandırma kararı verebilme siyasal iradesi ortaya koyabilecekler mi? Bekleyip hep birlikte göreceğiz... Stockholm, 23 Ocak 2010 Vildan Saim Tanrıkulu

Em divê ne westên liser vê babata dijwar. Imralî û Kendîl birastî jî wezifeyekî bi laikên dewleta talanker û mêtingehkarre dikin û didin mesandin. Bir ekleme de ben alayim bu ihanet ve düsnmli icindeki PKK nin basindaki Generallerin emdrindekiÖcalan: "Devlet, vatan gibi kavramlar çok yeni kavramlardır. Artık devlet ve vatan kavramlarını kutsal olmaktan çıkarmak gerekiyor. İnsanlar bu kavramlar için değil, bunlar insan için olmalıdır. Bu nedenle demokratik vatan diyoruz.“ Bunlara karşı demokratik vatan, demokratik ulus ve demokratik cumhuriyet esas alınmalıdır". Imrali örgütüne bagli olan Kürdler bu kavramlari nasil anliyorlar? Biz de söyleye söyleye biz olduk vallahi.Genel kurmayin partisine niye bukadar destek verdiklerini kendilerine sormuyorlar? Genel Kurmayin partisine destek veren her kimse o Kürd düsmanidir. O ihanetinde ötesinde bir hictir. Bu kadar yil.. Bir örgüt bastan beri ezberlemis kavramlarla kendi düsüncesiz aptal kitleisini kandiriyor ve basarili bir sekilde ABC okuyanlari kendi halkina karsi düsmanlik yapmaya devam ediyorlar!! Komplo- momplo diye bir hikaye yoktur. Var olan sey Kurd ulusal meselesidir. Imralide Kemlizmin partisini yöneten generallerin emrindeki Öcalan´in bu sözde komplo meselesini balonlamasi, aslinda verilen mesajin icerik bakimindan Türk rejimi cok iyi anlamis bulunmaktadir. Yalniz bu Imraliya can ve bas veren Kürdler bir türlü anlamak istemiyorlar. Yada kendi kisisel cikarlari geregi bunu böyle bilip anliyorlar. Bir baska ifadeyle, Biliyorlar meselenin özünü yanliz ihanet ve düsmanlikta sözlesmislerdir. Öcalan/PKK Kürd ve Kürdistan düsmanidir. Bunu dedigim gibi Türk isgalci rejimi biyor bunu fakat bu sebekenin arkasinda belles siyaset ve kendilerini busa veren imrali Kürdler bir baska dönyada yasiyorlar! Yazik. bunca yildir hala bir örgütün siyasal ve ulusal amacinin ne oldugunu acik demeclerle ortadayken, bu duruma hala beyinsizce desteklenmesi tarihin sayfalarinda kara bir yer edeceklerini bilmelidirler. Îsmaîl Girikî

Tarihi çarpitanlar sadece abdullah ocalan ve onun surekasi degil, turkiyelilik geleneginin sasmaz savunuculari olan ornegin; Sovyet ekolünün Kürt aydınlarından Dr. Kemal Mazhar Ahmad, bunların basında gelir. Dr. Kemal Mazhar Ahmad, sunları söylemektedir: [color=#FF0000]"Kemalist Devrim, Kürt halkının büyük bölümünü ülkeyi yabancı isgalcilerden kurtarmak için içtenlikle ve omuz omuza mücadele etmek üzere harekete geçirdi. Kürtler bununla, son derece yüksek bir yurtseverlik duygusu ve dogru bir siyasi anlayıs ortaya koydular.Türk burjuva devriminin ilk sıcak yıllarında Mustafa Kemal'le beraber bu devrimi baslatanların büyük bir kesimi Kürt'tü. Örnegin, devrimin baslangıcının en önemli olaylarından biri olarak degerlendirilen Erzurum Kongresi'nin sekiz kisiden olusan yönetiminde üç Kürt vardı: Erzincan'dan Naksibendilerin bası Seyh Fevzi, 1918 yılına kadar Osmanlı Mebusan üyesi olarak kalan Sadullah Bey, Mutki asiret reisi Hacı Musa Mirzade..“7[/color] Aktaran Medya Günesi, Sayı.7 Sayfa:20-21 Ve yine turkiyelilik zirvalarinin bas savunucularindan Tarık Ziya Ekinci bakin neler soyluyor: [color=#FF0000]“Kürt asiretleri, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkısından itibaren yaptıgı çalısmaların ve giristigi savasımların destekçisi olmuslardır. Erzurum Kongresi büyük ölçüde Kürt asiretlerinin destegi ve katılımı ile gerçeklestirilmistir. Kürtler Kurtulus Savası'na katılmıs ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulusunda etkin rol oynamıslardır. Kurtulus Savası döneminin her asamasında ve BMM hükümetleri altında Kürtlerin ulusal haklarına saygılı bir politika izlenmistir“8[/color] Aktaran Adımlar Dergisi 14-17 Ocak -1990 S:14 Kurd Ulusunun ulus olmasindan kaynakli haklarinin iadesi veya bu hakkin gaspi ve inkarina turkiyelilik gozlukleri ile bakip Kurd ve Kurdistan tarihini carpitip irzina gecen sadece Abdullah Ocalan ve onun sureakasi degildir.. onu izah etmek icin bu alintilari verdim.. anlasilmasi dilegimle.. anlamak degisimdir, degisim ozgurlestiriri!

Kurdlerin zihinlerine yerlestirilmeye calisilan turkiyelilik zehiri abdullah ocalan ile baslamamis ve abdullah ocalanla bitecek bir oldu degildir. Turkiyeylilik ideolojisinin teorisiyenleri sadece abdullah ocalan degildir ve bugun sokaklara surulen, ve onun bunun bilmen neresindeki killara, hucresinin kac metre karesine endexlenmis kitleler degildir, yukaridaki orneklerde de goruldugu gibi, bu kahrolasi pespayeligin kokleri taaa 1900lere dayanir ve bugunlerde arka plandaki Tarik Ziya Ekinci Abdullah Ocalan ve onlarin comezleri Kemal Burkay ve hempalaridir.. Sorunu boyle koymadigin zaman, bu sorunu sadece abdullah ocalan'in ozgun konumu ile izah edemezsiniz.. eksik kalirsiniz ve eksik kaldiginz oranda hem kendinizi hemde hitap ettiginiz insanlari kandirmis olursunuz! Ihanet ise ihanetin kaynagina vurgu yapilmalidir.. Ihanet kendine ait olan tarihi gercekleri ters-yuz etmekle baslar.. Ihanet kendi basina gelenleri gelmemis vukuu bulmamis gibi yalan demagojik soylemlerle susleyip allandirip bullandiran tarihi ters-yuz eden anlayisla baslar.. Gerisini varin siz dusunun. Yasasin Kurd ve Kurdistan!

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.